12 Mayıs 2019 tarihinde Hürmüz Boğazı’nda 2’si Suudi Arabistan’a ait 4 petrol tankerine gerçekleşen saldırılardan iki gün sonra Husiler, söz konusu boğazdan Kızıldeniz’e petrol ve doğalgaz taşıyan Suudi Arabistan’ın Doğu-Batı Boru Hattı’nı hedef almıştı. Husiler tarafından 700 km’yi aşkın bir mesafeden kontrol edilen İnsansız Hava Araçlarıyla (İHA) gerçekleştirilen saldırılarda Suudi Arabistan devlet şirketi Aramco’ya ait olan petrol istasyonları vurulmuştu. Bu gelişmelerden sonra Husiler, 19 Mayıs’ta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait 300 askeri noktayı hedef almayı amaçlayan Aramco Operasyonu’nu başlatmıştır. Tüm bu saldırılardan sonra Suudi yetkililer Husilerin İran Devrim Muhafızları Ordusu’ndan (DMO) destek aldığına dikkat çekerek bu saldırıların arkasında İran’ın olduğunu iddia etmiştir.[1]
Husilerin 14 Mayıs’ta Aramco petrol tesisi ve boru hatlarına gerçekleştirdiği saldırılarda doğrudan İran menşeili İHA’lar kullanılmasa da DMO’nun teknoloji transferi ve danışmanlığı sonucunda Husilerin bu cihazları uzak mesafeden kontrol edebilme yeteneği kazandığı anlaşılmaktadır. Halihazırda Husiler, İran’ın kısa menzilli Kasıf ve Ebabil İHA’larını prototip alarak yeni İHA’lar geliştirebilmektedir.[2] Bunun yanı sıra raporlarda, İran’ın Husilere Şahid-129 isimli uzun menzilli İHA’lardan da temin ettiği belirtilmektedir.[3] Husilerin 14 Mayıs’ta Aramco petrol üstlerini hedef alan saldırılarında ise UAV-X tipi İHA’ların kullanıldığı tahmin edilmektedir.[4] Benzer şekilde Husiler, İran’ın Kasıf, Kaim, Zelzal ve Nur gibi balistik füzelerini örnek alarak ve genelde isimlerini değiştirmek suretiyle yeni füzeler geliştirmektedir.[5] Bu sebeple Husiler, Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon güçlerine gerçekleştirilen saldırılarda İran’dan destek aldıkları yönündeki iddiaları çoğunlukla reddederek silah teknolojilerinin kendilerine ait olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla burada önemli olan husus Husilerin hem balistik füzeler hem de İHA’lar bağlamında üst düzeyli askeri teknolojiye sahip olması ve bunları geliştirip kullanabilme kapasitesine ulaşmış olmasıdır.
Husilerin sahip olduğu askeri teknoloji ve son dönemde Kızıldeniz’in güvenliğini tehdit eden saldırıları, İran’ın vekaleten savaş stratejinde önemli bir rol oynadıklarını gözler önüne sermektedir. Özellikle Hürmüz Boğazı ve Irak merkezli yaşanan son gelişmelerden sonra İran’ın ABD’ye karşı savaşında güney cephesinde Husileri aktif olarak kullanmak istediği anlaşılmaktadır. Zira ABD ile İran arasında son dönemde giderek artan gerginlikten sonra DMO-Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin bölgedeki Şii milislere “Vekaleten savaşa hazırlıklı olun!” mesajı verdiği iddia edilmiştir.[6] Bunun üzerine basında, İran’ın Irak’taki Haşdi Şabi milislerine balistik füze tedarik ettiğine dair haberler yer almış ve en son Şii milisler, Bağdat’ta ABD Büyükelçiliğinin de bulunduğu Yeşil Bölge’ye füze saldırısında bulunmuştur. Bununla eş zamanlı olarak Husilerin Aramco Operasyonu ile Suudi Arabistan’a büyük bir savaş başlatması, İran’ın ABD ve müttefiklerine karşı vekaleten savaşta kuzey cephesinde Haşdi Şabi’yi ve güney cephesinde Husileri kullanacağını göstermektedir. Nitekim Husilerin Stockholm Anlaşması kapsamında 18 Mayıs 2019 tarihinde stratejik önemi olan Hudeyde, Salif ve Ras İsa limanlarından çekilmeye başlaması, aslında Husilerin savaş stratejilerindeki değişimi göstermektedir. Buna göre Husiler, Kızıldeniz limanlarından çekilerek özellikle kuzeyde Suudi Arabistan’a karşı büyük bir saldırı hazırlığına girişmiş, aynı şekilde güneydeki Dali kırsalında Yemen Ordusu’na karşı savaşını derinleştirmiştir.
Nihayetinde Husiler, koalisyon güçlerinin de facto olarak uyguladığı abluka nedeniyle uzun bir süredir Hudeyde Limanı’nı askeri ve lojistik destek için kullanamamaktaydı. Halbuki savaşın derinleştiği 2016-2018 yıllarında, pek çok raporda söz konusu limanların İran’dan Husilere gerçekleşen askeri lojistik destekte önemli rol oynadığı iddia edilmiştir. Fakat Husilerin limandaki varlığı ve bunun sebep olduğu ablukalar, Yemen’de gıda ve ilaç sıkıntısının derinleşmesine ve ciddi insani dramlara yol açmıştı. Kısacası Husiler, savaşın ilk yıllarında hem askeri-stratejik hem de ekonomik açıdan önem arz eden Kızıldeniz limanlarının artık kullanışlı olmadığını düşünerek buradan çekilmeye razı olmuştur. Halihazırda Stockholm Anlaşması, Husilerin bahsi geçen üç Kızıldeniz limanından çekilmesini, savaş esirlerinin değişimini ve Taiz’de gerginliğin azaltılmasını öngören sınırlı bir mutabakat anlaşmasını ifade etmektedir. Bu ateşkes anlaşmasından farklı olarak Husiler, diğer bölgelerdeki savaşı derinleştirme konusunda kararlıdır. Bu bağlamda Husilerin 19 Mayıs’ta başlattığı Aramco Operasyonu, bu savaşın Yemen’le sınırlı kalmayacağını, Kızıldeniz’deki Amerikan deniz filosunun hedefte olduğunu ve İran’ın bölgedeki Şii direnişini daha da güçlendirmeyi amaçladığını göstermektedir.
İran, ABD ile olan savaşında Husileri etkin olarak kullanmak istemektedir. Husilerin bahsi geçen operasyonunun İran’la ilişkilendirilmesinin sebebi Hürmüz Boğazı üzerinden yaşanan gerginliktir. Çünkü Husilerin hedef aldığı Suudi Arabistan’a ait Doğu-Batı Boru Hattı, Basra Körfezi’nden Kızıldeniz’e doğalgaz ve petrol sevkiyatı için kullanılmaktadır. Riyad yönetimi, 1980’lerden itibaren İran’ın Hürmüz Boğazı’ndaki baskılarından kurtulmak için Körfezden Kızıldeniz’e uzanan söz konusu boru hattına önemli yatırımlar yapmıştır.[7] Başka bir ifadeyle İran, Hürmüz’deki petrol tankerlerine gerçekleşen saldırılarından kısa bir süre sonra Suudi Arabistan’ın özellikle petrol boru hattına Husiler vasıtasıyla saldırı düzenleyerek Hürmüz haricindeki alternatif güzergâhların güvenli olmadığının mesajını vermiştir. Daha açık bir ifadeyle İran, ABD’ye “Hürmüz Boğazı’nı kapatırsanız Kızıldeniz’e açılan alternatif petrol boru hatlarını ve daha genel anlamda Kızıldeniz’in güvenliğini tehlikeye atarım” mesajını vermiştir. Kısacası İran, ABD ile olan savaşında Irak ve Yemen’deki vekil unsurlarını sonuna kadar kullanmaya kararlıdır.
[1] “Husiler, İran Devrim Muhafızlarının Ayrılmaz Bir Parçası”, Gazete Vatan, http://www.gazetevatan.com/-husiler-iran-devrim-muhafizlarinin-ayrilmaz-bir-parcasi–1254751-dunya/, (Erişim Tarihi: 20.05.2019).
[2] Conflict Armament Research, Iranian Technology Transfers to Yemen-‘Kamikaze’ Drones Used by Houthi Forces to Attack Coalition Missile Defence Systems, Frontline Perspective, March 2017.
[3] Abaad Studies Research Center, Suicide Drones Houthis Strategic Weapon, Ocak 2019, s. 7.
[4] “A Saudi Pipeline Attack Amps Up Suspicions on the Arabian Peninsula”, Stratfor, https://worldview.stratfor.com/article/saudi-pipeline-attack-amps-suspicions-arabian-peninsula-iran-houthis-oil-sanctions, (Erişim Tarihi: 20.05.2019); “Bomb-Laden Drones of Yemen Rebels Threaten Arabian Peninsula”, APnews, https://www.apnews.com/18f9c169f398464ba53c19e3963d3fba, (Erişim Tarihi: 20.05.2019).
[5] Abaad Studies Research Center, The Houthi Movement-The Sedds of Annihilation, Şubat 2018, s. 65.
[6] “Iran Tells Middle East Militias: Prepare For Proxy War”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2019/may/16/iran-tells-middle-east-militias-prepare-for-proxy-war, (Erişim Tarihi: 18.05.2019).
[7] “Kızıldeniz’de Jeopolitik Kamplaşma”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/kizildenizde-jeopolitik-kamplasma/1342043, (Erişim Tarihi: 18.05.2019).