Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Genel Sekreteri Şi Cinping’in “kültürel mirasın korunması, aktarılması ve geleneksel Çin kültürünün ileriye taşınması” konulu makalesi 16 Nisan 2024 tarihinde yayımlanmıştır. Ayrıca makalenin ÇKP Merkez Komitesi’nin dergisi olan Qiushi Journal’ın 2024 yılı sekizinci sayısında da yayımlanması beklenmektedir.[1]
İlk olarak Şi’nin kültür düşüncesi, 9 Kasım 2023 tarihinde Pekin’de düzenlenen kamusal iletişim ve kültür çalışmaları konulu iki günlük ulusal toplantıda resmi olarak ortaya atılmıştır. Toplantıdan bu yana geçen zamanda, kamusal iletişim ve kültür alanlarında tarihi başarılar elde edilmiş ve bu başarılar aynı zamanda ÇKP Merkez Genel Sekreteri olan Başkan Şi’nin liderliğine atfedilmiştir.[2] Şi’nin yeni dönemde kültürel gelişime ilişkin ortaya koyduğu yeni fikir ve yargılar, Marksist kültür teorilerini zenginleştirmiştir.
Şi’nin kültür doktrininde, daha güçlü bir kültürel güven inşa etme, kamuya açıklık ve kapsayıcılık yaklaşımını izleme, temel ilkelere bağlı kalmanın yanı sıra güçlü bir ideoloji inşa ederek Çin ulusunu ilerletme amacı vurgulanmıştır. Şi, uluslararası toplumla iletişim ve kültür çalışmaları yapmanın son derece önemli olduğuna dikkat çekmiş, ÇKP Merkez Komitesi’nin bu alanda genel ve stratejik bir perspektiften sistematik planlama ve düzenlemeler yaptığını ve tarihi başarılara imza attığını belirtmiştir. Şi, kültürel refahı ilerletmek, lider kültür hegemonyası inşa etmek ve modern Çin medeniyetini teşvik etmek gibi yeni kültürel misyonlara odaklanacağını belirtmiş, bu hususta gerçekleştirileceği çalışmalara dair önemli bir taslak sunmuştur.
Şi’nin kültürel bağlamda sıkça ortaya attığı “Ortak geleceğe sahip insanlar topluluğu” kavramı, baskın Amerikan kültürü ve dış politikasına karşı bir muhalefeti temsil etmektedir. Kavram, egemen eşitliğine vurgu yapmaktadır. Ayrıca ortak kader ve refah; uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesi kavramıyla meşrulaştırılmaktadır. Bu kavramlar, Çin’in kendini diğer devletlerin üstünde görmemesini ve kendi kendini tanımlayan bir dünya düzeninin savunucusu olarak konumlandırmamasını ima etmektedir.
İkinci olarak Çin, kendisini mevcut ve adil uluslararası düzenin savunucusu olarak görmekte ve ABD’nin dayattığı revizyonist değişikliklere karşı durmaktadır. Çin ve Rusya’nın 2019 yılında yayımladıkları ortak deklarasyonda[3] belirtildiği gibi bu ülkeler, Birleşmiş Milletler (BM) merkezli uluslararası sistem ve uluslararası hukuka dayalı düzeni desteklemekte, BM Sözleşmesi’nin amaç ve ilkelerine bağlı kalmaktadır. Ancak Çin ve ABD’nin savundukları temel uluslararası normlar konusunda anlaşamadıkları görülmektedir.
Üçüncü olarak bahsi geçen kavram, Çin’i gelişmekte olan ülkeler arasında eşit bir oyuncu olarak görür, diğer devletlere eşit davranmayı ve uluslararası sistemde etkili bir lider olarak konumlanmayı amaçlar. Çin, iç işlerine karışmama ilkesini uzun yıllardır benimsemiş olsa da artan gücüyle birlikte kültür diplomasisi oldukça baskın biçimde sürdürülmektedir. Şi’nin ifade ettiği gibi; “Çin, artık küresel yönetişim sisteminin reformunda öncülük etmeye isteklidir.”
Ancak Çin’in liderliği geçmişteki büyük güçlerin kültürlerinden farklı olmak zorundadır. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin belirttiği üzere; ana strateji, çeşitli türde işbirlikleri ve ittifaklar kurmak yerine işbirliğine, çatışma yerine diyaloğa dayanmaktadır. Çin’in vurguladığı değer; dostluk ve çıkarlar arasında denge kurmayı, uluslararası ilişkilerde adaleti savunmayı ve devletler arası ilişkilerde dostluğa ağırlık vermeyi öngörmektedir.[4]
Dördüncü olarak Wang, baskın kültürdeki büyük güçlerin tarih boyunca yaptığı gibi Çin’in artan gücünü bencilce kullanmaktan kaçınacağını söylemiştir. Nitekim Çin’in tarih boyunca sürdürdüğü insan merkezli Pax Sinica anlayışı; barışı, değere dayanan siyaset felsefesini ve uyumu önemsemektedir. Bu geleneksel ve kültürel değerler, Çin diplomasisine de kaynaklık etmektedir.
Şi’nin 16 Nisan 2024 tarihinde yayımlanan makalesi doğrultusunda Çin’in 2023 misyonunda yer alan ‘kültür ve medeniyet’ kavramlarının 2024 yılında da Çin dış politikasında etkili olacağını söylemek mümkündür. Şi’nin kalkınma ve güvenlik temalı önceki iki girişimine ek olarak Küresel Medeniyet Girişimi (全球文明倡议) önermesi, Çin’in gelecekteki küresel yönetişim modeli vizyonuyla uyum sağlamaktadır. Şi’nin de belirttiği üzere:[5]
“Batı, Çin’e 5.000 yılı aşkın medeniyetinin perspektifinden yaklaşmak yerine, Batı’nın modernleşme teorisinin merceğinden bakarak Çin’i modern bir ulus devlet olarak görmeye çalışmaktadır. Fakat Batı-dışı bir yol izlemek, Batı’ya düşman olmakla eşdeğer değildir. Aksine, bir ülkenin kendi sorunlarıyla başa çıkmak için kendine özgü kültürel geçmişine uygundur.”
Sonuç olarak Şi Cinping’in kültür düşüncesi, Çin’in bugünkü kültürel gelişimine ve ulusal kimliğine önemli bir katkı sağlamaktadır. Bu düşünce, Çin’in uluslararası ilişkiler bağlamında kültürel gücünü ve etkisini artırma potansiyeline sahiptir. Şi’nin vurguladığı açıklık, kapsayıcılık ve kültürel güvenin inşası, Çin’in uluslararası alanda daha fazla saygınlık kazanmasına ve diğer ülkelerle daha sağlam ilişkiler kurmasına katkıda bulunacaktır.
[1] “Xi’s article on cultural heritage, fine traditional Chinese culture to be published”, The State Council The People’s Republic of China, https://english.www.gov.cn/news/202404/15/content_WS661ce7a6c6d0868f4e8e6114.html, (Erişim Tarihi: 15.04.2024).
[2] “Xi Jinping Thought on Culture put forward at national meeting, The National Committee of the Chinese People’s Political Consultative Conference, http://en.cppcc.gov.cn/2023-10/09/c_927352.htm, (Erişim Tarihi: 15.04.2024).
[3] Andrew J. Nathan & Boshu Zhang. (2021). “A Shared Future for Mankind’: Rhetoric and Reality in Chinese Foreign Policy under Xi Jinping, Journal of Contemporary China, DOI: 10.1080/10670564.2021.1926091
[4] Aynı yer.
[5] “Why China Adopts Culture as Political Doctrine”, Sinical China, https://www.sinicalchina.com/p/why-china-adopts-culture-as-political, (Erişim Tarihi: 15.04.2024).