İran ve ABD’nin Kurulacak Irak Hükümeti Bağlamında Giriştiği Mücadele

Paylaş

Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nun açıkladığı seçim sonuçlarına göre; Mukteda es-Sadr, Fetih Koalisyonu ve Haydar el-İbadi diğer adayları geride bırakmıştır. Bu süreçte Iraklıları, seçimlerin başarısı bağlamında tebrik eden siyasi kesimlerin bir kısmının suskun kalması ise dikkat çekmektedir. Çünkü bu kesimler için hükümeti kuracak kişinin ismi, şu aşamada seçim sonuçlarından daha önemlidir. Nitekim özellikle 2003 yılından sonra tesis edilen hükümetler, genellikle beklentilerin tam aksi yönünde bir yapılanmayla ortaya çıkmışlardır.

Belirtmek gerekir ki; İran ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Irak’ın iç meseleleri ve parlamento seçimlerinin sonuçlarıyla yakından ilgilenmektedir. İran, Ağustos 2017 tarihinden itibaren bu konuyla ilgili hazırlık yapmaktadır. Bu minvalde başta 8 Ağustos 2017 tarihinde Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Başkanı Mahmud Haşimi Şahrudi olmak üzere Nuri el-Maliki, Ammar el-Hekim ile diğer Şii partileri ve koalisyon liderlerine destek vermek isteyen İranlı yetkililerin, Irak ziyaretlerinin ardı arkası kesilmemiştir. Seçimlere ilişkin olarak Tahran’dan Irak’a yapılan son resmi ziyaret ise 7 Mart 2018 tarihinde İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri’nin Irak Başbakanı İbadi ile yaptığı görüşme olmuştur. Görüşmede Cihangiri’nin İran’ın seçimler kapsamında kendilerine yardımcı olabileceğini belirtmesi, Tahran’ın Irak Parlamentosu üzerinde edinmek istediği rolü açıkça ortaya koymuştur. Ancak Cihangiri’nin bu teklifine olumlu cevap vermeyen Başbakan İbadi’nin bu yanıtı üzerine, söz konusu görev Tahran rejimi tarafından Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) teslim edilmiştir.

Bu bağlamda İran’ın Irak Genel Seçimleriyle ilgili yürüttüğü faaliyetler, İran’ın Bağdat Büyükelçiliği binasında gerçekleşmiştir. Bu çalışmalarda İran’ın Irak Büyükelçisi İrec Mescidi ve İran’ın Bağdat Askeri Ataşesi Mustafa Muradyan önemli bir rol oynamışlar ve oynamaya da devam etmektelerdir. 8 Nisan 2018 tarihinde Ammar el-Hekim’in evinde gerçekleşen toplantıya, İran’ın Askeri Ataşesi, Kudüs Güçleri Komutanı General Kasım Süleymani ve ayrıca Besic Güçleri Başkomutanı Gulamhüseyin Gayb Perver katılmıştır. Toplantıda Gayb Pervar, Haşdi Şabi ve Fetih Koalisyonu liderleriyle bir araya gelmiştir.

ABD’nin Irak Genel Seçimleriyle yakından ilgilenmekte olduğundan daha önce de bahsedilmişti. Bu doğrultuda kurulacak hükümetin öneminin farkında olan ve ülke yönetimini İran’a bırakmak istemeyen ABD yetkilileri, yaptıkları açıklamalarda niyetlerini belli etmişlerdir. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert’in, Washington’ın seçimlerin sonucundan sonra kendi konumunu belirleyeceği yönündeki ifadesinin doğru bir şekilde okunması gerekir. ABD, Irak’ın İran ile yüzleşme sürecinde merkezi bir yerde olduğunun bilincindedir. Bu yüzden tüm nüfuzunu da kullanacaktır. Zira İran, 2014 yılında gerçekleşen genel seçimlere pek müdahil olmayarak meydanı ABD’ye bırakmıştır. Buna rağmen Tahran, Haşdi Şabi üzerinden Irak’taki nüfuzunu arttırmıştır. Bu sebeple ABD artık işin ciddiyetinin farkındadır. Dolayısıyla İbadi başbakan seçilemese bile yeni bir aday gösterebilir.

Irak Genel Seçimlerinin gerçekleştirildiği 12 Mayıs 2018 Cumartesi gününün erken saatlerinde ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Douglas A. Silliman, Bağdat’ta yer alan Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nu ziyaret etmiştir. İkinci gün ise ABD’nin Devlet’ül Irak ve’ş Şam (DEAŞ)’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Washington’ın bir sonraki Irak Hükümeti’nin kurulmasını öngören çabaları çerçevesinde Şii, Sünni veya Kürt ayırt etmeksizin Iraklı birçok siyasi lider ile toplantı yapmıştır. Son toplantı 17 Mayıs 2018 tarihinde, Kanun Devleti Koalisyonu’nun Başkanı Nuri el-Maliki ile gerçekleştirilmiştir.

Kasım Süleymani’nin Irak ziyareti, ABD’nin İran etkisinden uzak bir hükümet kurmak adına gösterdiği çabayı engellemeye yönelik yapılmış “erken bir hamle” olarak değerlendirilebilir. Süleymani, 15 Mayıs 2018 tarihinde Fetih, Kanun Devleti Koalisyonu ve Hikmet Akımı liderleriyle bir araya gelmiştir. Ancak İbadi ve Sadr, Süleymani ile görüşmeyi reddetmiştir.

Süleymani’nin düzenlediği hususi toplantılarla ilgili elde edilen bilgilere göre; Kudüs Gücü Komutanı, başbakanlık makamının her ne pahalısına olursa olsun (gerekirse Irak’a tekrar savaş açmayı bile göze alarak) Şii kanadın kontrolünden çıkmaması gerektiğini belirtmiş ve bu yönde emirler vermiştir. Buna ek olarak Süleymani, Sadr ve İbadi’nin listesindeki bazı siyasi şahsiyetlere para ve rüşvet teklif ederek bahse konu kişilerin Fetih Koalisyonu’na katılmalarını istemiştir. Bu bağlamda 16 Mayıs 2018 tarihinde ABD, İran Merkez Bankası Başkanı Veliyullah Seyf ve Irak Ulusal Kongresi Lideri ve Irak İslam Bankası Müdürü Aras Habib’e Hizbullah’a para aktarma suçlamasıyla yaptırım uygulamıştır. Yaptırım kararı çerçevesinde bu isimlere Sadr ve İbadi’nin listesinde bulunan bazı siyasi şahsiyetlere para ve rüşvet verme gibi suçlamalar da isnat edilmiştir.

Bu süreçte Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nda görev alan birçok memur hem iç hem de dış güçlerin baskısına maruz kaldıklarını açıklamışlardır. Söz konusu duruma ilişkin olarak, İran’a yakın partilerin oylarını yükseltmek için tehditlerde bulundukları bilinmektedir. Ayrıca birçok şehirde meydana gelen çeşitli sorunların yanı sıra; özellikle Kerkük’te yaşanan olaylar nedeniyle henüz resmî seçim sonuçları açıklanmamıştır.

ABD ve İran arasındaki rekabet, önümüzdeki süreçte artarak devam edecektir. Zira daha önce de ifade edildiği üzere İran, 2014 yılında olduğu gibi başbakanlık makamını ABD’nin tekeline bırakmak istememektedir. Zira bu kez durum oldukça farklıdır. ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve Brüksel’de İngiltere tarafından Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’e İran’ın bölgesel ve özellikle de Irak konusunda izlediği politikalarla ilgili açık bir mesaj verilmesi, mevcut durumu daha da hassaslaştırmıştır.

Washington geçmişe nazaran daha ciddi bir yol izlemektedir. Hatta bu kez Amerikalıların Irak’taki işlerinin daha kolay bir hal aldığı dahi söylenebilir. Özellikle yüksek oy alan koalisyonların İran ve Süleymani’nin etkisinden uzak olması ABD’nin işini kolaylaştırmaktadır. Washington; Sadr, İbadi ve diğer birkaç Sünni ve Kürt partilerle birlikte İran etkisinden uzak bir Irak Hükümeti kurma konusunda ısrarlı olacaktır. Kuşkusuz bu durum, İran’ı çok rahatsız etmiştir. İran açısından Süleymani’nin gerçekleştirdiği son ziyarete iştirak eden Kanun Devleti Koalisyonu, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), diğer küçük partiler ve bazı siyasi şahsiyetler bir koalisyon oluştursalar dahi bu koalisyonun tek başına hükümet kurma şansı yoktur. Çünkü çoğunluğun oyunu Sadr ve İbadi’nin koalisyonu almış durumdadır.

Sadr ile İbadi arasında yapılacak görüşmeler başbakanlık makamı konusunda bir soruna yol açabilir. İki tarafın da bu konuda ısrarcı olması, İbadi’nin Hadi el-Amiri ve Maliki ile çoğunluk oluşturmak için ittifak kurmaya yönelmesiyle sonuçlanabilir. Bu bağlamda söylemek gerekir ki; Sadr başbakanlık pozisyonu için İbadi’yi aday göstermiştir. Söz konusu duruma karşılık İbadi’nin ittifak içerisinde oluşturulacak siyasi programa uyması istenmektedir. Özellikle yolsuzlukla mücadele konusunda ısrarcı olan Sadr’ın bu tavrı, yeni dönemde İran ile karşı karşıya gelineceği anlamını taşımaktadır. Çünkü yolsuzlukla mücadele kapsamında başta Irak eski Başbakanı Nuri el-Maliki olmak üzere suçlanan kişiler, İran’a yakınlıklarıyla bilinmektedir.

Sonuç olarak Irak’ta yeni hükümetin kurulma süreci, belirsizliğini korumaktadır. Sürecin sonunda ABD ile İran arasında rekabet yaşanacağı söylenebilir. Nitekim iki taraf da Irak’tan vazgeçmeye niyetli değildir. Dolayısıyla Irak, İran ve ABD’nin çatıştığı bir bölge haline gelebilir. Buna ek olarak herhangi bir parti veya seçim listesini desteklememesine rağmen Necef’teki dini otoritenin zor günler geçireceği söylenebilir. Siyasi işlerden uzak görünse de dini otoritenin Sadr ve İbadi’ye yakın olduğu bilinmektedir. Ayrıca 2003’ten sonra Irak’ta yaşanan gelişmelerde, Necef’teki dini otoritenin etkili bir rol oynaması hafızalardaki yerini korumaktadır. Özellikle 2015 yılından itibaren Necef ulemasının İran ile karşı karşıya geldiği bilinmektedir. Necef ile Kum arasında cereyan eden söz konusu gerilimden oldukça fazla endişe duyan Tahran, başbakanın belirlenmesi sürecine müdahalelerde bulunmuştur. Ayrıca Irak Hükümeti’nin kurulması aşamasında İngiltere’nin hem İran hem de Irak Büyükelçileri aracılığıyla üstlendiği rol; bir yandan İran’ın savurduğu tehditlerin azaltılmasında, diğer taraftan ise ABD ile Körfez Ülkelerinin çıkarlarının korunmasında bir denge unsuru olarak ortaya çıkmaktadır.

Benzer İçerikler