Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde “Özel Askeri Operasyon” adını verdiği Ukrayna’ya yönelik müdahaleyi başlatmasının ardından Avrupa Birliği (AB) üyesi olan diğer devletler gibi Yunanistan da Kremlin yönetimini hedef alan yaptırımlara katılmıştır. Tahmin edileceği üzere söz konusu durum, Moskova-Atina hattındaki münasebetleri olumsuz etkilemiştir. Nitekim Kremlin, Yunanistan’ı “Rusya’nın Dostu Olmayan Ülkeler Listesi”ne dahil etmiştir.
Dahası Atina yönetiminin yalnızca Ukrayna’daki savaşa ilişkin konumlanışının değil; genel dış politika anlayışının da özellikle de son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) uyumlu seyrettiği görülmektedir. Bir anlamada Yunanistan, ABD’nin silah yığınağı yaptığı bir ülke haline gelmektedir. Dedeağaç’taki durum da bunu teyit eder mahiyettedir. ABD’nin bölgedeki askeri varlığında yaşanan artışın ise Rusya açısından endişe verici olduğunu öne sürmek mümkündür.
Tüm bunlara ek olarak Yunanistan, silahlanma çılgınlığı yaşamakta ve bu kapsamda ABD’nin yanı sıra Fransa ve Almanya gibi ülkelerden kara, hava ve deniz kuvvetlerine yönelik ithalatlar gerçekleştirmektedir. Bu da Atina’nın askeri modernizasyon söylemlerini araçsallaştırmak suretiyle Batı’nın askeri desteğini almaya çalıştığı anlamına gelmektedir. Bahsi geçen durumu, Yunan Ordusu ile Batılı devletlerin katılımıyla gerçekleştirilen askeri tatbikatlar da doğrulamaktadır.
Bu noktada Yunanistan-Batı ilişkilerinin yalnızca AB değil; Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) boyutuyla da mühim olduğu iddia edilebilir. Zira mevzubahis tatbikatlara katılım sağlayan aktörlerin ekseriyeti NATO üyesi ülkelerden oluşmaktadır. Moskova yönetimi ise NATO’nun kendisini kuşattığını düşünmekte ve en temelde Rusya-Ukrayna Savaşı’nın “Rusya-Batı Savaşı” olduğuna inanmaktadır. Dolayısıyla Yunanistan’da kolektif Batı’nın mühim bir parçasıdır. Nitekim Atina yönetimi, tıpkı diğer Batılı devletler gibi Ukrayna’ya askeri yardımlarda bulunmaktadır. Bu da Kremlin’de rahatsızlık yaratmaktadır.
Öte yandan Yunanistan’ın East-Med gibi rasyonel olmaması hasebiyle başarıya ulaşması pek de beklenmeyen projelerle ve geliştirdiği ittifak ilişkileriyle Avrupa’nın enerji krizi karşısında kendisini ön plana çıkarmaya çalıştığı ve hem Doğu Akdeniz bağlamında bir tedarikçi ülke haline gelmeye çabaladığı hem de diğer tedarikçilerin Avrupa’ya yönelik enerji ihracatında bir güzergah ülkesi olarak konumlanmak; yani enerji hub’u (enerji merkezi) haline gelmek istediği görülmektedir. En önemli gelir kaynağı enerji ihracatı olan Rusya’nın Ukrayna’daki savaşa ilişkin rahatsızlık duyduğu konuların başında ise AB’yle olan enerji temelli ilişkilerinin sona ermesi gelmektedir. Dolayısıyla Atina’nın bu konudaki çabaları da Moskova’da huzursuzluğa sebebiyet vermektedir.
Anlaşılacağı üzere, Rusya’nın perspektifinden bakıldığında Yunanistan, Atlantikçi çizgiyi fazlasıyla içselleştirmiş bir ülkedir. Bu da Moskova-Atina hattındaki münasebetlerin onarılmasını son derece güç hale getirmektedir. Çünkü Yunanistan, yakın çevresindeki ihtilaflarda azami kazanım elde edebilmek için Rusya-Ukrayna Savaşı’nı fırsata çevirme gayesiyle hareket etmekte ve buna uygun işbirliği süreçleri yürütmektedir. Buna kriz fırsatçılığı da denilebilir.
Bahse konu olan durumun yansıması olarak 9 Haziran 2023 tarihinde Rossiya 24 TV’ye verdiği demeçte Rusya’nın Atina Büyükelçisi Andrey Maslov, ülkesinin Yunanistan’la ilişkilerinde yakın zamanda herhangi bir düzelme beklemediğini ifade etmiştir.[1] Atina’nın Moskova’yla olan münasebetlerini kendi iradesiyle yok ettiğini öne süren Maslov, Yunanistan’ın AB çizgisinde hareket ettiğine vurgu yapmıştır.[2]
Yunanistan’ın askeri ilişkiler ve enerji boyutunda kazanım elde etmesini sağlayan bu politikasındaki temel hedefi ise Batı’nın desteği vesilesiyle Doğu Akdeniz başta olmak üzere yakın çevresinde savunduğu uluslararası hukuka aykırı tezlere destek almaktır. Buna karşılık Atina’nın Moskova karşıtı cephenin bir parçası olarak konumlanmasının Yunanistan açısından birtakım maliyetleri de vardır. Örneğin 2022 senesinde Yunanistan, 40 bin civarında Rus turiste ev sahipliği yapmıştır. Bu rakam, 2021 senesine göre yüzde 83, 2019 yılı öncesine göre ise yüzde 94,8 daha azdır.[3]
Mevzubahis verilere rağmen Yunanistan’ın askeri ve siyasi hedefler ve enerji jeopolitiği boyutunda mevcut konumlanışını kendi çıkarlarına daha uygun bulduğu söylenebilir. Elbette bu durum, Moskova-Atina hattındaki münasebetlerin düzelmesini de zorlaştırmaktadır. Nitekim Maslov’un yukarıda belirtilen açıklamaları da buna işaret etmektedir.
Sonuç olarak Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından Yunanistan, kolektif Batı’nın bir parçası olarak konumlanmıştır. Dahası Atina, Rusya’ya petrolde uygulanan tavan fiyat tarifesini de en istekli şekilde savunan aktörlerden olmuştur. Ukrayna’ya askeri yardımlarda bulunan ve Moskova yönetimini hedef alan yaptırımlara dahil olan Atina’nın bu strateji vesilesiyle enerji jeopolitiğinden askeri modernizasyona birçok konuda kendi çıkarlarını azami seviyeye ulaştırmak istediği görülmektedir. Fakat Atina’nın politikaları, Moskova’da rahatsızlık yaratmaktadır. Bu yüzden de Maslov’un da belirttiği üzere Moskova-Atina hattındaki münasebetlerde en azından kısa vadede kayda değer bir iyileşme beklenmemektedir.
[1] “Rusya: Yunanistan ile Aramızın Düzelmesini Beklemiyoruz”, Aydınlık, https://www.aydinlik.com.tr/haber/rusya-yunanistan-ile-aramizin-duzelmesini-beklemiyoruz-395120, (Erişim Tarihi: 09.06.2023).
[2] Aynı yer.
[3] Aynı yer.