Analiz

Rusya’nın Askerî Modernizasyonu: Batı’ya Karşı Silahlanma Yarışı

Rusya’nın Ukrayna Savaşı’ndaki tecrübeleri, Asya-Pasifik’te hipersonik silahlar ve nükleer denizaltılarla yeni bir güç dengesi yaratma potansiyelini artırmaktadır.
Savunma bütçesindeki rekor artış ve modernizasyon hamleleri, Moskova’nın NATO’ya karşı stratejik caydırıcılık pozisyonunu güçlendirme çabası olarak öne çıkmaktadır.
Rusya’nın savunma sanayiini Asya-Pasifik merkezli bir güç dengesine yönlendirmesi, bölgedeki silahlanma yarışını hızlandırabilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, üçüncü yılına yaklaşmasıyla birlikte Rusya’nın askerî gücünü ve stratejik yaklaşımını yeniden şekillendirdiği bir mücadeleye dönüşmüştür. 2025 yılında üçüncü yılını dolduracak olan bu savaş, Rusya için yalnızca sahada kazanılması gereken bir mücadele olmamış, aynı zamanda askerî kapasitesini modern tehditlere yanıt verecek şekilde dönüştürme ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) karşı stratejik caydırıcılık konumunu güçlendirme çabası haline gelmiştir. Savunma bütçesindeki rekor artışlar, nükleer kapasite modernizasyonu ve bölgesel askerî varlığını genişletme girişimleri, Moskova’nın hem sahada hem de uluslararası arenada güç dengesini kendi lehine çevirme girişimlerine işaret etmiştir.

Bununla birlikte ekonomik yaptırımlar, personel eksiklikleri ve lojistik zorluklar bu dönüşüm sürecini sınırlandırmış ve Rusya’nın stratejik hedeflerine ulaşma çabasını daha karmaşık bir hale getirmiştir. Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün (IFRI) yayımladığı rapor, bu süreçte yaşanan dönüşümleri detaylı bir şekilde ele almış ve Rusya’nın savaşın gerektirdiği taktiksel değişimlerden uzun vadeli caydırıcılık stratejilerine kadar geniş bir perspektif sunduğunu ortaya koymuştur.

2024 yılının Kasım ayında IFRI tarafından Yury Fedorov’un hazırladığı “Ukrayna’daki Savaşın İki Buçuk Yılında Rus Ordusu’nun Personel Yapısı) başlıklı raporda, Rusya’nın Ukrayna Savaşı süresince askerî yapısında gerçekleştirdiği değişiklikleri, modernizasyon çabalarını ve karşılaşılan zorlukları kapsamlı bir şekilde analiz etmiştir. Özellikle Rusya’nın askerî reformları, yalnızca Ukrayna’daki operasyonları sürdürmekle sınırlı kalmamış, aynı zamanda NATO’ya karşı stratejik caydırıcılığını artırma hedefini de kapsamıştır.[1]

Savaşın ilk yılında kısa süreli çatışmalara uygun bir askerî yapı benimseyen Rusya, savaşın uzamasıyla birlikte bu yapısını uzun vadeli ve geniş çaplı bir çatışmayı sürdürebilecek şekilde yeniden düzenlemiştir. Rapor, toplam askerî personel sayısının %50 artırılarak 1,5 milyona çıkarılmasının hedeflendiğini, bu kapsamda motorize tüfek ve topçu tugaylarının daha büyük askerî birimlere dönüştürüldüğünü belirtmiştir. Ayrıca Finlandiya sınırında yeni bir kolordunun kurulması gibi stratejik adımların atıldığı ifade edilmiştir. Ancak, raporun ortaya koyduğu üzere, personel kayıpları, subay eksiklikleri ve eğitim sürelerinin yetersizliği gibi yapısal sorunlar bu hedeflerin gerçekleştirilmesini zorlaştırmıştır. Aylık 30 bin yeni asker alınmasına rağmen bu sayının savaş sırasında yaşanan kayıpları karşılamakta yetersiz kaldığı vurgulanmıştır. Bu durum, Rusya’nın yalnızca cephedeki etkinliğini sürdürme çabalarını değil, aynı zamanda NATO ile süregelen stratejik rekabetindeki pozisyonunu da etkilemiştir.

Rusya’nın askerî modernizasyon çabaları yalnızca konvansiyonel askerî güçle sınırlı kalmamış, aynı zamanda nükleer kapasitesini artırma hedefini de kapsamıştır. 2024 yılı itibarıyla Rusya, 1.710 konuşlandırılmış stratejik nükleer savaş başlığı ve bin ila iki bin arasında stratejik olmayan savaş başlığı ile NATO ve ABD’ye karşı ciddi bir caydırıcılık kapasitesi oluşturmuştur. SS-X-29 (Sarmat) ve SS-27 Mod 2 (Yars) kıtalararası balistik füzeleri ile Dolgorukiy sınıfı balistik füze denizaltıları, ABD’nin füze savunma sistemlerini aşmayı ve ilk saldırı sonrası misilleme kabiliyetini garanti altına almayı hedefleyen bir stratejinin parçası olmuştur. Ayrıca, hipersonik süzülme araçları ve nükleer tahrikli seyir füzeleri gibi yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi, Rusya’nın nükleer doktrininin esnekliğini artırmıştır. Bu doktrin, yalnızca bir nükleer saldırıya karşılık vermekle sınırlı kalmamış, aynı zamanda Belarus ve Ukrayna gibi bölgesel tehditlere yönelik operasyonları da içermiştir. Rusya’nın bu modernizasyon programları hem bölgesel hem de küresel güvenlik dengelerini derinden etkilemiştir.[2]

2024 yılında Rusya’nın savunma bütçesi %70 artışla 157 milyar dolara ulaşmıştır ve bu bütçenin 2025 yılına kadar %25 daha artacağı tahmin edilmektedir. Bu artış, Rusya’nın ekonomik büyümesinin büyük ölçüde savunma sanayine dayandığını göstermiştir. 2023 yılının ilk yarısında savunma sektörü, ülkenin ekonomik büyümesine %40 oranında katkıda bulunmuş ve en yüksek performans gösteren alan olmuştur. Ancak, yaptırımlar ve %20’nin üzerindeki yüksek faiz oranları nedeniyle savunma sanayisinde kârlılık sorunları yaşanmıştır. Birçok savunma şirketinin devlet desteği olmadan faaliyetlerini sürdüremeyeceği öngörülmüştür. Bu durum, Rusya’nın savunma sanayisini artırma çabalarını ekonomik zorluklarla sınırlandırmış, ancak bu çabaların durdurulmasını engellememiştir.[3]

Rusya, ekonomik zorluklara rağmen askerî kapasitesini artırma stratejisini bölgesel etkisini genişletme çabalarıyla desteklemiştir. Rus hükûmetine yakınlığıyla bilinen TASS ajansına göre, 2024 yılının en dikkat çekici askerî yenilikleri arasında orta menzilli balistik füze “Oreshnik” ve yüksek güçlü hava bombası FAB-3000 bulunmaktadır. Oreshnik’in ilk varlığı, 21 Kasım 2024 tarihinde füzenin Ukrayna’nın Dnipro bölgesindeki bir askerî fabrikaya ulaşmasıyla kamuoyuna duyurulmuştur. Deneme amaçlı yapılan bu atışta savaş başlığı bulunmamasına rağmen Batı’da bu silahın durdurulamaz olduğu yönündeki kaygıları artırmıştır. Vladimir Putin’in NATO’ya yönelik “teknoloji düellosu” çağrısı ise Rusya’nın bu sistemlerin etkinliğine olan güvenini göstermiştir. FAB-3000 ise hassasiyet modülleriyle donatılarak komuta merkezleri ve insansız hava aracı (İHA) kontrol noktaları gibi stratejik hedeflere yönelik operasyonlarda kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin, yapılan bir saldırıda 50 İHA operatörünün etkisiz hâle getirildiği bildirilmiştir.[4]

Rusya’nın bu kapsamlı askerî modernizasyon çabaları, Ukrayna’daki savaşın gidişatını şekillendirdiği gibi, NATO ile stratejik rekabetinde de belirleyici bir rol oynamıştır. Rusya’nın bölgesel ve küresel düzeyde askerî caydırıcılığını artırmaya yönelik bu girişimleri, NATO’nun savunma politikalarını ve stratejik dengeleri yeniden değerlendirmesine yol açmıştır. NATO, bu yeni tehditlere karşı koymak için savunma kapasitesini artırmayı hedeflerken, AB ise savunma sanayisini güçlendirme yönünde adımlar atmıştır. AB, 2023 yılında “Mühimmat Üretimi Destek Yasası” ile Ukrayna’nın savaş ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamış, ancak bu girişim 2024’te tam anlamıyla başarılı olamamıştır. AB’nin 2025 yılı itibarıyla yıllık 2 milyon mühimmat üretim kapasitesine ulaşmayı planlaması, bölgedeki askerî stratejilerin uzun vadeli hedeflere yöneldiğini göstermiştir. Ukrayna ise 2023 yılında kendi savunma sanayisine 7 milyar avro yatırım yaparak bu bütçeyi 2025 yılına kadar üç katına çıkarmayı hedeflemiştir. Bu girişimler, Rusya’nın artan askerî kapasitesiyle mücadelede kritik adımlar olarak değerlendirilmiştir.

Trump yönetiminin beklenilen uzlaşmacı politikası çerçevesinde Rusya’nın askerî gelişimini yeni bir safhaya taşıması öngörülmektedir. Bu politik yaklaşım, Biden dönemine kıyasla daha az çatışmacı bir zemin sunarak, Moskova’nın Ukrayna Savaşı’ndan edindiği tecrübeleri Asya-Pasifik bölgesine aktarmasını kolaylaştırabilir. Bu bağlamda Rusya’nın hipersonik füze teknolojisi, insansız hava araçları ve ileri hava savunma sistemleri gibi gelişmiş kapasitelere dayalı yeni silah programlarını daha fazla teşvik etmesi beklenmektedir. Çin ve Hindistan gibi bölgesel aktörlerle artan savunma işbirlikleri, bu silah sistemlerinin yayılmasını destekleyebilir. Özellikle Asya-Pasifik’te, Rusya’nın nükleer denizaltılar ve uzun menzilli füze platformlarını geliştirmeye devam ederek, bölgedeki deniz ve hava üstünlüğü yarışına ağırlık koyması muhtemeldir. Bu durum, NATO’nun mevcut odak noktasını Avrupa’dan Asya-Pasifik’e kaydırarak küresel bir stratejik değişime zemin hazırlayabilir.

Bununla birlikte Rusya’nın savunma sanayiini Asya-Pasifik merkezli bir güç dengesine yönlendirmesi, bölgedeki silahlanma yarışını hızlandırabilir. Moskova’nın Pekin’le teknoloji paylaşımını artırarak Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) veya BRICS çerçevesinde yeni savunma ortaklıklarını derinleştirmesi beklenmektedir. Bu süreçte, Rusya’nın askerî-sanayi kompleksini küresel pazarda daha etkin bir aktör hâline getirme çabaları öngörülmektedir. Ancak, bu girişimlerin Batı’da tedirginlik yaratacağı ve NATO ülkelerinin hem ekonomik hem de askerî kaynaklarını Asya-Pasifik’e yönlendirmek zorunda kalacağı değerlendirilmektedir. Rusya’nın bu stratejik hamleleri, sadece askerî üstünlük yarışını değil, aynı zamanda ABD-Çin rekabetini daha karmaşık bir hale getirme potansiyeli taşımaktadır. Bu bağlamda, Moskova’nın beklenen uzlaşmacı politikadan yararlanarak savunma altyapısını daha geniş bir stratejik çerçevede yeniden şekillendirmesi muhtemeldir.


[1] Yury Fedorov, Russian Military Manpower After Two and a Half Years of War in Ukraine, IFRI Studies, no. 48, November 2024, https://www.ifri.org/sites/default/files/2024-11/ifri_fedorov_russian_military_manpower_rer48_nov2024.pdf, (Erişim Tarihi: 25.12.2024).

[2] “Report to Congress on Russia’s Nuclear Weapons”, USNI News, https://news.usni.org/2024/12/04/report-to-congress-on-russias-nuclear-weapons-2, (Erişim Tarihi: 25.12.2024).

[3] John T Psaropoulos, “Russia races ahead of NATO in weapons production for Ukraine war: SIPRI”, AlJazeera, https://www.aljazeera.com/news/2024/12/2/russia-races-ahead-of-nato-in-weapons-production-for-ukraine-war-sipri, (Erişim Tarihi: 25.12.2024).

[4] Anton Valagin, “TASS nazval samyye yarkiye voyennyye prem’yery 2024 goda”, Russiskaya Gazeta, https://rg.ru/2024/12/25/tass-nazval-samye-iarkie-voennye-premery-2024-goda.html, (Erişim Tarihi: 25.12.2024).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler