“The Atlantic” gazetesinde yayımlanan “Hindistan, Çin’in Yeni Dünya Düzenine Katılmıyor” başlıklı makalede, Çin’in küresel hedeflerinin önündeki tek takibin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmadığını ve Hindistan’ın da Çin’den farklı bir dünya düzenini savunduğu öne sürülmüştür.[i] Bunun en önemli kanıtı olarak; Hindistan’ın Çin’in Kuşak ve Yol Forumlarına bugüne kadar hiç katılmaması gösterilmiştir.
Yeni Delhi’nin Kuşak ve Yol Girişimi’ne katılmayı reddetmesinin temel sebebi ise projenin en önemli ayağı olan Çin-Pakistan Ekonomi Koridoru’nun (CPEC) tartışmalı Keşmir bölgesinden geçmesidir. Çin ve Pakistan’ın Keşmir’de ekonomik işbirliği yapmasından endişe duyan Hindistan, diğer yandan Bangladeş ve Myanmar aracılığıyla Çin’e bağlanan koridor projesine katılmayı da reddetmektedir.
Yeni Delhi, Pekin’in dünyayı saran bu devasa ekonomik kalkınma projesini “siyasi bir eksen inşa etme çabası” olarak görmektedir. Buna karşılık Hindistan, Batılı ortaklarıyla birlikte Avrupa’ya uzanan ortak projeler geliştirmeye çalışmaktadır. Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru (IMEC), bu anlamda Çin’in tedarik zincirlerindeki etkin rolünü kırabilecek bir alternatif koridor geliştirme arayışından kaynaklanmaktadır.
Hindistan, dünyada Çin’i dengeleyebilecek bir ekonomik-siyasi işbirliği çevresi oluşturmaya çalışmaktadır. Özellikle Almanya, İngiltere ve Fransa gibi Batı Avrupa’da güçlü ekonomilerle ticaretini geliştirmek için çabalayan Hindistan, küresel tedarik süreçlerinde Çin’in yerini doldurabilmek adına Japonya’yla birlikte hareket etmeye özen göstermektedir. Bu faktörler nedeniyle Yeni Delhi’nin 2023 yılındaki son Kuşak ve Yol Forumu’na katılmaması, aslında çok fazla şaşırtıcı olmamıştır.
Dünya düzeninin şekillendiren rekabette; sadece ABD ve Çin değil, aynı zamanda Rusya ve Hindistan gibi büyük güçlerin dünya görüşleri de etkili olmaktadır. Bu bakımdan, uluslararası sisteme hakim olduğu iddia edilen ABD öncülüğündeki Batı hegemonyasına (tek kutuplu dünya düzenine) meydan okuyan aktörlerin çok çeşitli olduğundan söz edebiliriz. Bu düşünceye göre Batı Dünyası’na itiraz ederek alternatif bir dünya düzeni inşa etmeye çalışan aktörler de kendi aralarında rekabet edebilmektedirler. Kısacası, çok kutuplu küresel sistemin inşasına dönük Hindistan, Rusya ve Çin’in fikir birliğine varması oldukça zor görünmektedir.
2023 yılında Hindistan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen G20 Zirvesi’nde seçilen tema dikkat çekicidir. Hindistan, bu zirve için “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” temasını belirlemiştir. Bu, Rusya ve Çin’in bugüne kadar savundukları çok kutuplu dünya görüşlerinin neredeyse tam tersini ifade etmektedir. Seçilen bu tema sayesinde verilmek istenen mesaj şu olabilir: “Dünya, tek bir çatı altında ve Hindistan’ın liderliğinde bir araya gelmektedir.” Böylece Hindistan’ın stratejik özerkliğini ilan ettiği bir kez daha anlaşılmaktadır. Dünyanın tek bir çatı altında barışçıl bir gelecek inşa etmesini arzulayan Hindistan, bu yönüyle Rusya ve Çin’in dünya görüşlerinden de ayrışmaktadır, denebilir.
Dünyada, çoğunlukla “gelişmiş ülkeler” olarak kategorize edilen Batı Dünyası karşısında “gelişmekte olan ülkelerin” bir meydan okumasına tanıklık etmekteyiz. Gelişmekte olan ülkelerin liderliğini üstlenmeye çalışan üç büyük aktör vardır. Bunlar: Rusya, Hindistan ve Çin’dir. Bu üç büyük aktör, “Küresel Güney” olarak da nitelendirilen bu ülkelerle ortaklıklar kurma noktasında birbiriyle rekabet halindedirler.
Dolayısıyla küresel sistemin şekillenmesinde ABD-Çin rekabeti kadar Rusya-Hindistan-Çin arasındaki rekabetin de etkili olduğu ileri sürülebilir. 2022 yılında Foreign Policy Dergisi, BRICS platformundaki bu rekabeti özetleyen bir makale yayımlamıştır. Bu makalede, “Hindistan’ın BRICS’i kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı” iddia edilmiştir.[ii]Buna göre Yeni Delhi, çok kutupluluk perspektifinden BRICS’i desteklemekte, diğer yandan Batı’yla yakın bağlar kurmaya devam etmektedir. Özetle Hindistan, Rusya ve Çin, BRICS platformunu kendi çıkarları doğrultusunda genişletme arayışındadır. Bu anlamda Rusya ve Çin, bu platforma daha çok anti-emperyalist aktörleri dahil etmeye çalışırken, Hindistan, BRICS’in “Batı karşıtı” bir oluşuma dönüşmesini engellemektedir.
Yukarıda sayılan faktörler nedeniyle Hindistan’ın çok kutuplu dünyanın inşa sürecinde Rusya ve Çin’in planlarını bozan bir aktör konumunda olduğu iddia edilebilir. Bu rekabeti, son 2-3 yıldır Hindistan-Çin ilişkilerinde bir türlü azalmayan gerginlikten de anlayabiliriz. Öyle ki Çin, bu süreçte görevi sona eren Hindistan’daki Büyükelçisinin yerine 18 ay boyunca yenisini atamamıştır.[iii] Bu durum, Hindistan ve Çin’in dünya düzeni görüşlerinde son yıllarda ciddi bir görüş ayrılığının yaşandığını gözler önüne sermektedir. Ayrıca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Hindistan’daki G20 Zirvesi’ne katılmaması, ikili ilişkilerde büyük bir uçurumun olduğu görüşünü desteklemektedir.
Hindistan’ın G20 Zirvesi, aynı zamanda kendi dünya düzeni görüşlerini yansıtması bakımından önemlidir. Çin, Hindistan’ın bu dünya görüşüne katılmadığını açıkça göstermiştir. Büyük bir güven bunalımına giren Hindistan-Çin ilişkilerinde yeni krizlerin ortaya çıkması, yalnızca bölgesel siyaseti değil, küresel dinamikleri de etkileyecektir.
[i] “India Isn’t Signing Up for China’s New World Order”, The Atlantic, https://www.theatlantic.com/international/archive/2023/10/xi-jinping-china-belt-road-india-modi/675663/, (Erişim Tarihi: 15.11.2023).
[ii] “India Plays BRICS to Its Interests”, Foreign Policy, https://foreignpolicy.com/2022/06/23/brics-summit-india-russia-china-quad/, (Erişim Tarihi: 15.07.2024).
[iii] “No Chinese Ambassador İn India For Nearly A Year, Longest Gap Since 1976”, Hindustan Times, https://t.ly/upMBn, (Erişim Tarihi: 15.07.2024).