2024 yılında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 50. yıldönümünü kutlayan Çin ve Malezya, ikili ilişkilerini her fırsatta ve her alanda geliştirmeye devam etmektedir. 7 Kasım 2024 tarihinde bir araya gelen Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Malezya Başbakanı Enver İbrahim, ortak vizyona sahip birer dost olduklarını vurgulayarak bölgesel istikrar ve refaha katkıda bulunacaklarını açıklamışlardır.[1] İki tarafın da hak iddia ettiği Güney Çin Denizi’nde neredeyse her gün yeni bir gelişme yaşanırken ortak açıklamalar vasıtasıyla dostlukları bir kez daha pekişmiştir. Güney Çin Denizi’nde yıllardır süren hak iddiaları ve yaşanan çatışmalara rağmen Çin-Malezya dostluğunun gittikçe güçlendiği ve karşılıklı desteklerin arttığı gözlemlenebilir.
Malezya’nın Güney Çin Denizi bağlamındaki tutumu, Endonezya, Filipinler ve Vietnam’a kıyasla daha düşük profilli seyretmiştir. Malezya, yıllardır süregelen Güney Çin Denizi meselelerinde diğer ülkelerin gösterdiği tepkilerin aksine sessiz bir diplomasi yürütmüştür. Çin’le sürekli açık tuttuğu diyalog kanalları ve uzlaşmadan yana olması neticesinde ilişkilerini oldukça başarılı yürütmüş, bölgede gerginlik yaşanmasının önüne büyük ölçüde geçmiştir. Olası bir uyuşmazlığın çözümü noktasında iki taraf da ihtilaftan kaçınarak diplomatik yola başvurmaktadır. Bu doğrultuda Malezya’nın Güney Çin Denizi’nin doğusundaki deniz yetki alanlarının bir kısmının Çin’in “Dokuz Çizgili Hattı” ile çakışmasına rağmen askeri açıdan herhangi bir çatışmaya girmesi söz konusu olmamıştır.
Malezya, Güney Çin Denizi’ndeki hak iddialarını uluslararası deniz hukuku, Güney Çin Denizi’nde Tarafların Davranış Deklarasyonu (DOC) ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) çerçevesinde sürdürmektedir.[2] Diplomatik ve hukuki yollarla çözüm arayışında olan ve Vietnam ve Filipinler’e nazaran neredeyse taban tabana zıt denilebilecek bir strateji izleyen Malezya’nın bölge stratejisi incelendiğinde pragmatist bir politika izlediği söylenebilir.
Malezya’nın Çin’in hak iddialarına diğer ülkeler kadar tepkili olmamasına birçok sebep atfedilebilir. İlk olarak Çin ve Malezya’nın Kuşak ve Yol Girişimi başta olmak üzere birçok dev projede ekonomik işbirliği içerisinde olduğu gerçeği öne sürülebilir. Çin’in artan ekonomik kapasitesinin farkında olmasının yanı sıra son zamanlarda Malezya, Güney Çin Denizi’nde diğer ülkelerin aksine Çin’le hiçbir askeri çatışmaya girmemiştir.[3] Bu nedenden ötürü Malezya’nın sık sık çatışmaya giren diğer ülkelere göre tepkisiz kaldığı algısı oluşabilir. Fakat askeri müdahalelerin süreci olumsuz etkileyeceğini her fırsatta dile getiren Malezya’nın Çin’le çatışmaya girmemiş olması da bu anlamda başarılı bir politika izlediğini göstermektedir.
Çin’le aynı zamanda güçlü kültürel bağlara da sahip olan Malezya, bu ülkeye desteğini her fırsatta dile getirmekte ve uluslararası alanda oldukça dengeli bir politika izlemektedir. ABD’nin bu bölgedeki serbest dolaşım hakkından elde ettikleri ve askeri güç projeksiyonu düşünüldüğünde Malezya’yla ilişkileri oldukça büyük önem arz etmektedir. Malezya ise ABD’nin Güney Çin Denizi’ndeki varlığını dengeleyici bir güç unsuru olarak görmekte ve bu açıdan ikili ilişkilere büyük önem atfetmektedir. Nitekim hem ABD hem de Çin’le iyi ilişkiler yürüten Malezya’nın Güney Çin Denizi meselelerine başka tarafların dahil edilmemesi gerektiğini düşünmesi kaçınılmaz olmuştur. Malezya Dışişleri Bakanı’nın “ASEAN ve Güneydoğu Asya bölgesi içindeki sorunların ülkelerin kendi aralarında müzakere ve diyalog yoluyla çözmesinin daha iyi olacağını, dış güçlerin bölgede ‘belirsizliğe’ yol açacağını” söylemesi,[4] bölgedeki askeri hareketliliklerin artması endişesinin getirdiği bir tepki olarak yorumlanabilir.
Malezya’nın üçüncü tarafların bu meseleye dahil olmamasından yana bir tutum sergilemesinin sebebi olarak Çin’le sürdürülen dostluk ilişkileri olduğu düşünülse de daha farklı sebepler de ileri sürülebilir. Özellikle son bir yıldır Gazze’de yaşananların, Malezya’nın ABD’ye karşı daha temkinli bir tutum sergilemesine yol açtığı, hatta akabinde BRICS başvurusunu getirmiş olduğunu söylemek mümkündür. Filipinler’in Güney Çin Denizi’nde ABD, Japonya ve Avustralya ile ortak devriye gezmesinin akabinde ise Malezya’nın bu meseleye yalnızca ilgili ülkelerin müdahil olmasına yönelik çağrısı, iyi ilişkiler yürüttüğü ABD ile Çin arasında kalmaktan kaçındığı şeklinde de yorumlanabilir.[5]
Malezya’nın pragmatist tutumunun önümüzdeki dönemde ASEAN ülkelerinden tepki çekmesi olasıdır. Nitekim ASEAN ülkeleri bu meselede yıllardır fikir birliğine varamamıştır. 2025 yılında ASEAN’a başkanlık edecek Malezya’nın bu meselede temsil gücünü ve liderliğini Malezya’nın kendi politikası doğrultusunda sürdüreceği düşüncesi, Filipinler ve Vietnam gibi Güney Çin Denizi’nde Çin’le sık sık çatışmaya giren ASEAN üyelerini endişelendirebilir. Fakat ASEAN’ın gündemdeki birçok meselede fikir birliğine varamamış olduğu düşünüldüğünde, asıl mesele olan Güney Çin Denizi’ndeki ihtilafları çözme noktasında ne kadar etkili bir güç olduğu konusu karşımıza bir soru işareti olarak çıkmaktadır.
Günümüzde Malezya’da önceki dönemlere kıyasla daha yumuşak ve doğrudan hedef almaktan kaçınan bir söylemin hâkim olduğu, pragmatist bir tutumla yeniden yorumlanan ve uyuşmazlıkların barışçıl yolla çözülmesi kısmına daha çok vurgu yapılan Mahathir Doktrini’nin devam ettiği gözlemlenmektedir. Doktrine ismini veren Malezya’nın eski Başbakanı Mahazir Muhammed, Çin’le olan güçlü bağları pekiştirmesinin yanı sıra Güney Çin Denizi bağlamında sık sık bağımsızlık, tarafsızlık ve barışçıl çözüm vurgusunda bulunmuştur.[6] Başbakan Enver İbrahim’in politikalarını bu doktrinin yapıcı temellerine bağlı kalarak sürdürdüğü, bu doğrultuda Çin-Malezya dostluğunun gittikçe güçlendiği, bunun Güney Çin Denizi’nde iki tarafa da avantaj sağladığı söylenebilir. Güney Çin Denizi’nde AUKUS, Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (ASEAN) varlığı göz önüne alındığında Çin için oldukça kıymetli olan bu dostluğun güçlenmeye devam edeceğini söylemek mümkündür.
Malezya, Güney Çin Denizi meselesine dahil olan ülkeler tarafından ortak bir şekilde tanınan ve kabul edilen Güney Çin Denizi’nde Tarafların Davranış Deklarasyonu’nun bütünüyle ve etkili bir şekilde uygulanmasının gerekliliğini vurgulamaktadır. Malezya, yaşanan çatışmaların çözümünde ilgili ülkeler tarafından kabul edilen bu kuralların referans alınması doğrultusunda çağrılarını yineleyerek barışçıl yolu teşvik edecektir.
Dünya ekonomisinin önemli noktalarından biri olan Malakka Boğazı gibi stratejik bir bölgede yer alan ve gelişmekte olan bir ülke olarak Malezya’nın Çin’le doğrudan çatışma riski çok düşük olsa da ABD ve Çin arasındaki ekonomik, politik ve askeri dengeleri koruyarak aynı zamanda kendi ulusal çıkarlarını sürdürmesi gerektiği düşünülebilir. Ayrıca Malezya’nın bölgesel hak iddialarını hukuki zeminde savunmaya devam etmesi, Güney Çin Denizi’ndeki en uygun strateji olarak değerlendirilmektedir.[7] Bu doğrultuda Malezya, Çin’in gelişen ekonomisini ve dostluk ilişkilerini, ABD’nin askeri ve ekonomik desteğini ve ASEAN’ın bölgedeki sorunları çözmedeki yetkisini bir araya getirerek Güney Çin Denizi ihtilaflarda dengeli bir politika izlediği söylenebilir.
[1] “Xi Jinping meets with Malaysian prime minister Anwar Ibrahim”, Embassy of the People’s Republic of China in the Republic of India, http://in.china embassy.gov.cn/eng/zgxw/202411/t20241111_11524659.htm, (Erişim Tarihi: 12.11.2024).
[2] “Malaysia’s position on the South China Sea-press releases-portal. (n.d.)”, KLN, https://www.kln.gov.my/web/guest/-/malaysia-s-position-on-the-south-china-sea, (Erişim Tarihi: 12.11.2024).
[3] Siow, M. (2024, August 1). What’s Malaysia’s stance on the South China Sea? latest remarks raise potential shift. South China Morning Post, https://www.scmp.com/week-asia/politics/article/3272785/south-china-sea-malaysias-comments-actions-raise-concerns-over-neutral-foreign-policy, (Erişim Tarihi: 12.11.2024).
[4] Aynı yer.
[5] Aynı yer.
[6] Gürkaynak, M., & Doğan, D. (2019). MALEZYA’NIN GÜNEY ÇİN DENİZİ STRATEJİSİ VE MAHATHİR DOKTRİNİ. Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(3), 323-337.
[7] Aynı yer.