Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, 2024 yılının başlarında yaptığı bir açıklamada, ülkesinin Batılı olmamasına ve BRICS üyesi olmasına rağmen “Batı karşıtı” olmadığını ve Batı’nın yatırımlardan mobiliteye kadar çeşitli sektörlerde kritik bir ortak olduğunu yinelemişti. Jaishankar, “BRICS çok kapsamlı/çeşitli bir gruptur. Hindistan, Batılı değildir ancak Batı karşıtı da değildir.” ifadelerini kullanmıştı.[i]
Yakın zamanda Jaishankar’ın Moskova’yı ziyaret ederek iki ülke arasındaki ekonomik ve savunma bağlarını güçlendirmeye çalıştığını hatırlatmak fayda vardır. Zira bu yılki BRICS toplantıları Rusya’nın ev sahipliğinde gerçekleşecektir. Bu bağlamda Hindistan-Rusya yakınlaşmasının da artması beklenmektedir.
Hindistan, bu çok modlu dış politika açılımına rağmen Batı’yla etkileşimini sürdürmektedir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 2023 yılında Hindistan’la savunma ve ekonomik ayaklarından oluşan 2+2 formatlı görüşmelerine hız vermişti. Gelinen noktada, özellikle Kızıldeniz’de artan güvenlik tehditlerinin ardından ABD, Hindistan’ı bu denizlerdeki çok uluslu deniz koalisyonuna katılmaya davet etmiştir.[ii]
İngiliz Donanması’nın kontrolündeki bu koalisyon, deniz güvenliğini sağlamayı ve Husi saldırılarının giderek daha fazla hedef aldığı küresel nakliye rotalarını korumayı amaçlamaktadır. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, bu deniz koalisyonuna İngiltere, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve İspanya gibi ülkelerin katılacağını söylemişti.
Hindistan, özellikle yakın denizlerdeki seyrüsefer özgürlüğünü koruma görevlerine ve tatbikatlara düzenli katılım sağlamaya özen göstermektedir. Ancak Kızıldeniz’deki uluslararası deniz koalisyona katılmak, Hindistan’ın küresel sistemdeki rolünün değişmesi anlamına gelebilir.Çünkü bu koalisyon ülkeleri, genellikle Batı Dünyası’na yakın kabul edilen aktörlerdir. Hindistan ise kendisini Batı ekseni içerisinde konumlandırmamaktadır. Ancak ABD, Hindistan’a bu yönde bir baskı yapmaktadır.
Hindistan’ın deniz güvenliği operasyonları, Hint Okyanusu’yla sınırlı kalmayıp son yıllarda Pasifik’e doğru da yayılmaya başlamıştır. Fakat aynı zamanda Hindistan, Çin’in yakın denizlerine yakınlaşmaktan imtina etmiş, bu bağlamda Güney ve Doğu Çin Denizi’nde ABD ve müttefikleriyle birlikte tatbikat yapmayı genellikle kabul etmemiştir. Bunun sebebi Hindistan’ın Çin’e yakın bölgelerde askeri faaliyetlerde bulunarak Pekin’i kışkırtmak-provoke etmek istememesidir.
Genel itibariyle Hindistan, sadece yakın denizlerde, yani Hint Okyanusu’ndaki tatbikatlarda ve uzak denizlerde, Pasifik ya da Okyanusya’daki manevralarda yer almaya özen göstermektedir. Bir başka örnek vermek gerekirse Hindistan, Rusya’nın Vostok-2022 tatbikatlarına Çin’le birlikte katılmasına rağmen Japon Denizi’nde gerçekleşen donanma bölümlerine katılmamıştır.
ABD Savunma Bakanlığı, Kızıldeniz’deki krizin tırmanması üzerine yaptığı açıklamada, “Hindistan da dahil olmak üzere diğer ülkelerin, Refah Muhafızı Operasyonu’na katılmak da dahil olmak üzere, bölgenin hayati su yollarında seyrüsefer özgürlüğünü savunmak için bize katılmalarını memnuniyetle karşılıyoruz” ifadelerini kullanmıştır.[iii] Bu çağrı, ABD’nin Hindistan’ı Batı koalisyonunun içerisine çekme çabası olarak da yorumlanabilir. Ancak Yeni Delhi’nin ne Moskova-Pekin ekseninde ne de Washington-Londra ittifakında yer alması beklenebilir. Bu iki eksen arasındaki dengeleri gözetmeye çalışan Hindistan, küresel sistemdeki kutuplaşmanın birer parçası olmamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken izlediği politikalarda Yeni Delhi, BRICS’in olabildiğince çeşitli-kapsamlı bir platform olarak kalmasını arzulamaktadır.
BRICS’in “anti-Batı” koalisyonuna dönüşmesini engelleyen en önemli aktör Hindistan’dır, denebilir. Fakat bu platformun dönüşüm sürecini yürütmek isteyen iki büyük güç vardır. Bunlar; Rusya ve Çin’dir. Hindistan ise yeni üyelerin seçim sürecinde aktif rol alarak BRICS’in genişleme sürecini etkilemeye ve bu anlamda Rusya ve Çin’i belirli hususlarda ikna etmeye çabalamaktadır. Özellikle Rusya ve Çin’in bu platforma “Batı yanlısı” bir aktör almak istemedikleri söylenebilir. Hindistan’ın bu konuda daha iyimser bir tutum sergilediği iddia edilebilir. Kendisi Batılı bir aktör olmamasına rağmen demokratik bir ülke olması itibariyle Hindistan, aslında Batı Dünyası’yla yakın işbirliği kurabilmektedir. Dolayısıyla Yeni Delhi, BRICS’in içerisinde hem kendisi gibi demokratik devletlerin hem de diğer gelişmekte olan Küresel Güney’in yer almasını desteklemektedir, denebilir.
Sonuç olarak Hindistan’ın küresel sistemdeki dengeleyici rolünü sürdürmekte oldukça zorlandığı ileri sürülebilir. Yeni Delhi, dünyadaki krizler artıkça ve Asya-Pasifik’e doğru yaklaştıkça bu misyonunu en nihayetinde terk etmek ve bir eksen tercihi yapmak durumunda kalabilir. 60 yıl aradan sonra Çin’le yeniden büyük bir çatışmacı siyasete yönelmek, Hindistan’ın en son isteyeceği şey olacaktır.
[i] “India is non-West but Not Anti-West: Jaishankar”, Economic Times, https://economictimes.indiatimes.com/news/india/india-is-non-west-but-not-anti-west-jaishankar/articleshow/106531511.cms?from=mdr, (Erişim Tarihi: 10.08.2024).
[ii] “US Invites India to Join Naval Coalition in Red Sea”, Livemint, https://www.livemint.com/news/world/us-invites-india-to-join-naval-coalition-in-red-sea-11704356854836.html, (Erişim Tarihi: 10.08.2024).
[iii] Aynı yer.