Haşdi Şabi ve Düzenli Irak Ordusunun İnsan Hakları İhlalleri

Paylaş

2014’ten bu yana Irak’ın özellikle Sünni illerinde DAEŞ ismindeki terör örgütü dehşet saçarak insancıl olmayan sayısızca davranışta bulunmuştur. Bu terör örgütü belki de tarihte eşi benzeri olmayan şekilde öldürme ve tahrip etme yöntemleri kullanmıştır. Girdiği her yerde insanlığın vardığı bütün çağdaş gelişmeleri yok etmiş ve hatta dinle bağdaşmama bahaneleriyle tarihi eserleri bile yok etmiştir. DAEŞ gerçekleştirdiği bu davranışlardan ötürü kısa sürede herkesin tepkisini  toplamıştır. Bu yüzden Irak ve Suriye’de DAEŞ’e karşı uluslararası koalisyon oluşturularak mücadeleye başlanmıştır. Fakat Irak’ta meydanlarda savaşan silahlı grup ve milisler en az DAEŞ kadar vahşet ve dehşet saçmaktadırlar. Şii milisler, Haşdi Şabi adı altında organize olup Sünni bölgelere karşı düzenlenen operasyonlara katılmışlardır. Bu gruplar dar mezhepsel temellere dayalı düşünce ve görüşler benimsediklerinden dolayı bu operasyonlara intikam duygusuyla  katılmışlardır. Her ne kadar hem uluslararası düzeyde hem de yerel düzeyde bu grup ve milislerin özellikle Sünni bölgelere düzenlenen operasyona katılımına tepki gösterseler de Irak merkez hükümeti ile İran’ın baskıları sonucu Haşdi Şabi adındaki bu Şii milisler  hemen hemen gerçekleşen bütün operasyonlara katılmışlardır.

2016 yılının Mayıs ve Haziran aylarında Haşdi Şabi milis güçleri, Felluce’nin DAEŞ’ten Temizleme Operasyonu’na katılmışlardır. Başta Irak Hükümeti, Haşdi Şabi’nin Felluce’nin merkezine girmeyeceğini açıklasa da daha sonra bu Şii milis güçler Felluce merkezine girmişlerdir. Şii milisler Felluce’ye girdikten sonra sivilleri DEAŞ’e mensup olma bahaneleriyle tasfiye etmeye başlamışlardır. Bu çerçevede Haşdi Şii milisler, sivil Felluce sakinlerini öldürüp cenazelerini arabalara bağlayarak caddelerde süründürmüşlerdir. Bunun yanında çok sayıda sivil insanı da tutukladıktan sonra kaybolmuşlardır. Bu ihlaller Felluce’ye bağlı Secra ve Saklaviye illerinde meydana gelmiş, hem yerel hem de uluslararası kuruluşlar tarafından kaydedilmiştir. Felluce’de sivil Sünnilere karşı uygulanan ihlaller Human Rigahts Watch ‘İnsan Hakları İzleme’ örgütü tarafından rapor haline getirilerek yayınlanmıştır. İhlallerin detayları bu raporda yer almıştır. Ayrıca HRW Örgütü, Irak Hükümetinden, bu konu hakkında geniş çaplı bir soruşturma yapılmasını talep etmiştir. Fakat bütün bu ihlallere rağmen, Irak hükümetinin ciddi bir adım atmadığını görüyoruz. el-İbadi sadece Haşdi Şabi milisleri tarafından bazı kişisel ihalelerin olduğunu itiraf etmiş ve Haşdi Şabi’nin bu konuda programlı bir çalışmasının olmadığını duyurmakla yetinmiştir. İhlaller hem uluslararası örgütler hem de resmi bir şekilde Irak hükümetinde yetkili biri tarafından doğrulanması, durumun ne kadar vahim olduğunun bir göstergesidir. Felluce’de Haşdi Şabi Şii milislerin yaptıklarını kayıt altına alan bir diğer önemli kurum da BM’dir. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin Haziran 2016’da yaptığı açıklamada; Felluce’den kaçmalarının ardından Iraklı erkek ve gençlerin Irak ordusu ile birlikte hareket eden milisler tarafından işkenceye ve insan hakları ihlallerine maruz kaldıklarına dair ellerinde üzücü bazı raporların olduğuna işaret edilmiştir.

Haşdi Şabi’nin yaptıkları bunlarla sınırlı kalmayıp Sünni cami ve mescitlerine saldırılar şeklinde devam etmiştir. Hatta bazen bu camilere girerek Şii usulü ezan okumuşlardır. Bu hareketler sadece karşı tarafı yani Sünnileri aşağılamak ve kışkırtmak için gerçekleştirilmiştir.

Haşdi Şabi’nin neden böyle bir yönteme başvurduğunu incelediğimizde bunların kuruluş amacının bu gibi işleri gerçekleştirmek olduğunu göreceğiz. Çünkü Haşdi Şabi her şeyden önce dar mezhepsel temele dayalı bir dini Şii fetvası sonucu oluşturulmuştur. Bu noktadan hareketle Şii merciinin talebi üzerine kurulan bir silahlı grubun bağımsız ve profesyonel biçimde davranmaları neredeyse imkânsızdır. Ayrıca Haşdi Şabi’ye katılanlar, kin ve nefretle beslenen insanlar arasından seçilmişlerdir. Bunlar Sünnilerden intikam almak amacıyla bu Şii milis güçlerine katılmışlardır. Bütün bunlara ek olarak da Haşdi Şabi’yi yönetenler Iraklı Şiilerin en radikal isimlerinden oluşmaktadırlar. Bunlar mezhep temellerine dayalı anlaşmazlıkları körükleyen kişilerdir. Aslında bu tür insanlar normal Şii toplumu içinde bile doğal karşılanmayan isimlerdir. Buna rağmen Necef Şii mercii ile İran’ın desteği sonucu bu tür görüşlere sahip insanlar Haşdi Şabi milislerin başına ve tabanına yerleştirilmişlerdir. Kin, nefret, hakaret, intikam besleyen ve Şii görünümlü bu insanlar, yakaladıkları her fırsatı yeryüzüne fesat yaymak için kullanmaya çalışmaktadırlar.

Haşdi Şabi’nin bu kötü sicile sahip olmasından dolayı insan haklarına saygı duyma meselesinde sınıfta kalmıştır. Bu nedenlerden dolayı Musul Operasyonu başlamadan önce Iraklı Sünniler başta olmak üzere Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi bölgesel ülkeler Haşdi Şabi’nin Musul Operasyonu’na katılmasına şiddetle karşı çıkmışlardır. Musul yerel halkı tarafından seçilen Musul İl Meclisi Şubat 2016’da gerçekleştirdiği toplantısında Haşdi Şabi’nin Musul Operasyonu’na katılmasına karşı çıktıklarını duyurmuştur. Fakat bütün bu tepkilere rağmen Irak hükümeti, İran’ın baskısı ve ABD’nin onayı sonucu Haşdi Şabi’nin Musul Operasyonu’na katılacağını duyurmuştur. Her ne kadar katılım şeklini sadece Musul etrafı bölgelerle sınırlı tutulacağı vaadi verilse de Haşdi Şabi’nin özellikle Telafer yönünden Musul’a girmeye çalıştığını görüyoruz. Sünni sivillere karşı ihlaller yapan sadece Haşdi Şabi değildir. Irak ordusu ile Irak Federal Polis birimleri de Sünnileri hedefleri haline getirmişlerdir. Bu bağlamda Irak Ordusu’na mensup çok sayıda video görüntüsünün yayınlandığını görüyoruz. Yayınlanan video görüntülerinde insanlara, DAEŞ’ten daha kötü şekilde davranıldığı kayda alınmıştır. Yayınlanan son video görüntüsünde, 14 yaş civarında bir erkek çocuk ordu mensupları tarafından yakalanıyor, işkence edildikten sonra tankın altına bırakılıp ezilerek öldürülüyor. DAEŞ’i gerçekleştirdiği insancıl olmayan davranışlar konusunda eleştiren Şiiler ve Irak hükümeti’nin, kendilerine mensup milisleri ile sözde düzenli ordusu, DAEŞ’in yaptıklarından daha beterini gerçekleştirmektedir. Kurulan ordu ve polis birimleri genellikle Şiilerden oluşmaktadır. Bunlar normal Şii vatandaşlar değil, tamamı İran’ın da desteği ve yönlendirmesiyle mezhepçi esaslar üzerine inşa edilen görüşleri benimseyenlerdir. Irak Ordusu’nun yaklaşık %80’i Şiilerden oluşmakta olup kalan diğer  %20 ise Sünni Arap ve diğer etnik gruplardan oluşmaktadır. Ayrıca bunlar, Şiilere yakın isim ve gruplardan özenle seçilip oluşturulmaktadırlar.

Beklenildiği gibi Musul Operasyonu’nun başlamasıyla ve Haşi Şabi ile Irak ordusunun Musul’a yaklaşmasıyla İnsan Hakları ihlallerinin görüntü ve haberleri de gelmeye başlamıştır. Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre, Haşdi Şabi milislerin Musul’un merkezine, girişlerine izin verilen Irak Federal Polis üniformasını giyerek kontrol edilen köylerde sivilleri tutuklayarak yargısız infaz etmişlerdir. Bu ihlallerin genellikle Şura ve Geyyara’da meydana geldiğini duyurmuştur. Yine Uluslararası Af Örgütü’nün elde ettiği bilgilere göre Haşdi Şabi milisler, altı sivili meydanlarda infaz etmiştir. Böylece Musul’un merkezine dahi girilmeden Haşdi Şabi, Irak ordusu ve Federal Polis Birimler bu bölgeleri kontrol etmek yerine Hz. Hüseyin’in intikamını almak için Musul’a doğru yönelmişlerdir. Bu da gelecek günlerde Şii milislerin Sünni Musul’da daha fazla kan dökecekleri anlamına gelmektedir. Böylece DAEŞ’in Musul’un en önemli bölgelerini ve tarihini yok etmeyi başarılı biçimde tamamladığını görüyoruz. Buna karşı tahrip edilmeyen yerler de Haşdi Şabi milisleri tarafından tahrip edilip bu milisler, sivilleri DEAŞ’e yataklık yapma suçuyla infaz etmektedirler. Sünni bölgelerin kalan sağlam altı yapısı da koalisyon güçleri tarafından düzenlenen hava saldırıları sonucunda birer birer yok edilmektedir. Sonuçta tahrip edilen bölgeler ve bölge sakinlerinin büyük bölümünün yerlerinden olan göçmenler olduğu tabloyla karşı karşıya kalmaktayız.

Dr. Muwafaq Adil OMAR
Dr. Muwafaq Adil OMAR
Lisans (2005) ve Yüksek lisans ( 2008) eğitimini ‘Saddam Sonrası Irak’ta Şiilerin Yeni Konumları ve Körfez Ülkeleri Üzerindeki Olası Siyasal Etkileri’ başlıklı tezi vererek Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Muwafaq Adil OMAR doktora programına Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası ana bilim dalında Doktora öğrencisi olarak halen devam etmektedir. Orta Doğu, Irak, Suriye, İran, Türkiye, Arap ülkeler ve Demokratikleşme üzerinde çalışmakta ve Arapça, Türkçe, Sorani Kürtçesi ile İngilizce dillerini bilmektedir. 2010-2012 yılları arasında Irak’ın Erbil kentinde bulunan Selahaddin Üniversitesi, Hukuk ve Siyaset Bilgiler fakültesinde öğretim görevlisi olarak Siyaset bilimler bölümünde; uluslararası teoriler, uluslararası ilişkilere giriş, siyaset bilimine giriş, siyasi tarih, siyasal sistemler ve hukuka giriş derslerini vermiştir.

Benzer İçerikler