Analiz

Gürcistan-AB İlişkilerinde Kritik Dönemeç

Gürcistan’ın AB müzakerelerini askıya alması, hükümetin Batı’yla ilişkilerdeki gerilimi azaltmaya yönelik bir stratejik adımı ve egemenlik vurgusunu içermektedir.
Protestoların geniş çaplı bir halk tepkisine dönüşmesi, hükümetin otoriterleşme eleştirileriyle karşı karşıya kaldığını ve iç politikada artan gerilimleri göstermektedir.
Müzakerelerin ertelenmesi kararı, ulusal, uluslararası kamuoyunun ve AB’nin tepkilerini ölçmek adına bir nabız yoklama girişimi olarak değerlendirilebilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Gürcistan, Avrupa Birliği (AB) ile entegrasyon sürecinde önemli adımlar atarken, son dönemde yaşanan gelişmeler, bu hedef doğrultusundaki çelişkili duruşunu ve Batı’yla ilişkilerindeki gerilimi daha belirgin hale getirmiştir. Başbakan İrakli Kobakhidze’nin müzakereleri 2028 yılına kadar askıya aldığını açıklaması hem iç hem de dış politikada geniş yankılar uyandırmıştır. Bu karar, uluslararası arenada Gürcistan’ın demokratik taahhütleri ve Batı’yla ilişkileri açısından sorgulanmasına yol açarken, ülke içinde geniş çaplı protestolara ve hükûmete yönelik eleştirilere neden olmuştur. Bu gelişmeler, Gürcistan’ın siyasî ve stratejik yönelimi için kritik bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır.

28 Kasım 2024 tarihinde Gürcistan Başbakanı İrakli Kobakhidze, AB’yle üyelik müzakerelerinin 2028 yılına kadar askıya alındığını ve bu süreçte bloğun bütçe hibelerinin reddedileceğini açıklayarak uluslararası arenada dikkatleri üzerine çekmiştir. Kobakhidze’nin bu açıklaması, Gürcistan’ın AB’yle entegrasyon sürecindeki çelişkili stratejisini ve Batı’yla ilişkilerde yaşanan gerilimi daha belirgin hale getirmiştir. Başbakan, kararını Gürcistan’ın “onurlu bir entegrasyon” gerçekleştirme arzusuna dayandırarak Avrupalı siyasetçilerin ve bürokratların ülkesine karşı “hakaret ve şantaj” uyguladığını iddia etmiştir. Ayrıca Avrupa Parlamentosu’nu Gürcistan Hükûmeti’ne baskı yapmak için bir “şantaj aracı” olarak kullanmakla suçlamış ve entegrasyonun ancak “karşılıklı saygıya dayalı” bir zeminde ilerleyebileceğini ifade etmiştir.[1]

Bu açıklama, Gürcistan’ın AB üyelik sürecine yönelik tutumunda bağımsızlık ve egemenlik vurgusunun öne çıktığını göstermektedir. Başbakan Kobakhidze’nin, hükûmetin AB’yle ilişkili yükümlülüklerin yüzde 90’ını 2028 yılına kadar kendi kaynaklarıyla yerine getireceğini belirtmesi ve AB üyeliğini bir “lütuf” olarak değil, “onurlu bir hak” olarak tanımlaması, ülkenin Batı’ya karşı mesafeli bir duruş sergilediğine işaret etmektedir. Ancak Gürcistan Hükûmeti’nin bu duruşu, Batı’yla ilişkilerde yeni bir gerilim dalgasını tetiklemiş ve hem Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hem de AB tarafından sert eleştirilerle karşılanmıştır.

Açıklamanın ardından muhalefetin, halkı hükûmeti protesto etmek için sokağa çıkmaya davet etmesiyle birlikte geniş çaplı bir halk kitlesi parlamento önünde toplanmıştır. Karara ve hükûmete yönelik tepkilerini dile getiren protestocular, gösteriler sırasında güvenlik güçlerine zor anlar yaşatarak gerginliğin daha da tırmanmasına neden olmuştur. Bu durum hem halkın karar karşısındaki rahatsızlığını hem de hükûmetin iç politikada artan baskılarla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

ABD, Gürcistan’daki artan otoriterleşme eğilimlerini ve protestolara karşı polisin orantısız güç kullanımını eleştirmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı, Gürcistan Hükûmeti’nin anti-demokratik uygulamaları nedeniyle ABD-Gürcistan Stratejik Ortaklığı’nı askıya aldığını açıklamış ve Gürcistan’a Euro-Atlantik entegrasyon yoluna geri dönme, seçim usulsüzlüklerini şeffaf bir şekilde soruşturma ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasaları kaldırma çağrısında bulunmuştur. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, Gürcistan’ın AB ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) entegrasyonu hedeflerinden sapmasının, ülkeyi Moskova’nın etkisine karşı daha savunmasız hale getirdiğini ileri sürmüştür.[2] Aynı şekilde AB Dış Politika Şefi Kaja Kallas da Gürcistan halkının Avrupa geleceği tercihini desteklediklerini açıklayarak, protestoculara yönelik şiddeti ve hükûmetin demokratik gerileme sinyallerini kınamış, bu durumun AB açısından doğrudan sonuçları olacağını ifade etmiştir.[3]

Bu süreçte Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Alain Berset, Gürcistan’a gerçekleştirdiği ziyaretle uluslararası toplumun ülkedeki gelişmeleri yakından izlediğini ortaya koymuştur. Berset, Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili ve Başbakan Kobakhidze ile yaptığı görüşmelerde, ülkedeki artan kutuplaşma ve protestolardaki şiddet olayları nedeniyle duyduğu endişeleri dile getirmiştir. Kolluk kuvvetlerinin aşırı güç kullandığı iddialarının soruşturulmasını vurgulayan Berset, ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkının korunmasının Gürcistan’ın demokratik geleceği ve istikrarı açısından önemine dikkat çekmiştir.[4] Avrupa Konseyi’nin mevcut Eylem Planı çerçevesinde Gürcistan’a destek vermeye devam edeceğini açıklaması, Gürcistan’ın AB entegrasyonu yolunda uluslararası destek arayışını sürdürdüğünü göstermiştir.

Ancak Gürcistan Hükûmeti’nin AB’yle entegrasyon sürecindeki bu çelişkili duruşu, iç politikadaki gerilimleri artırmıştır. Tiflis Belediye Başkanı ve Gürcistan Rüyası Partisi Genel Sekreteri Kakha Kaladze, bu süreçte muhalefeti devlet kurumlarında sabotaj düzenleyerek darbe girişiminde bulunmakla suçlamış ve bu girişimlerin anayasal çerçevede yanıtlanacağını belirtmiştir.[5] Başbakan Kobakhidze ise muhalefetin ülkede “ulusal bir Meydan” yaratmaya çalıştığını, ancak bu girişimin başarısız olduğunu açıklamış ve Batılı diplomatların bu olayları kınamamasından duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir. Hükûmet, protestoları, AB’nin Gürcistan’a yönelik “şantaj” olarak görülen taleplerine karşı bir tepki olarak değerlendirmiştir.

Gürcistan Hükûmeti’nin bu politikaları, bölgesel denge arayışları ve Batı’yla ilişkilerindeki stratejik hesaplamalar çerçevesinde ele alınmalıdır. Gürcistan, Rusya’yla çatışma riskini azaltmak ve Çin’le stratejik ortaklığını sürdürmek için denge politikası izlemektedir. AB üyeliği yerine “Avrupalı Gürcistan” kimliğiyle öne çıkan, köken olarak “Doğulu” ancak politik olarak “dengeli” bir ülke modeli oluşturmayı hedeflemektedir. 2028 yılına ertelenen müzakerelerin, yalnızca AB’nin baskıcı politikalarını hafifletme çabası değil, aynı zamanda ulusal ve uluslararası kamuoyunun nabzını yoklama girişimi olduğu değerlendirilmektedir.

Bu süreçte Gürcistan’ın en büyük zorluğu, Batı’yla ilişkilerdeki gerilimi dengelemek ve aynı zamanda iç istikrarı koruyacak bir politika geliştirmektir. Demokratik reformların ihmal edilmesi veya protestoların sert bir şekilde bastırılması, uluslararası alanda Gürcistan’a olan güveni zedeleyebilir. Bu nedenle Gürcistan’ın uzun vadeli kalkınma hedeflerini gerçekleştirmek için daha kapsayıcı bir politika benimsemesi ve demokratik taahhütlerini yeniden dengelemesi gerekmektedir. Bu yaklaşım, Gürcistan’ın hem Batı’yla ilişkilerinde hem de bölgesel dengelerde daha sürdürülebilir bir pozisyon elde etmesine yardımcı olabilir.

Gürcistan’daki son gelişmeler, ülkenin iç ve dış politikadaki kırılganlığını daha belirgin hale getirmiştir. AB üyelik müzakerelerinin askıya alınmasının ardından başlayan protestolar, yalnızca hükûmetin AB karşısındaki tutumuna değil, aynı zamanda iç politikadaki yönetim tarzına yönelik bir tepki olarak da değerlendirilmektedir. Muhalefetin bu süreçte artan etkisi ve halk desteğini arkasına alma çabaları, hükûmetin “darbe girişimi” iddialarıyla karşılık bulmuştur. Bu gerilim, Gürcistan’ın siyasî istikrarını tehdit eden bir unsur haline gelmiş, hükûmetin kamuoyu ve devlet mekanizmalarındaki otoritesini yeniden tesis etme çabalarını yoğunlaştırmıştır.

Uluslararası boyutta, Gürcistan’ın AB’yle olan ilişkilerindeki bu sert kırılma, ülkenin Batı’yla entegrasyon sürecini daha da karmaşık hâle getirmiştir. Avrupa Konseyi’nin ve Batılı ülkelerin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusundaki eleştirileri, Gürcistan’ın uluslararası itibarını zedeleme potansiyeline sahiptir. Bununla birlikte iddialar doğrultusunda hükûmetin Rusya’yla olası yakınlaşma sinyalleri, Batı’da Gürcistan’ın dış politikada yön değiştirdiği algısını güçlendirebilir. Bu durum, ülkenin bölgesel bir denge unsuru olmaktan çıkarak, jeopolitik çatışmalarda daha savunmasız bir pozisyona itilmesi riskini doğurabilir.

Olası senaryolara bakıldığında, Gürcistan’ın iç politik krizlerinin iki temel yönde gelişmesi mümkündür. İlk senaryoya göre, hükûmet otoriter politikalarını artırarak protestoları daha sert bir şekilde bastırabilir ve muhalefeti sistem dışına itme çabalarını yoğunlaştırabilir. Ancak bu durum, Batı’yla ilişkilerin daha da kopma noktasına gelmesine ve ülkede uzun vadeli bir siyasî kutuplaşmaya yol açabilir. İkinci senaryo ise hükûmetin daha kapsayıcı bir yaklaşıma yönelerek muhalefetle diyalog zemini oluşturması ve AB’yle müzakereleri yeniden değerlendirme yoluna gitmesidir. Bu seçenek, hem iç politikada daha az gerilimli bir atmosfer yaratabilir hem de dış politikada daha dengeli bir tutum sergilemesini sağlayabilir. Esasen bu yaklaşım, Gürcistan’ın yalnızca AB’yle ilişkilerini iyileştirmesini değil, aynı zamanda uluslararası kamuoyunda Batı’nın hedef tahtasında yer almaktan kaçınmasını mümkün kılabilir. Buna ek olarak, Doğu ile (esasen de Çin’le) stratejik ortaklık ve denge politikalarını sürdürebilmesi, Gürcistan için önemli bir avantaj sağlayacaktır.

Gürcistan’ın nabız yoklama girişimlerinin uzun süre devam etmeyeceği, ulusal ve uluslararası kamuoyunun yanı sıra Batı’nın tepkilerini ölçerek normalleşeceği öngörülmektedir. Kısa süre içinde müzakerelere geri dönmesi beklenen Gürcistan-AB ilişkileri doğrultusunda, Gürcistan’ın dış politika hedeflerinin şekilleneceği tahmin edilmektedir. Gürcü Rüyası Partisi’nin (GRP) bu tutumu sürdürmesi beklenmemektedir, çünkü Batı’nın, özellikle Sivil Toplum Kuruluşları aracılığıyla “renkli devrimler” adı altında iktidar değişikliği veya ülke içindeki gerilimi artırma girişimleri (örneğin, yaklaşık 21 yıl önce 2003 Gül Devrimi’nde olduğu gibi) GRP’nin uzun vadede bu durumu daha fazla göze almayacağını tahmin ettirmektedir. Ayrıca 2024 yılının Ekim ayındaki Parlamento Seçimleri sonucunda yüzde 53 oy oranıyla iktidarda kalan GRP’nin, süreci daha da riskli hâle getirmek istemeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Sonuç olarak Gürcistan, mevcut krizden çıkış için dengeli ve stratejik bir politika benimsemek zorundadır. Batı’yla ilişkilerdeki gerilimin azaltılması, demokratik reformların hızlandırılması ve muhalefetle yapıcı bir diyalog geliştirilmesi (muhalefetin radikal Batı yanlılığından vazgeçmesi hâlinde mümkün görülmektedir), ülkenin hem iç istikrarını hem de uluslararası itibarını koruyabilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Fakat Gürcistan’ın artan siyasî ve ekonomik baskılar karşısında bölgesel bir izole aktöre dönüşmesi ve Batı ile Rusya arasındaki stratejik denge arayışında daha savunmasız bir pozisyona itilmesi hâlihazırdaki düzende mümkün görünmemektedir. Gürcistan’ın jeopolitik konumunun temelinde Avrupa’nın önemi ne kadar önemli ise Batı’nın gözünde de Gürcistan’ın konumu her halükârda pek mühim yer teşkil etmektedir. Bu bağlamda Gürcistan, bu süreçte yalnızca kendi iç dinamiklerini değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel güç dengelerini dikkate alan bir politika oluşturacağı öngörülmektedir.


[1] “Georgian PM Announces Gov’t’s Halt of EU Accession Talks Until 2028, Refusal of Bloc’s Grants”, Agenda.Ge, https://agenda.ge/en/news/2024/41832, (Erişim Tarihi: 04.12.2024).

[2] Matthew Miller, “Statement on Georgia’s Suspension of European Union Accession”, U.S. Department of State, https://www.state.gov/statement-on-georgias-suspension-of-european-union-accession, (Erişim Tarihi: 04.12.2024).

[3] Lex Harvey, “Georgia is Being Rocked by Growing Protests. Here’s What You Need to Know”, CNN World, https://edition.cnn.com/2024/12/02/europe/georgia-tbilisi-eu-protests-intl-hnk/index.html, (Erişim Tarihi: 04.12.2024).

[4] “Situation in Georgia: Secretary General exchanges views with President Salome Zourabichvili and Prime Minister Irakli Kobakhidze”, Council of Europe, https://www.coe.int/en/web/portal/-/situation-in-georgia-secretary-general-exchanges-views-with-president-salome-zourabichvili-and-prime-minister-irakli-kobakhidze, (Erişim Tarihi: 04.12.2024).

[5] “Premiyer Gruzii zayavil, chto popytka ‘nats maydana’ provalilas”, TASS, https://tass.ru/mezhdunarodnaya-panorama/22571923, (Erişim Tarihi: 04.12.2024).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler