İşçi Partisi, 1990 yılındaki özelleştirmeden bu yana devlet destekli bir enerji şirketini Birleşik Krallık enerji sisteminin merkezine koymayı hedeflemektedir. Keir Starmer’ın en iddialı taahhütlerinden biri olarak öne çıkan Great British Energy (GB Energy), 8 milyar sterlinlik bir yatırımla elektrik arzını 2030 yılına kadar karbonsuz hale getirmeyi amaçlamaktadır. Şirket, hanelere doğrudan elektrik sunmak yerine düşük karbonlu altyapıyı finanse etmeyi ve inşa etmeyi amaçlayan bir devlet yatırım aracı olarak öne çıkmaktadır. Bu modelin devlet kamu merkezli konumu ve uzun yıllar Muhafazakâr Parti ile yönetilen ülkede sistem değişiminin çok köklü olacağı şeklinde yorumlanmaktadır.[i]
Plan kapsamında yerel yönetimler ve topluluklara küçük ölçekli temiz enerji projeleri kurmaları için 3,3 milyar sterlin ayrılmış durumdadır. Diğer 5 milyar sterlin ise özel yatırımcılar için daha az cazip olabilecek projelere ve tedarik zincirlerine yatırılacaktır. GB Energy’nin sektöre ilk adımlarının, mevcut özel sektör şirketleriyle birlikte yatırım yaparak başlayacağı, ancak zamanla kendi projelerini finanse etmeyi ve işletmeyi hedeflediği belirtilmektedir. Bu, nükleer reaktörler gibi büyük enerji projelerini de içerebilir. Özellikle ülkenin çok uluslu enerji şirketlerine ev sahipliği yapması özel sektör-kamu arasında ekonomik bir çatışmaya sebebiyet verebilir.[ii]
GB Energy’nin hanelere doğrudan elektrik sağlama görevini üstlenmeyeceği yol haritasında belirtilmektedir. İşçi Partisi, GB Energy’nin Britanya’nın doğalgaz enerji santrallerine olan bağımlılığını azaltarak ev enerji faturalarını düşürebilmeyi planlamaktadır. Ancak gaz santrallerinin stratejik bir rezerv olarak korunması kararı karmaşık bir meseledir. Güvenlik gerekçesiyle savunulması zayıf bir argümandır; çünkü bu santrallere sağlanacak gazın muhtemelen yerli kaynaklardan gelmeyecek olması ve gerekli gazın satın alma maliyeti, Birleşik Krallık’ı dış fiyat dalgalanmalarına karşı savunmasız bırakabilir.
Starmer, Britanya’yı “temiz enerji süper gücü” haline getirme taahhüdünde bulunmuştur ve bunun yaşam standartlarını artıracağını belirtmiştir. GB Energy’nin 2030 yılına kadar neredeyse sıfır karbonlu bir elektrik sistemi oluşturma vaadi, her hane için yıllık ortalama 300 sterlin tasarruf sağlayabilir. Bu durum, GB Energy’nin uzun vadede daha ucuz bir enerji sistemi yaratma potansiyelini göstermektedir.[iii]
Büyük Britanya’nın en önemli temiz enerji projeleri, hükümete ait şirketler tarafından inşa edilmiştir. Düşünce kuruluşu Common Wealth’in Direktörü Mathew Lawrence, kamuya ait enerji şirketlerinin, kâr hedefleyen özel şirketlere kıyasla daha iyi bir ilerleme kaydedebileceğini savunmaktadır. Kamuya ait bir enerji şirketi, büyük projelerde önemli olan başlangıç maliyetlerini azaltabilir, beklenmedik maliyet artışları karşısında projeleri sürdürebilir ve enerji ihtiyaçlarına ve iklim hedeflerine göre yatırım yapabilir.
GB Energy’nin dalgalı offshore rüzgâr, yeşil hidrojen ve gelgit enerjisi gibi riskli alanlara odaklanarak Britanya’nın yeşil enerji ilerlemesine katkıda bulunması beklenmektedir. Sektör yöneticilerine göre, topluluk enerjisi gibi küçük ölçekli projelerde fark yaratma fırsatları bulunmaktadır. GB Energy, bu bağlamda yerel enerji projelerinde önemli bir değişim sağlayabilir.[iv]
Fakat bu yeşil dönüşüm üzerinde İngiltere’nin karşılaşması muhtemelen problemleri de bulunmaktadır. Ulaşım sektörü, Birleşik Krallık’taki sera gazı emisyonlarının önemli bir kısmından sorumludur. Bu nedenle, ulaşım politikası enerji politikası manzarasında kritik bir rol oynamaktadır. İşçi Partisi, limanların iyileştirilmesi için 1,8 milyar sterlin ve otomotiv endüstrisine yeni giga fabrikalar kurulması için 1,5 milyar sterlin yatırım yapmayı taahhüt etmektedir.[v] İyileştirmeye yönelik harcamaların yapılması kamuya ve doğrudan konut tüketimine yük olması muhtemeldir. Sübvansiyon üzerinden kalkınmanın dikkatli bir şekilde yapılması gerekmektedir.
Özellikle İngiltere’nin enerji krizleri tarihi incelendiğinde 2021 yılının Ocak ayında Brexit geçişi sonrasında fiyat dalgalanmalarının yaşanması ve sistemin oturtulamaması kronikleşmiştir. Ayrıca Avrupa Birliği döneminde yeşil enerji yatırımlarının ciddi bir şekilde entegre edilmesi özellikle 2021 ve 2022 yıllarında düşük enerji üretimine sebep olup bu durum doğrudan konut tüketim faturalarına yansımıştır. Enerji güvenliği konusunda ise Rusya-Ukrayna Savaşı’na gelmeden 2021 yılının Ekim ayında Fransa’da yaşanan enterkonnekte sistem arızasının bütün bir İngiltere’de kesintilere yol açması altyapı eksikliğinin somut bir delili olarak gösterilmektedir.[vi] Taban fiyat uygulamasının başlatılması da ister istemez hükümet sübvansiyon programları ile kamuya çok büyük yük olmuştur.
Son olarak İngiltere’de kontrolsüz nüfus ve göç oranının artması arz-talep arasındaki dengeyi bozduğu gibi hükümetin tamamen “yeşil” enerjiye geçişinde kronik problemlerin baş göstermesine sebep olmaktadır. Özellikle Starmer’ın kamu merkezli bir politika yürütmesi, enerji sübvansiyonlarının kamu şirketlerini zarara sokmasına sebebiyet verebilir. Bunun dışında AB entegrasyonuna sahip enerji ticaret sisteminin Brexit sonrasında tam toparlanamaması devam etmektedir.
[i] “Can Labour’s GB Energy plan future-proof UK’s power generation sector?”, The Guardian, https://www.theguardian.com/politics/article/2024/jun/06/could-labour-gb-energy-plan-future-proof-power-generation-uk, (Erişim Tarihi: 27.09.2024).
[ii] Aynı Yer.
[iii] “Is Labour’s 2030 green energy goal realistic and how would it affect bills?”, BBC, https://www.bbc.com/news/articles/cmjjy17284vo, (Erişim Tarihi: 27.09.2024).
[iv] Aynı Yer.
[v] “Will Labour’s policies achieve energy security?”, University of Birmingham, https://www.birmingham.ac.uk/news/2024/will-labours-policies-achieve-energy-security, (Erişim Tarihi: 27.09.2024).
[vi] “A brief history of the UK energy crisis – and what to expect next”, SEFE, https://www.sefe-energy.co.uk/insights-resources/a-brief-history-of-the-uk-energy-crisis-and-what-to-expect-next/, (Erişim Tarihi: 27.09.2024).