“NATO Faturası” Ne Anlama Geliyor? 21. Yüzyılın Hasta Adamı Kim?

Paylaş

Hasta Adam ifadesi bir çoğumuzun malumu; akıbeti de. Yedi buçuk düvel bir araya gelince ortaya çıkan tablo ortada. Dolayısıyla, hasta adamlığın ne anlama geldiğini en iyi bilenlerdeniz. O yüzden Allah bir daha bizleri o “hastalıklı” günlere düşürmesin, yaşatmasın. Yoksa bir daha kolay kolay kendimize gelemeyiz…

Dünün “Hasta Adamı” olarak kabul gören Türkiye, bugünün “Paylaşılamayan “Adamı”. En azından nitelendirmeler bu yönde. Şimdi haklı olarak soracaksınız; bunu ne kadar hayra ne kadar şerre yormak gerekir diye… Açıkçası haksız da sayılmazsınız. Zira her ne kadar hasta adam olmasak da, paylaşılamama durumunun ne anlama geldiği henüz netlik kazanmış değil ve şu an için bünyemiz test aşamasında.

Diğer taraftan, literatüre giren ve “vebalı muamelesi” gören bu kavramın hiç bir zaman için sahipsiz kalmadığını görüyoruz. 21. yüzyıl da bundan müstesna değil.

Peki, Yüzyılımızın Hasta Adamı Kim?

Tarihin garip cilvelerinden bir olsa gerek, bu seferki hasta adam; bu kavramın isim babası olan Avrupa.  Kavram; daha özelde dağılma sürecine girmiş bulunan Avrupa Birliği (AB) için kullanılıyor. Fakat bu tespit çok doğru değil. Ortada eksik bir analiz söz konusu. Çünkü hastalığın temelinde AB değil, ABD yatıyor. AB, bunun sadece somut bir şekilde dışa yansıyan yüzü…

Nitekim bugün Avrupa’nın içinde bulunduğu kriz, Batı’nın başat gücü olarak kabul edilen ABD’nin kan kaybetmesiyle birlikte başlamış durumda. Bir diğer ifadeyle karşımızda; Soğuk Savaş sonrası dönemde Batı’nın fabrika ayarlarına dönmesiyle birlikte başlayan, her geçen gün genişleme ve derinleşme eğilimi gösteren bir yapısal buhran söz konusu.

Tarihsel kodlara dönüş süreci ve Yükselen Doğu’nun ezber bozan adımları, Batı’nın kimyasını bozmuş durumda. Batı artık oyun kurma inisiyatifini büyük ölçüde kaybetmiş bulunuyor. Trump’ın gelişi ve izlemeye çalıştığı politika bunun en somut göstergesi. Eğer Trump ile bu çöküşün önü alınamaz ise, o zaman Batı en iyi bildiği yöntemi bir kez daha uygulamaya başlayacak. Fakat bunun için öncelikle kendi içinde bir yapılanmaya gitmesi şart!

ABD’nin “Öncelikli Hedefi” Gerçekten Çin mi?

AB ve içinde bulunduğu durum her ne kadar ABD tarafından başlatılan kontrollü bir yeniden yapılandırma çalışmasının önemli bir sacayağını oluştursa da, sonuçta pandoranın kutusu açılmış vaziyette. Ve başta ABD olmak üzere Batı dünyası açısından ucu açık bir döneme işaret ediyor.

Soğuk Savaş sonrası dönemde dünyanın jandarması rolünü gönüllü bir şekilde kabul ettiremeyen ABD; artık bırakın küresel güç olma statüsünü kaybetmeyi, Batı dünyası içindeki liderlik rolünü de kaybetmenin eşiğinde. Dolayısıyla, Almanya eksenli AB ile ABD arasındaki kriz, aslında orta vadeye yönelik Batı içindeki bir liderlik sorunu olarak da telakki edilebilir.

Bundan ötürü, ABD’nin kısa-orta vadedeki önceliği artık Çin değil, Avrupa/AB’dir. ABD’nin Rusya’ya yönelik değişken politikalarını sadece Çin bağlamında değil, Avrupa açısından da değerlendirmek gerekiyor. AB/Avrupa ile ilişkilerini yeniden yapılandıramayan ABD’nin Çin karşısında işi hiç de kolay olmayacaktır. ABD bunun farkında. Bundan ötürü önceliklerde bir değişim söz konusu. Siz buna topal ördek psikolojisi ya da travması diyebilirsiniz.

Dolayısıyla, daha önceki yazılarımdan birinde de ifade ettiğim üzere, ABD’nin Avrupa’ya yaptığı askeri yığınağı sadece Rusya’ya yönelik bir operasyonun parçası olarak değil, aynı zamanda Almanya merkezli bir takım sürprizlere yönelik “ön alıcı tedbir” olarak da değerlendirmekte fayda var.

Nitekim Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk, Donald Trump yönetimindeki ABD’den gelen “endişe verici” açıklamaların Avrupa’nın geleceğini büyük ölçüde öngörülemez hale getirdiğini, son 70 yıllık dış politikasını sorgulayan Washington’ın AB’yi zor duruma bıraktığını belirtiyor ve aynen şu ifadeyi kullanıyor: “Tarihimizde ilk kez, giderek artan bir şekilde çoklu dış dünyada, çok sayıda kişi açıkça Avrupa karşıtı ya da en iyi tabirle Avrupa’ya şüpheyle bakar hale geliyor. Özellikle Washington’daki değişim, AB’yi zor durumda bırakıyor; yeni yönetim, Amerikan dış politikasının son 70 yılını sorgular gibi görünüyor.”

“NATO Faturası” Üzerinden Almanya’ya Verilen Mesaj

AB Konseyi Başkanı Tusk bu cümleleri kurduğunda daha ortada “fatura kesme” hadisesi yoktu. Dolayısıyla AB/Almanya açısından ABD-AB/Almanya arasındaki ilişkilerde bir “sorgulama” döneminin yaşanacağı öngörülüyordu. Fakat görülen o ki, ABD/Trump bu sorgulama faslını çoktan geçmiş, fatura kesme dönemine girmiş.

ABD, “fatura kesme” işlemini düne kadar genelde Körfez Ülkeleri’ne yapardı. Anlaşılan o ki, bu kervan büyümüş. Zira Trump’ın bu hamlesiyle birlikte Almanya, ABD nezdinde adeta Körfez Ülkeleri seviyesine indirilmiş durumda. Muamele açıkça bunu gösteriyor. ABD ziyaretinde Şansölye Merkel’in önüne konulan 375 milyar dolarlık “NATO Faturası”na işte bir de bu açıdan bakmak gerekiyor.

Almanlar bu durumun ne kadar farkında ya da tecahül-i arif modunda, bilemem. Ama bildiğim şey, durum göründüğünden çok daha ciddi. Çünkü Almanya İkinci Dünya Savaşı sonrası hiç bu kadar aşağılanmamıştı. Allah kimseyi Almanya’nın bu içler acısı durumuna düşürmesin!

Bu arada, Almanya bu faturayı öder mi? Açıkçası ödemek zorunda. Aksi takdirde, ABD bunu Almanya’nın burnundan fitil fitil getirir. İnanmıyorlarsa tarihe şöyle bir baksınlar, hem de çok uzaklara gitmeden…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler