Türk-Batı ilişkilerinde gündeme krizin hâkim olduğu ve tarafların karşılıklı olarak AB-NATO örgütleri üzerinden “Kulüp Kapısı”nı işaret ettiği bir dönemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin “Türkiyesiz olmaz” diyor. Peki, bunu nerede ve kimlere karşı söylüyor?
Fazla meraklandırmadan hemen cevabını vereyim: Son birkaç gündür cehenneme dönen, Alman polisinin orantısız güç kullandığı Hamburg’tan, dünyanın en gelişmiş ekonomisine sahip liderlerinin yüzüne karşı.
Malum, alev alev yanan Hamburg G20 Liderler Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyor. Ve bu örgütün üyelerinin önemli bir kısmı da Batılı liderlerden oluşuyor. Yani mesajın verildiği adres bundan daha iyi olamaz! Peki, Putin ne diyor? Onu da söyleyelim…
Basında yer alan haberlere göre Putin, Suriye’deki çatışmasızlık bölgelerinin, ülkedeki bütünlüğün sağlanması açısından büyük önem taşıdığını vurgulayarak; “Bu bölgelerin sınırları konusunda anlaşmaya varılması çok önemli. İdlib ve Suriye’de oluşturulması umut edilen çatışmasızlık bölgeleri de Türkiye’nin desteği olmadan oluşturulamaz.” ifadelerini kullanıyor. Peki, bu cümlelerin öz Türkçesi ne?
Çok net! Putin, Türkiye ile Suriye-Irak merkezli kurdukları de facto ittifakta Batı’ya şu mesajları veriyor:
1) Suriye’de çatışmasızlık bölgelerinin sınırları bize göre bellidir. Bu bölgeler, Suriye’nin bütünlüğünün garantisidir. Dolayısıyla, “Türkiye-Rusya-İran Üçlü Mekanizması” Suriye’nin garantör devletleri olarak kararlı tutumlarını devam ettirmektedir.
2) Bu bağlamda Suriye’de bir bölünmeye, dolayısıyla da yeni bir iç savaş durumuna müsaade etmeyeceğiz. PYD/YPG terör örgütü bu noktada hedefine ulaşamayacaktır.
3) Türkiye’nin bölgede Suriye’nin bütünlüğünün korunması noktasında atacağı adımlara Rusya destek verecektir. Bu bağlamda Türkiye’nin İdlib, Afrin ve hatta Münbiç’e yönelik operasyonlarının arkasındayız.
4) Türkiye olmadan, Suriye-Irak merkezli oyun bozulamazdı. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilmemesi noktasında kilit bir ülkedir, Rusya da bunun farkındadır.
Putin’in bu açıklamasını Rusya’nın Suriye’deki diğer bir müttefiki olan İran için daha öncesinden ilan ettiği destek açıklamasıyla alt alta koyduğunuzda, artık bundan sonrası için ABD’nin işinin hiç de kolay olmadığını görebilirsiniz. Amerika nasıl o dönemde “Türkiye bunu bize rağmen yaptı dediyse”, yarın da aynı şeyi Afrin, İdlib ve Münbiç için söyleyecek. Çünkü Ankara ve Moskova “Washington Beyi”ne adeta “Al sana oyun” diyor!
Peki, bu açıklama sizce sürpriz mi? Elbette hayır! Çünkü, süreç çok daha öncesinde başlamıştı. Nasıl mı?
“Rusya Dengesi ve Türkiye…”
BU başlığı özellikle tırnak içinde belirttim. Çünkü, Türkiye-Rusya arasında Suriye merkezli denge-ittifak sürecine 27 Haziran 2016’dan daha önce, 16 Eylül 2015 tarihli “Suriye’de Rus İncirliği mi” başlıklı yazımda değinmiş ve “Rusya Dengesi ve Türkiye” alt başlığı altında dikkatleri çekmiş ve aynen şu cümleleri kullanmıştım:
“Bir diğer husus ise, Türkiye’de başlayan olayların bir iç savaşa dönüşeceği endişesi. Rusya bunu uzmanları üzerinden gündeme taşımış durumda. Sanki işin içinde bir de Türkiye boyutu var gibi… Dolayısıyla, Rusya’nın Ortadoğu’daki varlığını daha da pekiştiriyor olması sadece Suriye ve İran rejimlerinin geleceği açısından önemli değil. Rus varlığı, bölgede denge politikası yürüten tüm ülkeler açısından önemli. Buna Türkiye de dahil. Türk-Batı ilişkileri belli bir dengeye oturana kadar Rus dengesi göz ardı edilemeyecek bir yere sahip. Ne de olsa Türkiye, dış politikada Sovyet dengesini kaybetmenin nelere mal olduğunu halen unutmuş değil! ABD İncirliği’nin tam karşısına dikilmeye başlayan Rus İncirliği, en azından Batı’ya ‘Ortadoğu’da yalnız değilsiniz’ mesajını veriyor. Bu da, Suriye’deki iç savaşın daha da uzaması anlamına gelebileceği gibi, diğer taraftan Rusya’nın yeni iç savaşlara müsaade etmeyeceği şeklinde de değerlendirilebilir. Çünkü Türkiye ve İran’ı kaybeden Rusya bu oyunu kaybeder!”
16 Eylül 2015 tarihli analizimde yaptığım iki önemli tespit, bugün aleniyet kazanmış durumda. Yukarıdaki son iki cümlemde de açıkça belirttiğim üzere, gelinen aşama itibarıyla Rusya: 1) Suriye’de yeni bir iç savaşa müsaade etmeyeceğini; 2) Türkiye’yi sahip olduğu öneminden dolayı asla ve asla kaybetmek istemediğini açıkça deklare ediyor.
Çünkü Türkiye’yi kaybedenin büyük oyunu kaybedeceğini biliyor. Dolayısıyla, en azından bizim açımızdan bir sürpriz yok!
Zira, yine 16 Eylül 2015 tarihli yazımda yaptığım tespit gibi, o günden bu yana Rusya’nın duruşu ve Türk-Rus ilişkilerinde 24 Kasım 2015 istisnası dışında değişen bir şey yok, ki bu istisna da her iki taraf açısından önemli dersler içeren bir deneyim olarak tarihteki yerini almış durumda…
Türkiye, aynen Rusya gibi, stratejik sabra dayalı oyun bozuculuğunu artık daha caydırıcı bir noktaya taşımaya başlamış durumda. Suriye’de tatbiki yapılan bu gelişme, öyle görünüyor ki Suriye’nin yanında eş zamanlı olarak kendisini Irak, Körfez ve Afganistan merkezli Ortadoğu, Orta Asya ve Güney Asya’da da gösterecek gibi. Dolayısıyla, Batı’nın işi çok zor!
Çünkü artık Türkiyesizler!