Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihli saldırıları ve İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki operasyonlarıyla birlikte Avrupa Birliği (AB) üye devletleri, genel olarak üçe ayrılmıştır. Birin grupta İsrail’in yanında olduğunu ilan edenler bulunmaktadır. İsrail’i destekleyenler, hükümet binalarına İsrail bayrağını çekmekte, askeri kampanyasını desteklemekte ve İsrail Ordusu’nu herhangi bir şekilde eleştirmekten kaçınmaktadırlar. Bu grupta Çekya, Avusturya ve Macaristan öne çıkarken, Almanya ise onları takip etmektedir.
İkinci grupta ise “barış yanlısı” olduğunu ilan edenler vardır. Bunlar, Hamas’ı şiddetle kınarken aynı zamanda ateşkes çağrısında bulunmakta ve uluslararası insancıl hukuku ihlal ettiği için İsrail’i açıkça eleştirmektedirler. Belçika, İspanya ve İrlanda, bu grupta öne çıkan ülkeler olup Fransa bunları takip etmektedir. Bu kesim; İsrail’in yanında yer alan, ancak ilk grup kadar keskin düşünceleri olmayan ve İsrail’i eleştirebilen bir grup olarak dikkat çekmektedir.
Üçüncü grup ise İsrail’e daha mesafeli yaklaşanlardır. Fakat bunları da “Filistin yanlısı” olarak nitelendirmek doğru olmayacaktır. Zira, hiçbir ülke Filistin bayrağını hükümet binalarına çekmemiş veya İsrail’in işgalini veya yıkıcı Gazze saldırısını kınamamıştır.[1]
AB ülkelerinde on binlerce Filistinli veya Filistin kökenli insan yaşamaktadır. 2014 yılında Avrupa Parlamentosu’nun üyelerinin büyük çoğunluğu, Filistin’i destekleyen bir kararı kabul etmiştir ve İsrail Hükümeti, o zamanlar bu adımı kınamıştır. Ancak 7 Ekim’den bu yana Avrupa’daki hükümet binaları, İsrail’le dayanışma gösterisi olarak mavi-beyaz ışıklarla aydınlatılırken; bazı AB ülkeleri, Filistin yanlısı gösteriler düzenleyenlere baskı yapmaya başlamıştır. Bu durum ifade özgürlüğü ihlallerine yönelik eleştirilere yol açmıştır. Örneğin Almanya ve Fransa gibi ülkelerde, kamu düzenini sağlama ve antisemitizmin yayılmasını engelleme adına Filistin yanlısı gösteriler yasaklanmıştır.
AB, İsrail’i destekleme konusundaki pozisyonunu korurken; Avrupa hükümetlerinden gelen açıklamalar (Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi de dahil olmak üzere) İsrail’in “uluslararası hukuk ve uluslararası insani hukuk çerçevesinde kendini savunma hakkına” vurgu yapmaktadır. Bu gruplar, “Hamas’ın tüm rehineleri herhangi bir koşul olmaksızın serbest bırakmasını” talep etmektedir.
İspanya Başbakanı Pedro Sánchez ise 7 Ekim’de Hamas öncülüğündeki saldırıları kınarken, aynı zamanda “Avrupa’da ve İspanya’da Filistin devletini tanımak için çalışacağına” dair söz vermiştir. Yunanistan’da ise Syriza Partisi’nin Yunan Avrupa Parlamentosu üyesi Kostas Arvanitis, devam eden savaş süresince AB’nin pozisyonunun “tehlikeli ve tek taraflı” olduğunu ve “Filistin halkının kendi kaderini belirleme hakkına yönelik inkâr” olduğunu ifade etmiştir.[2]
Belçika milletvekili Simon Moutquin, 13 ülkeden 200’den fazla milletvekiliyle birlikte İsrail’e silah ambargosu çağrısında bulunan bir mektuba imza atmıştır. Moutquin, Avrupa’nın Ukrayna ve Rusya konusundaki tutumunu eleştirirken, Filistinliler konusunda aynı hassasiyeti göstermemesi durumunda gelecekte bu konuda herhangi bir inandırıcılığının kalmayacağını belirtmiştir. Mektupta, İsrail’in Gazze’ye yönelik sürekli bombardımanının uluslararası hukuku ihlal ettiği ve sivil kayıplara neden olduğu vurgulanmakta ve milletvekilleri, hükümetlerini İsrail’e silah satmayı durdurmaya çağırmaktadır. Belçika milletvekili, ülkesinin de bu konuda harekete geçmesi gerektiğini, aksi takdirde Tel Aviv’in Gazze’ye yönelik savaşında soykırım riskiyle karşı karşıya kalabileceğimizi belirtmiştir. Moutquin, ayrıca AB içinde yaşanan bölünmeye de dikkat çekmiş ve AB’nin İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşıyla ilgili tutarsızlığının endişe verici olduğunu ifade etmiştir. Son olarak mektupta, İsrail’e silah ambargosunun bir yasal zorunluluk olduğu vurgulanmakta ve milletvekilleri, ülkelerinin İsrail’e silah sağlamasını durdurmak için hemen ve koordineli bir şekilde hareket etmeye kararlı olduklarını belirtmektedir.[3]
Gerçekleşen bir AB zirvesinde üye ülkeler, bloğun Gazze’ye hayati insani yardımın girişine izin vermek için ateşkes çağrısı yapması gerekip gerekmediğini tartışmışlardır. Sonuç olarak “insani aralıklar” fikri üzerine anlaşmışlardır. Gazze’ye mal girişine erişim sağlamak için aralıklar sağlanması konusunda görüşmüşlerdir. Ayrıca İsrail’in kendini savunma hakkına sahip olduğunu ve uluslararası insancıl hukuka uyması gerektiğini yinelemişlerdir. AB’nin bölgedeki ortaklarından olan Ürdün Kralı Abdullah da Filistinlileri koruma konusundaki bu geç ve etkisiz beyanı kınamıştır. Kral Abdullah, şu ifadeleri kullanmıştır:[4]
“Arap Dünyası’nın duyduğu mesaj çok açık: Filistinli hayatlar, İsrailli olanlardan daha az önemlidir. Hayatlarımız, diğer hayatlar kadar önemli değildir. Uluslararası hukukun uygulanması isteğe bağlıdır. Ve insan haklarının sınırları vardır. Sınırlar da durur, ırklar da durur ve dinler de durur.”
AB; İsrail ve Filistinliler arasında uzun süredir kaybolmuş olan iki devlet için de çözüm umudunu canlandırmayı amaçlayan Uluslararası Barış Forumu’nu desteklemeyi taahhüt etmiştir. AB’nin Dış İlişkiler Servisi’nin eski Başkanı Pierre Vimont, şu değerlendirmeyi yapmıştır:[5]
“Arap ülkeleri ve daha genel olarak Avrupa Birliği diplomasisine güvenini bir ölçüde yitirmiş bir tür engelle karşı karşıya olduğu unutulmamalıdır. Bu güveni yeniden inşa etmeliyiz. Hepsiyle iletişim kurmalıyız… Asla unutmayın ki, iki devletli çözüm fikrini ortaya atan Avrupa Birliği’ydi. Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme ihtiyacını, Filistin halkının temsilcisi olarak Filistin Kurtuluş Örgütü’nü destek verme ihtiyacını destekleyen Avrupa Birliği idi.”
AB içindeki bölünmelerin yanı sıra birliğin liderlik kademesi de krizle karşı karşıya kalmıştır. Alman Hristiyan Demokrat Ursula von der Leyen, AB’nin İsrail’e olan uyumlu yaklaşımının bir yansıması olarak öne çıkmaktadır. 7 Ekim 2023 tarihinden sonra von der Leyen, Komisyon’un merkezine İsrail bayrağını yansıtmış ve İsrail’in “bugün ve gelecekte kendini savunma hakkını” vurgulayarak İsrail’e açık destek vermiştir. Ayrıca aynı tam destek mesajını iletmek için İsrail’i ziyaret etmiştir. AB’nin “yüzü” olarak kabul edilen von der Leyen’in tutumu, AB’nin dünya çapındaki algısını şekillendirmiştir.[6]
[1] “The EU’s Response to the Gaza War Is a Tale of Contradiction and Division”, The Cairo Review, https://www.thecairoreview.com/essays/the-eus-response-to-the-gaza-war-is-a-tale-of-contradiction-and-division/, (Erişim Tarihi: 26.04.2024).
[2] “How Israel’s War in Gaza Sows Division Across the European Union”, Inkstick, https://inkstickmedia.com/how-israels-war-in-gaza-sows-division-across-the-european-union/, (Erişim Tarihi: 26.04.2024).
[3] “Europe risks losing credibility over silence on Israel’s war on Gaza: MP”, Aljazeera, https://www.aljazeera.com/news/2024/3/2/europe-risks-losing-credibility-over-silence-on-israels-war-on-gaza-mp, (Erişim Tarihi: 26.04.2024).
[4] “EU divisions on Gaza risk weakening it on the foreign policy stage”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2023/10/31/eu-divisions-on-gaza-risk-weakening-it-on-the-foreign-policy-stage, (Erişim Tarihi: 26.04.2024).
[5] Aynı yer.
[6] “EU’s Gaza War response: A tale of contradiction and division”, Spectator, https://spectator.clingendael.org/en/publication/eus-gaza-war-response-tale-contradiction-and-division, (Erişim Tarihi: 26.04.2024).