2017 yılı, Kıbrıs müzakereleri için umutla başladı. Cenevre’deki görüşmeler tekrar canlanmış gözüküyor. Müzakereler devam ederken, Kıbrıs basınında Rusya’nın bu barış sürecini baltalamak istediğine dair haberler çıkmaya başladı.[1] Ancak Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan Moskova’nın böyle bir tutumu olamayacağına dair net bir cevap geldi.[2] Bu yazıda, Kıbrıs müzakerelerinde Rusya’nın tutumu ve genel olarak Moskova’nın Kıbrıs politikasını analiz edilmeye çalışılacaktır.
İlk olarak, Rusya’nın Kıbrıs müzakerelerine taraf olmadığının altı çizilmesi gerekir. Bilindiği üzere, BM’nin arabuluculuğuyla gerçekleşmekte olan görüşmeler sürecinde masada beş taraf bulunmaktadır: Kıbrıs Rum Kesimi, Kıbrıs Türk Kesimi, garantör ülkeler olan İngiltere, Türkiye ve Yunanistan. Ancak, Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olduğunu ve Moskova ile Kıbrıs Rum Kesimi arasındaki yakın ilişkileri göz önünde bulundurduğumuzda, Rusya’nın ada üzerinde ciddi etkisi olduğunu fark edilebilir.
Rusya-Kıbrıs Rum Kesimi İlişkileri
Rusya-Kıbrıs Rum Kesimi ilişkileri geleneksel olarak iyi ve güvenilir bir profildedir. Bunun sebebi, iki topluluk arasında var olan din birliğidir. Rusya toplumu, Balkanlardaki Slavlar gibi, Yunanlar ve Kıbrıslı Rumları da kendi kardeşleri olarak görmektedir. Bundan dolayı, Rus basınında Kıbrıs üzerine yapılan tartışmalarda Rus kamuoyunun Rum kesimini açık bir şekilde desteklediği, Türk tarafını da işgalci olarak değerlendirdiğini görülebilir.[3] Siyasi ilişkilere gelince; Kıbrıs Rum Kesimi, Rus silahlarını satın alan tek Avrupa Birliği ülkesidir. Aslında Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB üyeliği Rusya’ya yaramış gözükmektedir. Çünkü Rumlar, AB’nin Rusya karşıtı tutumuna en çok karşı çıkan ülkelerden biridir.
Kıbrıs, jeostratejik konumundan dolayı Moskova için önemlidir. Suriye’deki kriz sebebiyle Rusya’nın bölgedeki mevcudiyetinin ve etkisinin artmakta olduğunu göz önünde bulundurursak, Kıbrıs Rusya açısından vazgeçilmez ortaktır. Hatta, Rusya Suriye’ye operasyon başlattığında, Rum Kesimi’nin Rusya’ya askeri üs vermesi konusu basında epey tartışılmıştır. Nitekim, Darya Anrdeyeva’nın “Rus Ordusu Kıbrıs’ta” adlı yazısında belirttiği gibi, Kıbrıs Ortodoks Merkez Başkanı Marius Fotiu ve bir grup aktivist halk arasında Rus ordusunun adada konuşlandırılmasını destekleyen imza kampanyası başlatmış ve Başkan Anastasiadis’e talepte bulunmuşlardır.[4] Fakat sonuçta, Rusya tarafından Rum Kesimi’nin Pafos Havalimanı’nı ve Limasol Limanı’nı askeri üs olarak olmasa da insani amaçla kullanılmasına izin verilmiştir.[5] Bu olay, Rusya’nın Kıbrıs Rum halkı üzerindeki yumuşak gücünün ne kadar etkili olduğunun bir göstergesidir. Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi, Rusya’nın müzakere masasında olmamasına rağmen çözüm sürecinde söz sahibi olduğu bellidir. Öyleyse, Rusya’nın Kıbrıs sorunundaki tutumunu anlamak önemlidir.
Rusya’nın Kıbrıs Sorunundaki Tutumu
Moskova açısından Kıbrıs sorunu her şeyden önce Kıbrıs’ın iç sorunudur. Bu yüzden, Kıbrıs’ta yaşayan iki toplumun kendi aralarında anlaşmaları, uzlaşmaları gerekmektedir. Dolayısıyla, dışarıdan gelen baskıları mümkün olduğunca minimuma indirmek lazımdır.[6] Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un belirttiğine göre, “Rus tarafı; Kıbrıs’taki her iki toplumunun da çıkarına olan, kalıcı, uygulanabilir ve adil bir çözümün geliştirilmesi için iki topluluk arasındaki müzakere sürecine desteğini teyit eder. Rusya, Kıbrıslıların kendi aralarında vardığı her türlü çözümü destekleyecektir. Aynı zamanda Moskova, Kıbrıs’taki mevcut garantör sistemini anakronizm olarak görmektedir ve modern bağımsız bir devletin dış garantilere ihtiyacı olmadığını düşünmektedir. Moskova’nın görüşüne göre geçiş döneminde olabilecek en etkili garanti mekanizması, BM Güvenlik Konseyi tarafından sağlanacak güvenlik garantileri olabilir.”[7] Lavrov başka bir açıklamasında da, “Herhangi bir yabancı aktör lehine alınacak bir karar Kıbrıslılara empoze edilmemelidir. Bu aşamada, biz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tutumunun farkındayız ve bu tutumun tam olarak dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz” demiştir.[8]
Böyle bakıldığında Rusya, Kıbrıs sorununun çözülmesini ve adanın birleşmesini desteklemektedir. Ancak Rusya’nın kendi çıkarları açısından değerlendirdiğimizde Kıbrıs’ın birleşmesi, daha sonraki süreçte adanın NATO üyesi olması olasılığını doğurmaktadır. Bu durum doğası itibarıyla Moskova’nın çıkarlarına terstir. O zaman Rusya sadece Akdeniz’deki en güvenilir ortağını kaybetmiş olmayacak, aynı zamanda NATO’nun bölgedeki varlığı güçlenmiş olacaktır. Bundan dolayı, Rus diplomatlar her ne kadar iki topluluğun da kararına saygılıyız anlamında görüşler bildirse de aslında Rum Kesimi’nin, daha doğrusu Rumların sağ kesiminin tutumunu desteklemektedirler. Lavrov’un, “Biz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tutumunun farkındayız ve bu tutumun tam olarak dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz.” ifadesi de bunu göstermektedir.
Kıbrıs basınında çıkan haberler bu yöndeki varsayımlara dayanmaktadır. Bu bağlamda Sara Stefanini’nin kaleme aldığı makalede[9]; Moskova’nın çözüm müzakerelerini engellemek amacıyla medyayı, sosyal medyayı, marjinal milliyetçi siyasi partileri ve Rum Ortodoks Kilisesi’ni kullandığı iddia edilmektedir. Zira, yazara göre barışın sağlanması; AB-Türkiye arasındaki gerginliği yatıştıracak, AB-NATO arasında işbirliği başlatacaktır. Bilindiği üzere, Kıbrıs AB üyesi, Türkiye NATO üyesidir. Stefanini, iddiasına kanıt olarak Rum Kesimi’ndeki Rusya Büyükelçisi’nin faaliyetlerini göstermektedir. Hatırlanacağı üzere, Rus Büyükelçi Osadçi, amaçları birleşmeye karşı durmak ve Başkan Anastasiadis’in müzakerelerdeki rolüne saldırmak olan beş küçük siyasi partinin aralık ayının sonlarında düzenlediği seminere katılan tek yabancı temsilcidir. Rus Büyükelçi, bu hareketinden dolayı Rum Kesimi’nin Dışişleri Bakanlığı’na çağırılmış ve açıklama yapmak zorunda kalmıştır.[10] Sonuç itibarıyla yazar, Rusya’nın müzakereleri durdurmak için yumuşak gücünü kullanacağını iddia etmektedir.
Bu iddialara karşı Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, “Biz ne pahasına olursa olsun Kıbrıs sorununa nihai çözüm elde etmek için hazır reçetelerin aceleyle Kıbrıslı taraflara empoze edilmemesi gerektiğini savunan Rusya olarak, ABD yanlısı ve İngiltere yanlısı siyasi çevrelerin duyduğu hoşnutsuzluğunu açıkça görmekteyiz.” diye yanıt vermiştir. Bu iddiaların asılsız olduğunu belirten Zaharova, “Rusya karşıtları, Kıbrıs’taki siyasi uzlaşma için çözülmesi gereken asıl sorunları gizlemek amacıyla bunları ‘gölgelik’ olarak kullanmaktadır. Örneğin, Rusya Kıbrıs’ta yalnızca kültürel-insani ve ekonomik varlığını sürdürmektedir. Buna karşılık, 1960 Zürih-Londra Anlaşmaları uyarınca İngiltere adadaki askeri üslerini hala korumaktadır. Mevcut durumda bu açık bir anakronizmdir. Bununla birlikte, Batı basını bu durumu herhangi bir şekilde sorgulamamakta ve Batı medyasında herhangi bir protesto gösterisi görülmemektedir. Rusya’nın, Kıbrıs Cumhuriyeti ile çeşitli alanlardaki ilişkilerini başarılı bir şekilde geliştireceğinden ve bu ilişkilerin adanın yeniden birleşmesi durumunda güçlenmeye devam edeceğinden eminiz. Kıbrıslı liderlerin, ikili işbirliğinin sürekli geliştirilmesini savunduklarını biliyoruz. Birçok medya organının Rusya karşıtı görüşlerinin bu sürece fayda sağlamadığına ve Kıbrıslıların kendi çıkarlarına uygun davranmadığına inanıyoruz. Umarız Kıbrıs makamları buna cevap verecektir.”[11]
Sonuç
Rusya’nın Kıbrıs tutumunu özetleyecek olursak, Moskova adadaki Rumlar ve Türklerin kendi aralarında anlaşmasını beklemektedir. Üçüncü tarafın önerilerini “empoze edilmiş, dayatılmış reçete” olarak, BM’nin arabuluculuk çabalarını da “aceleci” olarak değerlendirmektedir. Hâlbuki, Kıbrıs sorununa çözüm arama çabaları kırk-elli yılı aşkın süredir devam etmektedir. Burada Rusya’yı “barışa ve çözüme karşı” olarak tanımlamamız yanlış olacaktır. Çünkü uluslararası politika; barış, istikrar gibi hedefler koyan iyi niyet üzerine değil, çıkarlar üzerine kurulmaktadır. Kıbrıs’ta Rusya için en ideal çözüm, adadan Türk ve İngiliz askerlerinin çıkartılması ve aynı zamanda adanın NATO üyesi olmamasıdır. Ancak Batı’yla gittikçe entegre olan Kıbrıs’ta başarılı bir şekilde adanın birleşmesinden sonra NATO gündemi er ya da geç masaya gelecektir. Kaldı ki, Rum kesiminin Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis seçim sürecinde Kıbrıs’ın NATO üyeliğini ana hedef olarak belirlemiştir. Ayrıca, Kıbrıs’ın çatışma alanlarına yakınlığını göz önünde bulundurduğumuzda güvenlik konusu öncelik haline gelecektir. Dolayısıyla, Rusya’nın Kıbrıs müzakerelerine temkinli yaklaşması da anlaşılır bir durumdur. Bu nedenle Rusya, Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki milliyetçilerin sağ kanadını destekleyebilir; ki bu durumda olan herhangi bir devletin de aynı hamleyi yapması beklenmelidir. 1970’li yıllarda Kıbrıs’ta Sovyet Devlet İstihbarat İdaresi GRU ajanı olarak görev yapan Viktor Boçkarev; kendi kaleme aldığı hatıralarında, adadaki Sovyet istihbaratının, Cumhurbaşkanı Makarios ve çevresinin SSCB’ye olumlu yaklaşmasını ve dostane ilişkilerin kurulmasını sağladığını yazmaktadır.[12] Aynı şekilde bugün de Rusya’nın Kıbrıs’taki bütün imkânlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanması normaldir. Uluslararası düzeyde ise Rusya; 2004 yılında Kofi Annan Planı’nın BM Güvenlik Konseyi oylamasında (Konsey’in diğer 14 üyesinin olumlu oy kullanmasına karşın) veto hakkını kullandığı gibi, Kıbrıs konusu BM Güvenlik Konseyi’ne geldiğinde onu bloke etmeye çalışabilir.
[1] ‘Кипр заподозрил Россию в стремлении помешать объединению острова’
http://www.interfax.ru/world/545188
[2] ‘Anti-Russia insinuations in the context of talks on a Cyprus political settlement’ http://www.mid.ru/en/foreign_policy/news/-/asset_publisher/cKNonkJE02Bw/content/id/2605982
[3] Кирилл Губа ‘Россия и Кипр: партнёрство под давлением. Никосия поддерживает отношения с Москвой, несмотря на позицию Брюсселя’ http://svpressa.ru/politic/article/159817/
[4] Дарья Андреевна, ‘Русская армия на Кипре’ http://rusplt.ru/society/russkaya-armiya-na-kipre-19884.html
[5] ‘Не в службу, а в дружбу’ https://lenta.ru/articles/2015/02/25/putin_cyprus/
[6] М.Н. Салвариди, ‘Кипрский вопрос в ближневосточной политике России’, Актуальные проблемы мировой политики в ХХI веке: Восток в мировой политике Выпуск 4, Нестор-История, Санкт-Петербург, 2009. 216.s.
[7] ‘23 December 2016 Press release on Foreign Minister Sergey Lavrov’s telephone conversation with President of Cyprus Nicos Anastasiades’ http://www.mid.ru/en/web/guest/telefonnye-razgovory-ministra/-/asset_publisher/KLX3tiYzsCLY/content/id/2578130
[8] ‘Кипрский вопрос’ http://tass.ru/politika/3747306
[9] Sara Stefanini, ‘Cyprus fears Russia could wreck reunification
Moscow has plenty to gain from keeping Greek and Turkish Cypriots divided’ http://www.politico.eu/article/cyprus-fears-russia-could-wreck-reunification/
[10] Ο Ρώσος πρέσβης άδειασε τους πέντε
Πηγή: https://politis.com.cy/article/o-rosos-presvis-adiase-tous-pente
[11] ‘Anti-Russia insinuations in the context of talks on a Cyprus political settlement’ http://www.mid.ru/en/foreign_policy/news/-/asset_publisher/cKNonkJE02Bw/content/id/2605982
[12] Виктор Бочкарев, 60 лет в ГРУ, Серия СОВ секретно, Москва, 2004. М.Н. Салвариди, ‘Кипрский вопрос в ближневосточной политике России’, Актуальные проблемы мировой политики в ХХI веке: Восток в мировой политике Выпуск 4, Нестор-История, Санкт-Петербург, 2009. 205.s.