Analiz

Pasifik Adaları ve İklim Değişikliğinin Etkileri

Vanuatu gibi ada devletleri, iklim değişikliğinin etkilerini en derinden hisseden ülkeler arasındadır.
Vanuatu’nun bu tarihi başvurusu, dünya genelinde iklim adaleti konusunda yeni tartışmaların kapısını aralamaktadır.
Vanuatu’nun UAD’ye yaptığı çağrı, 100’den fazla devlet ve uluslararası kuruluşun desteğini almıştır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Pasifik ada ülkelerinden Vanuatu’nun Birleşmiş Milletler’in (BM) en yüksek mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) başvurusu, küresel iklim adaleti tartışmalarında yeni bir eşik oluşturmaktadır. Bu başvuru, ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadeledeki yasal yükümlülüklerini netleştirme ve küresel ısınmaya katkılarından kaynaklanan zararların tanınmasını talep etmektedir.[1] Vanuatu’nun çağrısı, küçük ada devletlerinin iklim değişikliğini yalnızca çevresel bir sorun olarak değil, aynı zamanda çözülmesi gereken bir hukuki sorun olarak ele alma çabasının önemli bir örneği olarak dikkat çekmektedir.

İklim değişikliği, yüz milyonlarca insanı etkileyen ve uluslararası toplumun ortak eylemini gerektiren bir krizdir. Bu kriz yalnızca çevresel ve ekonomik değil, aynı zamanda siyasetin ötesine geçerek hukuki bir zeminde tartışılmaya başlamıştır. Vanuatu’nun UAD’ye çağrısı, bu anlamda uluslararası hukukun çevre korumasındaki rolünü daha belirgin hale getirmek adına kritik bir adım olarak değerlendirilmektedir.

İklim değişikliğinin etkileri tüm dünya genelinde hissedilmektedir. Artan sıcaklıklar, yükselen deniz seviyeleri, azalan doğal kaynaklar ve daha sık yaşanan ekstrem hava olayları gibi sonuçlar, bu krizle mücadelede uluslararası işbirliğini zorunlu hale getirmektedir. Bu mücadelede kimin ne kadar sorumlu olduğu, hangi hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiği gibi sorular hâlâ cevaplanmayı beklemektedir. UAD, geçmişte çevre ve insan hakları arasındaki bağlantıya dair önemli kararlar almış, çevresel bozulmaların insanlık suçları ya da diğer uluslararası hukuk ihlalleri kapsamında değerlendirilebileceğine işaret etmiştir. Ancak Vanuatu’nun başvurusu, bu kararların ötesine geçerek ülkelerin iklim değişikliği karşısındaki eylemsizliğinin uluslararası hukuk bağlamında ne gibi sonuçlar doğurabileceğini belirlemeyi hedeflemektedir.

Vanuatu gibi ada devletleri, iklim değişikliğinin etkilerini en derinden hisseden ülkeler arasındadır. Deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı erozyonları, yoğun tropikal fırtınalar ve ekosistemlerin bozulması gibi etkiler, bu ülkelerin hem doğal çevrelerini hem de sosyal ve ekonomik altyapılarını tehdit etmektedir. Bu durum, ada devletlerini varoluşsal bir krizle karşı karşıya bırakmaktadır. Özellikle Vanuatu, doğal güzellikleri ve zengin biyolojik çeşitliliğiyle tanınsa da bu eşsiz ada topluluğu, iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri karşısında savunmasız durumdadır.[2]

Ralph Regenvanu’nun da belirttiği gibi, Vanuatu, kendisinin yaratmadığı bir krizin ön saflarında yer almak zorunda kalmıştır.[3] Bu, tarihsel sorumluluk tartışmasını da beraberinde getiriyor. Sanayileşmeye bağlı olarak atmosferde birikmiş karbonun büyük bir kısmı, gelişmiş ülkelerin uzun yıllara dayanan ekonomik faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Ancak, iklim değişikliğini çözme yükümlülüğü tüm ülkelerin ortak ama farklılaştırılmış sorumluluğu olarak kabul edilmiştir.[4] Deniz seviyesinin yükselmesi, yalnızca toprak kaybına değil, aynı zamanda tarım, turizm ve balıkçılık gibi temel ekonomik faaliyetlerin zarar görmesine de yol açmaktadır. Bu da ülkelerin bağımsızlıklarını ve sürdürülebilir geleceklerini tehdit etmektedir. Bu sorumluluk ilkesinin altını çizen Paris Anlaşması da Vanuatu’nun talebini destekleyen önemli bir çerçeve sunmaktadır. Gelişmiş ülkeler, tarihsel olarak daha fazla karbon salımı yapmış olmaları sebebiyle çevre dostu teknolojilere yatırım yapma ve iklim finansmanı konusunda daha fazla sorumluluk almaktadır. Ancak bu sorumlulukların uygulamada ne kadar etkili olduğu hala tartışma konusudur.

Sanayileşmenin başlangıcından bu yana atmosferde biriken karbonun büyük bir kısmı, gelişmiş ülkelerin ekonomik faaliyetlerinden kaynaklanmıştır. İklim değişikliğiyle mücadele ortak bir çaba gerektirdiğinden; uluslararası toplum, “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk” ilkesini benimsemiştir. Bu ilke, Paris Anlaşması’nın temel taşlarından biridir ve gelişmiş ülkelerin, tarihsel sorumlulukları doğrultusunda daha fazla yükümlülük üstlenmesini öngörmektedir.[5] Paris Anlaşması, gelişmiş ülkelerin çevre dostu teknolojilere yatırım yapmalarını ve gelişmekte olan ülkelere iklim finansmanı sağlamalarını şart koşmaktadır. Ancak, bu taahhütlerin ne kadar yerine getirildiği, uygulamada tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Vanuatu’nun başvurusu, bu sorumlulukların uluslararası hukuk tarafından daha net bir şekilde tanımlanmasını talep ederek küresel iklim mücadelesine yeni bir hukuki boyut kazandırmaktadır.[6]

Vanuatu’nun UAD’ye yaptığı çağrı, 100’den fazla devlet ve uluslararası kuruluşun desteğini almıştır. Bu, iklim değişikliğine karşı küresel bir mutabakatın oluşmaya başladığını göstermektedir. Bu desteğe rağmen uluslararası toplum içinde farklı görüşler ve çıkar çatışmaları devam etmektedir. Gelişmekte olan ülkeler, tarihsel olarak bu krizin yaratılmasında payı olmayan ülkelerin zararlarının tazmini konusunda hukuki mekanizmaların yetersiz olduğuna dikkat çekmektedir. Diğer yandan gelişmiş ülkeler, ekonomik büyümelerini sınırlandıracak taahhütlerden kaçınmaya devam etmektedir. Bu da iklim finansmanı, teknik destek ve hukuki sorumluluk konularında farklı pozisyonların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Vanuatu’nun başvurusu, küresel iklim adaleti mücadelesinde önemli bir kilometre taşıdır. Bu başvuru, uluslararası toplumun iklim değişikliği karşısındaki kolektif sorumluluk anlayışını şekillendirebilecek bir potansiyele sahiptir. UAD’nin bu konuda alacağı karar, yalnızca Vanuatu ve diğer ada devletleri için değil, tüm dünya için önemli sonuçlar doğurabilir. Bu süreç, aynı zamanda uluslararası hukukun çevre koruması ve sürdürülebilir kalkınma alanlarında ne kadar etkili olabileceğini de test edecektir. Eğer UAD, ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadeledeki yükümlülüklerini daha net bir şekilde tanımlarsa bu, yalnızca hukuki bir kazanım değil, aynı zamanda daha adil bir küresel sistemin inşasına yönelik bir adım olacaktır. Vanuatu’nun bu tarihi başvurusu, dünya genelinde iklim adaleti konusunda yeni tartışmaların kapısını aralamaktadır. İnsanlığın karşı karşıya olduğu bu büyük kriz karşısında uluslararası toplumun ortak bir çözüme ulaşması, yalnızca bugünün değil, geleceğin de şekillenmesinde kritik bir rol oynayacaktır.


[1] “Vanuta urges World Court to recognize climate change harms”, Reuters, https://www.reuters.com/business/environment/world-court-open-climate-change-hearings-2024-12-02/, (Erişim Tarihi: 02.12.2024).

[2] “Climate Change 2023: Synthesis Report”, Intergovernmental Panel on Climate Change, https://www.ipcc.ch/report/sixth-assessment-report-cycle/, (Erişim Tarihi: 07.12.2024).

[3] Aynı yer.

[4] “United Nations Framework Convention on Climate Change”, https://unfccc.int/,  (Erişim Tarihi: 07.12.2024).

[5] Aynı yer.

[6] Aynı yer.

Benzer İçerikler