Türkiye ve Rusya Orta Doğu’da ve özellikle Suriye’de çözüm sürecinde rol oynayabilecek iki önemli aktör… İki ülke ilişkileri inişli çıkışlı seyretmekle beraber son bir yılda kayda değer mesafeler kat edildi. Öncelikle bu ilişkilere kronolojik olarak değinmek istiyorum.
24 Kasım 2015 tarihinde Rus Su-24 tipi savaş uçağı Türk hava sahasını ihlâl ettiği gerekçesiyle düşürüldü. Türkiye, uçağın beş kez ihtar edilmesine rağmen Türkiye hava sahasında kaldığını, bu yüzden angajman kuralları gereği düşürüldüğünü belirtti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise bu konuda “Terörist işbirlikçiler tarafından arkamızdan bıçaklandık” yorumunu yaptı. Bu durum ikili ilişkilere büyük darbe indirdi. Akabinde 28 Ekim günü Rusya Devlet Başkanı Putin’in imzasıyla Türkiye’ye yapılacak yaptırımlar açıklandı ve ambargo uygulaması yürürlüğe girdi Bunun üzerine iki ülke arasındaki ticaret hacmi krizin yaşandığı 2016’nın ilk altı ayında bir önceki yıla göre yüzde 35 azalırken, Türkiye’yi ziyaret eden Rus turist sayısı yüzde 87 düştü.
Bu soğukluk 27 Mayıs 2016 tarihine kadar sürdü. Bu tarihte ikili ilişkilerde olumlu adınlar atılması için ilk işaretler belirmeye başladı. Bu çerçevede Rus lider Putin, Atina’da Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’la yaptığı görüşmede, ilk adımın Türkiye’den gelmesi halinde Türkiye ile ilişkileri düzeltmek istediklerini ifade etti. Haziran ayı başında da, Putin İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı görüşme sırasında “Türkiye ile ilişkilerin yeniden normalleşmesi ve Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin düzelmesi için yapılan müzakereleri destekleyecekleri” konusunda mesaj verdi.
14 Haziran 2016 tarihinde “Rusya Milli Günü” dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Putin’e, Başbakan Binali Yıldırım da Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev’e tebrik mesajı yolladı. 27 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’e mektup göndererek Rus uçağının düşürülmesi ve ölen Rus pilot hakkında taziyelerini belirtti. 29 Haziran’da Rusya Devlet Başkanı Putin de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp teşekkür etti. İki lider ilişkilerin düzelmesi ve eski durumuna dönmesi hususunda ortak hareket etmeye karar verdi.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9 Ağustos 2016 tarihinde ilk yurtdışı ziyaretini Rusya’ya yaptı ve iki ülkenin lideri kalabalık bir heyetler grubu eşliğinde St. Petersburg’da bir araya geldi.
Bütün bu gelişmeler uçak krizinden sonra yaşanan olumlu gelişmeler olarak nitelendirilebilir. Ancak 19 Aralık 2016 günü iki ülke arasında yeni bir krize meydan verebilecek üzücü bir olay yaşandı. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Gennadiyeviç Karlov, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Rusya Büyükelçiliği tarafından organize edilen fotoğraf sergisinin açılışında düzenlenen suikast sonucu öldürüldü. “Halep’i unutmayın, Suriye’yi unutmayın” diyen saldırgan güvenlik güçlerince vuruldu. Olayla ilgili olarak özellikle 15 Temmuz darbe sürecinde Türkiye’de yaşananlarının bilincinde olan Putin bu suikast için Türkiye’yi suçlamadı ve iki ülke arasını bozmak ve Moskova’da yapılması planlanan üçlü zirveyi sabote etmek yönünde bir faaliyet olarak değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan suikast ile ilgili olarak “Normalleşme sürecini bozmaya yönelik bir provokasyon” şeklinde bir açıklama yaptı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de aynı görüşleri dile getirdi.
Bu suikast olayının 20 Aralık’ta Rusya, İran ve Türkiye tarafından yapılması planlanan Moskova zirvesinden bir gün önce yapılması oldukça manidardır. Suikastin ardından yapılan ilk açıklamalarda suikastçinin El-Nusra bağlantılı olabileceği sonrasında da Türkiye’de 15 Temmuz darbe sürecinin yaşanmasına neden olan FETÖ terör örgütünün mensubu olduğu açıklandı. Bu saldırının Suriye çözüm sürecinde rol oynayabilecek Moskova üçlü zirvesinin yapılmasını engellemek amacıyla yapıldığı öne sürüldü. Batılı devletlerce zirvenin ertelenebileceği görüşü hakimdi. Fakat beklenenin aksine 20 Aralık’ta Rusya, İran ve Türkiye Savunma Bakanları Suriye konulu toplantıyı düzenlediler. Suriye krizinin çözümünün ele alındığı ve bu çözümde BM Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanmasına yönelik planlar tartışıldı.
Rusya Dışişleri Konukevi’nde, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, yapılan üçlü görüşme ve basın toplantısının ardından, Suriye’deki duruma ilişkin ortak bir metin yayınladı. Bu ortak metinde, İran, Rusya ve Türkiye’nin, her üç ülkenin de Suriye rejimi ve muhalefeti arasında müzakere edilmiş, geleceğe dönük bir anlaşmaya garantör olmaya hazır olduğu vurgulandı. Metinde üç ülke etnik köken, din ve mezhep gözetmeksizin Suriye’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduklarını ve bu anlaşmanın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı uyarınca, Suriye’de siyasi çözümün kaldığı yerden devamı için gerekli ivmeyi yaratmak konusunda yardımcı olacaklarını belirttiler. Ayrıca metinde, Doğu Halep’ten sivillerin ve silahlı muhalefetin gönüllü bir şekilde tahliye edilmesi için ortaya konan ortak çabaların desteklenmesi, Fua, Kefreya, Zebadani ve Madaya’dan sivillerin tahliye edilmesinden duyulan memnuniyet ve tahliye sürecinin güvenli bir şekilde tamamlanmasının taahhüt edilmesi konuları da yer aldı. Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Dünya Sağlık Örgütü’nün tahliye sürecindeki yardımları nedeniyle duyulan minnettarlığın da dile getirildiği metinde, Suriye’nin bağımsızlığına ve Suriye’deki kaos ortamının askeri olarak çözülemeyeceği ancak siyasi anlaşmalarla çözüme kavuşabileceği yönünde de vurgu yapıldı. İran, Rusya ve Türkiye’nin DEAŞ ve El Nusra’yla ortak mücadele ve silahlı muhalif grupların bu örgütlerden ayrıştırılması hususlarındaki kararlılıkların da sürdürüleceğinin altı çizildi.
Çözüm bildirisinde İran, Rusya ve Türkiye, Suriye Hükümeti ve muhalefet arasında müzakere edilmekte olan her türlü anlaşmanın destekleyicisi ve garantörü olacaklarını belirttiler. Ateşkes, insani yardım ve sivillerin serbest dolaşımı konularında mutabakat sağladılar ve anlaşmanın kolaylaştırıcıları ve garantörleri olmaya hazır olduklarını belirttiler. Suriye çözümüne yönelik toplantıların yinelenmesi için de öneri sundular.
Kanaatimce; Suriye meselesinin çözümüne yönelik sürdürülen çeşitli operasyonlarda küresel güçlerin yanı sıra Türkiye, Rusya ve İran gibi bölgesel güçler de aktif rol oynayabilecek önemli güçlerdir ve bölgenin geleceğine yön verebilirler. Terör örgütleri tarafından yapılan çeşitli provoke saldırılar ve suikastler bile üç ülkenin anlaşmasından duyulan rahatsızlığı ortaya koymak için yeterlidir. Suriye krizi ve bölgenin geleceği konusu Orta Doğu’daki güç dengeleri ve bölgenin istikrarını doğrudan etkileyebilecek faktörlerdir. Özellikle çıkar çatışmaları ve terör örgütleri bölgede çözümün kolay sağlanamayacağını da işaret etmektedir.