Analiz

Güney Çin Denizi’ndeki Rekabetin Geleceği

Ülkelerin toprak iddialarını ileri sürmesi ve bölgede askeri faaliyetlere girişmesi nedeniyle Güney Çin Denizi’ndeki çatışmalar giderek daha sık hale gelmektedir.
Bu anlaşmazlıklar, bölgedeki istikrarı tehdit etmekte ve zaman zaman çatışmalara yol açmaktadır.
Güney Çin Denizi’nin küresel ticaret açısından kritik bir su yolu olarak stratejik önemi, bölgesel istikrarın ve deniz güvenliğinin önemini artırmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Manila’da 1951 Filipin-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Karşılıklı Savunma Anlaşması (MDT)[i] kapsamında doğrudan Amerikan askeri desteğinin potansiyel olarak etkinleştirilmesine ilişkin görüşmelerin ardından endişeler ortaya çıkmıştır. Filipinler ve ABD, 1951 yılında Karşılıklı Savunma Anlaşması’nın imzalanmasına kadar uzanan uzun süredir devam eden bir stratejik ittifaka sahiptir. Bu anlaşma, her iki tarafın da birinin topraklarına veya Pasifik bölgesindeki silahlı kuvvetlerine silahlı bir saldırı durumunda birbirini desteklemesini taahhüt etmektedir. İttifak, Filipin güvenlik politikasının temel taşı olarak hizmet etmekte ve ülkeye dış tehditlere karşı önemli bir caydırıcılık sağlamakta ve savunma yeteneklerini güçlendirmektedir.

Jeopolitik açıdan bakıldığında Filipinler-ABD ittifakı çeşitli nedenlerden dolayı önemlidir. Birincisi, Çin’in Asya-Pasifik bölgesinde, özellikle de Güney Çin Denizi’nde artan nüfuzuna ve iddialılığına karşı bir denge görevi görmektedir. ABD, Filipinler’in büyük bir askeri gücü ve uzun süredir müttefiki olarak potansiyel saldırganlığın caydırılmasında ve bölgede istikrarın korunmasında kilit bir rol oynamaktadır.

Washington, bölgedeki ittifak taahhütlerini kendi güvenlik çıkarları açısından hayati önemde ve Çin’in yükselişini dengelemek, özgür ve açık bir Hint-Pasifik sağlamak için daha geniş jeopolitik stratejisinin bir parçası olarak görmektedir. Ayrıca ABD’yle yapılan ittifak, Filipinler’e gelişmiş askeri teknolojiye, eğitime ve istihbarat paylaşımı yeteneklerine erişim sağlayarak, savunma yeteneklerini ve ABD kuvvetleriyle birlikte çalışabilirliğini artırmaktadır. Bu, özellikle toprak anlaşmazlıkları, terörizm ve doğal afetler gibi çeşitli güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya olan Filipinler için önemlidir.

Bu bağlamda Güney Çin Denizi’nin küresel ticaret açısından kritik bir su yolu olarak stratejik önemi, bölgesel istikrarın ve deniz güvenliğinin önemini artırmaktadır. Güney Çin Denizi, küresel ticaretin önemli bir kısmının geçtiği, stratejik açıdan önemli bir suyoludur. Aynı zamanda doğal kaynaklar açısından da zengindir ve Çin, Filipinler, Vietnam, Malezya, Brunei ve Tayvan dahil olmak üzere birçok ülke kısmen veya tamamen hak iddia etmektedir. Resifler ve atoller yoğun jeopolitik rekabetin odak noktaları haline gelmiştir. Bu uzak ve ıssız bölgeler, Asya’nın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki konumları nedeniyle stratejik öneme sahiptir ve yıllık 3,4 trilyon doların üzerinde ticarete olanak sağlamaktadır.[ii]

Güney Çin Denizi, stratejik öneme sahip bir bölge olup bölgedeki anlaşmazlıkların başlıca sebepleri şunlardır:

  1. Egemenlik İddiaları: Çin, neredeyse tüm Güney Çin Denizi’ni kapsayan “dokuz hat” (nine-dash line) olarak bilinen bir harita ile egemenlik iddialarında bulunmaktadır. Bununla birlikte Vietnam, Filipinler, Malezya, Brunei ve Tayvan da bölgede çeşitli adalar ve deniz alanları üzerinde hak talep etmektedir.
  2. Doğal Kaynaklar: Bu bölgenin zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda balıkçılık açısından da oldukça verimlidir. Bu kaynaklar üzerindeki hak iddiaları, ülkeler arasındaki gerilimi artırmaktadır.
  3. Stratejik Askeri Konum: Güney Çin Denizi, önemli bir ticaret yolu olup dünya ticaretinin büyük bir kısmı bu sulardan geçmektedir. Bu nedenle bölgedeki askeri varlık ve deniz güvenliği de ülkeler için öncelikli bir mesele olmuştur.
  4. Uluslararası Hukuk: Birçok ülke, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) gibi uluslararası hukuk normlarına atıfta bulunarak hak iddialarını savunmaktadır. Ancak, bu sözleşmenin uygulanması ve yorumlanması konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.
  5. Bölgesel ve Küresel Güç Mücadeleleri: ABD gibi dış güçlerin bölgedeki askeri varlığı ve müttefikleriyle olan ilişkileri, gerilimleri artıran bir diğer faktördür. Çin, ABD’nin bölgedeki etkisini azaltmaya çalışırken, diğer ülkeler de bu dengeyi sağlamaya çalışmaktadır.

Bu anlaşmazlıklar, bölgedeki istikrarı tehdit etmekte ve zaman zaman çatışmalara yol açmaktadır. Diplomasi ve diyalog yoluyla çözüm arayışları, bilhassa Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) çerçevesinde yürütülmektedir. Filipinler, Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki toprak iddialarına karşı sesini yükseltmektedir. Anlaşmazlıkları diplomatik yollarla barışçıl bir şekilde çözme çabalarına rağmen, altta yatan gerilimler devam etmekte ve kalıcı bir çözüme ulaşmada önemli zorluklar yaratmaktadır. Bölgedeki birbiriyle çatışan toprak iddiaları ve askeri faaliyetler, yanlış hesaplama ve çatışmaların tırmanması riskiyle ilgili endişeleri artırmaktadır. Geleceğin ne getireceği belirsizliğini korumakla birlikte mevcut konjonktür, dünyanın stratejik açıdan en önemli denizcilik alanlarından birinde devam eden sürtüşmeye ve daha fazla istikrarsızlaşma potansiyeline işaret etmektedir.


[i] “America and the Philippines update defense guidelines”, Foreign Policy Research Institute, https://www.fpri.org/article/2023/05/america-and-the-philippines-update-defense-guidelines/, (Erişim Tarihi: 11.03.2024).

[ii] “What it’s like on board an outnumbered Philippine ship facing down China’s push to dominate the South China Sea”, CNN, https://edition.cnn.com/2024/03/06/asia/philippines-china-south-china-sea-confrontation-intl-hnk-dst/index.html, (Erişim Tarihi: 11.03.2024).

Gadea Albaladejo LÁZARO
Gadea Albaladejo LÁZARO
Valensiya Avrupa Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler Bölümü

Benzer İçerikler