19 Mart’ta Tunus’un başkenti Tunus’ta gerçekleşen terör saldırısı ülkede, bölgede ve dünyada şok etkisi yarattı. IŞİD’e bağlılığı olan bir grubun saldırıyı üstlenmesi terör örgütünün Kuzey Afrika’daki varlığını bir kez daha somutlaştırırken Tunus’un siyasi sürecini olumsuz etkileme olasılığını akıllara getirdi. Tunus, “Arap Baharı” olarak adlandırılan ve iktidar değişimini getiren ayaklanmaların ilk örneği idi. Farklı siyasi kesimler arasında işbirliğinin gerçekleşmesi ise Tunus’u Arap ayaklanmalarının bölgedeki diğer örneklerinden ayrı tutmaktadır.
En az 21 kişinin yaşamını yitirdiği saldırının zamanlaması ve seçilen mekan, çeşitli yorumları da beraberinde getirmektedir. Turistik öneme de sahip başkentte, Meclis yanında bulunan Bardo Müzesi’ne düzenlenen saldırı farklı kesimlere mesaj gönderme amacını taşımaktadır. Laik ve siyasal İslamcı partilerden oluşan koalisyon hükümeti ve siyasi süreç akla ilk gelen hedefler arasında bulunmaktadır. Çeşitli deneme ve müzakerelerden sonra Şubat ayında hükümet Nida Tunus partisi liderliğinde kurulmuştur. Ennahda da koalisyonun bir parçasıdır. Diğer taraftan saldırıda çoğunlukla yabancı turistlerin hayatını kaybetmesi dış ve iç kamuoyuna mesaj olarak değerlendirilebilir. Terör tehdidi altında salt Tunusluların değil, yabancıların ve Tunus kültürünün de bulunduğu ifade edilebilir. Başkentte saldırının düzenlenmesi stratejik açıdan da önemlidir: çevre bölgelerden merkeze örgüt ilerleyebilmekte ve saldırı düzenleyebilmektedir.
Libya’dan sonra bu saldırı ile Tunus’ta da IŞİD terör örgütünün varlığından söz edilmektedir. Aslında Mağrip’te terör olgusu yeni bir gelişme olarak değerlendirilmemektedir. Bin Ali döneminde İslami Mağrip’te El-Kaide Örgütü (İMEK) örneğinde görüldüğü üzere El-Kaide bölgedeki çeşitli saldırılarla kendinden söz ettirmekte idi. Mevcut dönemde ise İMEK’ten kopan çeşitli yapılanmaların IŞİD’e katıldığı görülmektedir. Arap ayaklanması kriter alındığı taktirde Tunus’taki terör saldırılarında ve örgüte katılanların sayısında ise artış olduğu ifade edilmektedir. Özellikle 2013’de yani Ennahda yönetimde sol muhalefetten iki önemli siyasi ismin öldürülmesi gerginliği arttırmıştır. Terörizmle mücadele kapsamında El-Kaide ve IŞİD ile bağlantıları olan Ensar el-Şeria 2013’te yasadışı ilan edilmiştir.
Tunus’ta IŞİD ile ilintili saldırının düzenlenmesi değinilmesi gereken çeşitli özellikler barındırmaktadır. Saldırganların Libya’da bulunduğu ve silah eğitimi aldığı açıklanmıştır. Tunus’un en fazla aranan radikal İslamcı liderlerinden ve IŞİD üyesi Ahmed Roussi ise geçen hafta Libya’da öldürülmüştür. Saldırının Roussi’nin öldürülmesine cevap niteliği taşıdığı yorumları yapılmaktadır. Tunus’un bir diğer ilginç yanı da IŞİD’e katılımın en fazla bu ülkeden olmasıdır. Nisan 2014 itibariyle 3000’ten fazla kişinin katıldığı kaydedilmektedir. Suriye’ye savaşmaya giden Tunusluların çoğunluğunun Ensar el-Şeria üyesi olduğuna dikkat çekilmektedir.
Arap ayaklanmasının ilk örneği olan Tunus, Mısır’daki Tahrir gösterileri ve Mübarek’in istifa etmesiyle dikkatin Kahire’ye verilmesine olmuştu. Müslüman Kardeşler ve rejim arasındaki gerginlik gibi gelişmelerden sonra Mısır’ın süreci farklı bir boyuta yönelmiştir. Böylelikle Tunus, “Arap Baharı” olarak adlandırılan sürecin en önemli sınavı haline gelmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri Arap ayaklanmasının Ennahda’nın diğer siyasi güçlerle uzlaşmasını getirmesi olmuştur. Toplumun geniş kesiminin özellikle sol kuvvetlerin siyasi ve toplumsal alanlarda Ennahda’nın siyaseti karşısında geri adım atmaması ve muhalif tutumlarını devam ettirmesi önemlidir. Siyasal İslamcı, laik-sol kesim arasında uzlaşma uzun vadede sağlanabilmiştir. Ennahda; devlet kurumlarında kadrolaşma, Ensar el-Şeria ile iyi ilişkilere sahip olmak ile suçlanmış, terörle ve radikal İslamcı güçlerle yeterince mücadele etmediği gerekçesiyle eleştirilmiştir. Sokak protestolarıyla kendini gösteren baskılar Ennahda’yı anayasada değişiklikler yapma, hükümetten çekilme gibi çeşitli adımlar atmaya yöneltmiştir. Bugünkü tabloda ise Ennahda hükümette kendine yer bulabilmiştir. Başka bir deyişle, muhalefetin tepkisini çekse ve seçimde güç kaybına uğrasa da Ennahda, “Arap Baharı” sonrası süreç içerisinde olmaya devam etmektedir.
Sonuç olarak, Tunus’taki hassas siyasi süreç; IŞİD’in Tunus’taki ve Kuzey Afrika’daki varlığı ile yeni bir sınava tabi tutulabilir. Hükümetin terörizmle mücadele gibi konularda işbirliği içerisinde olması birlik mesajı verebilir, istikrarın tehdit edilmesinin önlenmesinde kısa dönemde önemli olabilir. Öte yandan bu saldırıda da görüldüğü üzere Libya’daki gelişmeler Tunus’u yakından etkileme özelliğine sahiptir. Bölgesel ve uluslararası işbirliği çağrısı artabilir. Mevcut dönemde hükümet bu yönde açıklamalar yapmaktadır. Bölgesel alanda da benzer ifadelere rastlanmaktadır. Örneğin Arap Ligi’nin önemli isimleri terörizme karşı ortak mücadele ve askerî gücün kullanılmasını önermektedir.