Pelosi’nin Ermenistan Ziyareti

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, 18 Eylül 2022 tarihinde Erivan’ı ziyaret etmiştir. Her ne kadar söz konusu ziyaret, bir ay kadar önce planlanmışsa da Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan sınır çatışmalarının gerçekleştiği bir döneme tekabül etmesi, ziyaretin önemini daha da arttırmıştır. Bu yüzden de Pelosi’nin ziyareti, Kafkasya merkezli gelişmelerde ABD’nin tutumunu göstermesi bakımından dikkat çekici hale gelmiş ve uluslararası kamuoyu tarafından yakından takip edilmiştir.

Pelosi, ziyareti sırasında Bekü’yü sert bir dille kınamış ve ateşkes ihlalini Azerbaycan’ın gerçekleştirdiğini öne sürmüştür.[1] Kuşkusuz bu açıklama, ABD’nin Ermenistan’ı desteklemesi ve çatışmaların sona ermesin bir yana; bilakis şiddetlenmesi yönünde bir beklenti içerisinde olduğunu göstermektedir. Zira Ukrayna Savaşı’na atıf yapan ABD Temsilciler Meclisi, Erivan’daki konuşması sırasında “demokrasiler ile otokrasiler” arasında cereyan eden bir savaşın ortasında olduklarının altını çizmiş ve ardından da Ermenistan’ı demokrasiler safında nitelendirmiştir.[2]

Ukrayna’daki savaşa yapılan vurgudan hareketle, Pelosi’nin ziyaretinin iki amacının bulunduğu söylenebilir. Bunlardan ilki, İkinci Karabağ Savaşı’nı sona erdiren ve 10 Kasım 2020 tarihinde imzalanan Moskova Deklarasyonu’nun Kafkasya’da oluşturduğu yeni statükonun ABD’de yarattığı rahatsızlıktır. Bilindiği gibi İkinci Karabağ Savaşı, Azerbaycan Ordusu’nun haklı zaferiyle neticelenmiş ve bölgede normalleşme süreçleri hız kazanmıştır.

Normalleşme arayışları ise 10 Aralık 2020 tarihinde Bakü’de düzenlenen zafer töreninde Türkiye ve Azerbaycan’ın çağrısıyla gündeme gelmiştir. Bu çağrı, en temelde bölge devletlerinin bölge sorunlarını kendi aralarında çözmelerini ve dolayısıyla bölge dışı aktörlerin bölgeye müdahale etmesinin önlenmesini içermiştir. Bu bağlamda “3+3” şeklinde formüle edilen “Altılı İşbirliği Platformu” tartışılmaya başlanmıştır.

En temelde bu platform, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Üçlüsü’nün tasfiyesi anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi AGİT Minsk Üçlüsü, otuz yıl süren işgal dönemi boyunca Birleşmiş Milletler’in (BM) Azerbaycan lehine verdiği kararlara rağmen işgalin sonlandırılması ve Karabağ Sorunu’nun barışçıl yollarla çözülmesi noktasında somut bir netice üretememiştir. Nitekim Azerbaycan, 10 Kasım 2020 tarihi itibarıyla uluslararası hukuk nezdinde tanınan topraklarını kuvvet kullanarak kurtarmış ve BM kararlarına uygun bir statüko yaratmayı başarmıştır. Yeni süreçte “Altılı İşbirliği Platformu”na yönelik yürütülen süreçler ise AGİT Minsk Üçlüsü’nün ve dolayısıyla ABD ve Fransa’nın Kafkasya’daki denklemin dışına itilmesine yol açmıştır. Dolayısıyla Pelosi, son yaşanan çatışmaları fırsata çevirmek istemiştir. Bir diğer ifadeyle küresel sistemdeki etkinliğini krizler üzerinden sürdürmeye çalışan; yani çatışmalardan beslenen ABD, Karabağ’da da çatışmalar vesilesiyle Ermenistan siyasetindeki nüfuzunu arttırma çabası içerisine girmiştir. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı’nın açıklamaları da bunu teyit eder niteliktedir.

Ziyarete dair dikkat çekilmesi gereken ikinci husus ise Pelosi’nin Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ı destekleme ihtiyacı hissetmesidir. Zira çatışmaların ardından Paşinyan, ateşkes anlaşması imzalamak istediğini duyurmuş ve Ermenistan’da milliyetçi kesimler sokağa çıkmıştır. Bu durum ise George Soros Vakfı’yla yakın ilişkilerinin bulunduğu öne sürülen Paşinyan’ın siyaseten zayıflamasına yol açmaktadır. Halihazırda Paşinyan, Batı yanlısı bir siyasetçi olarak tanınmaktadır. Ülkesinde iktidara geldiği “Kadife Devrim” de post-Sovyet ülkelerde görülen renkli devrimler sürecinin bir parçası olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla ABD, Paşinyan’ın devrilmesi halinde Ermenistan’da Rus yanlısı kesimlerin iktidara geleceğini düşünmektedir. Hiç şüphe yok ki; böylesi bir durum, Moskova’nın Erivan üzerindeki etkisinin artması anlamına gelecektir. Bu da Washington’un karşılaşmak istemeyeceği bir senaryoyla yüzleşmek durumunda kalmasına neden olabilir. Lakin Paşinyan’ın Pelosi’nin sandığı kadar kullanılmaya müsait bir siyasetçi olmadığının da altını çizmekte yarar vardır. Zira Ermeni lider, bölgedeki normalleşme süreçlerine sıcak yaklaşmakta ve Batı’ya açılmanın bölgesel normalleşme süreçlerinin başarısına bağlı olduğunu bilmektedir. Bu da ABD’nin bu anlamda amacına ulaşamayacağı anlamına gelmektedir.

Yukarıda da belirtildiği üzere ABD, küresel sistem üzerindeki liderliğini krizler üzerine inşa etmektedir. Bu nedenle de 2 Ağustos 2022 tarihinde Tayvan’ı ziyaret ederek Asya-Pasifik Bölgesi’nde kriz yaratan Pelosi, 18 Eylül 2022 tarihinde de Ermenistan ziyaretiyle halihazırda cereyan eden krizin sona ermesini önlemeye dönük bir çabada bulunmuştur. Fakat meselenin Amerikan dış politikasından ibaret olmadığını da vurgulamak gerekmektedir. Zira Pelosi’nin ziyaretlerinin Amerikan iç siyasetiyle ilgili bir yönü de vardır.

Bilindiği gibi, 8 Kasım 2022 tarihinde ABD’de ara seçimler gerçekleştirilecektir. Bu seçimler vesilesiyle Temsilciler Meclisi’nin tamamı, Senato’nun üçte biri ve 36 Eyalet Valisi değişecektir. Amerikan siyaseti ise ağırlıklı olarak lobilerin ve diasporaların destekleri üzerinden şekillenmektedir. Söz konusu seçimlerde Pelosi de adaydır. Dolayısıyla Pelosi’nin ziyaretleri lobi ve diaspora gruplarının desteğini alma amacını da barındırmaktadır. Nitekim Tayvan, ABD’de yaşayan çok sayıda zengin iş insanı nedeniyle özel seçilmiş bir tercih olmuştur. Bu ziyaret vesilesiyle Washington yönetimi, yalnızca Pekin’e meydan okumamış; aynı zamanda iktidardaki Demokratlar, Cumhuriyetçilerin sert şekilde eleştirdiği Tayvan politikasında elini kuvvetlendirmiştir.

Kuşkusuz Pelosi’nin Ermenistan ziyaretinde de benzer bir durumun etkisi vardır. Çünkü ABD, Ermeni Diasporası’nın en güçlü olduğu ülkelerden biridir. Demokratlar ise diaspora Ermenilerinin desteğini önemsemektedir. Zaten bu yüzden ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, henüz Joe Biden’ın adaylığı döneminde kendilerinin sözde “Ermeni Soykırımı”na ilişkin iddiaları tanıyacağını açıklamış ve bunu bir seçim malzemesi olarak kullanmıştır. Daha sonra da Biden, 24 Nisan 2022 tarihinde yaptığı açıklamada 1915 Olayları hakkında “soykırım” ifadesini kullanmış[3] ve siyasi rant için tarihi çarpıtmaktan sakınmamıştır. Kısacası demokratlar, iktidarlarının devamlılığı için Ermeni Diasporası’nın desteğini önemsemektedir. Bu anlamda yaklaşan ara seçimler, Pelosi’nin Erivan ziyaretinin gerçekleşmesinde etkili olmuştur.

Sonuç olarak ABD Temsilciler Meclisi Başkanı, gerek Kafkasya’da İkinci Karabağ Savaşı sonrasında dışlandığı bölge denklemine dönebilmek gerek kendisine yakın olarak gördüğü Paşinyan yönetimine olan dayanışmasını göstermek ve gerekse de yaklaşan ara seçimler öncesinde diaspora Ermenilerinin desteğini alabilmek için Ermenistan’ı ziyaret etmiştir. Ancak bu ziyaret, ABD’nin krizler üzerine inşa ettiği hegemonyasını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Dolayısıyla ABD, artık uluslararası sistemde güvenli, müreffeh ve barışçıl bir düzen inşa edebilecek kapasitede değildir. Washington yönetimi başta olmak üzere bölge devletlerinin bölge jeopolitiğini şekillendirme girişimlerine verilecek en iyi yanıtın ise bölgesel işbirliğinden geçtiği bilinmektedir. Zaten “Altılı İşbirliği Platformu” önerisi de bu farkındalığın bir ürünü olarak gün yüzüne çıkmıştır.


[1] “Pelosi’s Visit Fires Debate in Armenia over Alliance with Russia”, Politico, https://www.politico.eu/article/nancy-pelosi-visit-armenia-debate-alliance-russia/, (Erişim Tarihi: 20.09.2022).

[2] Aynı yer.

[3] “Statement by President Joe Biden on Armenian Remembrance Day”, The White House, https://www.whitehouse.gov/briefing-room/statements-releases/2021/04/24/statement-by-president-joe-biden-on-armenian-remembrance-day/, (Erişim Tarihi: 20.09.2022).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler