Yemen’deki Suudi Arabistan-BAE rekabeti, ülkenin güneyinde yeni bir bağımsız devletin ilan edilme tehlikesini ortaya çıkarırken, kuzeyde ciddi bir etkinlik kuran İran destekli Husilerin siyasi anlamda büyük bir avantaj elde ettiği ve uluslararası arenada tanınmak için önemli girişimlerde bulunduğu görülmektedir. Bu doğrultuda Husi-Ensarullah Hareketi Sözcüsü Muhammed Abdüsselam, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Asger Haci ve İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya’nın İran Büyükelçileri, 17 Ağustos 2019 tarihinde Tahran’da bir araya gelerek krizi sonlandıracak siyasi çözümün nasıl sağlanacağını görüşmüşlerdir.[1] Toplantı esnasında İranlı yetkililer, Yemen’in toprak bütünlüğünün korunması ve kapsayıcı bir hükümetin oluşturulmasına yönelik çözüm önerilerini yinelemişlerdir. Bu bağlamda Tahran, Stockholm Anlaşması’nın tam anlamıyla hayata geçirilmesi ve BM kapsamında yürütülen barış müzakerelerinin sürdürülmesine vurgu yapmıştır. Tüm bu gelişmeler, 10 Ağustos’ta BAE destekli Güney Geçiş Konseyi’nin Aden’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve İçişleri Bakanlığı’na ait binaları ele geçirmesinin ardından yaşanmıştır. Kısacası İran, Yemen’de bölünme tehlikesinin ortaya çıktığı süreçte, Husilerin siyasi kazanımlarını pekiştirecek hamlelerine hız vermiştir.
İran, Husilerin 2015 yılında başkent Sana’yı ele geçirmesini, İslam Devrimi’nin yeni bir zaferi olarak değerlendirmiş ve Tahran sokaklarında, Husi lider Abdülmelik El Husi ile Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney’in posterlerinin yer aldığı kutlamalar yapılmıştı. Geçtiğimiz dört yıl içerisinde Husiler, İran’ın askeri danışmanlığı ve teknoloji yardımları sayesinde savunma pozisyonundan saldırı pozisyonuna geçmiştir. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyona sahada en büyük desteği veren BAE’nin Yemen’deki askerlerini azaltacağını açıklaması, İran tarafından Husilerin yeni bir zaferi olarak görülmüş ve Tahran, bunu siyasi bir zaferle taçlandırmak için harekete geçmiştir.
Mart 2015’teki darbeyle iktidarı ele geçirmeye çalışan Husiler, devrik Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’le birlikte “Ulusal Kurtuluş Hükümeti”ni kurmuştu. Ancak bu yapı, İran hariç olmak üzere uluslararası toplum tarafından tanınmamış ve dolayısıyla İran, Şii Hilali’nin güney ayağında kurmayı planladığı etkinliği tam anlamıyla elde edememiştir. Lübnan, Suriye ve Irak’tan sonra dördüncü Arap ülkesinde İslam Devrimi’ni gerçekleştirmeye çok yaklaşan İran İslam Cumhuriyeti, ilerleyen süreçte Husilere olan desteğini daha da artırmıştır. Ancak bu noktada belirtmek gerekir ki İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Mart 2015 tarihli Husi Darbesi’nin hemen ardından barışın sağlanması, insani yardımın gerçekleşmesi ve kapsamlı bir hükümetin kurulması için tarafları diyaloğa çağırmış ve konuyla ilgili 4 maddelik barış planını BM’ye sunmuştur. Geçen dört yılın ardından Husiler, ülkenin stratejik noktalarını ele geçirerek kazanımlarını daha da pekiştirmiş; fakat siyasi tanınma noktasında İran’ın hedeflediği başarıyı elde edememiştir.
Kapsayıcı bir hükümet oluşturarak ulusal ve uluslararası alanda meşruiyet oluşturmayı amaçlayan Husi-Ensarullah Hareketi, 2016 yılında devrik lider Ali Abdullah Salih’in partisi Genel Halk Kongresi’yle birlikte “Yemen Siyasi Yüksek Konseyi”ni kurmuş, daha sonra ayrılıkçı Güney Hareketi’nin de yer aldığı “Ulusal Kurtuluş Hükümeti”nin kurulmasını sağlamıştı. Ancak gelinen noktada Husiler, meşruiyeti olmayan bu hükümette tek egemen güç olarak kalmıştır. Diğer taraftan BAE’nin Yemen’den çekilme kararıyla birlikte Husiler hem askerî açıdan psikolojik üstünlüğü ele geçirmiş hem de krizin siyasi çözümü için önemli bir fırsat yakalamıştır. Nihayetinde İran, BAE’nin çekilme kararını Husilerin savaşı kazandığının en önemli göstergesi olarak yorumlamış ve uluslararası kamuoyunu, Husi liderliğinde kapsayıcı bir hükümetin kurulmasına ikna etmek için çalışmalarına hız vermiştir. Diğer taraftan aralarındaki anlaşmazlığın Husilerin güçlenmesine yol açtığını gören Suudi Arabistan ve BAE öncülüğündeki koalisyon güçleri, İran’ın siyasi anlamda zafer elde etmesini engellemek için birlikte hareket etmenin zorunluluğunu görmüş ve BAE destekli Güney Geçiş Konseyi, Aden’in güneyinde ele geçirdikleri bazı devlet kurumlarından çekilmeye başlamıştır.
Yemen’in güneyinde yaşanan gelişmeler, söz konusu ülkeyi bölünmenin eşiğine getirmiş; lakin İran’ın yürüttüğü müzakereler, Suudi Arabistan-BAE öncülüğündeki koalisyonu geri adım atmaya zorlamıştır. Bu da bölünme sürecini en azından şimdilik dondurmuştur. Eğer BAE destekli Güney Geçiş Konseyi bağımsızlığını ilan etseydi, ülkenin kuzeyinde de Husilerin bağımsızlığını ilan etmesi gündeme gelebilirdi. Zira Husilerin asıl hedefi, 1961 yılında yıkılan Zeydi İmamlar Devleti’ni yeniden canlandırmaktır. Ancak Husilerin bu beklentisi, İran’ın beklentileriyle tam olarak örtüşmemektedir. Çünkü Tahran, Husiler aracılığıyla Şii Hilali’nin güney ayağını hayata geçirmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla Aden Körfezi’ne çıkışı olmayan bir “Zeydi İmamlar Devleti”nin kurulması, stratejik önemi bulunan boğazları kontrol etmek isteyen İran’ın çıkarlarına uygun değildir. Bu nedenle de BAE’nin desteklediği bir Güney Yemen Devleti’nin kurulma ihtimali, Tahran tarafından büyük bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Son gelişmelerin ardından İran’ın Yemen’in toprak bütünlüğüne vurgu yapmasının temel sebebi de budur.
İran, Husilerin kontrolünde Yemen’in tamamına egemen olan kapsayıcı bir hükümet kurmaya çalışmakta ve bunun uluslararası alanda tanınması için çaba harcamaktadır. Husi-Ensarullah Hareketi, BM kapsamında yürütülen barış müzakereleri hasebiyle çeşitli devletler ve özellikle de Batılı ülkeler tarafından de facto olarak tanınmaktadır. İran’ın bu konudaki asıl beklentisi, barış müzakereleri sonucunda Husilerin liderlik ettiği bir hükümetin kurulması ve bu hükümetin de jure anlamda uluslararası toplum tarafından tanınmasıdır. Özetle İran, askeri açıdan Husileri yoğun bir şekilde desteklemesine rağmen; Yemen Krizi’nin siyasi çözümüne ilişkin yaklaşımını değiştirmemiş, aksine mevcut politikalarına hız vermiştir. Bunun en önemli sebebi ise Husilerin koalisyon güçleri karşısında askeri ve stratejik üstünlüğü ele geçirmiş olmasıdır. İran, Husilerin sahadaki başarılarını siyasi bir zaferle taçlandırmak istemektedir.
[1] “İran-Ensarullah-AB Büyükelçileri Üçlü Toplantısı Düzenlendi”, Irna, https://tr.irna.ir/news/83440848, (Erişim Tarihi: 19.08.2019).