Taliban’ın Dönüşü, “Yeni Afganistan” ve “6+1 Platformu”

Paylaş

“Afganistan sorunu” tek kelimeyle kritik bir aşamada ve büyük bir muamma olarak önümüzde duruyor. Sorunu bu kadar kritik yapan husus, hiç kuşkusuz ülkede ortaya çıkabilecek bir iç savaşın bölgesel bir müdahale ve savaşa dönüşme potansiyeli taşıması; özellikle de Orta Asya ve Güney Asya boyutuyla.

Bu da bizi doğrudan doğruya Afganistan üzerinden bir bölgesel güç mücadelesine-rekabete götürüyor ki, açıkçası sorunun çözümsüzlüğünün adresi de büyük ölçüde bu noktada karşımıza çıkıyor. Zira gelinen aşamada bölgede güç merkezleri arasında Afganistan üzerinden kartların yeniden dağıtıldığı bir sürece hep birlikte şahitlik ediyoruz. Bu husus ABD’nin çekilme kararının arka planını da büyük ölçüde ortaya koyuyor.

Dolayısıyla “Üçüncü Büyük Oyun”un kaybedeni şu an için şekil şartları itibarıyla ABD gibi görünmekle birlikte, açıkçası buna “yenilgi” demek ne kadar doğru olur,  üzerinde biraz daha düşünmek gerek. Kazananın belli olmadığı bir savaş durumuyla karşı karşıyayız. Zira son sözü söyleme kudretine sahip bir galip yok ortada. Hiç kuşkusuz buna Taliban’ın kendisi de dahil.

Taliban her ne kadar kazandım dese de Şubat 2020’den bu yana saha-masa dengesini kurmakta zorlanıyor. Dolayısıyla Taliban sahaya büyük ölçüde hâkim gibi görünse de bu hakimiyetin sınırlarının da sınırlı olduğu görülüyor. Daha da ötesi, Taliban’ın askeri gücü kendisine karşı bir koz olarak kullanılmaya çalışılıyor. Taliban adeta sahada yıpratılmaya ve yıpratıcı bir mücadelenin sonucunda tamamıyla teslim alınmaya ya da bölünmüş bir Afganistan’a razı edilmeye çalışılıyor. İç savaş söyleminin revaçta olmasının en büyük nedeni de hiç kuşkusuz bu hedefle doğrudan ilintili.

Bu bağlamda Taliban’ın gücünün “Yeni Afganistan” inşa sürecinde yapıcı olmaktan ziyade yıkıcı olduğuna yönelik propagandanın bizzat bazı bölgesel güçler tarafından gündemde tutulması da açıkçası Taliban üzerinden “Yeni Afganistan”da hâkim güç olma arayışıyla eş değer. Bir diğer ifadeyle, bir taraftan Taliban tehdidi üzerinden Afganistan’a müdahalenin kilometre taşları döşenirken, diğer taraftan Taliban ve diğer gruplara kurtuluş adresi olarak kendilerini gösterme gayreti had safhada.

Taliban ve diğer grupların normal şartlar altında bu oyunun, kurgunun farkında olması beklenir. Ne de olsa önlerinde Sovyet işgali, akabinde yaşanan bir iç savaş ve ABD müdahalesi var. Daha somut bir şekilde ifade etmek gerekirse, 1919’dan 1979’a uzanan süreçte yaşanan gelişmeler ve sonrasında 2001’e kadar devam eden Sovyet işgali sonrası iç savaş süreci tüm Afgan halkına şunu göstermiş durumda: Loya Jirga Ruhu’nun ortadan kalkması işgaller, zulümler ve kardeşin kardeşi katlettiği kaosla eş değer.

Nitekim 2021’e gelindiğinde de, Afganistan’da hiçbir şeyin değişmediğini, Afganistan’a vaat edilen barış, istikrar, refah ve güvenlikten eser olmadığını görüyoruz. Hatta daha kanlı bir iç savaşın zemini inşa edilmiş durumda. Dolayısıyla başta Taliban ve Afganistan’daki tüm gruplar açısından koskoca bir kayıp 20 yıl söz konusu. SSCB işgali sonrasıyla birlikte 30 yıldan daha fazla bir kayıp dönem desek, hiç de yanılmış olmayız; 1919-1979 arası kayıp yıllara ise hiç ama hiç girmek istemiyorum.

Dolayısıyla Afgan halkının artık bu “Büyük Oyunlar”dan ders çıkarması lazım. Zira bu savaş kendilerinin savaşı değil ve olası bir iç savaşın kazananı da Afganistan olmayacak. Bu bağlamda öncelikle “Yeni Afganistan” noktasında kendi ortak iradelerini tesis etmedikleri sürece Afganistan’a gerçek manada barışın gelmesinin çok zor olduğunu anlamaları, “1979-1988 Ruhu”nu tekrar yakalamaları ve 1988 sonrası hataya bir kez daha düşmemeleri gerekiyor. Zira Afganistan’ı ancak ve ancak Afgan halkının kendi iradesi kurtarabilir. Aksi takdirde Afgan halkı dün İngiliz, Rus ve bugün Amerikalı, yarın çok daha büyük “kurtarıcılar”dan kurtulma savaşı vermeye devam eder.

Peki, bu gelinen noktada ne yapılmalı ya da neler yapılabilir? Afganistan “başarısız devlet” olmaktan nasıl kurtulabilir?

Aslında cevabı başta Afganistan olmak üzere, bölge tarihinde saklı ve tek bir kelime yetiyor: “kardeşlik”.

Peki bu nasıl gerçekleşecek?

Maddeler halinde sıralayalım:

  • Öncelikle 20/30 yıl öncesinin hatasına düşmemek gerekiyor. Afganistan’da hiçbir etnik-mezhepsel ya da ideolojik bir gücün tek başına ve tam manasıyla ülkeye hâkim olması mümkün değil. Bunun artık tüm taraflarca kabul edilmesi lazım. Bu noktada Taliban ve diğer Afgan güçler/gruplar arasında bir kardeşlik anlaşması şart.
  • Taliban’ın da içinde olduğu, merkezi güçlü kılan bir aşiretler yapılanması siyasi çözümü hızlandıracaktır.
  • Taliban’ın sisteme dahil olması için her şey bu örgütten beklenilmemeli. Taliban’ın ulusal-uluslararası sistemin bir parçası olduğuna yönelik yeni bir yaklaşım kaçınılmaz. Bu; dış dinamiklerin bir lütfu olarak değil, iç dinamiklerin kendi aralarındaki mutabakatı ile sağlanmalı. Aksi takdirde farklı çıkar grupları-güç merkezleri üzerine inşa edilen uzlaşılar çok uzun ömürlü olmuyor.
  • Taliban kendi gücünün sınırlılıklarının farkında. Afganistan’daki farklı etnik gruplara yaklaşımı ve başta ABD olmak üzere, bölgesel-uluslararası güçlerle yürüttüğü diplomasi bunu gösteriyor. Dolayısıyla Taliban taktik anlamda bile olsa bu gerçeği fark etmiş görünüyor.
  • Taliban’ın dış güçlerle yürüttüğü diplomaside tüm Afganistan’ı temsil için diğer gruplarla birlikte bu müzakere süreçlerinde yer alması ülkenin bütünlüğü açısından önemli. Taliban bunu yaptığı an, oyunu bozacaktır. Bunun için “Yeni Afganistan”ı hedefleyen ortak bir diplomasi heyetinin oluşturulması şart.
  • Taliban’ın bu süreçte kendine yakın gördüğü en azından bir ülkeyi yanına alması kaçınılmaz görülmektedir. Aksi takdirde Afganistan’da birlik-beraberlik, ulus-devlet inşa ve uluslararası sisteme entegre süreçleri başarısız olur. Tercihen Taliban’ın burada birden fazla devlet ile bu geçiş sürecinde hareket etmesi önerilmektedir.
  • “Yeni Afganistan” projesi, aynı zamanda bir bölgesel entegrasyon sürecinin de çekirdeğini oluşturabilir. “Yeni Afganistan” tezi, bölgesel rekabet yerine bölgesel işbirliğinin adresi olarak ön plana çıkartılabilir.
  • Bu bağlamda bölge devletlerinin iktisadi-siyasi bazda sağlayacakları katkı büyük bir önem arz etmektedir. Daha somut bir ifadeyle “Yeni Afganistan” için bölgesel bir geçiş süreci fonu oluşturulmalı ve bu ülke çok hızlı bir şekilde bölgesel işbirliği oluşumlarına, projelerine dahil edilmelidir.
  • Bu kapsamda Kazakistan – Özbekistan – Tacikistan – Türkmenistan – Pakistan – İran – Türkiye’den oluşan “Altı+1 Platformu”, “Yeni Afganistan” sürecindeki garantör ülkeler grubu olarak da gündeme getirilebilir.
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler