2018 yılının Mayıs ayında Ermenistan’da yaşanan iktidar değişimi, Avrasya’daki politikaları etkilemeye devam etmektedir. Başbakan Nikol Paşinyan’ın eski eliti tasfiye süreci, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) Genel Sekreteri General Yuri Haçaturov’un görevinden ayrılmasına sebep olmuş ve böylece genel sekreter koltuğu boş kalmıştır. Bu durum örgüt üyelerinin Ermenistan’daki değişime kuşku duymasına sebep olurken diğer taraftan da Azerbaycan’ın teşkilata gözlemci statüsünde kabul edilmesiyle ilgili söylentiler, Avrasya jeopolitiğini ve Güney Kafkasya’daki güç dengelerini yeniden gündeme taşımaktadır.
8 Mayıs 2018 tarihinde iktidara gelen Nikol Paşinyan, kendisini destekleyen halkın gücünü kullanarak konumunu güçlendirmeye çalışmıştır. Bu doğrultuda Paşinyan’ın önceliği, iktidarda bulunan eski elitin tasfiye edilmesi olmuştur. Çünkü her ne kadar başbakan olarak seçilse de Paşinyan’ın yeni parlamentodaki taraftarları sayısal olarak azınlıktadır. Özellikle, başbakanı destekleyen “Benim Adımım” hareketinin parlamentoda çoğunluğu elde etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, 9 Aralık 2018 tarihinde düzenlenecek olan seçimlerde Paşinyan’ın güçlenebilmesi için karşı tarafı yıpratması gerekecektir. Bu bağlamda başbakanın elinde iki araç bulunmaktadır. Birincisi, tüm ülkeyi saran yolsuzluk meselesi; ikincisi de 2008 yılı Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde gerçekleşen protestoların kanlı bir şekilde bastırılması olayıdır.
Paşinyan, yolsuzluk yapan ve devlet malını çalan eski üst düzey yöneticilere karşı kapsamlı bir soruşturma başlatarak ilk adımı atmıştır. Soruşturma kapsamında Polis’ten Ordu’ya, Savunma Bakanlığı’ndan Gümrüğe ve Savcılıktan Belediyelere kadar pek çok devlet kurumu hedef alınmış ve hiçbir çalışan Paşinyan’ın adaletinden kaçamamıştır. Söz konusu soruşturma, devleti kendi malı olarak gören eski yöneticilerin hepsini ilgilendirmektedir. Keza yıllardır iktidarda kalan Cumhuriyet Partisi milletvekillerinin de yolsuzluk şebekesinde yeri olduğundan bu süreç, Paşinyan tarafından sonuna kadar kullanılmıştır.
Başbakanın elindeki ikinci araç ise 1 Mart 2008 tarihinde düzenlenen protestolardaki ölümlerle ilgilidir. Hatırlanacağı üzere protestocular, cumhurbaşkanı seçimlerinin adil olmadığını ve hile yapıldığını iddia etmişlerdir. Eyleme Nikol Paşinyan da katılmıştır ve olayların üzerinden geçen on yılın ardından Paşinyan’ın iktidara gelmesiyle “adaletin yerini bulmasının” zamanı gelmiştir. Bu doğrultuda protestoculara ateş emrini verenlerle ilgili olarak dava açılmış ve eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan başta olmak üzere olayların içinde olan herkes tutuklanmıştır. O dönemde Erivan Askeri Birliği’nin başında bulunan ve olayların kanlı bir şekilde bastırılmasında doğrudan etkili olan KGAÖ Genel Sekreteri Yuri Haçaturov da dava kapsamında soruşturmaya dahil edilmiştir.
Yuri Haçaturov’un davayla ilgili olarak ev hapsine alınması ise onun artık KGAÖ Genel Sekreterliği görevini yürütmeyeceği anlamına gelmektedir. Bu durum sadece güvenlik teşkilatının itibarına gölge düşürmemiş aynı zamanda örgüt içindeki koordinasyonla ilgili sorunları da ortaya çıkarmıştır. Nitekim, Ermenistan hükümeti, müttefiklerini genel sekreterle ilgili davanın açılacağına dair hiçbir şekilde bilgilendirmemiştir. Üstelik bu olay örgüte üye ülkeleri Ermenistan’ın geleceği hakkında endişelendirmekle kalmamış; daha da önemlisi Erivan’ı her zaman savunan Moskova’nın da elini zayıflatmıştır.
8 Kasım 2018 tarihinde Astana’da düzenlenen KGAÖ Zirvesi’nde birinci gündem maddesi olarak genel sekreter seçimi ve yeni sekreterin tayin edilmesi başlıklarının görüşülmesi beklenmiştir. Ancak, basına yansıyan bilgilerden öğrenildiği kadarıyla devlet başkanları arasında bu konuda bir fikir ayrılığı yaşandığı bilinmektedir. Bunun sebebi KGAÖ Anlaşması kapsamında genel sekretere dava açılması durumda ne yapılacağının belirtilmemesidir. Anlaşmaya göre, hastalık veya ölüm gibi acil durumlarda genel sekreterlik görevi, aynı ülkenin temsilcisine devredilecektir.
Ermenistan tarafı, Yuri Haçaturov’un soruşturma dolayısıyla görevinden ayrılması hadisesini “acil durum” olarak değerlendirerek yerine Paşinyan’ın atayacağı bir temsilcinin geçmesini istemektedir. Fakat Kazakistan ve Belarus tarafları, anlaşmanın söz konusu durumu kapsamadığını ve dolayısıyla genel sekreterlik görevinin alfabe sırasına göre başka bir ülkeye geçmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Böyle bir durumda ise genel sekreterlik görevinin Belarus temsilcisine geçmesi gerekmektedir. Burada örgüt çerçevesinde etkili olan Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in hemfikir olduğu görülmektedir. Geleneksel olarak Ermenistan’ı destekleyen Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de söz konusu durumda kararsız kaldığı basına yansımaktadır. Devlet başkanları arasındaki fikir ayrılığından dolayı teşkilatın genel sekreter görevlendirme konusu, 6 Aralık 2018 tarihinde Petersburg’da düzenlenmesi planlanan Avrasya Ekonomik Birliği Zirvesi’ne kadar ertelenmiştir.
Ermenistan, genel sekreter meselesi nedeniyle örgütte zor duruma düşerken Azerbaycan’ın KGAÖ’ye gözlemci statüsüyle üye olacağı söylentileri, Erivan’ı daha da tedirgin etmektedir. Özellikle son dönemde Rusya ile Azerbaycan arasındaki yakınlaşma göz önünde bulundurulduğunda, Bakü’nün örgüte üyeliği de ihtimal dahilinde değerlendirilmektedir. Halihazırda Azerbaycan, geleneksel olarak Ermenistan’ın müttefikleri sayılan Rusya ve İran ile yakın işbirliği geliştirerek, Güney Kafkasya jeopolitiği bağlamında inisiyatifi ele geçirmiştir. Ayrıca, son dönemlerde Türkiye-Rusya ilişkilerinin ivme kazanması da Bakü’nün manevra alanını genişletmiştir. Bu çerçevede Azerbaycan’ın söz konusu örgüte üye olması, Ermenistan’ın elindeki son kozun da kaybolması anlamına gelmektedir.
Sonuç olarak, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın iç politikada attığı adımlar ülkenin dış politikasını da etkilemektedir. Genel sekreter olayı, Erivan’ın Moskova’dan uzaklaşma hamlesi olarak da yorumlanabilir. Bu şekilde Ermenistan, Azerbaycan’a silah tedarik eden Rusya’ya tabiri caizse sinyal vermeye çalışıyor olabilir. Ne var ki Erivan’ın son otuz yıldaki politikası, ülkeyi Moskova’nın taşeronu haline getirmiştir. Üstelik Gürcistan-Rusya ve İran-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ilişkilerinin gerginliği de Ermenistan’ı çıkmaza sokmuştur. Paşinyan, bu çıkmazdan kurtulmak için Karabağ Sorunu’nun çözülmesi gerektiğinin farkındadır ve Ermenistan’daki iktidar değişikliği, Erivan ve Bakü arasında yeni bir sayfanın açılması için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.