İtalya’nın siyasi manzarası, Başbakan Giorgia Meloni’nin liderliğinde önemli değişimler geçirmektedir. Hükümetinin transatlantik ilişkiler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile olan ilişkiler konusundaki tutumu, İtalya’nın dış politikasında çok önemli bir unsur haline gelmiştir. Meloni’nin Trump yönetimiyle olan ilişkisi, hükümetinin milliyetçi istekleri ile İtalya’nın Avrupa Birliği (AB) değerlerine ve transatlantik güvenliğe olan bağlılığını dengeleme çabaları göz önünde bulundurulduğunda özellikle ilgi çekicidir.
Meloni Hükümeti, partisi “Fratelli d’Italia (İtalya’nın Kardeşleri)” tarafından desteklenen İtalya’da daha milliyetçi ve sağcı bir siyasi gündeme doğru bir kayışı temsil etmektedir. Bu değişim, İtalya’nın AB ve küresel politikaların şekillendirilmesinde giderek daha belirgin bir rol oynamasıyla sonuçlanmıştır. Özellikle Meloni’nin Donald Trump’ın yemin törenine katılma kararı, AB’nin kolektif yaklaşımından açık bir sapmayı işaret etmektedir. Zira Meloni, etkinliğe katılan tek Avrupalı lider olmuştur. Hükümetinin Trump yönetimiyle olan ilişkisi, İtalya ve Brüksel’de, İtalya’nın kendisini ABD’nin bağımsız bir müttefiki olarak mı konumlandırdığı yoksa Washington ile AB arasında bir köprü görevi mi görmeye çalıştığına dair tartışmalara yol açmıştır.
Tarihsel olarak, İtalya’nın Hristiyan Demokrat liderliği, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında güçlü transatlantik bağları teşvik etmiş ve ABD, İtalya’nın güvenliği ve ekonomik kalkınmasında kritik bir rol oynamıştır. Ancak Meloni Hükümeti, İtalya’nın AB üyeliğini sürdürürken ABD ile daha yakın bağlar geliştirmek arasında hassas bir denge kurmaya çalışmaktadır.
İtalya’nın ABD ile ekonomik ilişkisi çok yönlüdür ve ticaret bu ilişkinin merkezi bir unsuru oluşturmaktadır. Trump yönetimi altında uygulamaya konan gümrük tarifeleri, İtalya’da özellikle İtalyan ihracatına olası zararlar konusunda endişelere yol açmıştır. Meloni için İtalya’nın ABD ile ticaret fazlasını koruyabilmesi, siyasi bir öncelik haline gelmiştir. Ayrıca hükümeti, özellikle Almanya ve Fransa gibi diğer büyük AB ülkeleri liderlik konusunda iç sorunlar yaşarken, İtalya’nın Avrupa’daki siyasi konumunu güçlendirmek için ABD ile doğrudan diyaloğa girebileceğini göstermeye çalışmaktadır. İran’da tutuklu bulunan İtalyan Gazeteci Cecilia Sala’nın davasıyla ilgili son diplomatik çabalar, Meloni’nin Trump yönetimiyle doğrudan angajmanının altını çizmektedir. Sala’nın serbest bırakılması için yapılan başarılı müzakereler, Meloni’nin eski cumhurbaşkanı ile diplomatik bir kanal kurma becerisini ortaya koyarak İtalya’nın transatlantik ilişkilerdeki artan etkisinin altını çizmektedir. Bu tür eylemler aynı zamanda İtalya’nın daha bağımsız bir politika izleme arzusuna da işaret etmektedir.[1]
İtalya’nın, özellikle ekonomi ve teknoloji politikaları alanında ABD ile olan ilişkisinin bir başka yönü de Elon Musk’ın uydu ağı Starlink ile yapılan potansiyel sözleşmedir. İtalyan hükümeti, ülkenin altyapısındaki bağlantı zorluklarını gidermek için Starlink’i kullanmayı ve hizmeti savunma ve diplomasi gibi kritik sektörlerdeki kamu kullanıcılarına genişletme olasılığını değerlendirmiştir.[2] Ancak bu girişim, İtalya’da, özellikle de veri egemenliği ve Musk’ın şirketinin İtalyan altyapısı üzerindeki etkisi konusunda endişelerini dile getiren siyasi ve savunma sektörlerinde güçlü bir muhalefetle karşılaşmıştır.
Starlink sözleşmesini çevreleyen tartışmalar, İtalya’nın AB çerçevesindeki konumunun karmaşıklığını örneklemektedir. Teknolojik gelişmenin potansiyel faydaları açık olmakla birlikte, konu aynı zamanda ABD etkisi karşısında İtalya’nın bağımsızlığına ilişkin önemli endişeleri de gündeme getirmektedir. AB’nin düzenleyici çerçevesi, özellikle de Dijital Hizmetler Yasası, Starlink gibi küresel platformların gücünü azaltmaya çalıştığı için konuyu karmaşıklaştırmaktadır. Bu durum, İtalya’nın mevcut dış politikasındaki paradoksu gözler önüne sermektedir: Meloni, Trump ile daha yakın ilişkiler kurmaya çalışırken, aynı zamanda böyle bir ilişkinin İtalya’nın ulusal egemenliği üzerindeki etkileri konusunda hükümet içinde dirençle karşılaşmaktadır.
Meloni’nin, İtalya’nın hem ABD hem de AB ile ilişkilerini yönetme becerisi, ülkenin gelecekteki siyasi manzarasını şekillendirmede kritik öneme sahip olacaktır. İtalya’nın AB’ye olan bağlılığı, özellikle de Rusya’nın saldırganlığı karşısında Ukrayna’yı desteklemesi, Meloni yönetimindeki dış politikasının temel taşlarından biri olmuştur. Ancak İtalya’da, daha milliyetçi bir yaklaşımın, İtalya’nın AB içindeki rolünü zayıflatabileceğine ve özellikle de ülkenin ABD ile ikili ilişkilere Avrupa’nın kolektif eylemlerinden daha fazla öncelik vermeye başlaması durumunda bu endişelerin giderek arttığına dair görüşler mevcuttur.
Daha geniş AB bağlamı, İtalya’nın konumunu karmaşıklaştırmaktadır. İtalya bağımsız bir dış politika yoluna girerse, kendisini Avrupalı ortaklarından izole edebilir ve potansiyel olarak AB’yi bir bütün olarak zayıflatabilir. Öte yandan Meloni’nin dikkatli diplomasisi, özellikle de Fransa ve Almanya ile ilişkileri, İtalya’nın AB çerçevesindeki nüfuzunu korumasında hayati önem taşımaktadır. Milliyetçi ve tek taraflı bir dış politikaya yönelmenin, İtalya’nın Avrupa’daki konumu ve Washington’la ilişkileri açısından uzun vadeli sonuçları olabileceğinden, bu dengeleyici hareket çok önemlidir.
Bu hassas siyasi ortamda, İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, İtalya’nın küresel sahnedeki konumunu korumada çok önemli bir rol oynamaktadır. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile yaptığı son görüşmeler, transatlantik ilişkilerin İtalya için süregelen önemini vurgulamaktadır. Tajani, İtalya’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve AB güvenliğine olan bağlılığını vurgulayarak, İtalya’nın bölgesel güvenlik tartışmalarında aktif bir katılımcı olarak kendini göstermeye çalıştığı Orta Doğu ve Hint-Pasifik bölgelerini de kapsamaktadır.[3] İtalya’nın ABD ile ticari ve ekonomik bağlarını güçlendirme çabaları, ABD pazarında artan İtalyan yatırımları potansiyeli de dahil olmak üzere, İtalya’nın dış politikasında ekonomik diplomasinin süregelen önemini yansıtmaktadır.
Giorgia Meloni Hükümeti döneminde, İtalya ve ABD arasındaki ilişki, tarihsel bağlar, ekonomik çıkarlar ve AB ile daha geniş transatlantik ittifak içinde değişen siyasi manzaradan etkilenen karmaşık ve gelişen bir dinamiği temsil etmektedir. Meloni, İtalya’yı ABD ile doğrudan bir muhatap olarak konumlandırmaya çalışsa da hükümeti ulusal çıkarları AB yükümlülükleriyle dengeleme konusunda önemli zorluklarla karşı karşıyadır. Starlink sözleşmesi ile örneklenen teknolojik egemenlik tartışması, İtalya’nın dış politikasındaki gerilimleri göstermektedir. Nihayetinde, İtalya’nın Avrupa’daki gelecekteki rolü ve ABD ile ilişkileri, bu rekabet halindeki çıkarları yönlendirebilme ve eylemlerinin hem AB’nin hem de transatlantik ittifaklarının istikrarına ve uyumuna katkıda bulunmasını sağlama becerisine bağlı olacaktır.
[1] “Between Trumpism and the EU: Giorgia Meloni and the path ahead for Italy”, The Conversation, https://theconversation.com/between-trumpism-and-the-eu-giorgia-meloni-and-the-path-ahead-for-italy-248070, (Erişim Tarihi: 31.01.2025).
[2] Aynı Yer.
[3] “Telephone conversation between Tajani and Rubio: focus on NATO, Ukraine, Indo-Pacific and Italy-US relations”, Agenzia Nova, https://www.agenzianova.com/en/news/rubio-in-conversation-with-tajani-focus-on-usa-italy-alliance-and-nato-burden-sharing/, (Erişim Tarihi: 31.01.2025).