24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı saldırı, Gürcistan’ın dış politika stratejisini önemli ölçüde etkilemiştir. Gürcü karar alıcılar, temelde Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekleyen bir siyasi yön izlemiştir. Bununla birlikte Batı yaptırımlarına rağmen Rusya’yla ilişkilerini geliştirmeyi de ihmal etmemişlerdir.
Tiflis’in Rusya’ya yönelik Batı yaptırımlarına katılmaması yeni bir süreci başlatmıştır. Dönemin Gürcistan Başbakanı İrakli Garibaşvili, 25 Şubat 2022 tarihinde yaptığı açıklamada, Tiflis’in Rusya’ya uygulanan uluslararası yaptırımlara katılmayacağını ifade etmiştir. Garibaşvili, “Gürcistan’ın ulusal çıkarlarını ve halkının menfaatlerini dikkate alarak bu adımı attığını” beyan etmiş ve “yaptırımların ülkesine ve halkına zarar vereceğini” açık bir şekilde dile getirmiştir.[1] Bu durum esasında birçok Batılı devlet tarafından “hayal kırıklığı” olarak değerlendirilmiştir. Çünkü 2008 yılında yaşanan ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü fiilen ortadan kaldıran Rusya müdahalesinden sonra Tiflis tam anlamıyla Batı yönlü bir politikayı benimsemek zorunda bırakılmıştı.
Her ne kadar 2012 yılında iktidara gelen Başbakan Bidzina İvanaşvili ve kurucusu olduğu “Gürcü Rüyası Partisi”, Moskova’yla olumlu işbirliğini öncelese de Batı’yla ilişkilerdeki stratejik işbirliği mekanizmaları büyük ölçüde sürdürmekteydi. Fakat Batılı devletler İvanaşvili’nin bu pragmatik dış politika yaklaşımını bir tehdit olarak görmekteydiler. Çünkü Gürcistan’ın pragmatik yaklaşımı, Rusya’yla özellikle iktisadi alandaki işbirliğini de kapsamaktaydı. Bu bağlamda Avrupa Birliği (AB), söz konusu yaklaşımın Rusya’nın bölgedeki varlığının pekişmesine yardımcı olacağından endişe etmekteydi.
İvanaşvili döneminde oluşmaya başlayan pragmatizmin Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası da devam ettiğini gözlemlemek mümkündür. Bu bağlamda Garibaşvili iktidarı, savaşın dışında kalmak için ulusal çıkar odaklı bir dış politikayı hayata geçirmeye çalıştı. Söz konusu dış politika Gürcistan’ın özellikle ekonomik çıkarlarının gerçekleştirilmesi bağlamında ayrı bir önem ihtiva etmekteydi.
Gürcistan’ın Rus yaptırımlarına katılmaması kısa bir süre içerisinde AB tarafından “cezalandırıldı” ve Haziran 2022 tarihinde Ukrayna ve Moldova verilen adaylık statüsü sürecinde Gürcistan dışarıda tutuldu. Yaşanan bu süreç, AB kurumlarının tamamen jeopolitik saiklerle hareket ettiğini bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Gürcistan yönetimi, AB üyeliği için Rusya’yla savaşmak istemediğini ve bunun ulusal çıkarlarına aykırı olduğunu savunmaktaydı. Bu bağlamda “AB üyeliği ödülü” karşılığında Gürcistan’da Rusya’ya karşı yeni bir cephe açma girişimi başarısız oldu.
AB’nin Gürcü siyasetine bir başka önemli müdahale aracı ise 2018 yılından beri Gürcistan Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Fransa doğumlu Salome Zurabişvili’dir. Zurabaşvili özellikle son dönemde AB tarafından bir denge unsuru olarak daha ön plana çıkmaktadır. 2003 yılında Fransa’nın Tiflis Büyükelçisi olarak atanan Zurabaşvili’nin ailesi Bolşevik işgalinden sonra Gürcistan’ı terk ederek Fransa’ya yerleşmiştir. Mihail Saakaşvili’yle iyi ilişkilere sahip olan ve 2004 yılında Gürcü vatandaşlığını kabul eden Zurabaşvili, aynı yıl Dışişleri Bakanı olarak göreve başlamıştır. 2018 yılında Gürcistan Cumhurbaşkanı seçilen Zurabaşvili, Batı yanlısı politikaların simgesi haline gelmiştir. Zurabaşvili, Gürcü Rüyası Partisi’nin Rus yanlısı olduğunu savunmakta ve bu bağlamda “Rusya Rüyası” olarak tanımlamaktadır.
Gürcistan-AB ilişkileri özellikle “Yabancı Etkinin Şeffaflığı Hakkında” yasasının parlamentoya sunulmasıyla daha da gerginleşmiştir. “Halkın Gücü” fraksiyonunun Şubat 2023 tarihinde Gürcü parlamentosuna sundukları yasa tasarısı, gelirlerinin %20’si yabancı fonlardan oluşan kuruluşların yabancı bir gücün çıkarlarını gözeten organizasyon olarak nitelendirilmesini öngörmekteydi. Tasarıya göre, bu kriterlere sahip kuruluşların yıllık mali beyanname vermeleri gerekmekteydi. Aksi takdirde bu kuruluşlar para cezasına tabi tutulacaklardı.
İktidardaki Gürcü Rüyası Partisi yasa tasarısını desteklerken, muhalefet ve Batılı politikacılar tasarıyı karşı çıkmaktaydılar. Muhalefet ve Batılı devletler, yasa tasarısını “Rus yanlısı” olarak değerlendirmekteydiler ve bu çerçevede Rusya’da daha önce kabul edilen yasanın benzeri olduğunu belirlemekteydiler. Tasarıyı hazırlayanlar ise 1938 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) kabul edilen Yabancı Etkinin Tescil Yasası’ndan (Foreign Agents Registration Act) ilham aldıklarını beyan etmekteydiler.
Yasa tasarısına karşı Batı destekli Birleşik Ulusal Hareket tarafından başkent Tiflis ve diğer büyük şehirlerde protestolar düzenlemeye başlandı. Bu protestolara Batılı güçler de destek verdiler. Özelikle Cumhurbaşkanı Zurabaşvili protestocuların yanında yer alarak Gürcü siyasetindeki konumunu güçlendirmeye çalıştı. Yasa tasarısı zaten gergin olarak Gürcistan-AB ilişkilerinin daha da kötüleşmesine neden oldu. ABD ve AB, Gürcistan’ı yaptırımla tehdit etti. Batılı devletlere göre söz konusu yasa tasarısı, Gürcistan’ı Batı’dan uzaklaştırmaktaydı. Baskılara dayanamayan Gürcistan yönetimi yasa tasarısını geri çekti.
29 Ocak 2024 tarihinde Garibaşvili’nin istifa etmesiyle iktidardaki Gürcü Rüyası Partisi yeni Başbakan olarak İrakli Kohabidze’yi aday gösterdi. 8 Şubat 2024 tarihinde parlamentonun güvenoyunu alan Kohabizde, Başbakan olarak göreve başladı.
3 Nisan 2024 tarihinde “yabancı ajan” yasa tasarısı tekrar gündeme geldi. İlk yasa tasarısında yer alan “yabancı etkinin temsilcisi” ibaresi “yabancı bir gücün çıkarlarını destekleyen bir organizasyon” olarak değiştirildi. 14 Mayıs 2024 tarihinde Gürcü parlamentosu yasayı kabul etti ve onay için Cumhurbaşkanı Zurabaşvili’ye sundu. 15 Mayıs’ta İzlanda, Litvanya, Letonya ve Estonya dışişleri bakanları yasayı konuşmak için Tiflis’i ziyaret ettiler ve desteklerini yinelediler. 18 Mayıs’ta ise Cumhurbaşkanı Zurabaşvili yasayı veto etti. ABD ve AB, yasanın kabul edilmesiyle Gürcistan’ın stratejik bir sapma içerisinde olduğunu ve bu durumun ekonomik ve siyasi sonuçlarına vurgu yapmaktadırlar. Gürcistan yönetimi ise yaptırım tehditlerine rağmen henüz geri adım atmamaktadır. Bu bağlamda kendi ülkelerine karşı çıkmayacaklarını ve egemenliğin korunması ve ulusal çıkar doğrultularında hareket edeceklerini dile getirmektedirler.
Kötü bir seyir izleyen Gürcistan-AB ilişkileri, AB’nin Gürcistan’ın üyelik sürecinin askıya almasıyla farklı bir boyuta taşınmıştır. Ayrıca 2024 yılı için yapılacak olan 30 milyon avroluk AB mali yardımının dondurulması ilişkilerin çıkmaza doğru gittiğine bir işarettir.
Bütün bu süreç, AB’nin ve genel anlamda Batı’nın Güney Kafkasya’daki jeopolitik hedeflerini derinden etkilemektedir. Bu çerçevede Batı’nın bölgedeki yeni gözdesi olan Ermenistan’ın bölgedeki rolünün ne olacağı ve bölgesel istikrarın bu rolden hangi ölçüde etkileneceği sorunsalı gündemi belirleyecektir. 25 Ekim 2024 tarihinde Gürcistan’da yapılacak olan parlamento seçimleri ve bu seçimlerin ortaya çıkaracağı dinamikler, sürecin şekillenmesi açısından önemli bir ipucu olacaktır.
[1] “Georgia Won’t Join Russia Sanctions, PM Says, Civil Georgia”, Civil, https://civil.ge/archives/475153, (Erişim: 08.09.2024).