Rusya’nın Güncellenen Dış Politika Konsepti: Çok Kutupluluğa Yönelik Bir Vurgu

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

31 Mart 2023 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesinin 2016 yılında yayınlanan Dış Politika Konsepti Belgesi’nin güncellenmiş halini onaylamıştır. Yapılan açıklamaya göre belge, 2021 senesinde geliştirilen Milli Güvenlik Stratejisi çerçevesinde güncellenmiş olup; Rus dış politikasındaki sürekliliği yansıtmaktadır.[1]

Konseptte Rusya’nın çok yönlü ve bağımsız bir dış politika uyguladığı vurgulanırken; insanlığın devrim niteliğindeki gelişmelere tanıklık ettiği belirtilmiştir.[2] Bu değişimin sömürgeci mantığa alışmış Batılı devletlerce hoş karşılanmadığının altını çizen konsept, Batı’nın düşmanca eylemlerine karşı Rusya’nın var olma hakkını ve gelişme özgürlüğünü elindeki tüm araçları kullanarak savunduğunu öne sürmüştür.[3] Bu kapsamda belgede  Rusya’nın modern dünyanın sorumlu, güçlü ve bağımsız merkezlerinden biri olarak konumunu pekiştirme hedefine sahip olduğu belirtilmiştir.[4]

Tahmin edileceği gibi konsept, Moskova yönetiminin çok kutuplu dünya düzeni arzusunu ortaya koyma gayesi gütmektedir. Bu nedenle de Kremlin, eşit ve sürdürülebilir bir dünya düzeninin kurulması amacına dikkat çeken bir yaklaşım ortaya koymuştur. Bu kapsamda uluslararası hukukun üstünlüğünün altı çizilirken; uluslararası barış ve güvenliğin ehemmiyetine de değinilmiştir.

Buna ek olarak Rusya’nın çıkarlarının sağlanması konusunda okyanuslarda, uzayda ve havada üstünlük elde edilmesi ihtiyacına dikkat çekilmiştir. Bunun yanı sıra konsept; kalkınma, çevre ve sağlık sorunları ve uluslararası işbirliğinin derinleştirilmesi gibi hedeflere de küresel problemlerin çözülmesi noktasında yer vermiştir. Ancak belgenin asıl önem arz eden kısmı, dış politikayla ilgili bölgesel stratejilere odaklanılan bölümleridir.

Söz konusu belgede Primakov Doktrini olarak da bilinen “Yakın Çevre Doktrini”ne atıfla ilk olarak Rusya’nın yakın çevresindeki ülkelere yönelik politikası açıklanmıştır. Bu çerçevede Kremlin yönetimi; Bağımsız Devletler Topluluğu, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği gibi yapılar üzerinden yürüttüğü bölgesel projelerin devam edeceği mesajını vermiştir.[5] Bu anlamda Rusya’nın post-Sovyet alandaki nüfuzunu paylaşmama konusundaki kararlılığını sürdüreceği ve söz konusu coğrafyada yer alan ülkelerin Batı yönelimlerine Gürcistan ve Ukrayna örneklerindeki gibi yanıt vereceği öngörüsünde bulunulabilir.

Ardından belge, Arktik Bölgesi’ne dikkat çekmiştir. Söz konusu bölgenin küresel ısınmaya paralel olarak oluşan yeni su yolları hasebiyle jeostratejik öneminin arttığı bilinmektedir. Ayrıca bölgede zengin yeraltı kaynaklarının bulunması da büyük güçlerin bölgeye olan ilgisini arttırmaktadır. Bu kapsamda Rusya, Arktik Bölgesi’nin askeri militarizasyonundan kaygı duyduğunu belgede açıkça ifade etmiş ve buna karşı aksiyon almaktan çekinmeyeceğini ima etmiştir. Dolayısıyla Rusya’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Karadeniz üzerinden kendisine uyguladığı çevreleme stratejisinin bir benzerinin Arktik jeopolitiği özelinde yaşanabileceğine inandığı söylenebilir. Bu da İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleriyle başlayan sürecin bölgedeki güvenlik ikilemini derinleştireceği şeklinde yorumlanabilir.

Ayrıca belgede Kuzey Deniz Rotası’nın geliştirilmesi hedefi de bir kez daha dile getirilmiştir.[6]  Bu da Moskova yönetiminin 2022 yılının Ağustos ayında yayınladığı Deniz Doktrini’yle uyumlu bir duruma işaret etmektedir.[7]

Devamında konsept; Çin ve Hindistan’la ilişkilere ve Asya-Pasifik Bölgesi’nin genel durumuna odaklanmıştır. Rusya’nın Çin’le olan kapsamlı ortaklığı ve stratejik işbirliğini daha da güçlendirmeyi hedeflediği ifade edilirken; Hindistan’ın Çin’le birlikte ele alınması, Moskova yönetiminin Yeni Delhi-Pekin hattındaki rekabeti avantaja çevirmek istediği söylenebilir. Bu kapsamda belgede Şanghay İşbirliği Örgütü’ne vurgu yapılması ise Kremlin’in önceliğinin çok kutupluluk arayışları bağlamında bu iki aktörle işbirliğini sürdürmek olduğu söylenebilir.

Bununla birlikte Asya-Pasifik özelinde konsept, çok taraflı güvenlik ve kalkınma ittifakları sistemini baltalamaya yönelik girişimlere karşı koyulacağını belirtmiştir.[8] Bu anlamda NATO’nun Asya-Pasifik’e artan ilgisinden ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bölgede QUAD ve AUKUS gibi yapılar aracılığıyla varlık göstermesinden Moskova’nın rahatsızlık duyduğu öne sürülebilir. Özellikle de Kuril Adaları nedeniyle Japonya’yla yaşanan anlaşmazlıklar göz önünde bulundurulduğunda, Rusya’nın Çin’le işbirliğini sürdüreceği ve bu ikilinin ABD ve bölgedeki müttefikleriyle özellikle de Japonya’yla karşı karşıya gelebileceği çıkarımı yapılabilir.

Konseptte Rusya, İslam Dünyası’yla ilişkilere de değinmiş ve İran’la olan münasebetlerin tam ölçekli ve güvenilir işbirliğini sürdürme hassasiyetiyle şekilleneceği belirtilmiştir. Buna ek olarak Suriye’ye olan desteğin süreceği belirtilmiştir. Ayrıca diğer Müslüman ülkelerle de çok yönlü karşılıklı yarar sağlayan ortaklıkların derinleştirilmesi amacından bahsedilmiştir. Bu noktada İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinin Rusya’ya yönelik yapıcı politikalarının dikkate alındığının ifade edilmesi de dikkatlerden kaçmayacak bir ayrıntı olmuştur.[9]

Belgede Rusya, Afrika’yla ilişkilerinde enerji güvenliği ve askeri işbirliğine dikkat çekmiştir. Bu da Moskova yönetiminin kıtaya ilişkin politikasındaki mevcut yaklaşımının devam edeceği şeklinde yorumlanabilir.

Latin Amerika ve Karayipler özelinde ise karşılıklı saygıya dayalı kazan-kazan temelli münasebetlerin önemi vurgulanmıştır. Bu kapsamda konsept; Brezilya, Küba, Nikaragua ve Venezuela’yla olan yapıcı ilişkilere hususen dikkat çekmiştir.

Anlaşılacağı üzere Rusya, belgenin temeline çok kutupluluk anlayışını yerleştirmiş ve bu kapsamda yakın çevresi ve Arktik jeopolitiğine ilişkin çıkarlarını tanımladıktan sonra Asya-Pasifik, İslam Dünyası, Afrika ve Latin Amerika’ya ilişkin işbirliği arayışlarını ön plana çıkarmıştır. Daha sonra ise konseptte “ötekilere” odaklanılmıştır. Bu çerçevede Avrupa’yla ilişkiler başlığı altında şu ifadelere yer verilmiştir:[10]

“Çoğu Avrupa devleti, Rusya Federasyonu’nun güvenliğine ve egemenliğine tehdit oluşturmayı, tek taraflı ekonomik avantajlar elde etmeyi, iç siyasi istikrarı baltalamayı, geleneksel Rus manevi ve ahlaki değerlerini aşındırmayı ve Rusya’yla işbirliği yapan devletlere engel oluşturmayı amaçlayan saldırgan bir politika izliyor.”

Mevzubahis ifadelerden de anlaşılacağı üzere Rusya, özellikle de Avrupalı devletlerin Ukrayna’daki savaşın ardından uyguladığı yaptırımlardan rahatsızlık duymaktadır. Bu anlamda Kremlin’in bölünmüş değil; bütünleşmiş bir Batı okumasına sahip olduğu ifade edilebilir. Kuşkusuz bu durumda Ukrayna’daki savaşın etkisi büyüktür. Buna rağmen konseptte Avrupa devletleriyle yeni bir birlikte yaşama modelinin oluşturulması amacından bahsedilmesi, Moskova yönetiminin Ukrayna’daki savaşın ardından Avrupa güvenlik mimarisine dahil olmak istediği ve Trans-Atlantik ilişkilerdeki ihtilafları belirginleştirmeyi arzuladığı anlamına gelmektedir. Burada da Moskova’nın enerji faktörünü etkin bir biçimde kullanmaya çalışacağı iddia edilebilir.

Bununla birlikte belgede Avrupalı devletlerle karşılıklı yarara dayalı eşitler arası işbirliğinin arzulandığının dile getirilmesi, Rusya’nın Batı’ya “büyük güç” statüsünü kabul ettirme arzusunu koruduğu şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca konseptte Avrupa’nın çok kutuplu dünyada hak ettiği yeri alacağının altı çizilmiştir.[11] Bu anlamda Kremlin’in Kıta Avrupası’nı ABD’nin ortağı olarak görmek istemediği; bilakis çok kutuplu dünyadaki bir güç merkezi/kutup olarak konumlandırmaya çalıştığı söylenebilir.

Moskova yönetimi, ABD ve İngiltere’yi ise Rusya karşıtı politikaların “ilham kaynağı, düzenleyicisi ve uygulayıcısı” ifadeleriyle tanımlamış ve bu ikilinin özellikle de ABD’nin Rusya’nın güvenliğine, uluslararası barışa, insanlığın dengeli, eşitlikçi ve ilerici gelişimine yönelik büyük risklerin temel kaynağı olduğunu ileri sürmüştür.[12] Bu anlamda konsept, çok açık bir biçimde Amerikan liderliğine yönelik bir itirazı temsil etmektedir.

Sonuç olarak 31 Mart 2023 tarihinde Putin’in imzasıyla yayınlanan Rusya’nın dış politika konsepti, 2016 yılındaki belgenin güncellenmiş halidir. Bu anlamda belgede köklü değişiklikler bulunmamakta; aksine konsept, Rus dış politikasındaki sürekliliği yansıtmaktadır. Bununla birlikte belgede Rusya’nın çok kutuplu dünya talebi yüksek sesle dile getirilmiş ve bu kapsamda işbirliği yapılacak aktörler ve bölgeler dile getirilmiştir. Kıta Avrupası, İngiltere ve ABD ise temel rakipler olarak kodlanmıştır. Bu anlamda Moskova, Avrupa’nın politikalarının dönüştürülmesi yoluyla Avrupa’yı çok kutuplu dünyada bir kutup olarak görmek istediğini dile getirirken; ABD’nin liderliğiyle mücadeleyi ise taviz verilmeyecek hedef şeklinde ortaya koymuştur.


[1] “Совещание с постоянными членами Совета Безопасности”, Kremlin, http://kremlin.ru/events/president/news/70810, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).

[2] “The Concept of the Foreign Policy of the Russian Federation”, Kremlin, https://mid.ru/en/foreign_policy/fundamental_documents/1860586/, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).

[3] Aynı yer.

[4] Aynı yer.

[5] Aynı yer.

[6] Aynı yer.

[7] Kadir Ertaç Çelik, “The Expansion of Russian Geopolitics from Land to Sea: “the Russian Naval Doctrine””, ANKASAM, https://www.ankasam.org/the-expansion-of-russian-geopolitics-from-land-to-sea-the-russian-naval-doctrine/?lang=en, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).

[8] “The Concept of…”, a.g.m.

[9] Aynı yer.

[10] Aynı yer.

[11] Aynı yer.

[12] Aynı yer.

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler