Hollanda’da kurulan yeni koalisyon hükümetinin şimdiye kadarki en sert göç yasalarını yürürlüğe koyması, tüm dünyanın dikkatini çekmiştir. Çiftçi Vatandaş Hareketi Partisi (BBB), muhafazakâr Yeni Sosyal Sözleşme Partisi (NSC), Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (PVV) ve görevden ayrılan Başbakan Mark Rutte’nin Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD) tarafından oluşturulan ittifak; göç, mülteci ve çalışma yasalarında önemli düzenlemeler yapmayı planlamaktadır. Bu politikaların nedenleri, daha geniş Avrupa bağlamındaki etkileri ve olası sonuçları, bu analizde ele alınacaktır.
Sağ popülizm; göç, ulusal güvenlik ve kültürlerin entegrasyonuna ilişkin endişeler nedeniyle Hollanda siyasetinde popülerlik kazanmaktadır. Bu fikirler, en çok İslam ve göçmen karşıtı açıklamalarıyla tanınan tartışmalı bir kişilik olan Geert Wilders’ten büyük ölçüde etkilenmiştir. Aylar süren müzakerelerin ardından varılan koalisyon anlaşması, ulusal güvenlik ve kimliğe yönelik tehditlere tepki olarak göç yasalarının sıkılaştırılmasına yönelik daha geniş bir Avrupa eğilimini temsil etmektedir. Ayrıca Avrupa genelinde güvenlik ve ekonomiye ilişkin endişelerle körüklenen popülist tutumların artması, bu politikalara desteğin hayati önem taşıdığı bir siyasi iklim yaratmıştır. Koalisyon ortaklarına göre daha katı göç yasaları, sosyal düzeni ve Hollanda yaşam tarzını korumak için gereklidir. Ortaklar, göçmenlerin entegrasyonu, kamu hizmetleri üzerindeki yük ve kültürel bütünlüğün korunması gerekliliğiyle ilgili sorunları gündeme getirmektedir.
Yeni politikanın temel taşı, Hollanda tarihindeki en katı iltica rejiminin uygulamaya konulmasıdır. Bu, yeni gelenlerin sayısını azaltmak için daha güçlü sınır kontrolleri ve sığınmacılar için daha sert kuralları içermektedir. Koalisyon, Avrupa Komisyonu’na, çok yumuşak olduğuna inandıkları belirli Avrupa Birliği (AB) sığınma kurallarından muafiyet talep eden bir istisna şartı sunmayı planlamaktadır.[i] Önerilen eylemler arasında iltica başvurusunda bulunanların gözaltı sürelerinin uzatılması da yer almaktadır. Aynı zamanda bu kişilerin davaları incelenecek, talepleri reddedilenler daha hızlı sınır dışı edilebilecek ve sığınma hakkı elde etmek için daha katı standartlar uygulanacaktır. Yönetime göre bu adımlar, yasadışı göçü durdurmak ve sığınmanın sadece gerçekten ihtiyacı olanlara verilmesini sağlamak için gereklidir.
Koalisyon, iltica politikalarına ek olarak işgücü göçünü engellemeyi ve yabancı öğrencilerin Hollanda üniversitelerine kabulü konusunda daha sıkı düzenlemeler getirmeyi amaçlamaktadır. AB dışından gelen işçilerin çalışma izni alabilmeleri için belirli bir bilgi ya da uzmanlığa sahip olmaları gerekecek ve işe alım ajansları daha sıkı bir denetimle karşı karşıya kalacaktır. Bu tedbirlerin amacı yerel işgücü piyasalarını korumak ve göçün ulusal çıkarlara hizmet etmesini sağlamaktır.[ii]
Yeni hükümet ayrıca 2028 yılına kadar 14 milyar avroluk harcama kesintisi de dahil olmak üzere önemli bütçe kesintileri planlamaktadır. Bu kesintiler kalkınma yardımlarını, devlet maaşlarını ve kamu yayıncılığını etkileyecektir. Ayrıca koalisyon, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) anlaşmalarına uygun olarak Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın en az %2’sini savunmaya harcamayı taahhüt etmiştir. Bu ekonomik politikalar, ulusal güvenliğe ve mali muhafazakârlığa öncelik verilmesini yansıtmaktadır.[iii]
Bu politikaların uygulanması, muhtemelen Hollanda toplumu üzerinde büyük bir etki yaratacaktır. Destekçilerine göre daha güçlü göç yasaları, sosyal uyumu korumak ve ulusal güvenliği güvence altına almak için gereklidir. Eleştirmenler ise böyle bir adımın toplumsal ayrılıkları derinleştirebileceği ve yabancı düşmanlığını teşvik edebileceği konusunda uyarmaktadır. Yabancı öğrenci kayıtları ve işgücü göçü üzerindeki kısıtlamaların ekonomi üzerinde de etkisi olabilir. Muhtemelen bazı sektörlerde işgücü sıkıntısının yanı sıra Hollanda kurumlarının uluslararası rekabet gücünde düşüşe neden olabilir. Ayrıca, Hollanda’nın dünya çapında insani yardım konusunda lider konumu, özellikle kalkınma yardımlarındaki bütçe kesintileri nedeniyle tehlikeye girebilir. Kamu yayıncılığı finansmanında yapılacak olan kesintiler, demokratik bir toplum için hayati önem taşıyan Hollanda medyasının bağımsızlığı ve niteliği üzerinde de etkili olabilir.
Hollanda’nın AB iltica kurallarından çıkma kararı, Brüksel’le bir çarpışma rotasına girmesine neden olmaktadır. Avrupa Birliği’nin ortak sığınma politikası, sığınmacıların sorumluluğunu üye devletler arasında dağıtmayı amaçlamaktadır ve tek taraflı muafiyetler bu kolektif yaklaşımı zayıflatabilir. Hollanda’nın bu adımı diğer ülkelere de benzer muafiyetler için ilham olabilir ve AB sığınma politikalarının parçalanmasına yol açabilir.
Uluslararası alanda bu politika değişikliği insan hakları örgütleri ve yabancı hükümetler tarafından eleştirilmiştir. Bu kuruluşlar yeni önlemlerin uluslararası insani ilkelere aykırı olduğunu ve sığınmacıların daha fazla acı çekmesine yol açabileceğini savunmaktadır. İsrail’deki Hollanda Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması önerisi de İsrail-Filistin çatışması gibi hassas bir konuya değindiği ve uluslararası uzlaşıdan ayrıldığı için tartışmalara yol açmıştır. Politika değişiklikleri, bazı üye ülkelerde AB’ye yönelik artan milliyetçilik ve şüphecilik eğilimini yansıtmaktadır. Diğer ülkelerin de Hollanda’nın izinden gitmesi halinde bu durum AB’nin uyumu ve göçün yönetilmesinde ortak sorumluluk ilkesi açısından önemli bir sorun teşkil edebilir. Bu durum AB içinde daha sıkı sınır kontrollerine yol açarak Schengen Anlaşması’nı ve üye ülkeler arasında serbest dolaşım kavramını sarsabilir.
Hollanda’nın yeni göç politikası, daha sıkı kontrollere, göç ve iltica konusunda daha milliyetçi bir yaklaşıma doğru önemli bir değişimi temsil etmektedir. Bu politika güvenlik ve sosyal uyumla ilgili iç kaygıları giderirken, insan hakları, uluslararası dayanışma ve Avrupa entegrasyonunun geleceğiyle ilgili önemli soruları da gündeme getirmektedir. Politikanın uzun vadedeki başarısı, uygulanmasına ve Hollanda hükümetinin bu çatışan çıkarları dengeleme becerisine bağlı olacaktır. Hollanda bu karmaşık meselelerin üstesinden gelirken, daha geniş Avrupa ve uluslararası toplum da bu gelişmeleri yakından izleyecektir. Bu politikaların sonucu, benzer zorluklarla boğuşan diğer ülkeler için bir emsal teşkil edebilir ve göç, sığınma ve ulusal güvenlik konularındaki küresel söylemi etkileyebilir.
[i] “New Dutch government vows to opt out of EU rules to bring in ‘strictest-ever’ asylum policy”, Evening Standard, https://www.standard.co.uk/news/world/netherlands-asylum-eu-rules-geert-wilders-coalition-b1158273.html, (Erişim Tarihi: 01.07.2024).
[ii] Aynı yer.
[iii] Aynı yer.