Kırgızistan’ın Çok Vektörlü Dış Politikasını Güçlendirme Adımları

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Orta Asya’nın “Demokrasi Adası” olarak bilinen Kırgızistan, iktidarın demokratik yollarla el değiştirmesini defalarca deneyimlemiş bir devlet olmasından mütevellit bölgede Batılı liberal demokrasi anlayışının en oturduğu ülkelerden biri olarak nitelendirmektedir.

Bununla birlikte söz konusu ülkede sık sık meydana gelen toplumsal hareketler, devrimlere yol açmakta ve iktidar değişikliklerinde etkili olmaktadır. Bu durum, her ne kadar toplumun taleplerinin siyasete yön vermesi bakımından ehemmiyet arz etse de toplumsal hareketlerin dış güçler tarafından manipüle edilebilmesi, ülkenin egemenliğine ve bağımsızlığına olumsuz etkiler de yapabilmektedir. Bunun en somut örneği renkli devrimlerden biri olarak bilinen 2005 yılındaki Lale Devrimi’dir. Bu yüzden de ülkenin demokratik kimliği güçlendirilirken; siyasi istikrarının ve sürdürülebilirliğinin de ehemmiyet arz ettiği söylenebilir.

Söz konusu durumun farkında olan Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov, her ne kadar kendisi de bir toplumsal hareket neticesinde iktidara gelmiş bir isim olsa da ülkesinin dış müdahalelere açık olmasını önlemeye özen gösteren; yani Kırgızistan’ın bağımsızlığını ve egemenliğini güçlendirmeye önem veren bir lider olarak son derece mühim adımlar atmaktadır. Bu anlamda Kırgızistan’da yabancı fonlarla çalışan özellikle de Sorosçu olduğu bilinen yapıların sınırlandırılması noktasında atılan adımların kritik olduğu ifade edilebilir.

Kuşkusuz Kırgızistan’ın bağımsızlığını ve egemenliğini güçlendirecek asıl gelişme, küresel güç merkezleri arasındaki rekabeti de fırsata çevirecek biçimde sağlıklı bir denge politikasının yürütülmesidir. Bu nedenle de Bişkek yönetimi, güç merkezleri arasındaki dengeleri göz önünde bulunduran çok vektörlü-yönlü ve çok boyutlu diplomasi anlayışıyla hareket etmekte ve jeopolitik ve jeoekonomik kazanımlarını azami seviyeye çıkarmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla Sayın Caparov’un en önemli başarısı, ülkenin Batı eksenli siyaset anlayışını sınırlandırması ve çok vektörlü dış politika uygulamaya yönelmesidir.

Esasen güncel konjonktür de Orta Asya devletlerinin genelinde çok vektörlü dış politika konusunda güçlü bir eğilimin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Aktörler, Rusya-Batı mücadelesinin arttığı ve Çin’in küresel düzeyde etkisini hissettiren potansiyel hegemon güç olarak değerlendirildiği dönemde tüm taraflarla karşılıklı saygıya dayalı, kazan-kazan mantığı üzerinden şekillenen yapıcı ve barışçıl politikalar geliştirmeye çalışmaktadır. Bu durumu, ülkelerin bağımsızlıklarının, toprak bütünlüklerinin ve egemenliklerinin güvencesi şeklinde değerlendirmek de mümkündür.

Başta Kırgızistan olmak üzere Orta Asya ülkeleri, eski Sovyet cumhuriyetleri olmaları hasebiyle Rusya’nın kültürel etkisinin hissedildiği devletlerdir. Üstelik Moskova yönetimi, Primakov Doktrini olarak da bilinen “Yakın Çevre Doktrini” çerçevesinde bölgedeki nüfuzunu arttırma arzusu içerisindedir. Çin ise Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde Orta Asya’ya önemli ekonomik yatırımlar yapmakta ve altyapının geliştirilmesi noktasında mühim fırsatlar sunmaktadır. Bişkek yönetimi açısından bunun en güncel örneğini Çin-Kırgızistan-Özbekistan Demiryolu Projesi teşkil etmektedir. Bu anlamda gerek Bişkek gerekse de diğer bölge başkentleri, Rusya ve Çin gibi iki büyük güçle yakın coğrafyalarda yer almaları sebebiyle bu aktörlerle iyi ilişkiler geliştirmeye değer vermektedir.

Diğer taraftan özelde Kırgızistan’ın ve genelde ise bölgenin Rusya ve Çin’le olan münasebetlerinde tek taraflı bağımlılık ilişkisinin oluşmaması da bağımsızlıklar boyutunda oldukça kritiktir. Bu anlamda bölge devletlerinin demokratikleşme ve buna bağlı olarak siyasi ve ekonomik liberalleşme süreçleri oldukça anlamlıdır. Zaten Kırgızistan’ın bu konuda önemli bir aşama kat ettiği de ortadadır. Üstelik dış politikada Batı yönünün korunması, ekonomik anlamda tek yönlü bağımlılığı engellemekte ve doğrudan ya da dolaylı olarak yabancı yatırım çekilmesini kolaylaştırmaktadır. Nitekim gerek Kırgızistan’ın gerekse diğer bölge ülkelerinin en önemli beklentisi, halklarının refahını arttıracak biçimde istihdam yaratacak yatırımlardır. Bu nedenle de Batı sermayesinin bölgeye gelmesi mühimdir.

Mevzubahis realiteye uygun olarak Bişkek yönetiminin son dönemde çok vektörlü dış politika anlayışını güçlendirecek adımlar attığı görülmektedir. Diplomatik temasların yoğunluğu ve çeşitliliği de bunu teyit eder mahiyettedir. Nitekim 23 Mart 2023 tarihinde Kırgızistan Dışişleri Bakanı Ceenbek Kulubaev, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Oleg Syromolotov’la bir araya gelmiş ve iki ülke arasındaki güncel meseleler ele alınmıştır.[1]

Daha sonra da Kırgız-Rus istişareleri çerçevesinde Kırgızistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Asein Isaev’in başkanlığındaki Kırgız heyeti ile Syeomolotov’un başkanlığındaki Rus heyeti arasında toplantılar gerçekleştirilmiştir. Toplantılarda Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Bağımsız Devletler Topluluğu gibi uluslararası örgütlerdeki işbirliklerinin yanı sıra terörizm, uyuşturucu kaçakçılığı, Afgan Sorunu vb. konular görüşülmüş ve bölgesel sorunlara karşı güçlü bölgesel işbirliğini esas alan bir arayışın olduğu ortaya konulmuştur.[2]

Aynı gün yapılan bir başka açıklama ise Kırgızistan’ın Rusya’yla olduğu kadar Çin’le olan münasebetleri de önemsediğini gözler önüne sermiştir. Zira Çin’in Bişkek Büyükelçisi Du Dewen, Sayın Caparov’un 2023 yılının Mayıs ayında Pekin’i ziyaret edeceğini açıklamıştır. Söz konusu açıklamada Du, “Kırgızistan ve Çin stratejik ortaktır. Çin ve Kırgızistan için ortak kader birliği oluşturmaya çalışacağız. Biz ve halklarımız yüzyıllarca dost kalmalıyız’’ diyerek taraflar arasındaki münasebetlerin genişleme ve derinleşme eğiliminde olduğu mesajını vermiştir.[3]

Bununla birlikte Kırgızistan’ın Batı’nın Asya-Pasifik’teki en önemli müttefiklerinden biri olan Japonya’yla da ekonomik işbirliğini geliştirmeye hazırlandığı 23 Mart 2023 tarihinde basına yansıyan haberler vesilesiyle görülmüştür. Bu da gerek yatırımlar noktasında gerekse de siyasi yönelim bakımından Batı yönünün korunduğu bir çok vektörlülük anlayışına işaret etmektedir.

Üstelik Japonya örneği, bu Batı yönünün sadece Avrupa ve ABD’yle sınırlı olmayıp Batı’nın Asya-Pasifik’teki partnerlerini de içerdiği anlamını taşımaktadır. Zira konuya ilişkin haberlerde Kırgızistan ile Japonya arasında döviz notları ve hibeler konusunda bir anlaşma imzalandığı belirtilmiştir. 5,3 milyon dolar tutarındaki hibenin ’Batken bölgesindeki yolların ve kaldırımların bakımı için ekipmanın iyileştirilmesi maksadıyla tahsis edildiği açıklanmıştır.[4] Bu da Bişkek’in altyapı başta olmak üzere toplumun refahını arttırma konusunda somut adımlar attığının göstergesi olarak okunabilir.

Tüm bu gelişmeler ise Bişkek’in çok vektörlü dış politika anlayışını kararlı bir şekilde sürdürdüğü ve bu politikayı güçlendirecek temaslarda bulunduğu şeklinde okunabilir. Bu sürecin ise Kırgızistan’ın bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve refahına katkı sağladığını ifade etmek mümkündür.


[1] “В МИД КР прошла встреча с замминистра иностранных дел России”, Aki Press, https://kg.akipress.org/news:1887287/?from=kgnews&place=maincats, (Erişim Tarihi: 24.03.2023).

[2] “В Бишкеке состоялись кыргызско-российские консультации по вопросам региональной безопасности”, Aki Press, https://kg.akipress.org/news:1887346/?from=kgnews&place=maincats, (Erişim Tarihi: 24.03.2023).

[3] “Садыр Жапаров с государственным визитом посетит Китай в мае 2023 года”, Aki Press, https://kg.akipress.org/news:1887017/?from=kgnews&place=maincats, (Erişim Tarihi: 24.03.2023).

[4] “Kyrgyzstan to Receive $5.3 Million Grant from Japan”, 24.kg, https://24.kg/english/261450__Kyrgyzstan_to_receive_53_million_grant_from_Japan/, (Erişim Tarihi: 24.03.2023).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler