Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Başkan Donald Trump’ın ikinci dönemine hazırlanırken; Meksika Hükümeti, ülkenin kuzey sınırına yönelik göç akımlarını yönetme konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koymuştur. Meksika Dışişleri Bakanı Juan Ramon de la Fuente, 8 Kasım 2024 Cuma günü yaptığı konuşmada, yönetimin göçmen geçişlerini azaltmadaki başarısının altını çizerken, bu önlemleri sürdürme sözü vermiştir. Açıklama, Trump’ın yeniden seçilmesinden ve yasadışı göçü engellemeye yönelik katı politikalara ilişkin tehditlerini yenilemesinden birkaç gün sonra gelmiştir.
Meksika’nın göç modelini yerinde tutma kararlılığını vurgulayan De la Fuente, gazetecilere verdiği demeçte, geçen yılın aralık ayından bu yana göçmen tutuklamalarında %76’lık bir düşüş olduğunu gösteren ABD sınır uygulama verilerine atıfta bulunarak, “Bu model iyi bir şekilde işliyor ve bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz” demiştir. Meksika’nın stratejisi, Meksikalı olmayan göçmenlerin ülkenin güney bölgelerine otobüslerle ya da uçaklarla taşınmasını ve Meksika’nın insani göç politikasına bağlılığına rağmen yoğunlaşan bir taktik olan güney sınırı üzerindeki kontrolün güçlendirilmesini içermektedir.
Dışişleri Bakanı’nın verdiği güvence, seçim zaferinin ardından Başkan Trump’la ilk görüşmesini gerçekleştiren Başkan Claudia Sheinbaum ile düzenlediği ortak basın toplantısı sırasında gelmiştir. Sheinbaum’un “son derece samimi” olarak nitelendirdiği görüşmede sınır güvenliğine ilişkin kaygılar ele alınmıştır. Trump, Meksika’ya göçü kontrol etmesi ya da ekonomik sonuçlarıyla karşı karşıya kalması için sık sık baskı yaptığı önceki başkanlığının ana temalarından biri olan sert tutumunu yinelemiştir.[1]
Trump’ın söylemi tanıdık olsa da tehditleri Meksika için önemli ekonomik sonuçlar doğurmaktadır. Meksika’nın ABD-Meksika sınırından geçen göçmen ve uyuşturucu akışını engelleyememesi halinde tüm Meksika ihracatına %25 gümrük vergisi getirme fikrini bir kez daha ortaya atmıştır. Meksika ekonomisi, toplam ticaretinin yaklaşık %80’ini oluşturan ABD’ye yapılan ihracata büyük ölçüde bağımlıdır. Bu zafiyet, yönetim yaptırımlar ile insani kaygılar arasında bir denge kurmaya çalışsa da Meksika’yı Trump’ın taleplerini ciddiye almaya zorlamaktadır.
Başkan Claudia Sheinbaum, ilerici ideallere bağlılığıyla bilinen önemli bir siyasi figür olarak, Meksika’nın göç konusundaki yaklaşımının göçmenlerin refahını ve insan haklarını önceliklendirdiğini savunmaktadır. Sheinbaum, “Güneyde göçü sadece durdurmayı değil, aynı zamanda istihdam da sağlamayı hedefliyoruz” diyerek göçün kökenindeki yoksulluk ve fırsat eksikliği gibi nedenlere çözüm getirme çabalarını vurgulamaktadır.[2]
Sheinbaum yönetiminde odak noktasının Meksika’da kalmayı tercih eden göçmenler için istihdam yaratmak ve yaşam kalitesini artırmak olduğu belirtilmektedir. Ancak sahadaki uygulamalar, bu hedeflerle çelişen daha sert bir gerçekliği ortaya koymaktadır. Bu yılın başından itibaren Meksika, eski Başkan Biden yönetiminin baskısı altında göçmen kontrol önlemlerini artırmaktadır. Bu adımlar, hükümetin beyan ettiği insani hedeflerle çelişmekte ve insan hakları savunucularının eleştirilerine neden olmaktadır.
Trump, sınır güvenliği konusunda sert tedbirler vaadiyle yeniden göreve hazırlanırken, Meksika kritik bir dönemeçte bulunmaktadır. ABD’yle ilişkisini yönetirken aynı zamanda göçmenlere yönelik insani endişeleri koruma zorunluluğu her zamankinden daha acil hale gelmektedir. ABD’nin ekonomik misillemelerinden kaçınmaya çalışırken Meksika’nın insan haklarını savunan imajını koruma hedefi, Başkan Sheinbaum’un diplomatik yeteneklerini defalarca sınayacaktır.[3]
Gözlemciler ve uzmanlar, Meksika hükümetinin mevcut stratejisinin, özellikle dış baskı altında, sınırlamalarla karşı karşıya olduğunu kabul etmektedir. Göç uzmanları, güvenlik önlemlerinin uzun vadeli çözümlere öncelik verilmesi durumunda Meksika ve ötesinde kalıcı sosyal ve ekonomik sonuçlara yol açabileceği konusunda uyarmaktadır. Önümüzdeki yıllar, Meksika’nın beyan ettiği insani hedefleri koruyup koruyamayacağını ya da Trump’ın tavizsiz talepleriyle daha yakın bir uyum sağlamak zorunda kalıp kalmayacağını gösterecektir. Şu an için, iki ülke arasındaki görüşmeler sürerken Meksika’nın sınır ve göç politikalarının geleceği belirsizliğini korumaktadır.
Sonuç olarak Meksika Hükümeti, Başkan Claudia Sheinbaum’un liderliğinde göçmenlerin refahını gözeten insani politikalar ile ekonomik ve diplomatik baskılara direnmek arasında zor bir denge kurma çabası içindedir. Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle artan baskı, Meksika’nın ABD’yle ilişkilerini yeniden gözden geçirmesini ve stratejilerini revize etmesini zorunlu kılmaktadır. İnsan hakları savunucuları, bu süreçte daha fazla insani kriz yaşanabileceği endişesini taşımaktadır. Meksika’nın ulusal çıkarları korurken aynı zamanda göçmenlerin haklarını savunmaya devam edip edemeyeceği, önümüzdeki yıllarda şekillenecek politikaların ve uluslararası ilişkilerin belirleyici bir unsuru olmaktadır. Göçmenler için iş ve yaşam koşullarını iyileştirme vaadinin ne ölçüde hayata geçirileceği hem Meksika’nın hem de bölgenin sosyal dokusu üzerinde kalıcı etkiler bırakacaktır.
[1] “Mexico to stick with policies aimed at stopping migrants after Trump win”, Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/mexico-stick-with-policies-aimed-stopping-migrants-after-trump-win-2024-11-08/, (Erişim Tarihi: 10.11.2024)
[2] Aynı Yer.
[3] What We Don’t Know About Mexico’s Efforts to Stop Migrants, DC Report, https://t.ly/1yOhZ, (Erişim Tarihi: 10.11.2024).