Rusya’nın Ukrayna Müdahalesinde “Üçüncü Evre” ve Referandum Tartışmaları

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

8 Ağustos 2022 tarihinde Ukrayna’nın Rus işgali altındaki Zaporijya bölgesinin sözde lideri Evgeniy Balitskiy, bölgede Rusya’ya katılmaya yönelik bir referandum düzenleneceğini açıklamıştır.[1] Söz konusu açıklama, savaşın seyrine ve Moskova yönetiminin stratejisine ışık tutması bakımından oldukça önemlidir.

Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşın mevcut durumuna bakıldığında, Moskova yönetiminin bahse konu olan ülkeyi bir kara devletine dönüştürme hedefini sürdürdüğü söylenebilir. Bu noktada Tahıl Koridoru’nun açık kalmasının Odessa’ya dönük Rus müdahalelerini sınırlandırdığı ve mevzubahis hedefi zorlaştırdığı öne sürülebilir. Lakin ilerleyen dönemde Rusya’nın Odessa’yı kontrol altına alması halinde Ukrayna’nın Karadeniz’e çıkış imkanının neredeyse tamamen engelleneceği de aşikardır. Dahası Rusya’nın Ukrayna Savaşı’nda yalnızca Karadeniz bağlamında hareket etmediği ve son dönemde hedef büyüttüğü de öne sürülmektedir.

Bahse konu olan iddiayı açmak gerekirse, Ukrayna Ordusu’nun Batı’dan gelen yardımların da etkisiyle güçlendiği ve taarruza hazırlandığı belirtilmektedir. Bu noktada sahada işlerin planladığı gibi gitmediğinin farkında olan Rusya, bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. Bu da Ukrayna’da yenilgiyi kabullenmek ya da Ukrayna Ordusu taarruza geçmeden Rus saldırılarının alanını genişletmektir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’da “zafer” şeklinde tanımlayabileceği bir “başarı” elde etmeden savaşı sona erdirmeyi kabul etmeyeceği öngörülebilir. Bu yüzden de Kremlin’in hedef büyüterek savaşı daha geniş bir coğrafyaya yaymayı seçeceğini tahmin etmek mümkündür. Nitekim bu da “Özel Operasyon” adı verilen savaşın üçüncü evresine geçileceğinin habercisidir.

Bilindiği gibi Rusya, savaşın ilk evresinde iki temel hedef belirlemiştir. Savaşın siyasi hedefi, Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski’nin devrilmesi olarak özetlenebilir. Askeri hedefi ise Ukrayna’nın kara devletine dönüştürülmesi şeklinde nitelendirilebilir. Lakin savaşın ilk evresinde Rus kuvvetleri, beklemediği bir direnişle karşılaşmış ve Zelenski’nin devrilmesinin sanıldığı kadar kolay olmadığı gerçeğiyle yüzleşmiştir. Bu yüzden de Rusya, Kiev’deki kuşatmayı azaltarak ülkenin doğusuna yönelmiştir. Zaten savaşın ikinci evresine geçildiğinin duyurulmasından itibaren çatışmalar, Doğu Ukrayna’ya kaymıştır.

Gelinen aşamada ise Moskova yönetimi, hedef büyütmeye hazırlanmakta ve aslında savaşın üçüncü evresine geçildiğinin sinyallerini vermektedir. Nitekim uzun bir aradan sonra başta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov olmak üzere Rus yetkililerin Zelenski yönetiminin devrilmesi hedefinden bahsetmesi de bunu teyit etmektedir. Yani Moskova, Ukrayna’nın taarruz ederek topraklarını kurtarmasını önlemek için hedef büyütmüş ve gözünü bir kez daha Kiev’e çevirmiştir. Nitekim Ukrayna Ordusu’nun Kırım’daki Rus üssüne düzenlediği hava saldırısı, Kırım dahil olmak üzere ülkenin toprak bütünlüğünün tesis edilmesi noktasında Kiev yönetiminin kararlı bir duruşa sahip olduğunu net bir biçimde gözler önüne sermektedir. Bu nedenle de Rusya, operasyonun alanını genişleterek ön almaya çalışacak gibi gözükmektedir.

Bu noktada ise akıllara Dinyeper Nehri’nin “Yeni Soğuk Savaş’ın Berlin Duvarı” olarak konumlandırılabileceği düşüncesi gelmektedir. Bir başka benzetme yapmak gerekirse, Suriye İç Savaşı’nda Fırat Nehri’nin üstlendiği işlevi, Dinyeper Nehri’nin üstlenmesi planlanıyor olabilir. Yani nehrin bir tarafında Rusya’nın; diğer tarafında ise Batı’nın belirleyici olacağı bir statüko yaratılmak istenebilir.

Bu statükoya giden yolda ise Kremlin’in kontrol altında tuttuğu topraklara ilişkin nasıl bir strateji izleyeceği merak konusudur. Zira 2014 yılında Ukrayna’ya yönelik müdahalesini gerçekleştirdiğinde Rusya, hibrit bir model uygulamıştır. Bir yandan Luhansk ve Donetsk’teki ayrılıkçılara sözde devletler kurduran ve 2022 senesinde bu ayrılıkçı yapıların bağımsızlığını tanıyan Kremlin; diğer taraftan da Kırım’da düzenlediği referandum vesilesiyle Kırım’ı uluslararası hukuka aykırı bir biçimde ilhak etmiştir. Bu anlamda Zaporijya bölgesinde referandum düzenleneceği hususunda yapılan açıklama, Kırım modelinin işletilmek istendiği şeklinde yorumlanabilir.

Kırım modeli tercihi ise bir paradoksa işaret etmektedir. Çünkü Rusya’nın Ukrayna müdahalesindeki gerekçelerinden biri de Batı’yla arasında tampon bölge oluşturmak istediği yönündeki söylemleridir. Bilindiği üzere, renkli devrimlere kadar Kiev’deki karar alıcılar, Rusya-Batı dengesini gözeterek siyaset yürütmüş ve Ukrayna’yı tampon bölge olarak konumlandırmıştır. Fakat bu söz konusu ülkenin tampon bölge olma vasfını yitirmesi, Moskova’nın kuşatıldığı hissini içselleştirmesine sebebiyet vermiş ve bu da saldırgan ve revizyonist politikalara yönlenmesini beraberinde getirmiştir. Fakat Kremlin, eğer gerçekten Batı’yla arasında bir tampon bölge oluşturmak istiyorsa, tampon bölge seçeneğine öncelik vererek Donbas modelini tercih ederdi.

Her iki senaryoda da Rusya’nın Ukrayna’daki müdahalesi, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından sınırları tanınan egemen bir devletin sınırlarının ve toprak bütünlüğünün ihlal edilmesi hasebiyle uluslararası hukuka aykırıdır. Lakin Kırım modelinin daha özel bir boyutu vardır. Çünkü bu yöntem, Rusya’nın politikalarının amacının tampon bölge oluşturmak değil; toprak genişletmek olduğunu göstermektedir.

Diğer taraftan Moskova’nın bu yönde bir hedefinin bulunmayıp; Zaporijya’daki ayrılıkçıların bu yönde talebinin olması da ihtimal dahilindedir. Nitekim Gürcistan’ın Güney Osetya bölgesinde de zaman zaman referandumlar düzenlenmekte veya düzenleme girişimleri gündeme gelmekte; fakat Moskova’nın bu konuda adım atmadığı görülmektedir.

Dahası Zaporijya özelinde açıklamanın bölgedeki ayrılıkçıların savaş motivasyonunun yükseltilmesi noktasında yürütülen bir çalışmanın ürünü olması da mümkündür. Rus vatandaşlığı vaadi, hibrit savaş noktasında savaştırılacak kişiler için bir motivasyon unsuruna dönüştürülebilir. Fakat Kırım’da yaşananlar, ilhak seçeneğini hatırlatmaktadır. Üstelik Rusya tarafından desteklenen ayrılıkçıların Moskova’ya rağmen bu tarz bir açıklama yapması da gerçekçi görünmemektedir.

Sonuç olarak Rusya-Ukrayna Savaşı’nda çatışmaların yaşandığı coğrafyanın genişleyeceği düşünülürken; ayrılıkçı bölgelerde de Rusya’ya bağlanma konusu tartışmaya açılmaktadır. Bu da Moskova yönetiminin tampon bölge yaratmaktan ziyade; toprak kazanmak maksadıyla Ukrayna’da bulunduğuna işaret etmektedir.


[1] Dmitri Chirciu, “Ukrayna’nın Zaporijya Bölgesinde Rusya’ya Katılmak İçin Referandum Düzenlenecek”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ukraynanin-zaporijya-bolgesinde-rusyaya-katilmak-icin-referandum-duzenlenecek/2656740, (Erişim Tarihi: 12.08.2022).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler