Analiz

Keir Starmer Dönemi Birleşik Krallık Dış Politikası

Keir Starmer dönemi, Birleşik Krallık’ın siyasi ve ekonomik manzarasında önemli bir değişimi beraberinde getirmiştir.
Keir Starmer’ın liderliği, Birleşik Krallık’ın iç ve dış politikadaki yönünü yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir.
Starmer, ABD başkanlık seçimleri öncesinde her iki tarafla da kişisel ilişkiler kurmanın önemli olduğuna dikkat çekmiştir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Keir Starmer, 2024 genel seçimlerini kazandıktan sonra Birleşik Krallık’ın yeni başbakanı olarak göreve başlamış ve ülkenin siyasi sahnesinde önemli bir değişim başlatmıştır. Starmer, İşçi Partisi lideri olarak 2020 yılında göreve geldiğinde, Brexit sonrası dönemin karmaşık siyasi ve ekonomik koşullarına yanıt vermeyi hedeflemiştir. Onun liderliğinde parti, pragmatik ve ilerici politikalarıyla daha geniş bir seçmen kitlesine hitap etmeyi başarmıştır.

Starmer’ın başbakanlık dönemi, özellikle dış politika açısından önemli sınavlarla karşı karşıyadır. Avrupa Birliği’yle (AB) ilişkilerin yeniden canlandırılması, Brexit sonrası Birleşik Krallık’ın ticaret ve işbirliği olanaklarını artırma çabalarının merkezinde yer almaktadır. Aynı zamanda Starmer, Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) stratejik ilişkileri güçlendirmeyi ve iki ülke arasındaki ticaret, güvenlik ve küresel siyaset konularında daha yakın iş birlikleri kurmayı amaçlamaktadır. ABD’yle olan bu bağ, Birleşik Krallık’ın küresel etkisini artırmak için önemli bir fırsat olarak görülmektedir.

Keir Starmer, ekim başında Ursula von der Leyen ile yapacağı görüşmeden önce AB’yle yeni bir ilişkinin kolay olmayacağını, “ancak mümkün” olduğunu belirtmiştir.[i] Starmer, savunma, sınırlar ve ticaret alanlarında iyileşme umduğunu söylemiştir. Başbakan olduktan sonra Brüksel’e gitmeyi sürekli erteleyen Starmer, Boris Johnson’ın anlaşmasını iyileştirmek için Brexit konusunu yeniden açmanın tartışmalı olacağını da kabul etmiştir.

Bazı Brexit yanlıları, anlaşmanın olmasına dair herhangi bir işarete karşı çıkacakken AB yanlıları, Starmer’ın AB’yle daha yakın bir ilişki kurmasını isteyecektir. Starmer, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile New York’taki kısa ilk görüşmesinden sonra Brüksel’e gideceğini doğrulamıştır. AB’yle yapılacak anlaşmanın hayatı nasıl iyileştirebileceğine dair somut bir örnek verip veremeyeceği sorulduğunda Starmer:[ii]

“Savunma güvenliği konusunda daha fazla işbirliği yapabilir miyiz? Evet, yapabiliriz. Sınır güvenliği konusunda daha fazla şey yapabilir miyiz? Evet, yapabiliriz. Bu, AB’yle daha yakın bir ilişki çerçevesinde Fransa, Almanya ve İtalya ile ikili çalışmalarla birlikte yapılabilir. Elbette daha yakın bir ticaret ilişkisi de mümkündür. İşletmelerin ticaret yapmasını kolaylaştırmak istiyorum çünkü bunun Birleşik Krallık’ın çıkarına olduğunu düşünüyorum.”

Starmer, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve Birleşik Krallık’a yatırım çekmek gibi hedefleri öncelikleri arasına koymuş ve birçok iş lideri Brexit sonrası ticaret engellerinin ve sınır kontrollerinin hafifletilmesi için lobi yapmıştır. Birleşik Krallık’ın AB dışında, ortak pazar ve gümrük birliği dışında bir iş ilişkisi kurmasının mümkün olup olmadığı sorulduğunda Starmer, “Bence mümkün. Bunun kolay olduğunu iddia etmeyeceğim, ama mümkün olduğunu düşünüyorum.” demiştir. AB’de kalma yanlısı olan Starmer, İşçi Partisi’nin Brexit’i geri çevirmeyeceğini vaat etmiştir.

Ayrıca Keir Starmer, İtalya’nın denizden kurtarılan göçmenleri Arnavutluk’a gönderip sığınma başvurularını işleme koyma planını incelemek istediğini belirtmiştir. Starmer, Roma’daki ilk resmi ziyaretinde İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile bir araya gelmiştir. Göçmenlik meselesi ele alınmış ve Starmer, İtalya’nın göçmen sayısındaki düşüşünü nasıl sağladığını anlamaya yönelik görüşmeler gerçekleştirmiştir. İtalya, Tunus ve Libya ile mali anlaşmalar yaparak deniz geçişlerini önemli ölçüde azaltmıştır.[iii]

Ancak bu anlaşmalar, göçmenlere yönelik insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirilmektedir. Starmer, Arnavutluk’ta açılması planlanan göçmen merkezleri gibi İtalya’nın diğer göç önleme stratejileri hakkında da bilgi almıştır. Bu merkezler, sığınma başvurularını değerlendirip başvurusu reddedilenleri sınır dışı etmektedir. Starmer, bu modele ilgi göstermekte ve İngiltere’nin göç sorununu çözmek için İtalya’nın yaklaşımlarını incelemeyi planlamaktadır.

Avrupa’yla ilişkileri bu şekilde ilerleten Starmer, ABD seçimleri yaklaşmışken adaylardan biri olan Donald Trump’la da bir görüşme gerçekleştirmiştir. Bu, Starmer ve Trump’ın ilk kez bir araya gelişi olmuştur. Yemeğe Dışişleri Bakanı David Lammy de katılmıştır. Başbakan, bu görüşmenin “ilişki kurmak” adına önemli olduğunu belirtmiştir.

Birleşik Krallık hükümet kaynaklarına göre, görüşmede iki ülke arasındaki uzun süredir devam eden dostluk ve bu güçlü ortaklığın geliştirilmesinin önemi ele alınmıştır. Trump, Starmer hakkında “çok başarılı bir yarış çıkardığını” ve “çok popüler” olduğunu söylemiştir.[iv] Starmer, bu ziyaretinde Demokrat başkan adayı Kamala Harris ile görüşmediğini, ancak ileride her iki adayla da görüşmek istediğini ifade etmiştir. ABD başkanlık seçimleri öncesinde her iki tarafla da kişisel ilişkiler kurmanın önemli olduğuna dikkat çekmiştir.

Sonuç olarak Keir Starmer dönemi, Birleşik Krallık’ın siyasi ve ekonomik manzarasında önemli bir değişimi beraberinde getirmiştir. Starmer, İşçi Partisi lideri olarak göreve geldiğinden bu yana Brexit sonrası oluşan zorluklara karşı daha pragmatik ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsemiştir. AB’yle ilişkilerin yeniden canlandırılması, özellikle ticaret ve işbirliği konularında önemli bir hedef olarak belirlenmiştir. Starmer, bu çabalarını AB’yle daha yakın ilişkiler kurarak ilerletmeyi amaçlamakta, ancak Brexit sonrası anlaşmaları yeniden açmanın tartışmalı olabileceğini de kabul etmektedir.

ABD’yle stratejik ilişkiler ise Starmer’ın dış politikadaki bir diğer önemli önceliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski ABD Başkanı Donald Trump’la gerçekleştirdiği ilk görüşme, iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik bir adım olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar Starmer, Demokrat başkan adayı Kamala Harris ile de görüşme arzusu taşısa da Trump ile ilişkileri geliştirmeye yönelik pragmatik bir yaklaşım benimsemiştir.

Keir Starmer’ın liderliği, Birleşik Krallık’ın iç ve dış politikadaki yönünü yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir. AB’yle daha yakın ilişkiler, ABD’yle stratejik ortaklıkların derinleşmesi ve göç politikasında daha etkili çözümler, Starmer döneminin en belirleyici unsurları olacaktır. Ancak bu sürecin zorlu olduğu kadar tartışmalı da olacağı açıktır; Starmer’ın bu dengeyi ne kadar başarılı bir şekilde yöneteceği, başbakanlık döneminin başarısını belirleyecektir.


[i] Rowena Mason, “New relationship with EU possible but will not be easy, Keir Starmer says”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2024/sep/27/new-relationship-with-eu-possible-but-will-not-be-easy-keir-starmer-says (Erişim Tarihi: 28.09.2024).

[ii] Aynı yer.

[iii] Mark Lowen, “Starmer in Italy to discuss migration with PM Meloni”, BBC, https://www.bbc.com/news/articles/cnvdy6ze761o, (Erişim Tarihi: 28.09.2024).

[iv] Chris Mason & Isabella Allen, “Starmer meets Trump for the first time”, BBC, https://www.bbc.com/news/articles/c2439897mg2o, (Erişim Tarihi: 28.09.2024).

Sena BİRİNCİ
Sena BİRİNCİ
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Benzer İçerikler