Analiz

Orta Asya’daki Stratejik Mücadelede Yeni Döneme Doğru

ABD, Orta Asya’da ekonomik ve diplomatik etkinliğini artırırken, Çin ve Rusya’nın bölgedeki geleneksel nüfuzunu dengelemeye çalışacaktır.
Rusya, AEB gibi mekanizmaları kullanarak Orta Asya’da stratejik çıkarlarını koruma çabalarını yoğunlaştırabilir.
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesindeki yatırımları ve altyapı projeleri, Orta Asya ülkeleri için ekonomik fırsatlar yaratırken aynı zamanda bölgedeki rekabeti artıracaktır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Doğu-Batı ekseninde artan rekabet, birçok coğrafyayla birlikte Orta Asya’yı da jeopolitik bir çekişme sahnesine dönüştürmüştür. Bu bölgede etkisini artırmayı amaçlayan ABD, Çin ve Rusya, çeşitli diplomatik hamleler, ekonomik yatırımlar ve stratejik iş birlikleriyle üstünlük kurma çabası içerisine girmiştir. Özellikle son dönemde yaşanan siyasî gelişmeler ve ekonomik girişimler, Orta Asya’da yalnızca mevcut dengeyi değil, aynı zamanda bölgesel aktörlerin gelecekteki yönelimlerini de yeniden şekillendirebilecek potansiyele sahip olmuştur. Bu durum, büyük güçlerin bölgedeki nüfuz mücadelesini daha karmaşık bir hale getirirken, Orta Asya devletlerinin de çok yönlü denge politikaları izlemesini kaçınılmaz kılmıştır.

20 Ocak 2025 tarihinde resmî törenle yemini eden ABD Başkanı Donald Trump, göreve başlar başlamaz Ukrayna’daki savaşı bitirmek için Rusya’ya anlaşma çağrısında bulunmuş, aksi takdirde ticarete yönelik ağır ekonomik yaptırımlar uygulanacağını duyurmuştur. 22 Ocak 2025’te yaptığı paylaşımda, diplomatik müzakerelerin önemini vurgulayan Trump, Rusya’nın müzakerelere yanaşmaması durumunda daha sert ekonomik baskı adımları atılacağını ifade etmiş ve “Bunu kolay yoldan ya da zor yoldan yapabiliriz – ve kolay yol her zaman daha iyidir” diyerek diplomatik çözüme öncelik verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Geçmişte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iyi ilişkiler kurduğunu belirten Trump, savaşı sonlandırmanın ekonomik yaptırımlarla desteklenecek diplomasi çabalarıyla mümkün olduğunu ortaya koymuştur.[1]

Trump’ın bu söylemleri üzerine 23 Ocak 2025 tarihinde konuşan Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’nin sağladığı yardımı asla unutmayacağını belirtip tarihî müttefiklik bağlarını hatırlatarak, mevcut uluslararası ilişkilerde yapıcı bir diyalog zemini oluşturma çabasını yansıtmıştır.[2] Öte yandan, Peskov, ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptırım baskısı yöntemlerini kullanmayı sevdiğini ve bu yaklaşımın Trump’ın ilk başkanlık döneminde de benimsendiğini belirtmiş, “Donald Trump yaptırım baskısını seviyor, en azından ilk başkanlık döneminde seviyordu” ifadeleriyle ABD’nin mevcut politikalarına yönelik değerlendirmelerde bulunmuştur.[3] Ayrıca, Peskov, Rusya ile ABD liderleri arasında bir diyalog başlatılması konusunda Washington’dan henüz bir sinyal alınmadığını vurgulayarak, “Sinyalleri bekliyoruz, ancak henüz gelmedi[4] şeklinde konuşurken “Biz çok dikkatli bir şekilde tüm söylemleri ve tüm ifadeleri izliyoruz, tüm nüansları titizlikle kaydediyoruz[5] diyerek, Rusya’nın eşit ve karşılıklı saygıya dayalı bir diyaloğa hazır olduğunu ve bu konuda Devlet Başkanı Vladimir Putin’in defalarca açıklamalarda bulunduğunu hatırlatmıştır.

Donald Trump’ın göreve başlamasıyla barışın hemen sağlanması beklenirken ortaya çıkan karmaşıklık, Trump yönetiminin Rusya’ya karşı farklı bir tutum benimseyebileceği ve Rusya’nın etkili olduğu bölgelerde stratejik bir mücadeleye girişebileceği düşüncesini doğurmuştur. Güney Kafkasya ve özellikle Orta Asya, bu rekabetin odak noktası olarak öne çıkacağı düşünülmüştür. Gürcistan’ın Batı’ya karşı bir denge politikası izlerken Rusya ve Çin’le diplomatik ve stratejik ilişkilerini sürdürme çabası, Ermenistan’ın Rusya’dan uzaklaşarak ABD ile stratejik iş birliğine gitmesiyle yaşanan rol değişikliği gibi örnekler, Orta Asya’nın da benzer stratejik çekişmelerin sahnesi olabileceğine işaret etmiştir. Trump yönetiminin bölgeye yönelik attığı adımlar, Orta Asya’daki diplomatik ve stratejik girişimlerin artmasına, bölgenin daha geniş jeopolitik çekişmelerin merkezine yerleşmesine yol açabilir. Bu durum, ABD’nin ekonomik ve diplomatik hamleleriyle bölgedeki güç dengesinin yeniden şekillenmesine ve Rusya’nın bu değişim karşısındaki tutumuna ilişkin soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir.

Bu bağlamda yakın zamanda imzalanan Rusya ve Özbekistan arasındaki askerî stratejik ortaklık antlaşması, Moskova’nın Orta Asya’daki etkisini pekiştirme çabası olarak değerlendirilebilir. Özbekistan, Ukrayna’daki savaşa doğrudan taraf olmaktan kaçınırken, Rusya ile askerî ve ekonomik bağlarını koruyarak stratejik bir denge gözetmektedir. Taşkent’in Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) gibi ittifaklara katılmaması, bağımsız bir dış politika izleme isteğini yansıtmaktadır. Bu gelişmeler, Orta Asya’nın ABD, Rusya ve Çin arasındaki güç mücadelesinde nasıl bir konum alacağına dair ipuçları sunmuştur.[6]

ABD’de önceki Başkan Joe Biden yönetimi, Rusya’ya yönelik yaptırımları ihlâl ettiği iddia edilen Orta Asya’daki kişi ve kuruluşlara karşı temkinli bir yaklaşım benimsemiş ve bölge ülkelerinin karmaşık jeopolitik konumunu göz önünde bulundurarak yaptırım politikalarını dikkatle uygulamıştır. Orta Asya’daki iş dünyası ve elit kesimler, savaşın Avrasya’daki ticaret yollarında yarattığı değişimlerden faydalanmış; Batı’nın Rusya’yı devre dışı bırakma amacıyla Orta Koridor gibi alternatif güzergâhlara yönelmesi ve bölgenin Rusya ile ticaretinde kilit rol oynamaya devam etmesi Orta Asya ekonomilerine avantaj sağlamıştır. Ukrayna’daki savaşın başlamasından bu yana bazı Orta Asya şirketleri ikincil yaptırımlara maruz kalmış olsa da bölge ekonomileri genel olarak ağır yaptırımlardan etkilenmemiştir.[7] Biden yönetimi, Rusya’ya yönelik kısıtlamaları uygularken Orta Asya hükûmetleriyle ilişkileri olumsuz etkilememeye özen göstermiştir. Ancak, Donald Trump’ın “Önce Amerika” politikası çerçevesinde daha sert ve ticari çıkar odaklı bir yaklaşım benimseyebileceği, bu durumun ise Orta Asya ile ilişkilerde Biden dönemindeki dengeli politikaların yerini daha katı tedbirlere bırakabileceği öngörülebilir.

Donald Trump, seçim kampanyasında Ukrayna’daki savaşı bitirme iddiaları ortaya koysa da somut bir strateji sunmamış, NATO ve Asya-Pasifik müttefiklerinin güvenlik yükünü daha fazla üstlenmesi gerektiğini savunmuştur. Bu yaklaşımın Orta Asya-ABD ilişkilerine yansımasıyla Trump yönetimi, bölge ülkelerinden Rusya ile ilişkilerde daha fazla sorumluluk almasını isteyebilir. Moskova-Kiev müzakerelerinin başarısız olması durumunda Trump’ın, Orta Asya ülkelerinden Rusya karşısında daha güçlü bir duruş benimsemelerini talep etmesi beklenebilir. Bu durum, bölgenin mevcut jeopolitik dengelerini koruma çabalarını zorlaştırabilir.

29-30 Ocak 2024 tarihlerinde Brüksel’de düzenlenen Küresel Geçit Yatırımcılar Forumu’nda AB ve uluslararası finans kuruluşları, Orta Asya’daki ulaşım bağlantılarının geliştirilmesi için 10 milyar avro yatırım taahhüdünde bulunmuştur. Bu yatırım, Ukrayna’daki savaş sonrası AB’nin Rusya’yı baypas eden Orta Koridor’a olan ilgisini artırmış ve güzergahın modernizasyonu için altyapı iyileştirmelerinin gerekliliğini ortaya koymuştur. AB’nin bölgedeki en büyük doğrudan yabancı yatırımcı ve ikinci en büyük ticaret ortağı konumunda olduğu belirtilmiş, Orta Koridor’un Avrupa ve Asya’yı 15 gün içinde bağlayan sürdürülebilir bir rota haline getirilmesi hedeflenmiştir. Forumda alınan kararlar, Batı’da ABD’nin yanı sıra AB’nin de Orta Asya’daki varlığını daha da güçlendirme yönündeki kararlılığını ortaya koymuştur.[8]

2024’ün ilk 11 ayında Orta Koridor üzerinden taşınan yük hacminin %63 artarak 4,1 milyon tona, konteyner taşımacılığının ise 2,6 kat artışla 50 bin 500 TEU’ya ulaştığı bildirilmiştir. Yıllık taşıma kapasitesinin 6 milyon tona, konteyner kapasitesinin ise 100 bin TEU’ya ulaşmasıyla, 2024 yılında faaliyete geçen Trans-Hazar Taşımacılık Koridoru Koordinasyon Merkezi’nin Avrupa ve Asya arasındaki teslimat sürelerini 15 güne düşürmeyi hedeflediği belirtilmiştir. Bu koridorun, Kazakistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve Çin’in katılımıyla küresel ticarette stratejik önemi giderek artmıştır. Kazakistan, ağır taşıtların yol altyapısına etkisini azaltmak için 2025 yılına kadar 220 otomatik ölçüm istasyonu kurmayı planlamış ve şu ana kadar 45 tanesini faaliyete geçirmiştir. Bu sistemlerin, taşıtların ağırlık ve boyut standartlarına uygunluğunu izleyerek ulaştırma altyapısını korumaya katkı sağladığı ifade edilmiştir.[9]

2025’te, Hazar ve Orta Asya’da jeopolitik rekabetin artmasıyla birlikte, Rusya ve İran Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (INSTC) ticaretinden fayda sağlamış, Ukrayna savaşı sırasında Bakü, Rusya’nın enerji ihracatı ve yaptırımları aşma çabalarında kilit bir transit merkezine dönüşmüştür. Hazar Havzası’ndaki su seviyelerinin düşmesi Rusya’nın büyük gemilerini zorlarken, Kazakistan’ın sığ sulara uygun filosunu genişletmesi güç dengelerini değiştirmiştir. Türkiye’nin Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’a verdiği askerî destek savunma kapasitelerini artırırken, Orta Koridor’un önemi artmıştır. Tahran Konvansiyonu Taraflar Konferansı’nda çevresel sorunların ele alınacağı bildirilmiş, ancak Rusya ve İran’ın veto haklarını koruma çabalarının devam edeceği öngörülmüştür. Bölge ülkeleri bu gelişmelerle altyapı ve güvenlik alanında yeni zorluklarla karşı karşıya kalmışlardır.

Donald Trump’ın göreve başlaması, Orta Asya-ABD ilişkilerinde dönüm noktası olan C5+1 formatının 10. yılına denk gelmiştir. Cumhuriyetçiler ile Demokratların aynı tutum içerisinde bulunduğu ve uzun süredir desteklediği Orta Asya işbirliği, Trump’ın yeniden seçilmesiyle daha derin stratejik bağlar kurma beklentisi yaratmıştır. Bölge ülkeleri iyimser bir tutum sergilerken, ABD’li yetkililer Orta Asya’nın jeopolitik önemini vurgulamış ve ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. C5+1 formatının daha etkin kullanımı, ticaretin artırılması gibi adımlar gündeme gelirken, ABD başkanlık ziyaretleri ve liderler arası temaslarla güvenlik, enerji ve ulaşım iş birliklerinin derinleşmesi önerilmiştir.[10] Bu gelişmeler, ABD’nin Orta Asya’ya yönelik politikasında yeni bir dönemin başlangıcına işaret etmektedir.

Trump yönetimi ile Orta Asya arasında yeni işbirliği fırsatları doğmuş ve üst düzey siyasî diyalogların artırılması bölge ülkelerinin uluslararası arenada ortak çıkarlarını savunmalarına katkı sağlayacağı belirtilmiştir. ABD Başkanı’nın bölgeye olası bir ziyareti, stratejik bağlılığın göstergesi olabilecektir. Ulaştırma alanında, Orta Koridor’un Türkmenistan ve Özbekistan güzergahlarının genişletilmesi ve Özbekistan-Afganistan-Pakistan demiryolu projesi gibi girişimler, bölgesel entegrasyonu güçlendirmiştir. Bu projeler, lojistik verimliliği artırarak bölgeyi doğu-batı ve kuzey-güney ticaret hatlarında kritik bir bağlantı noktası haline getirmiştir. Ayrıca, ABD’nin dijital ekonomi, kritik mineraller ve finans sektöründe özel sektör yatırımlarını artırması, bölgesel kalkınmayı desteklemiştir. Güvenlik alanında ise ABD’nin terörle mücadele ve sınır güvenliği konularında daha aktif bir rol üstlenmesi beklenmekte ve Trump yönetimi ile birlikte Orta Asya ülkeleri, ABD ile ortak projeler yoluyla hem ekonomik hem de stratejik alanlarda daha sağlam bir işbirliği kurma potansiyeline sahip oldukları görülmektedir.

Batı ekseninde ABD ve AB; Rusya-Çin arasında devam eden stratejik mücadele, Orta Asya’nın önümüzdeki dönemde çok daha kritik bir jeopolitik rekabet alanı haline gelmesine yol açabilir. ABD’nin, özellikle Trump yönetimi altında, bölgedeki ekonomik ve diplomatik etkinliğini artırma çabası, Trans-Hazar Taşımacılık Güzergahı ve C5+1 gibi platformlar üzerinden daha belirgin hale gelebilir. Ancak bu çabalar, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki altyapı yatırımlarını ve ekonomik iş birliklerini hızlandırmasına yol açarken, Rusya da bölgedeki geleneksel nüfuzunu pekiştirme yönünde daha agresif adımlar atabilir. Bu durum, Orta Asya devletlerini büyük güçlerin etkisini dengelemek için daha çok taraflı iş birliklerine ve bağımsızlıklarını koruma çabalarına itecektir.

Bölge ülkeleri, üç büyük gücün etkisini dengelerken, ekonomik kalkınmalarını sürdürebilmek için ABD, Rusya ve Çin ile farklı alanlarda işbirliğini çeşitlendirmeye çalışabilir. Örneğin, Çin’den gelen yatırım ve altyapı projeleri, Rusya’nın güvenlik temelli iş birlikleri ve ABD’nin finansal destekleri, Orta Asya’nın ekonomik ve stratejik esnekliğini artırabilir. Ancak bu denge politikası, aynı zamanda büyük güçlerin bölgedeki nüfuz mücadelesini daha da şiddetlendirebilir ve bu durum, Orta Asya’da uzun vadede daha karmaşık bir jeopolitik denklem doğurabilir.


[1] Donald Trump, “I’m not looking to hurt Russia. I love the Russian people, and always had a very good relationship with President Putin…”, Truth, https://truthsocial.com/@realDonaldTrump/posts/113872782548137314, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[2] “Peskov: RF nikogda ne zabudet pomoshch’ SSHA vo vremya Vtoroy mirovoy”, TASS, https://tass.ru/politika/22950777, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[3] “Peskov: Trampu nravyatsya metody sanktsionnogo davleniya”, TASS, https://tass.ru/politika/22950813, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[4] “Peskov: signalov ob organizatsii kontaktov Putina i Trampa vse yeshche ne postupalo”, TASS, https://tass.ru/politika/22950695, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[5] “Peskov: RF fiksiruyet vse nyuansy ritoriki SSHA”, TASS, https://tass.ru/politika/22950727, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[6] “Russia and Uzbekistan Sign Strategic Partnership Programme in Military Field for 2026–2030 Period”, MoD Russia – Telegram, https://t.me/mod_russia_en/19005, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[7] Janel Jaketova, “Pod Sanktsii SSHA Popali Yeshche dve Kazakhstanskiye Kompanii, Svyazannyye s Rossiyey”, Kursiv, https://kz.kursiv.media/2025-01-10/zhzh-usasanctrionsgazpromneft, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).; “‘Poluchayet stanki iz Yevropy, a Zatem Otpravlyayet ikh v KNR dlya dostavki v RF’. Yeshche Odna Uzbekistanskaya Kompaniya Popala Pod Sanktsii SSHA”, Radio Ozodlik, https://rus.ozodlik.org/a/33181113.html, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[8] Toghrul Ali, “European and International Financial Institutions to Invest $10 Billion in the Middle Corridor”, Caspian Policy Center, https://www.caspianpolicy.org/research/economy/european-and-international-financial-institutions-to-invest-10-billion-in-the-middle-corridor, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[9] Saniya Sakenova, “Cargo Transport via Middle Corridor Surges to 4.1 Million Tons in 11 Months”, Astana Times, https://astanatimes.com/2024/12/cargo-transport-via-middle-corridor-surges-to-4-1-million-tons-in-11-months, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

[10] Javlon Vakhabov, “Renewed Horizons: Strengthening Central Asia-US Relations under the Trump Administration”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2025/01/renewed-horizons-strengthening-central-asia-us-relations-under-the-trump-administration, (Erişim Tarihi: 27.01.2025).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler