Güney Kore, son zamanlarda ülke içinde yaşanan siyasi karışıklıklardan dolayı uluslararası gündemde sıklıkla yer almaktadır. 3 Aralık 2024 tarihinde Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, “muhalefetin devlet karşıtı aktivitelere karıştığı” gerekçesiyle ülkede sıkı yönetim ilan etmiş,fakat parlamento tarafından kararın kaldırılması talebinin Bakanlar Kurulunca onaylanmasıyla sıkı yönetim ilan edilmemiştir. Bunun akabinde 14 Aralık 2024 tarihinde gerçekleşen Ulusal Meclis’in oylamasıyla Yoon’un görevden alınması talep edilmiş ve Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara kadar Yoon geçici olarak görevden uzaklaştırılmıştır.
31 Aralık 2024 tarihinde Güney Kore Batı Bölge Mahkemesi’nin “ayaklanma ve görevi kötüye kullanma” iddiasıyla yürüttüğü soruşturma sonucunda Yoon için tutuklama emri çıkmış, ancak güvenlik görevlileri ve Yoon’un korumaları arasında yaşanan arbededen dolayı girişim başarısız olmuştur. Benzer şekilde 3 Ocak 2025 tarihinde Yolsuzluk Soruşturma Ofisi’nden gelen yetkililer, altı saatlik bir arbedenin ardından tutuklamayı gerçekleştirememiştir. 15 Ocak 2025 tarihinde ise Yoon, “Her ne kadar bu yasa dışı bir soruşturma olsa da kan dökülebilecek bir rezaleti önlemek üzere Yolsuzluk Soruşturma Ofisi’nin karşısına çıkmaya karar verdim.”açıklamasını yaparak teslim olmuştur. Yoon, Güney Kore’nin tutuklanan ilk görevdeki başkanı olarak Güney Kore siyasetinde bir dönüm noktasıdır.
Tezahür eden bu olay, Yoon ve muhalefet arasında süregelen gerginliğin doruk noktasına ulaşması olarak görülebilir. 2022 yılında Güney Kore Devlet Başkanı olarak göreve gelen YoonSuk Yeol ve 2024 yılında genel seçimleri kazanan ana muhalefet partisi Demokrat Partiarasındaki gerginlikler Güney Kore siyasetinde birçok defa kendini göstermiştir. Yoon tarafındanmuhaliflerin “Kuzey Kore sempatizanı” olarak etiketlemesi ve Yoon’un muhalefetin çıkardığı yasa tasarılarını veto etmesi iki taraf arasındaki anlaşmazlığın önemli göstergelerindendir.
Yoon’un yanı sıra muhalif kanat ise Yoon’un iç politikadaki, dış politikadaki ve ekonomideki tutumunu genel olarak eleştirmektedir. Bunlar arasında yüksek enflasyon, azalan doğum oranları ve uygun fiyatlı konut eksikliği yer almaktadır. Bunun yanı sıra Demokrat Parti, Yoon’un pratik olmayan ve potansiyel olarak kışkırtıcı olarak görülen dış politika yaklaşımına da karşı çıkmaktadır. Son olarak Yoon’un eşinin pahalı bir çantayı hediye olarak kabul etmesi ve bunun akabinde eşi ve annesiyle ilgili hisse senedi fiyat manipülasyonu iddiası Yoon ve muhalefet arasındaki iplerin daha da gerilmesine yol açmıştır. Devlet başkanı ve hükümet arasında yaşanan bu sürtüşmeler siyasi yönetimde çekişmelerin arttığı bir ortamın kapısını aralamıştır.
Bu noktada şunu hatırlamak gerekmektedir; devlet başkanı görevine gelmeden önce Yoon, başsavcı olarak görev yaptığı dönemde, hükümetin yolsuzluklarını araştırma konusunda önemli davalar açarak muhalefetle sürekli karşı karşıya gelmiştir. Yoon ve muhalefet arasındaki sürtüşme, yeni bir vakadan ziyade kökleri eskiye dayanan bir süreçtir. Yoon’un tutuklanmasının arkasında ayaklanma, yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma suçlamaları yatmaktadır. Ancak Güney Kore’nin siyasi ortamı göz önünde bulundurulduğunda tutuklama, sadece bir hukuki mesele olmanın ötesine geçmektedir.
Hiç şüphesiz Yoon’un tutuklanması; siyasi dengeler, toplumsal dinamikler ve uluslararası ilişkiler bağlamında etkileri beraberinde getirecektir. Devlet başkanının tutuklanması, Güney Kore siyasetinde bir boşluğun oluşmasına sebep olmuştur. Güney Kore yönetiminde önceden yaşanmamış bir durum söz konusudur. Bu doğrultuda öncellikli olarak Anayasa Mahkemesi’nin Yoon’un görevden alınıp alınmayacağına yönelik kararı beklenmektedir. Hakimlerin şubat ayına kadar karar vermesi söylentiler arasında yer almaktadır. Eğer Anayasa Mahkemesi kararıyla Yoon’un görevden alınması kabul edilirse, Güney Kore’de 60 gün içerisinde yeni bir devlet başkanı için seçimin yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda mahkemenin kararı ve seçim olursa seçimden çıkacak isim, Güney Kore siyasetinin geleceği hakkında ipuçlarını verecektir.
Yaşanan bu olay, toplumda Yoon’a destek verenler ve karşıt olanlar şeklinde keskin bir ayrımın doğmasını tetikleyebilir. Halihazırda 2024 yılı seçimleriyle beraber toplumdaki kutuplaşma artmıştır. Yoon’un tutuklanması ve parlamentoda Yoon yandaşları ve karşıtları arasında geniş çatlakların oluşması akabinde toplumsal bölünmeyi derinleştirerek toplumsal düzenin sarsılmasına yol açabilir. Diğer yandan devlet başkanının tutuklanması ve onun yerine gelen vekil başkanın görevden alınması, Güney Kore demokrasisinin sorgulanmasına neden olmuştur.
Yoon’un görevden alınması durumunda Güney Kore’nin dış politikasında olası değişiklikler yaşanabilir. Kamuoyu yoklamalarında yeni başkan olarak Demokrat Parti lideri Lee Jae-myungbüyük farkla önde görünmektedir. Demokrat Parti’den birinin başa gelmesi hâlinde ABD, Japonya, Çin ve Kuzey Kore gibi devletlerle ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceği merak konusudur. Yoon döneminde Güney Kore; ABD ve Japonya ile sıkı ilişkilere sahipken, Çin ve Kuzey Kore ile mesafesini korumuştur. Ancak Demokrat Parti, özellikle tarihi düşmanlıkların ve toprak anlaşmazlıkların yaşandığı Japonya’yla ilişkilerin yakınlığından memnun değildir. Ayrıca Demokrat Parti, Çin-Tayvan Sorunu bağlamında Güney Kore’nin Tayvan’a yakınlaşmasına karşı çıkmakta ve Güney Kore-Çin bağları pahasına ABD ve Japonya ile fazla yakın olunmasını kusurlu görmektedir.
Sonuç olarak Yoon’un tutuklanması; sadece bir liderin geleceğini etkilemekle kalmayıp aynı zamanda Güney Kore’nin siyasi, toplumsal ve ekonomik düzeninin değişmesi kapsamındabelirleyici nitelikte olacaktır. Güney Kore’de yaşanan bu gelişmelerin ardından ülkenin iç politikasında ve uluslararası ilişkilerinde önemli değişimler yaşanabilir.