Asya-Pasifik Bölgesi’nin küresel nüfuz mücadelelerinin merkezi konumunda bulunan bir bölge olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim söz konusu bölge Batı, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile kurallara dayalı uluslararası düzene rekabet etme ve ABD hegemonyasına karşı çıkma hedefi güden Çin arasındaki rekabetin en net ve somut şekilde hissedildiği bölgedir. Bu bağlamda ABD de Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Avustralya, Vietnam ve Endonezya gibi aktörleri Çin karşıtlığı noktasında konsolide etmektedir.
Bu noktada gerek dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olması,[1] gerek jeopolitik ve jeostratejik konumu ve gerekse de yükselişe geçen askeri gücü bağlamında Japonya’nın en öne çıkan devletlerden olduğu söylenebilir. Zira Japonya, Çin’den sonra bölgedeki en etkili aktördür. Aynı zamanda son zamanlarda Tokyo’nun dış politikası gittikçe proaktifleşmekte, askeri ve savunma harcamaları yükselmekte ve Batılı devletlerle kurduğu güvenlik temelli anlaşmaların sayısı artmaktadır.
Bahse konu olan durumun en önemli göstergelerinden biri de Japonya’nın 2023 yılı itibariyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) daimi olmayan geçici üye olarak katılmasıdır.[2] Bu kapsamda Japonya Başbakanı Fumio Kişida’nın Japonya’nin Birleşmiş Milletler’in (BM) işlevselliğini arttırma hedefi güderek reformları ilerletme gayesi güdeceğini söylemesi,[3] kayda değer bir durum oluşturmaktadır. Dahası Japonya, G7 Zirvesi’nin Hiroşima’da yapılacak olması ve Japonya’nın 2023 senesi için G7 Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesi,[4] yine Tokyo’nun yükselişe geçen ve atılganlaşan dış politikasının önemli bir örneğini oluşturmaktadır.
Nitekim tüm bu durumlar, Japonya’yı hem bölgesel hem de küresel çapta etkisini yükselten bir devlet haline getirmiştir. Söz konusu gelişmelerin Washington ile Pekin arasındaki rekabette Tokyo’yu Batı’nın gözünde özellikle de bölgesel anlamda kilit bir noktaya koyduğu öne sürülebilir. Zira NATO’nun Avustralya, Güney Kore ve Yeni Zelanda ile Asya-Pasifik Bölgesi’nde işbirliği yaptığı devletlerle daha güçlü ve etkili bir koordinasyon sağlama amacıyla Japonya’da bir irtibat ofisi açmayı planladığı yönünde çıkan haberler,[5] Japonya’nın ABD ve NATO’nun gözündeki önemini kanıtlar niteliktedir.
Mevzubahis planın NATO ve Japonya’nın siber tehditler, dezenformasyon ve yıkıcı teknolojilerle mücadele noktasında işbirliğini geliştirme amacıyla ortaya çıktığı bildirilmiştir.[6] Ortaya çıkan bilgilere göre, NATO’nun söz konusu ofisi daha önce görülmemiş türde olacak ve ittifakın özellikle de Avustralya ve Japonya’yla periyodik olarak istişarelerde bulunmasını sağlayacaktır.[7] Bu bağlamda NATO Sözcüsü Oana Lungescu konuyla ilgili detay vermeyi reddetmiş; fakat şunları söylemiştir:[8]
“Süreç hem NATO’nun hem de ortaklarının ihtiyaçlarına en iyi şekilde hizmet etmesini sağlamak için düzenli olarak gözden geçiriliyor. NATO’nun ortaklarından hiçbiri, Japonya’dan daha yetenekli veya NATO’ya Japonya’dan daha yakın değil. Japonya ile Ukrayna’yı destekleme ve otoriter rejimlerin ortaya çıkardığı güvenlik sorunlarını ele alma noktasında aynı değerleri, çıkarları ve endişeleri paylaşıyoruz. Bu sayede de ortaklığımız güçleniyor”
Söz konusu açıklama G7 ve BMGK’dan sonra Japonya’nın NATO’nun ne kadar önemli ve kilit bir müttefiki olduğunu gözler önüne sermektedir. Nitekim zikredilen açıklamanın Batı’nın Japonya’yı, Çin’in çevrelenmesi ve Kuzey Kore’nin yarattığı nükleer tehdit noktasında yürütülecek jeopolitik mücadelenin ana aktörü olarak rekabetin merkezinde konumlandırmak istediğini göstermektedir. Bir diğer ifadeyle ABD ve NATO’nun Tokyo’yu Pyongyang ve Pekin karşıtlığı noktasında üs olarak gördüğü ve bu aktörlere karşı yürütülen mücadeleyi Japonya merkezli şekilde yürütmeyi planladığı öne sürülebilir.
Öte yandan bölgedeki rekabet, Kuzey Kore ve özellikle de Çin üzerinden incelenmelidir. İlk olarak Kuzey Kore açısından bakıldığında, Pyongyang’ın varlığının ve sahip olduğu nükleer gücün bölgede yürütülmek istenen Çin karşıtı eylemlere meşru bir zemin yarattığı ve dolayısıyla Batı’nın işine geldiği söylenebilir. Zira Kuzey Kore çok büyük bir güvenlik sorunu yaratmaktadır ve bu tehlike de ABD ile NATO’nun Pekin karşıtlığı üzerinden hayata geçirdiği eylemlerine uygun zemin oluşturmaktadır. Ancak NATO’nun bu hamlesinin Pyongyang üzerinde herhangi bir caydırıcılığı olmayacağı; aksine güvenlik endişesi yaratarak daha da provoke edici bir durum yaratacağı, dolayısıyla Kuzey Kore’nin nükleer faaliyetlerini hızlandırmasına sebep olarak bölgedeki güvenlik ikilemini derinleştireceği ifade edilebilir.
Çin üzerinden yapılacak bir değerlendirmede ise öncelikle Pekin’in bölgedeki durumdan en fazla rahatsızlık duyacak aktör olacağı iddia edilebilir. Bu rahatsızlık, iki açıdan değerlendirilebilir. Bunlardan ilki, ABD ile Çin arasındaki küresel bir nüfuz mücadelesidir. Zira böylesi bir mücadele söz konusuyken ve Washington, Asya-Pasifik’te çeşitli ittifaklarla Çin’i çevreleyerek Tayvan ve Güney Çin Denizi üzerinden Pekin üzerindeki baskıyı arttırmaya çalışırken; NATO’nun bu hamlesinin Çin üzerinde çok ciddi bir güvenlik endişesi yaratacağı söylenebilir. Bu durum da Çin’in askeri kapasitesini daha hızlı bir biçimde arttırması şeklinde karşılık bulabilir.
Dahası tam anlamıyla bir genişleme olarak adlandırılmasa da NATO’nun bu hamlesi, tıpkı Rusya-Ukrayna Savaşı örneğinde olduğu gibi Çin’in Tayvan üzerindeki planlarını hızlandırmasına yol açabilir. Öte yandan Pekin’in bölgedeki gelişmelere sert güç kullanımı veya arttırımı şeklinde bir karşılık vermemesi de Batı’nın küresel kamuoyuna Çin için “dengesiz aktör” algısını ihraç etmesine sebep olabilir.
Çin’in rahatsızlığının ikinci değerlendirmesi de NATO’nun bu hamleyi spesifik olarak Japonya üzerinden yapması şeklinde okunabilir. Zira Pekin’den sonra bölgenin en güçlü aktörü Tokyo’dur. Aynı zamanda Japonya dünyanın Çin’den sonraki en büyük ekonomisidir. Tüm bu sebeplerden ötürü Pekin’in bölgedeki en büyük rakibinin ve Çin için en büyük bölgesel tehdidin Tokyo olduğu söylenebilir.
Üstelik Japonya ile Çin arasında hem geçmişteki Japon işgali hem de Senkaku Adaları nedeniyle tarihsel problemler bulunmaktadır. Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde, NATO’nun bahse konu hamlesinin Japonya üzerinden yapılması, Çin için başka bir rahatsızlık konusu olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak Asya-Pasifik Bölgesi’nin halihazırda küresel güvenliğin fay hatlarının geçtiği bir bölgeyken; NATO’nun bu hamlesinin bölgedeki kutuplaşmayı arttıracağı ve jeopolitik kırılmaları hızlandıracağı ifade edilebilir.
[1] “How Japan Become the Third Largest Economy in the World Japanese Economic Miracle From the 1950s to 1990s”, Data Driven Investor, https://medium.datadriveninvestor.com/how-japan-become-the-third-largest-economy-in-the-world-ba28f6ea0dc7, (Erişim Tarihi: 05.05.2023).
[2] “Japan to be Tested as Nonpermanent U.N.Security Council Member”, The Japan Times, https://www.japantimes.co.jp/news/2023/01/02/national/politics-diplomacy/japan-un-security-council-tested/, (Erişim Tarihi: 05.05.2023).
[3] “Japan’s Foreign Policy to be Tested by China, Russia as Non – Permanent UN Security Council Member”, South China Morning Post, https://www.scmp.com/week-asia/politics/article/3205412/japans-foreign-policy-be-tested-china-russia-non-permanent-un-security-council-member, (Erişim Tarihi: 05.05.2023).
[4] “Japan, UK Sign ‘Hugely Significant’ Defence Deal”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2023/1/12/japan-uk-sign-hugely-significant-new-defence-deal, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).
[5] “NATO Planning to Open Japan Office to Deepen Asia – Pacific Ties – Report”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2023/may/03/nato-planning-to-open-japan-office-to-deepen-asia-pacific-ties-report, (Erişim Tarihi: 05.05.2023).
[6] “NATO to Open Japan Office, Deepening Indo – Pacific Engagement, Nıkkei Asia, https://asia.nikkei.com/Politics/International-relations/Indo-Pacific/NATO-to-open-Japan-office-deepening-Indo-Pacific-engagement, (Erişim Tarihi: 05.05.2023).
[7] “NATO Planning to Open Japan Office to Deepen Asia – Pacific Ties – Report”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2023/may/03/nato-planning-to-open-japan-office-to-deepen-asia-pacific-ties-report, (Erişim Tarihi: 05.05.2023).
[8] Aynı yer.