Orta Asya’da Yeniden “Yeni Büyük Oyun”

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında büyük devletlerin Orta Asya’daki güç mücadelesini tanımlamak için kullanılan “Büyük Oyun” kavramına atıfla, Soğuk Savaş sonrasında aynı bölgede yeniden başlayan güç mücadelesi, “Yeni Büyük Oyun” olarak literatürdeki yerini almıştır. Bu oyunun temel aktörleri Rusya, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlığını kazanan Orta Asya ülkelerinde Rusya’nın bıraktığı güç boşluğunu Batılı aktörler doldurmaya çalışmıştır. Rusya ve Çin ise Batı nüfuzunu sınırlandırmayı ortak bir çıkar olarak görmüşlerdir.

ABD’nin 2001 senesinde Afganistan’ı işgal etmesinden sonra Washington yönetiminin Orta Asya’daki etkisi artmıştır. Afganistan’daki askeri operasyonlarını gerçekleştirmek için yerel lojistik desteğe ihtiyaç duyan ABD, bölge ülkelerinin askeri üslerini kullanmıştır. Ayrıca Washington yönetimi; bölgedeki enerji kaynaklarına erişimi, bu kaynakların Rusya ve İran’ı by-pass ederek Avrupa pazarına ulaşmasını da hedeflemiş; yani ekonomik çıkarlarına öncelik vermiştir. Bu tarihlerde bölge ülkelerinde yaşanan Batı yanlısı muhalif hareketler de dikkat çekmektedir.

Orta Asya’da artan Amerikan varlığı, Rusya ve Çin’in ortak güvenlik kaygısı haline gelmiştir. Böylece Yeni Büyük Oyun’da Rusya ile Çin uyumlu bölgesel politikalar benimsemişlerdir. Fakat 2013 yılından sonra bu uyum bozulmaya başlamıştır. Nitekim Yeni Büyük Oyun, Batılı devletler ile Batı-dışı aktörler arasındaki bir rekabetten ziyade; Rusya ile Çin arasındaki rekabete dönüşmektedir. Bu bakımdan Yeni Büyük Oyun’un temel dinamikleri değişmektedir.

2013 sonrasında yaşanan ilk önemli gelişme, Çin’in Kuşak Yol Girişimi’ni ilan ederek bölgesel nüfuzunu artırmaya başlamasıdır. Pekin’in Orta Asya’ya ekonomik ilgisi giderek artmaktadır. Bir yandan bölgenin enerji kaynakları Çin’in artan enerji ihtiyacı için önemli bir rol oynamaktadır. Diğer yandan da Çin’in Avrupa’ya uzanan ticaret güzergahında Orta Asya, stratejik bir konumdadır. Rusya ile Çin arasında ekonomik alanda son derece belirgin bir asimetri vardır. Bu nedenle Çin, ekonomik anlamda bölgenin patronu haline gelmekte ve Rusya’nın yerini almaktadır.

İkinci önemli gelişme, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesidir. ABD’nin Orta Asya’daki çıkarları sona ermemişse de artık daha sınırlı bir kapsama sahiptir. Yeni Büyük Oyun’da ABD’yi dengeleme ihtiyacı nispeten azalmaktadır. Ortak güvenlik kaygıları azaldıkça, Rusya ve Çin’in kendi aralarındaki anlaşmazlıklar öne çıkmaktadır. Üstelik Taliban’ın iktidarda olduğu Afganistan merkezli bir istikrarsızlık ve belirsizlik varlığını sürdürmektedir. Bu sorun, artık ABD değil; Rusya ve Çin için bir yük oluşturmaktadır.

Son önemli gelişmeyse Ukrayna Krizi bağlamında 2014 sonrasında Rusya’nın Batı’yla ilişkilerinin gerginleşmesidir. Nihayetinde bir savaşa dönüşen bu kriz, iki açıdan önem taşımaktadır. Öncelikle bu kriz, Rusya’nın dış politika odağının Batı’yla ilişkilere kaymasına yol açmakta ve Orta Asya’daki nüfuzunu olumsuz etkilemektedir. Ayrıca bu krizde Rusya Çin’den umduğu düzeyde destek bulamamıştır. Aksine Çin, süreci fırsat bilerek Orta Asya’daki etkinliğini arttırmaktadır. Diğer yandan Ukrayna’daki saldırgan tavrı nedeniyle Rusya, Orta Asya ülkeleri için pek de güven telkin etmeyen bir güvenlik ortağına dönüşmektedir. Orta Asya ülkeleri, Rusya’dan özerk bir dış politika arayışına yönelmektedir. Bu arayışta Çin dengeleyici güç olarak ön plana çıkmakta, Batılı aktörler de ilave bir dengeleme imkânı sunmaktadır.  

Rusya ile Çin’in 2001 sonrasında Orta Asya’da güçlenen işbirliği artık yerini rekabete bırakmaktadır. Fakat bu rekabetin giderek sertleşmesi, tek olası senaryo değildir. İki ülke, bölgesel hegemonyanın paylaşılması noktasında belirli bir uzlaşıya da varabilirler. Bu uzlaşı, iki ülkenin bölgesel çıkarlarını sınırlandırmalarıyla mümkün olabilir. Örneğin Rusya, Çin’in bölgedeki temel ekonomik aktör olduğunu kabullenerek kendi çıkarlarını güvenlik alanıyla sınırlandırabilir. Bunun karşılığında Çin de kendi çıkarlarını ekonomik alana odaklayarak temel güvenlik sağlayıcı olarak Rusya’nın yerini alma hedefinden uzak durabilir. Böylesi bir uzlaşıda Rusya, yakın çevresi olarak tanımladığı Orta Asya’da güvenlik çıkarlarını koruyacaktır. Çin ise ticari ilişkilere ve altyapı yatırımlarına odaklanarak nüfuzunu genişletecektir.

Hangi senaryonun daha muhtemel olduğunu belirlemek zordur. Rusya ve Çin’in sadece Orta Asya bağlamında değil; dünya politikasındaki dengeler bakımından da nasıl bir ilişki içerisinde olacakları önemli bir değişkendir. Batılı ülkelerin gelecekte Orta Asya’da daha belirleyici bir rol oynayıp oynamayacakları bir diğer değişkendir. Orta Asya ülkelerinin bölgedeki rekabet karşısında nasıl bir yön çizecekleri ve büyük güçleri dengeleme bakımından ne derece maharetli bir diplomasi izleyecekleri de önem arz etmektedir. Fakat hangi senaryo gerçekleşirse gerçekleşsin Yeni Büyük Oyun, artık Rusya ile Çin arasında oynanan bir oyuna dönüşmekte; ABD ve diğer Batılı aktörler, daha düşük seviyede bu oyunun parçası olmaktadır.


Doç. Dr. Emre OZAN
Doç. Dr. Emre OZAN
Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde 2008 yılında tamamladı. Yüksek Lisans derecesini İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’ndan 2010 yılında, Doktora derecesini ise 2015 yılında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında aldı. 2011-2015 yılları arasında Gazi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak görev yaptı. Ekim 2015’ten beri Kırklareli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak çalışmaya devam etmektedir. İlgi alanları güvenlik çalışmaları, Türk dış politikası, Türkiye’nin ulusal güvenlik politikaları ve uluslararası ilişkiler kuramlarıdır. Doç. Dr. Emre OZAN, iyi derecede İngilizce bilmektedir.

Benzer İçerikler