Pakistan’ın Stratejik Özerklik Hassasiyeti

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Pakistan, Şahbaz Şerif liderliğinde stratejik özerkliğini güçlendirmekte ve bölgesel ve küresel denklemin önemli aktörlerinden biri haline gelmektedir. Buna bağlı olarak İslamabad yönetimi, İmran Han döneminden farklı olarak tek bir aktörle yakın ilişki geliştirmekten sakınmakta ve güç merkezleri arasındaki dengeleri göz önünde bulunduran çok yönlü ve çok boyutlu diplomasi anlayışı çerçevesinde hareket etmektedir. Zira İslamabad, bu dış politika yöneliminin Pakistan’ın egemenliğini ve bağımsızlığını güçlendirdiği kanaatindedir. Böylece İslamabad, ekonomik işbirliklerini çeşitlendirmekte, yatırım çekmekte ve iktisadi potansiyeline ulaşmaya çalışmaktadır. Yani Pakistan, her ulus-devlet gibi kendi çıkarlarına azami seviyede ulaşmasını sağlayan bir anlayışa sahiptir.

Bu kapsamda Pakistan, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013 yılındaki Kazakistan ziyareti esnasında duyurduğu Kuşak ve Yol Girişimi’nin mühim bir paydaşıdır. İslamabad, girişimin altı ekonomik koridorundan biri olan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun (CPEC) bir parçasıdır. Nitekim CPEC çerçevesinde Gwadar Limanı başta olmak üzere mühim projelere ev sahipliği yapmaktadır. Dahası Çin, Pakistan’ın ekonomik anlamda da kredi ve hibe desteği aldığı kritik bir partneridir. Dolayısıyla İslamabad’ın çok yönlü dış politika anlayışındaki yönlerinden biri de Çin’dir.

Diğer taraftan Pakistan, enerji anlamında dış bağımlı bir ülkedir. Bu bağımlılığı nedeniyle İslamabad, enerji güvenliğini ve enerji bağımsızlığını teşkil etmeye dönük arayışlar içerisindedir. Söz konusu arayışların yansıması olarak Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan Doğalgaz Boru Hattı’nı (TAPI) hayata geçirmeye çalışan Pakistan, dış politikasının bir yönünü de başta Türkmenistan olmak üzere Orta Asya olarak belirlemiştir. Nitekim İslamabad’ın bölge başkentleriyle olan münasebetleri her geçen gün daha da gelişmektedir. Buna karşılık Pakistan, Orta Asya ülkelerine okyanuslara açılma fırsatı sunmakta ve dolayısıyla kazan-kazan mantığı üzerinden şekillenen bir ilişki biçimi önermektedir.

Pakistan’ın enerji güvenliği kapsamında geliştirdiği işbirliklerinin bir boyutunu da Rusya faktörü teşkil etmektedir. Nitekim Rusya-Ukrayna Savaşı hasebiyle uluslararası toplumun Moskova yönetimini tecrit etmeye dönük stratejiler geliştirdiği ve Rusya’nın enerji sektörünü hedef alarak Rus ekonomisini çökertmeye çalıştığı güncel konjonktürde Avrupa Birliği (AB), Kremlin yönetiminin petrol ihracatını sınırlandırabilmek maksadıyla petrolde tavan fiyat uygulamasını yürürlüğe koymuştur. Böylesi bir ortamda İslamabad ise önceliğini kendi çıkarları olarak görmüş ve AB ile Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) gelebilecek baskılara rağmen Moskova’dan petrol tedarik etmek için anlaşma imzalamıştır. Hatta Rus petrolünü Pakistan’a taşıyan ilk kargo gemisi, 11 Haziran 2023 tarihinde Karaçi Limanı’na yanaşmıştır. Şerif ise söz konusu gelişmeden memnuniyet duyduğunu açıkça dile getirmiş ve süreçte emeği geçen herkese teşekkür etmiştir.[1]

Öte yandan Pakistan, ekonomik anlamda karşı karşıya olduğu zorlukları aşabilmek için geleneksel müttefiki olan Körfez ülkeleriyle de ilişki kurmakta, Körfez’den yatırım çekmeye çalışmakta ve bu devletlerle ticari anlamda çeşitli anlaşmalar imzalamaktadır.

İslamabad, tüm bunları yaparken Han döneminin aksine Batı’yı ihmal etmemekte ve Batı’yla ilişkilerini restore etmeye özen göstermektedir.[2] Aslında bu durum, Pakistan’ın stratejik özerkliğini arttırma gayesinden kaynaklanmakta ve ülkenin çok yönlü dış politikasına uygun gelişmeler vuku bulmaktadır. Özellikle de Pakistan’da terör örgütü Tehrik-i Taliban Pakistan’ın (TTP) ve ayrılıkçı Beluç grupların saldırılarında yaşanan artışın ardından İslamabad ile Washington arasında güvenlik temelli işbirliğinin derinleştiği görülmüştür. Nitekim pek çok TTP üyesi terörist, ABD’nin insansız hava araçlarıyla (İHA) düzenlediği saldırılarda etkisiz hale getirilmiştir. Buna karşılık Pakistan, ABD’nin Afganistan’da düzenlediği İHA operasyonlarında kendi hava sahasını kullanmasına rıza göstermektedir. Bunun en somut örneği de terör örgütü El Kaide lideri Eymen El Zevahiri’nin öldürüldüğü İHA operasyonudur.[3] Dahası Washington yönetimi, Pakistan’ın sınır güvenliğinin sağlanmasına ilişkin çalışmalara destek vereceği hususunda taahhütte de bulunmuştur.[4]

Anlaşılacağı üzere ekonomiden enerjiye, yatırımlardan güvenliğe pek çok konuda farklı aktörlerle işbirliği yapan ve kendi çıkarlarına ulaşmak için kazan-kazan prensibiyle yapıcı duruş sergileyen bir Pakistan realitesi vardır. Buna rağmen İslamabad’ın Çin ve Rusya gibi aktörlerle kurduğu ilişkilerin Batı’da bazı çevreler tarafından eleştirildiği görülmektedir. Bunun yansıması olarak 18 Mayıs 2023 tarihinde 65 ABD’li senatör, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’e mektup yazarak çeşitli iddialarda bulunmuş ve Washington’un elindeki tüm araçlarla İslamabad’a baskı yapmasını talep etmiştir. [5] Aslında bu talep, Pakistan’ın jeopolitik anlamda bir tercih yapmaya zorlanmasının istendiği anlamına gelmektedir.

9 Haziran 2023 tarihinde mevzubahis mektubu yanıtlayan Blinken ise ABD’nin Pakistan’la tutarlı bir angajman çerçevesinde ilişki kurduğunu ve bu münasebetleri önemsediğini vurgulamıştır.[6] Dolayısıyla bazı çevreler, İslamabad’ın tercihe zorlanması gerektiği tezini savunsa da ABD dahil pek çok aktör, Pakistan’ın stratejik özerkliğini güçlendirme konusundaki hassasiyetinin farkındadır ve bu politikaya saygı duymaktadır.

Tam da bu ortamda yaşanan mektup hadisesinin ardından İslamabad, taraf seçmeye zorlanmayı kabullenmeyeceğini hatırlatma ihtiyacı hissetmiştir. Nitekim 14 Haziran 2023 tarihinde Politico’ya röportaj veren Pakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Hina Rabbani Khar, Pakistan’ın ABD ile Çin arasında yaşanan ve her geçen gün daha sert bir mahiyete bürünen küresel rekabette taraf olmayı düşünmediğini vurgulamıştır.[7] Elbette  Khar’ın bu vurgusu, İslamabad’ın stratejik özerkliğini koruma ve güçlendirme hususundaki hassasiyetine dikkat çekmektedir.

Sonuç olarak Pakistan, Şerif yönetiminde güç merkezleri arasındaki dengeleri göz önünde bulunduran çok yönlü ve çok boyutlu dış politika anlayışıyla hareket etmektedir. Bu çerçevede kendi çıkarlarına uygun bulduğu her aktörle işbirliğinin fırsatının olduğu alanlarda ilişki kurmaktadır. Bu ilişkileri vesilesiyle stratejik özerkliğini güçlendiren Pakistan, Khar’ın açıklamalarından da anlaşılacağı üzere tercihe zorlanmayı kabul etmemektedir.

Pakistan, stratejik özerkliğini güçlendirmekte ve bölgesel ve küresel denklemin önemli aktörlerinden biri haline gelmektedir.


[1] “Pakistan PM Says First Discounted Russian Crude Oil Cargo Arrives in Karachi”, Reuters, https://www.reuters.com/business/energy/pakistan-pm-says-first-discounted-russian-crude-oil-cargo-arrives-karachi-2023-06-11/, (Erişim Tarihi: 13.06.2023).

[2] Doğacan Başaran, “Pakistan’s Western Expansion: Restoration Period in Relations”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/pakistans-western-expansion-restoration-period-in-relations/?lang=en, (Erişim Tarihi: 15.06.2023).

[3] Doğacan Başaran, “The Killing of Zawahiri: What Future Awaits US-Taliban Relations?”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/the-killing-of-zawahiri-what-future-awaits-us-taliban-relations/?lang=en, (Erişim Tarihi: 15.06.2023).

[4]  “Pakistan Has Right to Defend Itself from Terrorism”, Ary News, https://arynews.tv/pakistan-has-right-to-defend-itself-from-terrorism/, (Erişim Tarihi: 14.06.2023).

[5] “US Congress Members Urge Blinken to Pressurize Pakistan to Improve Human Rights Situation”, ANI News,

https://www.aninews.in/news/world/asia/us-congress-members-urge-blinken-to-pressurize-pakistan-to-improve-human-rights-situation20230518190521/, (Erişim Tarihi: 13.06.2023).

[6] “Blinken Underlines Consistent US Engagement with Pakistan”, Down, https://www.dawn.com/news/1758762, (Erişim Tarihi: 13.06.2023).

[7] “Pakistan: Don’t Ask Us to Choose between the US and China”, Politico, https://www.politico.eu/article/pakistan-choose-us-china-global-power-bloc-hina-rabbani-khar/, (Erişim Tarihi: 14.06.2023).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler