Panama Kanalı, uluslararası ticaretin en önemli arterlerinden biri olarak küresel deniz taşımacılığında stratejik bir rol oynamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından inşa edilen ve 1999 yılında Panama’ya devredilen bu geçiş noktası, yıllardır Panama’nın egemenliği altında yönetilmektedir. Ancak ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın kanalın kontrolünü yeniden ele geçirmekle tehdit etmesi, Panama ile ABD arasındaki ilişkileri gererek uluslararası bir tartışma başlatmıştır.
Panama Kanalı, Atlantik ve Pasifik Okyanuslarını bağlayarak dünya ticaretinin %5’ini gerçekleştiren bir deniz geçişi sağlamaktadır.[1] 1977 yılında ABD Başkanı Jimmy Carter ve Panama Lideri Omar Torrijos arasında imzalanan anlaşmalarla kanalın kontrolü 1999 yılında Panama’ya devredilmiş ve böylece Panama’nın egemenlik hakları uluslararası düzeyde tanınmıştır.[2] Günümüzde ABD, kanalın ana kullanıcılarından biri olurken Çin, %21’lik bir ticaret hacmiyle önemli bir pay sahibidir.[3]
ABD’nin jeopolitik çıkarları açısından Panama Kanalı, Çin’in artan etkisini dengeleme ve Latin Amerika’da stratejik üstünlüğü koruma noktasında kritik bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda Trump’ın son açıklamaları, ABD’nin bölgesel hakimiyetini yeniden sağlama çabası olarak yorumlanabilir.
Trump, Panama Kanalı’nın kontrolünün ABD’ye geri verilmesini talep ederek Panama’nın ABD gemilerinden aldığı geçiş ücretlerini “aşırı” ve “haksız” olarak nitelendirmiş, ayrıca Çin’in kanal üzerindeki etkisinin artmasından endişe duyduğunu belirtmiştir.[4] “Panama bizi soyuyor” diyerek eleştirilerini sertleştiren Trump, ilkelerin ahlaki ve yasal olarak doğru bir şekilde uygulanmadığı takdirde kanalın kontrolünü geri alacaklarını ifade etmiştir.[5]
Bu söylemlere Panama Devlet Başkanı José Raúl Mulino, kanalın Panama’nın bağımsızlık sembolü olduğunu ve egemenliğin müzakere edilemeyeceğini vurgulayarak karşılık vermiş, “Panama Kanalı, Panamalılarındır ve öyle kalacaktır” diyerek konuyu kesin bir dille reddetmiştir.[6] Bu karşılıklı açıklamalar, iki ülke arasında diplomatik bir gerilim yaratmış ve Trump’ın bölgedeki popülist söylemlerinin uluslararası hukuk açısından zorluklar barındırdığına işaret etmiştir.
Trump’ın talebinin uluslararası hukukta geçerliliği tartışmalıdır. 1977 anlaşmaları, kanalın devrini kalıcı ve geri dönülmez bir şekilde düzenlemiştir. ABD’nin kanal üzerinde herhangi bir hak iddia etmesi, uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi zor bir girişim olacaktır. Ayrıca Panama’nın ABD ile Çin arasında sıkıştığı bir dönemde, kanalın tarafsızlığı ve güvenliği kritik bir konu haline gelmiştir.
1977 Torrijos-Carter Anlaşması’na bağlı Mutabakat Beyanı’nda belirtilen, “ABD’nin Kanalın açık, güvenli ve erişilebilir kalmasını sağlamak için harekete geçme hakkı, Panama’nın iç işlerine müdahale etme amacı taşımayacaktır” ifadesi, müdahale için sınırlayıcı bir çerçeve sunsa da Kanalın güvenliğini tehdit eden bir durumun ABD tarafından geniş yorumlanması, müdahale hakkını siyasi bir manevra olarak kullanma potansiyelini açık bırakmaktadır.[7]
ABD’nin bölgedeki diplomatik temsilcisi olarak atanan Kevin Marino Cabrera’nın, Trump’ın sert söylemleri karşısında Panama ile ilişkileri nasıl yöneteceği de ayrı bir merak konusudur. Cabrera, “Önce Amerika!” ilkeleri çerçevesinde hareket etmeye hazırlanırken, bu durum Panama ile ABD arasında uzun vadeli bir güvensizlik yaratabilir.
ABD-Çin rekabeti, Trump yönetiminin Panama Kanalı’na yönelik sert açıklamalarında somut bir şekilde kendini göstermiştir. Bu açıklamalar, Çin’in Latin Amerika’daki artan etkisine karşı bir uyarı niteliği taşımaktadır. Çin, Panama ile diplomatik ilişkilerini 2017 yılında, Tayvan ile bağlarını kopardıktan sonra geliştirmiştir ve bu durum, Trump yönetiminde ABD tarafından eleştirilmiştir. Trump’ın, Çin’in kanal üzerindeki etkisini artırdığı iddiası Panamalı yetkililer tarafından kesin bir dille reddedilmiş olsa da bu söylemler, ABD-Çin rekabetinin kanal üzerindeki yankılarını açıkça göstermektedir.
Trump yönetiminin Panama Kanalı ile ilgili söylemleri, sadece Çin’i hedef almakla kalmamış, aynı zamanda ABD’nin müttefiklerine yönelik baskıcı tutumunun bir yansıması olarak değerlendirilmektedir. Kanalın bağımsızlığına yönelik tehditler, küresel ticaret hacmini olumsuz etkileyebilir ve deniz taşımacılığı rotalarında değişikliklere neden olabilir. Özellikle ABD ile Çin arasındaki rekabet göz önüne alındığında, kanal üzerindeki tartışmalar, uluslararası ticaret sisteminde belirsizlikler yaratabilir.
ABD’nin Panama’ya yönelik baskıcı tutumu, bölgedeki diplomatik dengeler üzerinde dalgalanma etkisi yaratabilir. Panama halkı için Kanalın bağımsızlığı, ulusal kimliğin bir simgesi olarak görülmektedir. Trump’ın söylemleri, Panamalı halk arasında güçlü bir milliyetçi tepkiye yol açarak ABD’yle ilişkilerde daha derin çatlaklar oluşmasına neden olabilir. Ayrıca bu durum, Latin Amerika genelinde ABD’nin etkisinin azalmasına ve bölge ülkelerinin alternatif işbirliklerine yönelmesine neden olabilir.
Panama Kanalı, küresel ticaret ve jeopolitik rekabetin kesişim noktası olarak, uluslararası ilişkilerin temel dinamiklerini yansıtan bir mesele haline gelmiştir. Trump’ın açıklamaları, ABD’nin küresel liderlik anlayışını yeniden tanımlamaya yönelik bir çaba olarak görülebilir. Ancak bu tür popülist ve sert söylemler, diplomatik ilişkilerde derin çatlaklar yaratabilir. Panama’nın tepkileri ve uluslararası toplumun yaklaşımı, bu tartışmanın nasıl evrileceğini belirleyecek temel unsurlardır.
Washington’un bölgedeki müttefikleriyle ilişkilerinde daha yapıcı ve karşılıklı saygıya dayalı bir politika izlememesi durumunda, bu gerilim yalnızca iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda Latin Amerika genelindeki diplomatik dengeyi zedeleyebilir. Bu yaklaşım, Latin Amerika ülkelerinin ABD’ye karşı güven kaybetmesine yol açarak bölge ülkelerini alternatif ittifaklar aramaya itebilir. Böyle bir senaryo hem ekonomik işbirliğini hem de bölgesel istikrarı olumsuz etkileyerek uzun vadeli bir diplomatik ve ticari krize dönüşebilir.
[1] “‘Nothing to Talk About’: Panama President Dismisses Trump’s Threats over Canal”, The Guardian, www.theguardian.com/world/2024/dec/27/donald-trump-panama-canal-president-threat-jose-raul-mulino, (Erişim Tarihi: 28.12.2024).
[2] Fields, Ashleigh. “Trump Announces Ambassador to Panama amid Fight over Canal”, The Hill, www.thehill.com/homenews/administration/5056094-trump-ambassador-panama-canal/, (Erişim Tarihi: 28.12.2024).
[3] “Nothing to Talk About’: Panama President Dismisses Trump’s Threats over Canal”, a.g.e, (Erişim Tarihi: 28.12.2024).
[4] Ashleigh Fields, a.g.e., (Erişim Tarihi: 28.12.2024).
[5] Gram Slattery, “Trump Threatens to Retake Control of Panama Canal”, Reuters, www.reuters.com/world/americas/trump-says-he-might-demand-panama-hand-over-canal-2024-12-22/, (Erişim Tarihi: 28.12.2024).
[6] “Panama President Rules Out Talks with Trump over Canal Threat”, Voice of America, www.voanews.com/a/panama-president-rules-out-talks-with-trump-over-canal-threat-/7915162.html, (Erişim Tarihi: 28.12.2024).
[7] U.S. Department of State. Panama Canal Treaty of 1977. Archive, https://2001-2009.state.gov/p/wha/rlnks/11936.htm, (Erişim Tarihi: 28.12.2024).