Kısa ve Orta Menzilli Füzeler Krizi

Paylaş

Son yıllarda uluslararası ilişkilerdeki hâkim dilin daha çok “konvansiyonel silahlar ve askeri teknolojiler” üzerine yoğunlaştığı görülmektedir. Jeopolitik olarak yeni bir Soğuk Savaş sürecinin yaşandığı uluslararası sistemde öyle görünüyor ki bu mesele, uluslararası gündemin merkezinde yer almaya devam edecektir. Bu bağlamda Kısa ve Orta Menzilli Füzeler Anlaşması’nın (INF-Intermediate-Range Nuclear Forces Treaty) bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan kısa ve orta menzilli füzeler krizi, yeni Soğuk Savaş’ın da çıkış noktası olmuştur, denilebilir. Gelinen bu noktayı günümüz uluslararası ilişkiler sisteminde henüz lokallik arz eden çok kutuplu Soğuk Savaş simetrisi olarak varsaymak daha doğru olacaktır.[1] Nitekim Soğuk Savaş, devletlerde güç algısının daha da ön plana çıkmasına neden olmuş, diplomaside ve dış politikada askeri stratejilere ağırlık verilmeye başlanmıştır. Böylece silah teknolojileri, aktörler arası ilişkilerde belirleyici role sahip olmaya ve stratejik önem arz etmeye başlamıştır.

Nükleer silahlar, her şeyden önce saldırı maksatlı olarak üretilen silahlardır. Nükleer saldırı yapabilmek için denizaltı, gemi, bombardıman uçakları, roket ve füzeler kullanılmaktadır.[2] Kara, Hava ve Deniz kuvvetlerinin her biri nükleer silahlara sahip olabilir. Füze ve roketler ise amaçları bakımından “Savunma Maksatlı Füze ve Roketler” ile “Saldırı Maksatlı Füze ve Roketler” olmak üzere iki ana guruba ayrılırlar. Bunlar, Kısa ve Orta Menzilli Füzeler (INF) ve Kıtalararası Balistik Füzelerdir (Intercontinental Ballistic Missiles-ICBM). Bu roket ve füzelere monte edilen nükleer silah başlıklarıyla nükleer bombaların taşınması ve hedefin vurulması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda incelenmesi gereken konu INF Antlaşması ile doğrudan ilgili olan nükleer silahların roket ve füzeler kısmıdır. Özellikle uluslararası ilişkilerde yaşanan son gelişmelere bağlı olarak krizlerin iyiden iyiye artması ve bu nedenle INF Anlaşması’nın bozulması yeni bir kriz sürecinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu kriz sürecinin ortaya çıkmasında en etkili olan faktörler ise roket ve füze teknolojileridir.

INF, tam karşılığıyla dilimize Kısa ve Orta Menzilli Füzeler Anlaşması olarak çevrilmelidir. 1987 yılında Mihail Gorbaçov ve Ronald Reagan tarafından imzalanan bu anlaşma 32 yılı dolduran Soğuk Savaş sisteminin belki de en önemli askeri anlaşmalarından biridir. Buna göre karadan havaya tüm kısa (500-1000 km) ve orta (1000-5500 km) menzile sahip füzeler, fırlatma rampaları ve bu füzelere ait diğer unsurların antlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra imha edilmesi öngörülmüştür.[3] Hatta bu ve benzeri silahların test edilmesi de söz konusu anlaşma çerçevesinde yasaklanmıştır.[4] Bu anlamda INF Antlaşması’na konu olan füzeler 500 ila 5500 km arası bir menzili kapsamaktadır. ICBM, yani Kıtalararası Balistik Füzeler ise 5500 km ve üstü menzile sahip olduklarından bu anlaşmanın dışında kalmaktadır.

Bilindiği üzere ABD, Rusya’yı INF Anlaşması’nı bozmakla suçlamış ve anlaşmanın şartlarını yerine getirmesi için 4 Aralık 2018 tarihine kadar Rusya Federasyonu’na 60 gün süre vermişti.  Washington, Moskova’nın antlaşma şartlarını yerine getirmemesi durumunda kendisinin de INF Anlaşması’ndan çekileceğini ifade etmişti. 1 Şubat 2019 tarihinde ise ABD Başkanı Donald Trump, Rusya’nın 1987 antlaşması ile yasaklanan roketleri gizlice ürettiğini ve bu nedenle ABD’nin antlaşmadan çıkacağını açıklamıştı.  Bu süre 3 Şubat 2019 tarihinde dolmuş ve beklenildiği gibi ABD, INF Anlaşması’ndan çekildiğini beyan etmiştir.

Anlaşmayı Kim Bozdu?

Günümüzde bu anlaşma üzerinde yaşanan tartışmaların temelinde hangi tarafın bu anlaşmayı bozduğu meselesi yatmaktadır. Bu konu henüz netlik kazanmamakla birlikte taraflar birbirlerine karşılıklı suçlamalarda bulunmaktadır. Özellikle Washington yönetimi, Moskova’yı antlaşmanın şartlarını ihlal etmekle suçladığı gibi suçlamalar da yeni değildir. Örneğin, 2013 yılında Barack Obama liderliğindeki ABD yönetimi Rusya’yı INF Anlaşması’nın şartlarını ihlal etmekle suçlamıştır. Dahası Beyaz Saray, Moskova’nın antlaşmayı 2008 yılı itibariyle bozduğunu belirtmiştir.[5] Ancak Washington, Moskova’ya yönelttiği bu iddiaları belirli bir roket ya da füze üzerinden ifade etmemiş ya da edememiştir. ABD son olarak Rusya’nın “Novator” adını verdiği “9М729” füzelerinin[6] sahip olduğu teknoloji nedeniyle anlaşmayı ihlal ettiğini belirtmiştir.

ABD’nin iddialarına göre Novator, teknolojik olarak INF Anlaşması ile yasaklanan menzillere sahiptir. Ancak Rusya, söz konusu füzenin maksimum 490 km menzile sahip olduğunu belirterek ABD’nin iddialarını yalanlamış ve bu füzelerin anlaşmalarda belirtilen mesafe limitlerinde testinin dahi yapılmadığını ifade etmiştir.[7] Bu menzile sahip roketlerin testinin yapılması da zaten INF anlaşması çerçevesinde yasaklanmıştır. Rusya’nın aktardığı bu bilginin doğru olduğu, füzenin yakıt tankının hacmiyle ispatlanabilir. Novator’da bulunan yakıt tankı, mesafe itibariyle 500 km’ye kadardır.[8] Ancak yakıt tankı büyütülemez değildir. Yeni bir fabrikasyon sonucunda söz konusu yakıt tankı büyütülebilir. Bu açıdan bakıldığında Novator füzeleri ilk haliyle anlaşmayı bozmayacaktır. Ancak fabrika koşullarında yapılabilecek küçük bir çalışmayla söz konusu füzenin menzili yasaklanan üst limitleri geçebilecek kadar arttırılabilir.

Rus yetkililerin açıklamalarında yasaklanan menzilde bir test çalışmasının yapılmadığı belirtilmektedir. Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Novator’ları ABD’li uzmanların incelemesi için davet ettiklerini dile getirmiş, ancak ABD bu davete katılmadığını ifade etmiştir.[9] Rusya, söz konusu teknolojinin anlaşmayı bozmadığını bu yolla ispatlamak istemiştir. Bu durumda Moskova yönetiminin teoride anlaşma şartlarını ihlal etmediğini söylemek doğru olacaktır. Ancak bu yeni silah sistemlerinin de aslında “İskender M” serisinin[10]  devamı niteliğinde olduğunu belirtmek gerekir. “Novator” adıyla güncellenen bu sistemler yeni teknolojilerle donatılarak hedef vurma kapasitesi ve isabet oranı arttırılmıştır.[11]

Pentagonlu uzmanlar ise İskender füzelerinin anlaşmayı tamamıyla bozduğunu iddia etmekte, buna ek olarak seyir yüksekliği 6-7 metre ve maksimum menzili 500 km olan İskender K[12] sınıfı kanatlı roketlerin de esasen INF Anlaşması’nı ihlal ettiğini, ancak roketlere ait verilerin Ruslar tarafından kasıtlı olarak düşürülmesi nedeniyle bu durumun saklandığını ifade etmektedirler. Diğer yandan ABD’li uzmanlar, Novatorların İskender M tipi fırlatma rampalarından fırlatılabildiğini, bu rampaların da INF Anlaşması kapsamımda imha edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.[13] Novatorların kanatlı seyir füzelerinden olan Kalibr[14] ile teknolojik olarak çok benzemesi de ABD’li uzmanların dikkatinden kaçmamıştır.[15] Kalibr Füzeleri, stratejik nükleer seyir füzeleri olarak deniz üzeri menzili 375 km ve karadan havaya 2600 km menzile sahiptir. Ancak INF Anlaşması kısıtlamayı sadece karadan havaya olan füzelerde yapmıştır. Bu nedenle Kalibr Füzeleri anlaşmayı bozmamaktadır.

7 Ekim 2015 tarihinde Rus Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Hazar Denizi’nden Suriye’deki hedefleri tam isabetle Kalibr Füzeleri ile vurmuştur. Füzenin seyri denizden havaya atılmak suretiyle Suriye’deki hedeflerine kadar yaklaşık 1500 km sürmüştür. Teorik olarak böyle bir füzenin karadan atılması INF Anlaşması’nı bozacağından Rusya, hem Suriye üzerindeki lojistik gücünü göstermek hem de antlaşmayı ihlal etmemek için böyle bir yöntem geliştirmiştir. Kimi uzmanlar, Rusya’nın silah satışı için tanıtım yaptığını iddia etse de asıl mesele INF Anlaşması’nın bozulmaması ve Suriye Savaşı’nda Rusya’nın lojistik mükemmeliyetini gösterme hamleleridir. Ancak yine de ABD’li uzmanlar aynı füzelerin karadan havaya da kullanılabileceği iddiası üzerinden anlaşmanın Rusya tarafından bozulduğunu iddia etmektedirler.

ABD’nin iddialarına karşı Rusya, Doğu Avrupa’da bulunan ABD Hava Savunma Sistemleri’nin (HSS) fırlatma rampalarının Tomahawk sistemine dönüştürülmesinin çok basit olduğunu ifade ederek ABD’ye karşı bir iddia geliştirmiştir. Dahası Rusya, ABD’nin MK-41 adlı fırlatma rampalarını[16] Doğu Avrupa’da kurmasıyla Tomahawklar için zemin hazırladığını iddia etmiştir. Ayrıca Rusya; Polonya, Romanya ve Baltık Ülkeleri’nde Avrupa Kalkanı olarak bilinen bu sistemlerin kurulmasına şiddetle karşı çıkmıştır. ABD, bu sistemleri İran ve Kuzey Kore gibi ülkelere karşı kurduğunu belirtse de Rusya’yı buna ikna edememiştir. Moskova ise Washington’un kurduğu bu savunma sistemlerinin nükleer caydırıcılık konusunda zafiyet yaratması nedeniyle kendisi için sakıncalı bulmuştur. Çünkü Rusya, Avrupa’ya kurulan hava savunma sistemlerinin Rusya’nın kıtalararası balistik füzelerini yakalayacağından ABD’nin nükleer tehdidinin azalacağını, ABD lehinde gelişen bu rahatlamanın ise ikili ilişkilerde kendi aleyhine bir durum yaratacağını düşünmektedir. ABD, Doğu Avrupa’ya kurduğu HSS’lerle Rusya ile arasında olan tampon bölgeyi de kaldırmıştır. Bu nedenle Beyaz Saray’ın nükleer politikası jeopolitik açıdan avantajlı hale gelmiştir. Bu durum Rusya’yı hiçbir şekilde tatmin etmediği gibi rahatsız da etmiştir.

Rusya’nın iddiaları, ABD suçlamalarına karşı savunmacı yaklaşımlar içermektedir. INF Anlaşması’na uygun olarak üretildiğini iddia ettiği İskender Füzeleri ve türevleri maksimum 500 km menzile sahip olmalıdır. Ancak Rusya’ya en yakın NATO Füze Kalkanı Sistemi ve Avrupa’da Kurulu olan hava savunma sistemleri 500 km’den daha uzaktadır. Sergey Ryabkov’a göre Novatorlar, Avrupa’da bulunan NATO kalkanı sistemlerine karşı kurulmuştur. Ancak söz konusu sistemin menzilinin Polonya ve Romanya gibi ülkelerde bulunan NATO hava savunma sistemlerine ulaşması mümkün değildir.[17]  Polonya topraklarında bulunan bu sistemler aslında sadece Kaliningrad’a yakındır. Rusya’nın Avrupa toprağı olan Kaliningrad’a maksimum 250 km mesafede bulunan NATO Savunma Kalkanı, INF Anlaşması çerçevesinde üretilen Novator adlı roketlerin menziline girmektedir. Kaliningrad toprakları dışında Rus topraklarından NATO Savunma Kalkanı’na karşı bir tehdit söz konusu değildir. Kaliningrad topraklarına ise içinde Novatorların da bulunduğu İskender türevleri füzelerin yerleştirildiği bilinmektedir. Buna karşın ABD, Avrupa’ya yerleştirilen hava savunma sistemlerinin Rus nükleer stratejisine ve taktik roketlerine karşı ABD lehine bir avantaj sağlamadığını ifade etmiştir.

Anlaşmanın Bozulmasının Muhtemel Sonuçları

Her şeyden önce ABD’nin anlaşmadan çekilmesi esasında kendi gerekçeleriyle ilgilidir. Her ne kadar Washington, Rusya’nın Novator füzelerini gerekçe göstererek bu anlaşmadan çekilme kararı almış olsa da bu yönde karar almasının esas nedeni söz konusu anlaşmanın artık eskidiğini düşünmesidir. Nitekim Çin’in uluslararası platformda yeni bir güç olarak ortaya çıkmasıyla birlikte artık iki kutuplu dünya düzeni büyük ölçüde değiştirmiştir. Bu durumda INF Anlaşması sadece Rusya ve ABD’nin elini bağlamaktadır. Çin herhangi bir antlaşmaya tâbi olmadığı için istediği menzilde ve türde füzeler üretebilmiştir. Bu nedenle ABD söz konusu anlaşmadan çekilme konusunda biraz daha isteklidir.

Aslına bakılırsa zaten her iki ülke de bu antlaşmanın sona ermesine çok da karşı çıkmamıştır. Nitekim her iki ülke de esasında Soğuk Savaş döneminde nükleer silahlanma yarışına başlamış ve anlaşmayı bozmasalar bile bozabilecek tüm teknik altyapıyı bu süreçte hazırlamışlardır. Rusya böylece elini kolunu bağlayan bir anlaşmadan kurtulmuştur. Şöyle ki ABD, INF kapsamına giren roket ve füzeleri karadan havaya olacak şekilde Sovyetlere kabul ettirirken kendi donanma gücünü hiçbir şekilde kısıtlamamıştır. Rusya ise ABD’ye göre daha zayıf olan donanması nedeniyle bu antlaşmadan daha çok zarar görmüştür, denilebilir. ABD’nin yeni çevreleme kampanyası, silahlı güçleriyle paralellik göstermesi ve Rusya’nın kuşatılma korkusu gibi etkenler zaten nükleer silahlanma yarışının yeniden başladığının göstergesidir.

Antlaşmanın bozulmasının çok farklı sonuçlar doğuracağı kesindir. Birincisi, Soğuk Savaş tarihi simetrisinin yeniden yaşanacağı aşikârdır. Yeni bir silahlanma yarışının başlamasına[18] ek olarak bunun giderek şiddetlenmesi de kaçınılmazdır.[19] Üstelik ABD’nin Rusya’yı yeniden çevrelediği de bir gerçektir. Rusya ise çevrelenme ya da kuşatılma nedeniyle nükleer silah teknolojisini sürekli olarak geliştirmiş ve son derece yüksek teknolojiye sahip silahlar üretmeyi başarmıştır. Hatta Sarmat[20] ve Avangard gibi iki süper yeni teknolojik füzeye sahip olan Rusya bu teknolojilerinin şu ana kadar yapılanlar arasında en iyileri olduğunu bizzat Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ağzından[21] duyurmuştur. Özellikle Sarmat Füzeleri; nükleer enerjiyle çalışan motorlara sahip olması, havada sınırsız kalabilme yeteneği ve yörüngesi üzerindeki tüm hava savunma sistemlerini “bypass” edebilecek yörüngesel manevra kabiliyeti nedeniyle gerçekten benzeri olmayan bir teknolojiye sahiptir. Dahası Putin, ABD’ye ve genel olarak Batı’ya karşı “Yıllardır masa başında bizi dinlemeyenler bundan sonra bizi dinlemek zorunda kalacaklar.” diyerek hem Batı’ya mesaj vermiş hem de açıkça meydan okumuştur.[22] Bunun yanı sıra Putin, Rusya ve müttefiklerine[23] karşı gelebilecek saldırılarda Rusya’nın yeni teknoloji ürünü Sarmat Füzelerinin de saldıran tarafa karşı kesinlikle kullanılacağını belirtmiştir.[24]

İkinci olarak ABD, yeni Soğuk Savaş sürecini lokal olarak yürütmeyi amaçladığından Rusya sınırlarına yakın coğrafyalarda kuşatma hattında silahlı planlamalar yapmaktadır. Bu silahlı planlamalara karşı Rusya, kendisine karşı gelecek tehditleri nükleer silah teknolojisiyle aşmaya çalışmaktadır.

Üçüncü olarak, Soğuk Savaş süreci yeni bir silahlanma yarışını doğurmakla beraber aslında nükleer silahlar alanında yapılmış eski kısıtlayıcı anlaşmaların da sürelerinin uzatılmamasına neden olabilir. Özellikle START Anlaşmaları[25] olarak bilinen nükleer silahların kısıtlanmasına dair sözleşmeler de son bulabilir.

Dördüncüsü, lokal savaşların yapılmasında kısa ve orta menzilli roketler son derece kullanışlı olmuşlardır. ABD’nin anlaşmadan çekilmesi ve bu roketleri üretme kabiliyeti olan ülkelerin bundan cesaret alarak bolca üretmesi söz konusu olabilir.

Son olarak, ABD ile Rusya arasında yaşanacak olan bu silahlanma yarışı Soğuk Savaş gerilimini yeniden gün yüzüne çıkarak ve tüm alanlarda ek maliyetler getirecektir. Bu maliyetlere karşı direnç gösterebilen ekonomiler daha avantajlı olacaktır.

Tüm bu gelişmeler uluslararası ilişkilerde Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oluşan yumuşama döneminin sona erdiği anlamına gelmektedir. Liderlerin konuşmalarında sıkça silahlara yer verdiği yeni dönemde “sürekli krizler”, artık uluslararası ilişkilerin bir parçası haline gelmiştir. Dünya kamuoyunun buna alışıyor olması ise başka bir sorundur. Kısa ve Orta Menzilli Füzeler Antlaşması’nın bozulmasına tepkilerin son derece az olması bu alışkanlığın bir sonucu olarak değerlendirilebilir.


[1] Tuğrul ÇAMAŞ, “Rusya Ukrayna Krizi ve Soğuk Savaş’ın Tarihi Simetrisi”, ANKASAM, https://ankasam.org/rusya-ukrayna-krizi-ve-soguk-savasin-tarihi-simetrisi, (Erişim Tarihi:16.02.2019).

[2] Bu tarz nükleer yapılanmaya Nükleer 3’lü (Nuclear Triad) adı verilmektedir.  Bir ordunun Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri’nin tamamının kullanımına açık olan sisteme verilen addır.

[3] INF Anlaşması, 10. Madde, 1. Bent.

[4] “Treaty Between The United States of America And The Union of Soviet Socialist Republics on the Elimination of Their Intermediate-Range And Shorter-Range Missiles, INF Treaty (Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Kısa ve Orta Menzilli Füzelerin Yasaklanması Anlaşması, INF)”, ABD Dışişleri Bakanlığı, https://www.state.gov/t/avc/trty/102360.htm#text, (Erişim Tarihi: 16.02.2019).

[5] Michael R. Gordon, U.S. Says Russia Tested Cruise Missile, Violating Treaty, July 28, 2014.

[6] Yüksek menzilli kanatlı seyir füzesi 9М729 NATO sisteminde kodlanması SSC-X-8, SSC-8 şeklindedir.

[7] INF Anlaşması’nda belirtilen mesafelerde bu füzelerin testlerinin dahi yapılması yasaklanmıştır.

[8] 9М729-Novator roketi hakkında 23 Ocak 2019 Tarihinde Rossiya 24 kanalına verilen Brifing için bkz: Россия 24. https://www.youtube.com/watch?v=TNTESupzPe4.

[9] “Минобороны: ‘Искандер’ невозможно заправить так, чтобы нарушить ДРСМД (Savunma Bakanlığı: İskender INF’yi İhlal Edecek Şekilde Tekrar Doldurulamıyor)”, Vesti.ru, https://www.vesti.ru/doc.html?id=3107832, (Erişim Tarihi: 16.02.2019).

[10] Rus stratejik saldırı silahlarından İskender-M seyir yüksekliği 50-60 km arasındadır.

[11]  Novator ya da diğer adı ile 9M729 Roketi İskender M roketinin modernizasyonu ile geliştirilen bir Roket türü olmuştur.

[12] İskender Roket Kompleksi K-M ve E gibi türlere sahiptir. NATO sınıflandırmasında SS-26 olarak bilinir. Asıl amaç düşman kuvvetlerinin hava savunma sistemlerini ve belirlenen hedeflerini vurmaktır.

[13] “Novator-9M729-INF Antlaşması’nın Bozan Bir Rus Roketi mi?”, İnosmi.ru, https://inosmi.ru/military/20171210/240962820.html, (Erişim Tarihi: 16.02.2019).

[14]   Kalibr olarak bilinen bu roketler kanatlı roket sınıfına dahil edilmektedir. Hava dinamiğini aktif olarak kullanan bu roketler NATO sisteminde SS-27 olarak sınıflandırılırlar. Uzun menzilli seyir füzelerinden birisi olarak etkin bir Sovyet-Rus silahıdır.

[15] Novator roketlerini denizden havaya atılan uzun menzilli Kalibr füzelerine benzemesi Amerikalı uzmanların dikkat çektiği bir meseledir. Kalibr Füzeleri, stratejik nükleer seyir füzeleri olarak deniz üzeri menzili 375 km, karadan havaya ise 2600 km menzile sahiptir. Her iki roket arasında bulunan menzil konusundaki benzerliğin gündeme gelmesine neden olmuştur.

[16] MK-41 Adlı rampalar ABD’nin kara ve deniz unsurlarında etkin dikey füze fırlatma rampaları olarak bilinirler.

[17] Hava savunma sistemini ABD’nin Avrupa’da tesisi konusu ise 2001 yılı itibari ile gündeme gelen ancak 2015 tarihinde testi yapılarak aktif hale getirilen bir sistemdir. Özellikle 2008 yılında Güney Osetya’da yaşanan savaş zemini 2009 yılında NATO ve Polonya arasında hava savunma sistemlerinin kurulmasına önemli bir etken olmuştur. Güney Osetya’da yaşananlar bu yönüyle suni bir zemin olmuştur, denebilir. Ya da daha sonra 2014 tarihinde Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan çatışma zemini de Baltık Ülkeleri’nin de savunma sistemlerini talep etmesine neden olmuştur.

[18] INF Anlaşması’nı Sovyetler Birliği adına imza altına alan Gorbaçov hayatta kalan isim olarak silahlanma yarışının başlayacağını ifade ediyor. Bkz: “Gorbachev Says Trump’s Nuclear Treaty Withdrawal ‘Not The Work Of A Great Mind’”, CNBC, https://www.cnbc.com/2018/10/22/gorbachev-says-trumps-nuclear-treaty-withdrawal-not-the-work-of-a-great-mind.html, (Erişim Tarihi: 16.02.2019).

[19] Michelle Nichols, “Russia, U.S. Clash Over INF Arms Treaty At United Nations”, Reuters, https://www.reuters.com/article/us-usa-nuclear-russia-un/russia-u-s-clash-over-inf-arms-treaty-at-united-nations-idUSKCN1N02FI, (Erişim Tarihi: 16.02.2019).

[20] RC-28 türü kıtalararası balistik bir füze olan Sarmat, geliştirilen yeni teknolojisiyle ABD-NATO hava savunma sistemlerini egale edebilen özelliklere sahiptir.

[21] Teknik özellik olarak ayrı bir başlık altında incelenmesi gereken bu silahlar Sovyet teknolojilerinin modernize edilmiş yeni versiyonudur.

[22] Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya Federal Meclis’e Mesajı için bkz: “Послание Президента Федеральному Собранию”, Kremlin.ru, http://kremlin.ru/events/president/news/56957, (Erişim Tarihi: 16.02.2019).

[23] Burada müttefik olarak kabul edilen ülkeler olarak ilk etapta Kolektif Güvenlik Sözleşmesi üyeleri olan BDT ülkeleri akla gelmektedir. Ancak İran ve Suriye ya da sadece Rusya tarafından tanınan Abhazya ve Güney Osetya’nın durumu bilinmemektedir. Tahmin yürütmek gerekirse kuvvetle muhtemeldir ki Rusya bu ülkeleri de müttefikleri olarak gördüğünden askeri ilişkilerinde göz ardı etmeyecektir. Ancak bu ülkelerle Rusya arasında karşılıklı güvenlik anlaşması da bulunmamaktadır. Diğer yandan gizli bir anlaşma olması da mümkündür.

[24] Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya Federal Meclis’e Mesajı için bkz: “Послание Президента Федеральному Собранию”, Kremlin.ru, http://kremlin.ru/events/president/news/56957, (Erişim Tarihi: 16.02.2019).

[25] START (Strategic Arms Reduction Treaty): Stratejik Silahların Sınırlandırılması Anlaşması.

Tuğrul ÇAMAŞ
Tuğrul ÇAMAŞ
Tuğrul ÇAMAŞ, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü’nü 2003 yılında bitirdi. Lisans bitirme tezini “Sovyet Sonrası Özbekistan’da Sosyo-Ekonomik Yapı” başlığı ile yazdıktan sonra Saint Petersburg’da iki yıl Rusça eğitim aldı. Akabinde Ural Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde “21 yy. Başlarında Gürcistan ve Ukrayna’da Renkli Devrimler ve Karşılaştırmalı Analiz” adlı Yüksek Lisans Tezi’ni yazarak Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Dış ticaret başta olmak üzere özel sektörde çalışmakla beraber bağımsız araştırmacı olarak Sovyet sonrası coğrafya hakkında çalışmalar yapmaktadır. Doğu Avrupa Türk Tarihi ile ilgili yayımları bulunan yazarın Sovyet sonrası coğrafyada yaşanan gelişmeler hakkında analizleri de bulunmaktadır. Aynı zamanda Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tarih Bölümü Doktora öğrencisidir.

Benzer İçerikler