Enerji güvenliği; diplomasiden sanayi yatırımlarına, konut tüketiminden askeri teknolojilere kadar hayati bir bağımlılığa dönüşmüştür. Dünyada tüketilen enerji kaynakları arasında yüksek enerji verimliliği, fizibilite uygunluğunu koruması bakımından, depolanabilir ve kolay taşınabilir şartlarını sağlaması sebebiyle uzun bir dönem daha hidrokarbon yakıtların önemini koruyacağı kesindir. Yeşil enerjinin popülerliğini koruması ve bu alanda yatırımların artması göz ardı edilemeyeceği gibi Dünya Enerji Ajansı raporları ve senaryoları ortaya yatırıldığı zaman nötr karbon hedefleri veya tam depolamalı sistemlerin yaygınlaşmasına epeyce uzun bir zaman vardır.
Avrupa ülkeleri, petrol ve doğal gaz piyasasında büyük ölçüde Rusya’ya bağımlıdır. Rusya’nın enerjiyi bir “siyasi araç” olarak kullanma stratejileri, Avrupa’yı alternatif enerji kaynakları ve nakil güzergâhları arayışına yöneltmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde Orta Asya ve Hazar Havzası kaynaklarının Batılı şirketlere açılması, bu kaynakların tüketim merkezlerine Türkiye üzerinden ulaştırılmasını desteklemiştir. Bu süreç, Avrupa’nın enerji kaynaklarını çeşitlendirmesine ve güvenli nakil güzergâhlarına sahip olmasına olanak sağlamıştır. Türkiye’nin jeopolitik konumu ve önemli bir enerji pazarı olması, onu kaynak ülkeler ile Avrupa arasında bir köprü ve terminal haline getirmiştir. Bu durum, Türkiye’yi bölgesel petrol politikaları ve stratejilerinin merkezine yerleştirmektedir. Kaynak ülkeler ile Avrupa arasında hidrokarbon kaynaklarının dünya pazarlarına taşınmasında kilit rol oynayan Türkiye’nin arz güvenliğine yaptığı katkı Avrupa açısından hayati öneme sahiptir.[1]
Bununla birlikte 2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkileri Avrupa açısından geçici olarak yıkıcı etkilere sahip olsa bile 2024 yılında bu etkilerin azaldığı görülmektedir. Enerji fiyatlarının aniden artışının yaşanması Euro Bölgesinde Tüketici Fiyat Endeksi’ni yıllık bazda %10,6’lara çıkartsa bile 2024 Temmuz ayında %2,5 düştüğü görülmektedir.[2] Ekonomik verilen vatandaşlara etkisinin anlaşılması için kullanılması büyük önem arz etmektedir. Bunun sebeplerinin ilerleyen paragrafta değinileceği üzere seçimlere ve bununla birlikte köklü politikaların değişimine yol açılacağı görülmektedir.
Öncelikli olarak risklerin analizini yapmadan bölgeyi iyi değerlendirmek gerekmektedir. İki yılı aşmış Rusya-Ukrayna Krizi’ne ek bir yıla yaklaşmış İsrail-Hamas Savaşı bölgesel ve küresel açıdan dünya ekonomisini doğrudan etkilemektedir. Husilerin Aden Körfezi üzerinden Kızıldeniz’e sevkiyat yapan tankerleri hedef alması enerji güvenliği normlarından tedarik zincirlerini etkilemektedir. Ayrıca Avrupa Birliği’nin (AB) enerji yaptırımları sonucunda fiyatlara tavan getirmesi de bu konuya ek etkileri beraberinde getirmiştir. Son aylarda Katar’da başlayan ateşkes görüşmeleri ve Türkiye’nin üstlendiği Ukrayna-Rusya barış görüşmeleri girişimleri bölgeyi soğutmaktadır. Bununla birlikte Mayıs 2024 tarihinden beri brent petrolde istikrarlı bir fiyat yakalanmış durumdadır.[3] Bu diplomatik adımların devamlılığı konusunda riskler mevcut olmasına karşın artık enerji fiyatlarında güvenlik endişelerinden kaynaklı tepkilerin azaldığı görülmektedir.
Güvenlik konusunda bölgede yaşanan olaylar etki-tepki denklemi üzerinde ilerlemektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında AB’nin ekonomik yaptırımlarının sonucunda petrol ve doğalgaz fiyatlarını ABD’nin regüle ettiği görülmektedir. 2022 yılında ABD petrol üretimi aylık bazda ortalama 11,022 bin varil/gün üretimin 2024 ilk yarısında 13252 bin varil/gün çıktığı görülmektedir.[4] Burada Rusya’nın savaşla birlikte Avrupa’yla olan enerji köprülerinin atılması ABD için yeni bir güç oluşturma fırsatı yaratmıştır. Doğalgaz konusunda ise başta sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) olmak üzere AB’nin ABD’ye LNG ithalatı oranı 2023 yılında %17 iken bu rakamın 2024 yılında %20’lere ulaştığı öngörülmektedir.[5]
Olası bir ateşkes görüşmelerin temelinde artık enerjide Rusya’nın Avrupa’ya dönüşünü engelleyici mekanizmaların olacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Ek olarak AB için enerji tedariğinde kilit rol üstelenen Türkiye’ye karşın son yıllarda siyasi denklemlerin değişimiyle beraber Yunanistan’ın bu rolü üstlenmesi üzerinden ciddi yatırımların yapılması Türkiye-Yunanistan arasında yeni bir gerilimin enerji ve ekonomi üzerinden yaşanabileceğinin sinyallerini vermektedir. Yunanistan’da devam eden LNG terminal projeleri, yeşil enerji dönüşümü adı altında ciddi AB fonlarının verilmesi ve yeni enerji rotalarının projelerine başlatılması bu anlamda gösterilebilecek en büyük kanıtlar arasında yer almaktadır.
Afrika bölgesinde Fransa’nın darbeler silsilesi ile Orta Sahra bölgesinde etki alanının azalması Rusya ve Çin hamleleriyle doldurulmuş olarak görülmektedir. Özellikle uranyum yatakları bakımından zengin bölgenin ekonomik değeri dışında nadir toprak elementleri bakımından önemi nükleer enerji konusunda kilit rol oynamaktadır. Jeopolitik gerilimlerin bir diğer yansımasını da özellikle enerji teknolojilerinde (güneş panelleri, şarj istasyonları, elektrikli araçlar vb…) çok büyük önem arz eden nadir toprak elementlerinde görmekteyiz. Bu alanda ülkelerin aktif rekabet hâlinde oldukları söylenebilir. Lityum Üçgeni bölgesi küresel lityum ihtiyacının %54’ünü karşıladığı bilinmektedir.[6] Çin’in bölgeye ciddi şekilde yatırım yaptığı ve birçok madenin işletme hakkını alması, bu yılın kasım ayında gerçekleşecek seçimlerde Trump’ın kazanmasıyla yeni bir mücadele alanı olarak karşımıza çıkacaktır.
[1] Ayşegül GÜLER. (2024). “Avrupa Enerji Arz Güvenliği Sağlanmasında Türkiye’nin Stratejik Önemi”. KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 26(46), 455.
[2] “Euro Bölgesi-Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) (Yıllık)”, Investing, https://tr.investing.com/economic-calendar/cpi-68, (Erişim Tarihi: 09.07.2024).
[3] “Brent Petrol”, Bloomberg, https://www.bloomberght.com/emtia/brent-petrol, (Erişim Tarihi: 09.07.2024).
[4] “U.S. Field Production of Crude Oil (Thousand Barrels per Day)”, U.S. Energy Information Administration, https://www.eia.gov/dnav/pet/hist/LeafHandler.ashx?n=pet&s=mcrfpus2&f=m, (Erişim Tarihi: 09.07.2024).
[5] “US LNG supply continues to dominate European imports in 2024.”, Explore S&P Global, https://t.ly/7z74U, (Erişim Tarihi: 09.07.2024).
[6] Ellsworth Dickson (2017). “South America’s prospective – The Lithium Triangle”. Resource World. Retrieved 7 December 2019.