Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, 3 Nisan 2025 tarihinde küresel ticaret dinamiklerini sarsan bir kararnameyle, aralarında Afrika ülkelerinin de bulunduğu çok sayıda ülkeye yeni vergi tarifeleri getirmiştir. Bu karar, tüm ülkelere en az %10’luk temel bir gümrük vergisi öngörürken; bazı ülkelere ise daha yüksek oranlar uygulanmıştır. Beyaz Saray, bu hamleyi ABD’nin ticaret açığını kapatmak ve yerli üretimi teşvik etmek amacıyla “ekonomik bağımsızlık bildirgesi” olarak tanımlamıştır. Trump, tarifelerin 5 Nisan’da uygulanmaya başlayacağını ve belirli ülkelere yönelik ek vergilerin 9 Nisan’da devreye gireceğini duyurmuştur. Afrika ülkeleri, bu yeni düzenlemede genellikle %10’luk asgari vergi dilimine dahil edilmiştir. Ancak bu kararın kıta genelinde hem doğrudan hem de dolaylı etkilerinin olacağı öngörülmektedir.
Afrika ülkelerine yönelik vergi tarifeleri, genel olarak %10’luk temel oranla sınırlı kalmış gibi görünse de bazı ülkeler için özel düzenlemeler dikkat çekmektedir. Örneğin Güney Afrika gibi ABD ile önemli ticaret hacmine sahip ülkeler, sektörel bazda ek vergilere maruz kalabilir. Beyaz Saray, Lesotho’yu “en kötü suçlular” arasında sayarak bu ülkeye daha yüksek tarifeler uygulanacağını belirtmiştir. Bu durum, tekstil ihracatına dayalı Lesotho ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Öte yandan petrol ihracatçısı Nijerya gibi ülkeler, ABD’nin enerji ithalatına yönelik politikalarından dolaylı olarak etkilenebilir. Afrika Birliği’nin verilerine göre, Afrika’nın ABD’ye ihracatı yaklaşık 50 milyar dolar seviyesindedir. Bu rakam, yeni vergilerin kıta ekonomilerine nasıl bir yük getirebileceğinin ilk ipucunu sunmaktadır.
Bu kararın Afrika’daki doğrudan etkilerinden ilki, ihracat gelirlerinde yaşanacak daralmadır. Afrika ülkeleri, ABD pazarına tarım ürünleri, tekstil ve hammaddeler gibi kalemlerde önemli ölçüde bağımlı görünmektedir. %10’luk vergi, bu ürünlerin rekabet gücünü azaltarak talebi düşürebilir. Örneğin Etiyopya’nın deri ve tekstil ihracatı da risk altında bulunmaktadır. Bu durum, zaten kırılgan olan birçok Afrika ekonomisini daha da zorlayacak bir gelişmedir.
Dolaylı etkiler ise küresel tedarik zincirlerindeki değişimlerden kaynaklanmaktadır. Trump’ın tarifeleri, ABD’nin ithalatını Afrika’dan ziyade başka bölgelere kaydırmasına neden olabilir. Örneğin, Çin mallarına %34 gibi yüksek vergiler uygulanması, ABD’li ithalatçıları alternatif arayışına itmektedir. Ancak Türkiye veya Vietnam gibi ülkeler, Afrika’ya kıyasla daha hızlı uyum sağlayabilecek altyapıya sahip ülkelerdir. Bu durum, Afrika’nın ABD pazarındaki payını kaybetmesine yol açabilir. Afrika’nın küresel ticaretteki payı halihazırda %3’ün altındadır. Yeni tarifeler, bu oranı daha da düşürerek kıtanın ekonomik izolasyonunu artırabilir.
Enerji sektörü, Afrika için bir başka kritik alan olarak öne çıkmaktadır. Nijerya ve Angola gibi petrol ihracatçıları, ABD’nin Venezuela’ya yönelik yaptırımlarıyla birlikte önemli bir pazar kazanmıştı. Ancak Trump’ın enerji ithalatına yönelik yeni vergileri, bu avantajı tehdit etmektedir. Ayrıca ABD’nin yerli enerji üretimini artırma politikası, Afrika petrolüne talebi uzun vadede düşürebilir. Bu da kıta ülkelerinin bütçe gelirlerini ve altyapı yatırımlarını olumsuz etkileyecektir.
Dış yatırım akışı, tarifelerin dolaylı etkilerinden bir diğeri olarak karşımıza çıkmaktadır. ABD’li şirketler, Afrika’da madencilik ve enerji gibi alanlarda aktif rol oynamaktadır. Ancak, artan ticaret maliyetleri bu yatırımları caydırabilir. Vergi artışları, bu akışı azaltabilir. Bu da altyapı projelerinin finansmanını zorlaştırabilir. Özellikle Sahra Altı Afrika’da kalkınma hedefleri sekteye uğrayabilir. Yatırımcı güveni, uzun vadeli bir kayıp olarak geri dönebilir.
Döviz kuru ve enflasyon baskısı da Afrika ekonomilerini bekleyen riskler arasındadır. İhracat gelirlerindeki azalma, birçok ülkenin döviz rezervlerini eritebilir. Güney Afrika Randı veya Nijerya Nairası gibi para birimleri, halihazırda dalgalı bir seyir izlemektedir. Bu durum ithal malların fiyatlarını yükselterek yaşam maliyetini artıracaktır. Özellikle gıda ve yakıt gibi temel ihtiyaçlar, halkın alım gücünü düşürebilir. Ekonomik istikrarsızlık, sosyal huzursuzluğu tetikleyebilir.
Küresel misillemeler, Afrika’yı dolaylı yoldan etkileyecek bir başka faktördür. Avrupa Birliği ve Çin gibi aktörler, Trump’ın tarifelerine yanıt olarak kendi vergilerini artıracaktır. Bu da Afrika’nın alternatif pazarlara erişimini zorlaştıracaktır. Bu zincirleme etki, kıtanın ekonomik çeşitlendirme çabalarını baltalayabilir. Afrika, ticaret savaşlarının pasif bir mağduru haline gelebilir.
İklim değişikliğiyle mücadele de bu karardan nasibini alabilir. Afrika ülkeleri, yenilenebilir enerji projeleri için ABD’den teknoloji ithal etmektedir. Yeni vergiler, bu ekipmanların maliyetini artırarak yeşil enerji geçişini yavaşlatabilir. Bu süreçte iklim adaptasyonu ve altyapı projeleri aksayabilir. Uzun vadede çevresel sürdürülebilirlik hedefleri tehlikeye girebilir. Afrika, küresel iklim politikalarında geri plana düşebilir.
Genel olarak Trump’ın vergi tarifeleri Afrika için hem kısa hem de uzun vadeli zorluklar yaratmaktadır. Doğrudan ekonomik kayıplar, ihracat gelirlerini ve istihdamı vururken, dolaylı etkiler küresel ticaretteki yerini sarsmaktadır. Kıta, zaten sınırlı olan kaynaklarıyla bu şoku absorbe etmekte zorlanabilir. Ancak bazı uzmanlar, bu krizin Afrika’yı iç pazarlarını güçlendirmeye ve bölgesel ticarete yönelmeye teşvik edebileceğini düşünmektedir. Afrika Kıta Serbest Ticaret Bölgesi (AfCFTA) gibi girişimler, bu bağlamda bir fırsat sunabilir. Yine de kısa vadede ekonomik ve sosyal baskılar kaçınılmaz görünmektedir. Afrika’nın bu politikaya yanıtı, geleceğini şekillendirecektir.
Sonuç olarak bu karar, Afrika’yı küresel ticaretin kenarına itme riski taşımaktadır. Uzun vadede, kıta ekonomilerinin çeşitlenmesi ve dışa bağımlılığın azalması gerekecektir. Trump’ın korumacı politikaları, Afrika’yı kendi ayakları üzerinde durmaya zorlayabilir. Ancak Afrika açısından bu geçişin sancılı olması muhtemeldir ve uluslararası destek gerektirebilir. Yakın gelecekte Afrika’nın ABD’yle ticari ilişkileri yeniden şekillenebilir, fakat bu süreçte kayıplar ağır olabilir. Kıtadaki liderler, bu krizi bir dönüm noktasına çevirebilirse Afrika daha dirençli bir ekonomik yapı kazanabilir. Aksi takdirde mevcut kırılganlıklar derinleşerek kıtanın kalkınma hedeflerini uzak bir hayale dönüştürebilir.