Analiz

Yeni Dönem ABD-Küba İlişkilerinde Göç Politikaları

Trump yönetiminin teklif ettiği kitlesel deportasyonlar, özellikle Küba deportasyonları söz konusu olduğunda önemli pratik zorluklar içermektedir.
Trump döneminde ABD’nin Küba’ya yönelik politikaları daha sert bir hal almış ve Obama yönetiminin başlattığı diplomatik açılışlar tersine çevrilmiştir.
Küba Hükümeti, büyük deportasyon sayılarını kabul etmeye pek istekli olmamıştır ve ABD’nin kitlesel deportasyon talepleri, diplomatik bir kriz yaratabilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Küba Göç Anlaşmaları, 1984 yılında kurulmuş olup iki ülke arasındaki göçmen hareketlerini düzenleyen hukuki bir çerçeve sunmaktadır.[1] Bu anlaşmalar altında Küba, ABD’de yasa dışı olarak yaşayan vatandaşlarının deportasyonlarını (sınır dışı etmelerini) kabul etmiştir. Ancak bu genellikle küçük ve kontrollü bir şekilde yapılmıştır. Biden yönetiminin iş başına gelmesinden bu yana ABD, Küba’ya küçük sayılarda göçmen deportasyonu yapmıştır ve Küba, hava ve deniz yoluyla yapılan deportasyonları kabul etmiştir.

Bu anlaşmalar, göçün kaotik ve kitlesel bir şekilde gerçekleşmesini engellemeyi hedefleyen, daha ölçülü bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu çerçevede, her iki ülkenin de göçmen hareketlerini daha öngörülebilir bir şekilde yöneterek olası insani krizlerin önüne geçmeleri beklenmektedir.

Başkan seçilen Donald Trump’ın kitlesel deportasyon önerisi, Biden yönetiminin daha ölçülü yaklaşımından dramatik bir sapmayı yansıtmaktadır. Trump, yılda 1 milyon göçmeni deport etmeyi vadetmiştir ve Başkan Yardımcısı JD Vance’ın tahminlerine göre yılda 1 milyon insan ülkeyi terk edecektir.[2] Trump’ın yeni sınır yetkilisi Tom Homan, deportasyonların suçlular ve son deportasyon kararlarını almış kişiler üzerine odaklanacağını belirtmiş, ancak belirli gruplar ya da milliyetler için muafiyetlerin olup olmayacağına dair bir açıklama yapmamıştır.

Küba açısından böyle bir teklif oldukça sorunludur. Küba Dışişleri Bakan Yardımcısı Carlos Fernandez de Cossio, ABD’den Küba’ya kitlesel deportasyonların gerçekleşmesinin gerçekçi olmadığını vurgulamıştır. Deportasyonların mevcut göç anlaşmaları çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Küba Hükümeti’nin kitlesel deportasyonlara karşı direnmesinin nedeni, hem pratik hem de diplomatik kaygılardır. Kitlesel deportasyonlar, Küba’nın kaynaklarını zorlayabilir, çünkü deportasyona tabi tutulacak bireyler, uzun yıllar boyunca Küba’da yaşamamış ya da aileleri ABD’de bulunan kişiler olabilir. Ayrıca kitlesel deportasyonlar, ABD ve Küba arasındaki ilişkileri daha da gererek göçmenlik politikaları ve diğer ikili meselelerde işbirliğini zorlaştırabilir.

Trump yönetiminin göçle ilgili söylemi, özellikle deportasyonlar bağlamında ABD ile Küba arasındaki daha geniş jeopolitik ilişkiler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Trump döneminde ABD’nin Küba’ya yönelik politikaları daha sert bir hal almış ve Obama yönetiminin başlattığı diplomatik açılışlar tersine çevrilmiştir. Bu değişiklik, ticaret, seyahat ve göç alanlarında özellikle belirgindir. Bu bağlamda Trump’ın Küba göçmenlerini hedef alan deportasyon teklifleri, Küba Hükümeti’ne yönelik bir baskı aracı olarak görülebilir; Bu, Trump’ın daha önce uyguladığı diğer politikalarla paralellik göstermektedir. Örneğin yaptırımların sıkılaştırılması ve havalelerin sınırlandırılması buna örnek gösterilebilir.

Biden yönetimi ise göçle ilgili mevcut anlaşmaları korumaya yönelik bir yaklaşım benimsemiş, iki ülke arasındaki devam eden göç müzakerelerinde bu anlaşmaların geçerliliğini sürdürmeyi amaçlamaktadır. Bu müzakereler, doğrudan Trump’ın deportasyon tekliflerini ele almasa da her iki ülkenin de göç konularında işbirliğinin önemini kabul ettiğini hatırlatmaktadır.

Trump yönetiminin teklif ettiği kitlesel deportasyonlar, özellikle Küba deportasyonları söz konusu olduğunda önemli pratik zorluklar içermektedir. Küba Hükümeti, büyük deportasyon sayılarını kabul etmeye pek istekli olmamıştır ve ABD’nin kitlesel deportasyon talepleri, diplomatik bir kriz yaratabilir. Ayrıca bu tür bir hareketin ABD iç politikasında da önemli zorluklar yaratabileceği açıktır. Çünkü deportasyonlar, özellikle savunmasız ya da politik olarak önemli olan gruplara, örneğin Küba mültecilerine veya siyasi baskıdan kaçanlara daha fazla zarar verebilir.

ABD’nin halihazırda daha geniş bir göçmenlik kriziyle karşı karşıya olduğu düşünülürse, kitlesel deportasyonlara kaynak ayırmak, diğer acil meselelerin çözülmesine engel olabilir. Örneğin sığınmacı işleme süreçleri, sınır güvenliği ve Orta Amerika gibi bölgelerden gelen düzensiz göçün köken nedenleri gibi meseleler daha öncelikli hale gelebilir.

Küba’nın ulusal çıkarları, Trump’ın göçmen deportasyon tekliflerine karşı tutumunu şekillendirmektedir. Küba Hükümeti, kitlesel deportasyonların iç durum üzerinde yaratabileceği potansiyel etkilerin farkındadır.[3] Deportasyonlar, Küba’ya geri dönecek birçok bireyin Küba’da uzun süre yaşamamış veya Küba’yla bağlantısı kopmuş kişiler olmasına yol açabilir ve bu durum, entegrasyon ve sosyal istikrar açısından sorunlara yol açabilir. Küba, deportasyonların mevcut göç anlaşmaları çerçevesinde yapılması gerektiğini açıkça belirtmiştir ve ABD’nin tek taraflı bir şekilde böyle büyük çaplı deportasyonlar gerçekleştirmesi bu anlayışa aykırıdır.

Ayrıca Küba, göç meselelerini diplomasi aracı olarak görmekte ve kitlesel deportasyonlar, ABD’nin Küba’yı uluslararası alanda izole etmeye yönelik bir politikası olarak değerlendirilebilir. Küba Hükümeti, ABD’nin vatandaşlarına yönelik tutumunu, özellikle Küba Düzenleme Yasası gibi konuları örnek vererek ABD’nin insan hakları ve göç politikaları konusundaki ikiyüzlülüğünü dile getirmiştir.

Sonuç olarak ABD’nin deportasyon politikaları üzerindeki tartışmalar, özellikle Küba göçmenlerini hedef alanlar, Küba-ABD ilişkilerinin daha geniş bağlamını yansıtmaktadır. Trump yönetiminin kitlesel deportasyon teklifi, mevcut göç anlaşmalarına aykırı olabilir, ancak bu teklif, iki ülke arasındaki jeopolitik mücadelede bir parça olarak görülebilir. Küba’nın bu konuda sert tutumu, ülkesinin egemenliğini koruma çabası ve ABD’nin göçmenler üzerindeki sert politikalarının insani etkilerini engellemeye yönelik bir direniş olarak anlaşılabilir.

Gelecekte, her iki ülkenin de göçmenler ve diğer ikili sorunlar konusunda işbirliğine yönelik diplomatik görüşmeler yapması önemlidir. Kitlesel deportasyonların uygulanmasının zorlukları göz önüne alındığında, ABD’nin mevcut göç anlaşmalarına sadık kalarak daha pragmatik bir yaklaşım benimsemesi, her iki ülkenin ilişkilerini güçlendirebilir ve daha sürdürülebilir bir çözüm sunabilir.


[1] “Cuba calls Trump plan for mass deportation of immigrants unrealistic”, Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/cuba-calls-trump-proposal-mass-deportation-immigrants-unrealistic-2024-12-04/, (Erişim Tarihi: 06.12.2024).

[2] Aynı Yer.

[3] “Cuba and US Hold Migration Talks in Havana”, Cuban News Agency, http://www.cubanews.acn.cu/cuba/25738-cuba-and-us-hold-migration-talks-in-havana (Erişim Tarihi: 6 Aralık 2024).

Ayşe Azra GILAVCI
Ayşe Azra GILAVCI
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Benzer İçerikler