Özbekistan’ın dış politikası, küresel güçler arasındaki rekabetin giderek daha sertleştiği bir dönemde, dikkatle yürütülen çok yönlü ve stratejik bir yaklaşıma dayanmaktadır. Orta Asya’nın merkezinde yer alan Taşkent yönetimi hem ekonomik kalkınmasını sürdürmek hem de bölgesel istikrarı sağlamak adına büyük güçlerle dengeli bir işbirliği politikası izlemektedir.
Tarih boyunca Avrasya’nın en önemli kavşak noktalarından biri olan Özbekistan, günümüzde de Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Orta Asya stratejisi ve Rusya’nın Avrasya bütünleşme politikaları arasında denge kurmaya çalışmaktadır. Küresel jeopolitik ortamın yeniden şekillendiği bu süreçte, Özbekistan sadece coğrafi konumuyla değil, aynı zamanda sahip olduğu doğal kaynaklar ve ekonomik potansiyeliyle de büyük güçlerin ilgisini çekmektedir. Özellikle enerji ve altyapı projeleri üzerinden gerçekleşen ekonomik işbirlikleri, bölgedeki küresel rekabeti artırmakta, Özbekistan’ın stratejik manevra alanını genişletmektedir. Taşkent yönetimi, büyük güçlerden herhangi birine tam anlamıyla bağımlı hâle gelmeden ulusal çıkarlarını koruyarak bağımsız bir dış politika izleme konusunda ısrarcı olmuştur. Son gelişmeler, Özbekistan’ın ABD, Rusya ve Çin arasında titizlikle bir denge kurarak ulusal çıkarlarını önceleyen ve küresel güçler arasında bağımsız hareket etmeye çalışan bir tutum benimsediğini ortaya koymuştur.
ABD ile ilişkiler bağlamında, 21 Şubat 2025 tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Özbekistan Dışişleri Bakanı Bahtiyar Saidov arasında gerçekleştirilen görüşme, Washington’un Orta Asya’daki etkinliğini artırma yönündeki kararlılığını ortaya koymuştur. Görüşmede, ABD’nin C5+1 mekanizmasına verdiği önem ve bu platformu daha etkin hâle getirme hedefi ele alınmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, Orta Asya’da istikrarın sağlanması ve ekonomik kalkınmanın teşvik edilmesi amacıyla sürdürülecek işbirliği konuları üzerinde durulmuştur.[1]Bu görüşmenin ardından Özbekistan Dışişleri Bakanı Saidov, ABD ile ilişkilerin her alanda güçlendirilmesi gerektiğini belirterek iki ülke arasında ekonomik işbirliğinin derinleştirilmesi ve karşılıklı ticaret hacminin artırılması gerektiğini ifade etmiştir.[2] ABD’nin Özbekistan’la stratejik ortaklık çerçevesinde kritik mineraller ve Amerikan sivil nükleer enerji teknolojilerine yatırım konularında işbirliği yapma isteği, Washington’un Orta Asya’daki varlığını yalnızca diplomatik düzeyde değil, ekonomik alanlarda da güçlendirme çabasında olduğunu göstermektedir.
ABD’nin Orta Asya’ya yönelik ilgisi yalnızca diplomatik ve ekonomik konularla sınırlı kalmamıştır. Donald Trump’ın 20 Ocak 2025 tarihinde ikinci kez ABD Başkanı olarak göreve başlamasının ardından 31 Ocak 2025 tarihinde ABD’deki Özbekistan Büyükelçiliği’nde düzenlenen askerî işbirliği töreni, Washington’un bölgeye yönelik stratejik hamlelerinde hız kazandığını ortaya koymuştur. Bu tören, ABD’nin Orta Asya’daki nüfuzunu artırmaya yönelik girişimlerinin, Çin’i yalnızlaştırmaya yönelik daha radikal bir politika çerçevesinde ilerlediğini göstermektedir. 31 Ocak’ta düzenlenen törende, ABD’deki Özbekistan Büyükelçisi Furkat Sıdıkov, Özbekistan ile ABD arasındaki ortaklığın yalnızca ikili hedeflerle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda tüm Orta Asya’nın güvenliği ve istikrarı açısından kritik bir önem taşıdığını vurgulamıştır. ABD’nin Orta Asya’ya olan ilgisinin temelinde, bölgenin yalnızca petrol ve doğalgaz değil, aynı zamanda yüksek teknoloji, temiz enerji ve savunma sanayisi için kritik öneme sahip nadir toprak elementleri ve mineraller bakımından zengin olması yatmaktadır. Washington, Çin’in bu alandaki hâkimiyetini kırabilmek için bölgedeki ülkelerle ilişkilerini derinleştirme çabasına girişmiştir.[3]
Özbekistan, ABD’yle ilişkilerini güçlendirirken, aynı zamanda Rusya ve Çin’le de dengeli bir dış politika sürdürmektedir. Bu tutum, 24 Şubat 2025 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Rusya-Ukrayna Savaşı’nın üçüncü yılına ilişkin kabul edilen karar sırasında Taşkent yönetiminin çekimser oy kullanmasıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ukrayna ve Avrupa ülkeleri tarafından hazırlanan karar metni, Rusya’nın Ukrayna topraklarından “derhal, tamamen ve koşulsuz” olarak geri çekilmesini talep etmiş, ancak Özbekistan herhangi bir tarafın tepkisini çekmemek adına çekimser kalarak tarafsız bir duruş sergilemiştir.[4] Özbekistan’ın bu karardaki tutumu, Rusya’yla ilişkilerini koruma ve ABD’yle işbirliğini sürdürme hedefinin bir yansıması olarak değerlendirilmiştir.
Bu süreçte Orta Asya’da Çin’in etkisi de giderek artmaktadır. 21 Şubat 2025 tarihinde Güney Afrika’da düzenlenen G20 Zirvesi’nde Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ABD ve Rusya arasında varılan mutabakat dâhil olmak üzere barışa yönelik tüm girişimleri desteklediklerini ve Pekin’in bu süreçte “yapıcı bir rol” üstlenmeye istekli olduğunu açıklamıştır.[5]Ancak Çin’in bu açıklamaların birçok uzmanın gözünden ve realizm ile stratejik bağlamda bakıldığında, Pekin’in Avrupa pazarına olan bağımlılığı nedeniyle olası Pekin-Moskova hattının kopmasına karşı Rusya’yla olan ekonomik bağlarını dikkatli bir şekilde dengeleme çabasının bir parçası olduğu değerlendirilmektedir.
Özbekistan açısından Çin’le işbirliği, özellikle altyapı projeleri bağlamında büyük önem taşımaktadır. Kırgızistan’ın İsviçre Büyükelçisi Omarkul Sultankulov’un 19 Şubat 2025 tarihinde İsviçre merkezli demiryolu teknolojileri firması Schwihag AG’yi ziyaret etmesi, Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu projesine Avrupa şirketlerinin de dâhil edilebileceğini göstermiştir.[6] Çin’in Orta Asya’daki altyapı yatırımlarını artırma çabaları devam ederken, Avrupa’nın da bu süreçte yer almaya başlaması, bölgenin küresel güç rekabetindeki önemini artırmıştır.
ABD Kongresi’nde yapılan değerlendirmelerde, İran, Rusya ve Çin’in ABD’nin ekonomik etkisinden korunmak için alternatif sistemler geliştirdiği ve BRICS çerçevesinde kendi modellerini oluşturduğu vurgulanmıştır. Demokrat Partili Adam Smith, ABD’nin bu süreçte daha temkinli hareket etmesi gerektiğini belirterek, “Güçlü bağlar kurmalı ve ortaklarımızın çıkarlarını gözeten politikalar yürütmeliyiz” ifadesiyle Washington’un bölgedeki stratejisini gözden geçirmesi gerektiğini savunmuştur.[7]
Özbekistan’ın dış politikası, bu büyük güç rekabeti içinde pragmatik bir çizgide ilerlemektedir. Navoi’de 31 maden sahasının Çinli şirketlerce satın alındığı iddialarına ilişkin Özbekistan Yeraltı Kaynakları Kullanım Merkezi tarafından yapılan açıklamada, satışların yalnızca Özbekistan’da kayıtlı 12 şirkete yapıldığı ve yabancı sermayeli hiçbir şirketin doğrudan hak kazanmadığı belirtilmiştir. Üç yıllık kullanım izni verilen sahalarda mülkiyet hakkı tanınmazken, çalışanların en az %70’inin Özbek vatandaşı olması zorunlu tutulmuştur.[8] Tüm bu gelişmeler, Özbekistan’ın küresel güçler arasındaki rekabette bağımsız bir strateji izlediğini ve ulusal çıkarlarını her şeyin üzerinde tuttuğunu kanıtlamıştır.
Bölgedeki büyük güç rekabetinin giderek daha belirgin hâle gelmesiyle birlikte Özbekistan’ın diplomatik manevra alanını koruyabilmesi için hem ekonomik hem de jeopolitik riskleri doğru yönetmesi gerekecektir. Önümüzdeki süreçte Taşkent yönetiminin ABD’yle stratejik işbirliğini derinleştirmeye devam ederken, aynı zamanda Rusya ve Çin’le olan ekonomik ve güvenlik ilişkilerini de koruması beklenmektedir. ABD’nin Orta Asya’daki varlığını artırmak amacıyla Özbekistan’a yönelik daha fazla yatırım yapma teklifinde bulunması ve bu çerçevede kritik altyapı projelerine finansman sağlaması güçlü bir olasılık olarak öne çıkmaktadır. Özellikle Amerikan özel sektörünün, Taşkent’in madencilik, enerji ve dijital altyapı alanındaki reformlarına destek vermesi, Washington’un Çin’e karşı alternatif bir ekonomik ortaklık oluşturma çabalarının bir parçası olacaktır. Ancak Özbekistan, Washington’un ekonomik destek ve teknoloji transferi karşılığında savunma ve güvenlik alanında daha fazla işbirliği talep edebileceğinin farkındadır. ABD’nin C5+1 mekanizmasını genişletme ve daha kurumsal hâle getirme çabaları çerçevesinde Özbekistan’a Orta Asya’da bölgesel liderlik rolü teklif edilebilir. Ancak Taşkent’in bu teklife ihtiyatla yaklaşarak Rusya ve Çin’le olan dengeleri gözetmeye devam etmesi beklenmektedir.
Bu çerçevede Özbekistan’ın Çin’le olan ekonomik bağlarını zayıflatmak yerine çeşitlendirmesi muhtemeldir. Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu projesi gibi büyük ölçekli altyapı girişimleri, Pekin’in Orta Asya’daki ekonomik etkinliğini pekiştiren en önemli araçlardan biri olmaya devam edecektir. Özbekistan’ın bu projeyi yalnızca Çin sermayesiyle değil, Avrupa’dan gelen alternatif finansmanlarla destekleyerek küresel ekonomik bağlantılarını güçlendirme stratejisi izlemesi mümkündür. Bu bağlamda Avrupa şirketlerinin Özbekistan’daki altyapı projelerine daha fazla yatırım yapmasını teşvik edecek düzenlemelerin hayata geçirilmesi olasıdır. Taşkent yönetimi, aynı zamanda Rusya’nın bölgedeki stratejik çıkarlarını dikkate alarak Moskova’yla olan askerî ve güvenlik işbirliğini asgari düzeyde devam ettirebilir. Ancak Rusya’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle uluslararası baskı altında olması, Taşkent’in Moskova’yla olan ilişkilerini dikkatli bir şekilde yeniden değerlendirmesini gerektirecektir. Özbekistan’ın, Moskova’nın taleplerini doğrudan karşılamak yerine pragmatik bir yaklaşımla ekonomik işbirliğini sürdürmesi ancak siyasi ve askerî angajmanlardan kaçınması beklenmektedir. Sonuç olarak Özbekistan, küresel güçlerin Orta Asya’daki nüfuz mücadelesi içinde kendisini tek bir kutba bağlamadan çok yönlü diplomasiyle ulusal çıkarlarını koruma yolunda hareket etmeye devam edecektir.
[1] “Secretary Rubio’s Call with Uzbekistan Foreign Minister Saidov”, U.S. Department of State, https://www.state.gov/secretary-rubios-call-with-uzbekistan-foreign-minister-saidov, (Erişim Tarihi: 26.02.2026).
[2] Novbahor Imamova, “US, Uzbekistan Reaffirm Commitment to Central Asia Security”, VOA, https://www.voanews.com/a/us-uzbekistan-reaffirm-commitment-to-central-asia-security/7984698.html, (Erişim Tarihi: 26.02.2026).
[3] Ana Swanson, “Trump’s New Crackdown on China Is Just Beginning”, New York Times, https://www.nytimes.com/2025/02/26/us/politics/trump-china-crackdown.html, (Erişim Tarihi: 26.02.2026).
[4] “Uzbekistan abstains as UN adopts Ukraine-backed resolution on Russia-Ukraine war”, Daryo, https://daryo.uz/en/2025/02/25/uzbekistan-abstains-as-un-adopts-ukraine-backed-resolution-on-russia-ukraine-war, (Erişim Tarihi: 26.02.2026).
[5] “Wáng yì Chūxí Èrshí Guó Jítuán Wàizhǎng Huì”, Ministry of Foreign Affairs The People’s Republic of China, https://www.fmprc.gov.cn/wjbzhd/202502/t20250221_11559792.shtml, (Erişim Tarihi: 26.02.2026).
[6] “Shveytsarskuyu Kompaniyu Khotyat Privlech k Stroitelstvu zh/d Kitay – Kyrgyzstan – Uzbekistan”, Kaktus Media, https://kaktus.media/doc/518470_shveycarskyu_kompaniu_hotiat_privlech_k_stroitelstvy_jd_kitay_kyrgyzstan_yzbekistan.html, (Erişim Tarihi: 26.02.2026).
[7] Novbahor Imamova, “Kongressmen Smit: Markaziy Osiyoda İshonchli, Kuchli Sheriklar Kerak”, VOA, https://www.amerikaovozi.com/a/7595093.html, (Erişim Tarihi: 26.02.2026).
[8] “Navoiydagi 31 Bitta Kon Hitoyliklarga Sotildi, Degan Ahborotni Rad Etamiz”, Yer Qaridan Foydalanish Markazi – Telegram, DMhttps://t.me/yerqaridanfoydalanishmarkazi/1220, (Erişim Tarihi: 26.02.2026).