Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) son yıllarda karşılaştığı en büyük güvenlik tehditlerinden biri, yasadışı göçün ve özellikle fentanil gibi ölümcül uyuşturucuların ülkeye girişidir. Bu sorunun yalnızca halk sağlığı üzerinde değil, aynı zamanda ulusal güvenlik üzerinde de derin etkileri bulunmaktadır. Fentanil gibi güçlü uyuşturucuların sınırları geçerek Amerikan toplumunu tehdit etmesi, bu sorunun ne kadar karmaşık ve çok boyutlu olduğunu gözler önüne sermektedir. ABD, bu sorunu kontrol altına almak için farklı stratejiler geliştirmektedir. Fakat bu mücadelede ticaret politikalarının da önemli bir rol oynayacağı artık daha açık bir şekilde görülmektedir.
Donald Trump’ın 1 Şubat 2025 tarihinde açıkladığı yeni ticaret kararları, ABD’nin bu tehditlere karşı aldığı sert ekonomik önlemlerin bir parçasıdır. Trump, Kanada ve Meksika’dan yapılan ithalatlara %25, Çin’den yapılan ithalatlara ise %10 ek gümrük vergisi koymayı kararlaştırmıştır. Bu kararın ardında ABD’nin ulusal güvenliğini tehdit eden yasadışı göç ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı bu ülkeleri daha sorumlu hale getirme amacı yatmaktadır.[1] Ancak bu strateji, yalnızca ticaretin yeniden düzenlenmesi değil, aynı zamanda ABD’nin güvenliğini savunmaya yönelik bir adım olarak da değerlendirilebilir. Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir: Trump’ın aldığı bu kararlar, küresel ticaret ilişkilerinin çok ince bir denge üzerine kurulu olduğunu ve bu tür ekonomik adımların sadece hedef ülkelere değil, aynı zamanda ABD halkına da yansıyacağını göstermektedir.
Kanada, ABD’nin gümrük vergisi kararına karşı ilk ve en sert tepkiyi veren ülke olmuştur. Başbakan Justin Trudeau, ABD’ye yapılan 155 milyar Kanada doları değerindeki ithalata %25 oranında bir gümrük vergisi getireceğini açıklamıştır. Bu misilleme, yalnızca Kanada’nın ekonomik çıkarlarını savunmaya yönelik bir adım olmanın ötesine geçmektedir; aynı zamanda ABD ekonomisini hedef alabilecek bir stratejidir.[2] Özellikle ABD’nin otomobil montaj fabrikaları ve üretim tesislerinde yaşanabilecek olası zararlar, bu kararların Amerikan halkı üzerindeki etkilerinin çok daha geniş bir alana yayılabileceğini göstermektedir. Özellikle gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlar, Trump’ın aldığı kararların iç politika üzerindeki yansımalarını daha belirgin hale getirebilir. Bu noktada, ticaretin ötesine geçerek ülkeler arası ekonomik bağımlılıkların ne kadar kırılgan olduğuna ve ulusal güvenlik politikalarının bu bağlamda ne denli risk taşıdığına dikkat edilmelidir.
Çin ise ABD’nin gümrük vergilerine tepkiyi yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda diplomatik ve uluslararası işbirliği perspektifinden ele almıştır. Çin, fentanil ile mücadeledeki uluslararası yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve ABD ile bu konuda işbirliği yaptığını vurgulamıştır. Çin, ABD’nin yalnızca suçlamaları ve yaptırımları artırmakla sorunu çözmeyeceğini, aksine bu adımların mevcut işbirliklerini zayıflatacağını savunmaktadır.[3] Çin’in tutumu, yalnızca bir ekonomik tepki değil, aynı zamanda uluslararası güvenin ve küresel işbirliğinin korunması gerektiğini belirten bir mesaj taşımaktadır. Küresel uyuşturucu ticaretine karşı ortak bir çözüm bulma çabaları, bu tür tek taraflı adımlarla daha karmaşık hale gelebilir. Burada, uluslararası işbirliğinin önemi bir kez daha vurgulanmaktadır.
Meksika’nın ABD’ye karşı aldığı misilleme adımı, Çin’in tutumuyla benzer bir strateji izlemektedir. Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, ABD’nin gümrük vergilerine karşı “B planını” devreye sokacağını duyurmuştur. Sheinbaum, diyalog kapısını açık tutmakla birlikte Meksika’nın ekonomik çıkarlarını korumak adına gerektiğinde misilleme yapmaktan çekinmeyeceğini belirtmiştir.[4] Meksika, ABD’yle olan ilişkisini karmaşık bir denge üzerine kurmaktadır. Bunlar; bir yandan ekonomik bağımlılık, diğer yandan ulusal çıkarlarını savunma ihtiyacıdır.
ABD’nin aldığı gümrük vergisi kararları, yalnızca ekonomik ilişkilerde değil, aynı zamanda küresel güvenlik ve diplomatik ilişkilerde de büyük bir dönüm noktası yaratmaktadır. Bu kararların ulusal güvenlik ve dış politika hedeflerinin derinlemesine bir ifadesi olduğu açıktır. Ancak dünya çapında daha geniş bir etkiye yol açabilecek bu adımlar, hem ticaret ilişkilerini hem de ülkeler arası işbirliğini yeni bir evreye taşıyacaktır. Trump’ın bu hamlesi, sadece tehditlere karşı bir savunma olarak görülebilir, fakat aslında global sistemdeki kırılgan dengeleri test etme amacını da taşımaktadır.
Özellikle Kanada ve Çin gibi önemli ticaret partnerlerinin bu gümrük vergilerine gösterdiği tepki, ABD’nin dış politikalarının yalnızca ekonomik dengeleri değil, aynı zamanda stratejik güvenliği nasıl dönüştürebileceğini göstermektedir. Kanada’nın %25’lik misilleme yapma kararı, sadece ekonomik bir darbe değil, aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkilerin köklü bir şekilde sorgulanmasına neden olabilecek bir gelişmedir. Trudeau’nun ABD’nin iç ekonomisini riske atacağına dair uyarıları, bu kararların iç politikalardaki yansımalarına ışık tutmaktadır. Ancak burada en kritik soru şudur: ABD’nin ulusal güvenlik endişeleri, küresel ticaret ilişkilerini daha fazla zarar görmeden nasıl yeniden şekillendirebilir? Eğer dış ticaretin denetimi, yalnızca tehdit algısına dayalı olarak belirlenirse, küresel ekonomik yapı ne kadar istikrarlı kalabilir?
Dünya genelinde bu tür ticaret savaşlarının artan bir şekilde ekonomilerin geleceğini şekillendirdiği bir dönemde, ülkeler arası ilişkilerde çok daha fazla dikkatli ve stratejik bir yaklaşım gerekmektedir. Trump yönetimi, güvenlik ve ticaret arasındaki sınırı giderek daha net bir şekilde çizmeye çalışırken, bu adımların hem kendi halkı hem de dünya ekonomisi üzerindeki etkileri göz ardı edilemez. Aynı zamanda ABD’nin bu tür ekonomik yaptırımlar aracılığıyla dünyaya verdiği mesaj da önemlidir. Küresel ölçekte ülkeler birbirine daha fazla bağımlıdır ve ulusal güvenlik, yalnızca yerel bir mesele olmaktan çıkmış, tüm dünyayı etkileyen bir konuya dönüşmüştür.
Sonuç olarak ABD’nin aldığı yeni ticaret kararları, sadece ekonomik ilişkileri değil, küresel güvenlik ve diplomatik dengeleri de etkilemektedir. Trump yönetiminin yasadışı göç ve fentanil gibi uyuşturucularla mücadeledeki stratejisi, ticaret politikalarını güvenlik amacıyla şekillendirmektedir. Ancak bu kararlar Kanada, Çin ve Meksika gibi ticaret partnerlerinden sert tepkiler almıştır. Bu durum, ulusal güvenlik ve ekonomik çıkarların birbirine ne kadar bağlı olduğunu göstermektedir. Küresel işbirliği ve karşılıklı güven, ulusal güvenliği sağlamak için kritik öneme sahiptir. Küresel ticaretin geleceğinin ülkeler arasındaki ekonomik bağımlılıklar ve işbirliği temelinde geliştirilmesi son derece önemlidir.
[1] “Fact Sheet: President Donald J. Trump Imposes Tariffs on Imports from Canada, Mexico and China”, The White House,https://www.whitehouse.gov/fact-sheets/2025/02/fact-sheet-president-donald-j-trump-imposes-tariffs-on-imports-from-canada-mexico-and-china/, (Erişim Tarihi: 03.02.2025).
[2] “Canada announces retaliatory tariffs on long-time ally”, Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/canadas-trudeau-announces-counter-tariffs-2025-02-02/, (Erişim Tarihi: 03.02.2025).
[3] “China’s public security ministry strongly opposes U.S. tariff hikes”, Xinhua,https://english.news.cn/20250203/80af2e8671bf4642aaddcefaf9d0f5a5/c.html, (Erişim Tarihi: 03.02.2025).
[4] “Mexico vows retaliation to Trump tariffs without detailing targets”, Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/mexican-president-orders-retaliatory-tariffs-against-us-2025-02-02/, (Erişim Tarihi: 03.02.2025).