Analiz

Marine Le Pen Davası ve Fransa’da Hukuki Tartışmalar

2027 seçimleri yaklaşırken bu kriz, Fransız siyasetinin ve toplumunun geleceğini şekillendirecek bir dönüm noktası haline gelecektir.
Sol partilerin organize ettiği karşı gösteriler, Fransa’daki siyasal kutuplaşmanın derinliğini gözler önüne sermiştir.
Fransa, 2027 seçimlerine doğru ilerlerken, hukuk devleti ile halk egemenliği arasında kırılgan ve tehlikeli bir dengeyle karşı karşıya kalabilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Fransa’da aşırı sağ siyasetçi Marine Le Pen’in kamu fonlarını zimmetine geçirme suçlamasıyla mahkûm edilmesi ve beş yıl süreyle kamu görevinden men edilmesi, yalnızca hukuki bir mesele olmanın ötesine geçerek derin siyasal tartışmalara zemin hazırlamıştır. Le Pen’in “Otuz yıldır adaletsizliğe karşı savaşıyorum ve savaşmaya devam edeceğim” sözleriyle seslendiği Paris’teki protestolar, basit bir itirazı aşarak bir tür seçim mitingine dönüşmüştür.[1] “Ulusal Birlik (Rassemblement National)” liderliğindeki bu çıkış, yargının tarafsızlığına olan güveni sarsmakta ve popülist bir stratejiyle yargı kurumlarını doğrudan hedef almaktadır.

Marine Le Pen’e verilen cezanın partisi tarafından “demokratik sapma” ve “siyasi müdahale” olarak sunulması, yargı kararlarının meşruiyetini sorgulayan bir söylemin inşasına yöneliktir. Jordan Bardella’nın “29 Mart, Fransa için kara bir gündü” ifadesi, bu söylemin merkezinde yer almakta; halk iradesinin yalnızca seçim yoluyla temsil edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Protestolarda sıkça dile getirilen “Adalet emir alıyor” ve “Yargıçlar politikacıdır” gibi sloganlar ise kurumlara yönelik güvensizlik yaratmanın yanı sıra mağduriyet temelli bir siyasal meşruiyet üretmeye yöneliktir.[2] Bu durum, Amerikan siyasetinde Donald Trump tarafından kullanılan söylemlerle paralellik göstermektedir. Le Pen destekçisi Claude Morel’in “Yargıçlar cübbe giyiyor olabilir ama aslında sadece kılık değiştirmiş siyasetçiler” sözü, bu benzerliği açıkça ortaya koymaktadır.

Tüm bu gelişmeler, Fransa’da hukuk devleti ile halk egemenliği arasında kurulan dengenin yeniden sorgulandığı bir döneme işaret etmektedir. 2027 seçim sürecine giden yolda bu kriz, hem siyasi rekabetin doğasını hem de yargının kamuoyundaki meşruiyetini etkileyebilecek bir kırılma noktası yaratmaktadır.

Kararın dayanağını oluşturan Avrupa Parlamentosu fonlarının kişisel ve partisel harcamalar için kullanılması, mahkemece “demokratik sapma” olarak değerlendirilmiş; kamu kaynaklarının siyasal çıkarlar uğruna istismar edildiği sonucuna varılmıştır. Buna rağmen Ulusal Birlik’in kararı “siyasi müdahale” olarak sunması, yargı bağımsızlığı ile halk iradesi arasında yapay bir çelişki yaratmaktadır. Le Pen ve Bardella’nın dile getirdiği iddialar, yalnızca bireysel bir savunma değil; aynı zamanda yargıya ve hukukun üstünlüğüne karşı kurumsal bir güven aşınması yaratma stratejisidir.

Jordan Bardella’nın söylemi, Marine Le Pen’in yıllar içinde törpülemeye çalıştığı radikal sağ imajı kurumsallaştırmakla kalmayıp yeni bir lider profili etrafında yeniden inşa edilmektedir. Bardella, hem gençliğiyle hem de keskin söylemleriyle parti içi güç dengesinde öne çıkarken, yargı ve medya gibi kurumlara karşı sistematik eleştirilerde bulunarak otoriter bir popülizm çizgisine yönelmektedir. “Sistemi sarsacağız ama demokratik yoldan” ifadesi, hem sistem karşıtı bir duruşu hem de halkın iradesini sahiplenme iddiasını birlikte sunmaktadır.[3]

Marine Le Pen’in hukuki engellerle karşılaştığı bu dönemde Bardella’nın öne çıkarılması, yalnızca geçici bir strateji değil; aynı zamanda uzun vadeli bir liderlik dönüşümünün de habercisidir. Bardella’nın “Yarın da burada olacağız. Daha güçlü olacağız.” sözleri, hem partideki devamlılığı vurgulamakta hem de yargı kararlarının siyasi kampanyanın bir parçası haline getirildiğini göstermektedir.

Marine Le Pen’e verilen cezanın ardından yalnızca sağ değil, sol da meydanlara inmiştir. Sol partilerin organize ettiği karşı gösteriler, Fransa’daki siyasal kutuplaşmanın derinliğini gözler önüne sermiştir. Yeşiller Partisi Lideri Marine Tondelier’in “Bu yalnızca Marine Le Pen meselesi değil, hukukun üstünlüğünü savunma meselesidir” ifadesi, solun süreci bireysel bir yargı kararı olarak değil, kurumsal bir tehdidin parçası olarak değerlendirdiğini ortaya koymaktadır.[4]

Karşıt gösterilerde taşınan “Fransa’da Trumpizm’e hayır” ve “Antifaşist tepki” yazılı pankartlar, Le Pen ve Bardella’nın söylemlerinin Amerikan tarzı popülist stratejilerle benzeştirildiğini göstermektedir.[5] Böylece mesele yalnızca bir hukuk tartışmasının ötesine taşınmakta; Fransa’nın demokratik kimliğini koruma mücadelesi olarak çerçevelenmektedir.

Ulusal Birlik’in düzenlediği miting ise yalnızca bir destek gösterisi değil, aynı zamanda 2027 seçimlerine yönelik güçlü bir siyasi mesaj niteliği taşımaktadır. “Marine Présidente!” ve “2027’yi bizden çalamazsınız” sloganları, yargı kararlarının halkın iradesine karşı bir tehdit olarak sunulduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Le Pen’in “Otuz yıldır adaletsizlikle savaşıyorum, savaşmaya devam edeceğim” sözleri de bu kişisel mağduriyet anlatısını daha da pekiştirmektedir.[6]

Bu strateji, yargının meşruiyetini sorgulayarak seçmenin güvenini yeniden kazanmayı hedeflemekte; “Yargıçlar cüppeli siyasetçilerdir” söylemiyle hukuk devleti yerine yalnızca sandığın belirleyici olduğu bir demokrasi anlayışı önerilmektedir.[7] Bu yaklaşım, Trump sonrası ABD siyasetinde sıklıkla kullanılan bir yöntemle benzerlik taşımaktadır: sistemi gayrimeşru ilan ederek halkı “tek meşru güç” olarak tanımlamak yöntemi.

Fransa, 2027 seçimlerine doğru ilerlerken, hukuk devleti ile halk egemenliği arasında kırılgan ve tehlikeli bir dengeyle karşı karşıya kalabilir. Seçim sürecinde bu tür popülist söylemlerin etkili olması durumunda, yalnızca bir aday değil, ülkenin demokratik kurumları da ciddi bir sınamadan geçecektir.

Sonuç olarak, Marine Le Pen’in mahkûmiyetinin ardından yaşanan protestolar ve siyasi gelişmeler, Fransa’daki hukuk devleti ile halk egemenliği arasındaki gerilimi derinleştirmiştir. Ulusal Birlik’in popülist söylemleri, yargı kararlarını meşruiyetini sorgulayan ve halk iradesini merkeze alan bir stratejiye dönüştürmüştür. Bu durum, sadece yargının bağımsızlığını tehdit etmekle kalmayıp, Fransa’nın demokratik kurumlarının geleceği için de önemli bir sınav oluşturmaktadır. 2027 seçimleri yaklaşırken bu kriz, Fransız siyasetinin ve toplumunun geleceğini şekillendirecek bir dönüm noktası haline gelecektir. Demokratik değerlerin ve hukuk devletinin korunması, yalnızca siyasi partilerin değil, aynı zamanda halkın ve tüm kurumların sorumluluğundadır.


[1] France protests latest: Marine Le Pen says ‘existence of France is at stake’ as she cites Martin Luther King in speech, Sky News, https://news.sky.com/story/france-protests-far-right-rally-in-support-of-marine-le-pen-in-paris-after-election-ban-13341183 (Erişim Tarihi: 06.04.2025).

[2] Aynı yer.

[3] Caitlin Danaher, Le Pen vows to fight conviction in front of supporters but large-scale protests fail to materialize, CNN, https://edition.cnn.com/2025/04/06/europe/protesters-paris-support-marine-le-pen-intl/index.html (Erişim Tarihi: 06.04.2025).

[4] Angelique Chrisafis, ‘More will come to us now’: what does Le Pen verdict mean for far-right’s future?, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2025/apr/05/more-will-come-to-us-now-marine-le-pen-verdict-may-not-damage-far-rights-future-france(Erişim Tarihi: 06.04.2025).

[5] Thomas Adamson, Le Pen supporters rally in Paris, turning a protest into a populist show of force, AP News, https://apnews.com/article/france-le-pen-demonstration-embezzlement-20517c4a97e35c9fa0a658960365bed9 (Erişim Tarihi: 06.04.2025).

[6] Aynı yer.

[7] Aynı yer.

Sena BİRİNCİ
Sena BİRİNCİ
Sena Birinci, 2024 yılında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı zamanda Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi'nden çift anadal yapmıştır. Şu anda Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Siyaset ve Sosyal Bilimler alanında yüksek lisans eğitimine devam eden Sena’nın ilgi alanlarını Avrupa siyaseti, Avrupa Birliği ve seçim siyaseti oluşturmaktadır. Sena, ileri derece İngilizce, başlangıç seviyesinde Rusça bilmektedir.

Benzer İçerikler