29 Mart 2025 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkan Yardımcısı JD Vance’ın Grönland’a gerçekleştirmiş olduğu ziyaret, sadece diplomatik bir gezi olmanın ötesinde küresel güç dengeleri, Arktik bölgesindeki jeopolitik rekabet ve küçük halkların egemenlik mücadelesi açısından dikkate değer bazı ipuçları barındırmaktadır. Vance’ın özellikle Danimarka’yı Grönland’ın güvenliğini sağlama konusunda yetersiz kalmakla itham etmesi, ABD’nin uzun süredir devam eden Arktik ilgisinin yeni ve daha aleni bir boyuta taşındığını göstermektedir.[1]
Vance’ın açıklamalarında, ABD’nin Grönland’daki mevcut askeri varlığını artırma niyetinde olmadığı belirtilmekte; fakat buna rağmen, donanma gemileri ve buz kırıcılarla bölgedeki kaynaklara yatırım yapılacağı dile getirilmektedir.[2] Bu beyan, ABD’nin sadece güvenlik değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejik çıkarlar doğrultusunda da bölgeye yönelik artan bir ilgi içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle nadir toprak elementleri, doğalgaz ve petrol gibi enerji kaynakları açısından zengin olan Grönland, küresel rekabette giderek daha stratejik bir konuma oturmaktadır.
Grönland’ın jeopolitik önemi daha önceki yıllarda da gündeme gelmiştir. Soğuk Savaş yıllarında ABD, Grönland’da 17 farklı askeri tesis bulundurmuş ve yaklaşık 10.000 askerle bölgeye hâkimiyet sürdürmüştür.[3] Günümüzdeki asker sayısı çok daha az olsa da ABD’nin Pituffik Hava Üssü aracılığıyla bölgedeki varlığı hâlâ sürmektedir. Bu üs, balistik füze uyarı sistemleri açısından hayati bir öneme sahiptir ve Avrupa’yla Kuzey Amerika arasındaki en kısa hava rotası üzerinde konumlanmaktadır. Dolayısıyla Grönland’ın askeri strateji açısından sahip olduğu önem, günümüz koşullarında da geçerliliğini korumaktadır.
Askeri ve jeopolitik öneminin yanı sıra Grönland’ın ekonomik potansiyeli de bölgeye olan ilgiyi artırmakta; özellikle yeraltı kaynakları, bu ilgide belirleyici rol oynamaktadır.
Grönland, sadece coğrafi konumu itibariyle değil, aynı zamanda sahip olduğu zengin yeraltı kaynaklarıyla da uluslararası ilgiyi üzerine çekmektedir. Özellikle nadir toprak elementleri bakımından dünya çapında önemli bir potansiyele sahip olan ada, bu yönüyle ABD başta olmak üzere birçok küresel aktörün dikkatini çekmektedir. Elektrikli araç bataryaları, rüzgâr türbinleri ve gelişmiş teknoloji üretiminde kritik öneme sahip olan bu mineraller, Grönland’ı geleceğin enerji dönüşümünde stratejik bir kaynak bölgesi haline getirmektedir. Buna rağmen mevcut koşullarda bu kaynakların ekonomik olarak verimli şekilde çıkarılması ve işlenmesi konusunda ciddi altyapı ve yatırım gereksinimleri göze çarpmaktadır.
Bugüne kadar Grönland’daki madencilik faaliyetleri ağırlıklı olarak Avustralya, Kanada ve Birleşik Krallık merkezli şirketler tarafından yürütülmektedir. ABD’nin bu alandaki varlığı ise oldukça sınırlı kalmaktadır. Bu durum, Amerikan yönetiminin bölgedeki ekonomik etkisini artırma arzusunu da beraberinde getirmektedir. Beyaz Saray yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda, Grönland’ın “ABD ekonomisinin bir sonraki nesli” için gerekli olan nadir toprak minerallerini barındırdığına özellikle vurgu yapılmaktadır.[4] Ancak burada dikkat çeken önemli bir husus, yerel halkın çevresel endişeleri ve doğal kaynakların çıkarılmasına yönelik çekinceleridir. Grönland toplumu, ekonomik gelişmeye sıcak bakmakla birlikte bunun çevreye ve geleneksel yaşam biçimlerine zarar vermeden gerçekleştirilmesini talep etmektedir.
Dolayısıyla Grönland’ın yeraltı zenginlikleri, hem bölge halkının kaderini doğrudan etkileyecek nitelikte hem de küresel güçler arasındaki rekabetin odak noktalarından biri olma potansiyeline sahiptir. Bu bağlamda yapılacak yatırımların yalnızca ekonomik değil, sosyal ve çevresel boyutlarının da titizlikle değerlendirilmesi yararlı bir adım olacaktır. Aksi takdirde Grönland halkı ile dış aktörler arasında oluşabilecek güven sorunu, bölgedeki istikrarı ve işbirliği imkanlarını ciddi şekilde etkileyebilir.
Vance’ın Grönland ziyaretinde Danimarka’ya yönelik eleştirel yaklaşımı dikkat çekmekle birlikte Grönland halkının ABD’yle işbirliği yaparak daha güvenli ve ekonomik olarak daha güçlü bir geleceğe kavuşabileceğini de ileri sürmüştür.[5] Ancak bu tür açıklamalar hem Grönland halkı hem de Danimarka hükümeti tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Vance’ın ifadelerinin “adil olmadığını” vurgulamakta; Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen ise ABD’nin geçmişte olduğu kadar günümüzde de bölgeye yeterince yatırım yapmadığını ifade etmektedir.[6]
Vance’ın söz konusu ziyareti ve açıklamaları, Trump yönetiminin dış politika anlayışının bir yansıması olarak değerlendirilmektedir. Trump, 2019 yılında Grönland’ı satın alma fikrini açıkça dile getirmiş ve bu öneri hem Danimarka’da hem de uluslararası kamuoyunda büyük bir şaşkınlık yaratmıştır. Bugün gelinen noktada, bu fikir doğrudan tekrar dile getirilmese de ABD yönetiminin Grönland üzerinde artan etkisini ve kontrol arzusunu açıkça gösteren adımlar atılmaktadır. Bu tutum, NATO gibi geleneksel müttefiklik ilişkilerini zedeleme riski taşımakta ve uluslararası ilişkilerde yeni gerginliklere kapı aralamaktadır.
Grönland halkının büyük çoğunluğunun ABD’ye katılma fikrine karşı olduğu anketlerde açıkça ortaya konmaktadır. Düzenlenen protestolar, Grönlandlıların bu tür baskıcı yaklaşımlara karşı net bir duruş sergilemekte olduğunu göstermektedir. “Toprağımız Geleceğimiz” yazılı pankartın Grönland’ın başkenti Nuuk’ta kamuya açık bir alanda sergilenmesi, halkın dış müdahalelere karşı kolektif bir mesaj verme çabasını simgelemektedir.
Bu gelişmeler ışığında Grönland’daki siyasi yapının da önemli bir değişim sürecinde olduğu görülmektedir. Yeni Başbakan Jens-Frederik Nielsen liderliğinde kurulan geniş tabanlı hükümet, şu an için Danimarka ile bağları sürdürmeyi planlamakta; ancak uzun vadede bağımsızlık yönünde bir eğilim göstermektedir. Nielsen’in halkı siyasi birlik içinde hareket etmeye çağırması, dış baskılar karşısında Grönland’ın iç dayanıklılığını artırma çabasının bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Arktik bölgesi, küresel ısınmanın etkisiyle giderek daha erişilebilir hale gelmekte ve bu durum, bölge üzerindeki jeopolitik rekabeti artırmaktadır. Rusya ve Çin’in bölgeye yönelik ilgisi, yalnızca enerji kaynaklarına erişimle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda yeni deniz ticaret yolları ve askeri avantajlar üzerinden şekillenmektedir. Vance’ın “Çin ve Rus gemileri her yerdeler” ifadesi, bu duruma işaret eden bir söylem örneğidir. Ancak bu söylemler, çoğu zaman somut verilerle desteklenmemektedir.
Grönland’ın geleceği, yalnızca büyük güçlerin çıkarlarına göre şekillenmemektedir. Grönland halkının kendini ifade etme biçimi, uluslararası toplumun hukuka ve egemenliğe verdiği değer ve bölgesel işbirliği mekanizmalarının işleyişi, bu sürecin yönünü belirleyecek temel unsurlar arasında yer almaktadır. ABD’nin bu süreçte nasıl bir rol oynamak istediği kadar bu rolü nasıl oynayacağı da önem arz etmektedir. Grönland, bugünün karmaşık küresel dengeleri içinde küçük ama stratejik bir aktör olarak kendi sesini duyurmaya devam etmektedir.
[1] Little, Tom, Leonhard Foeger, and Nandita Bose. “Vance Accuses Denmark of Not Keeping Greenland Safe from Russia, China.” Reuters, https://www.reuters.com/world/us-vice-president-vance-visit-greenland-island-trump-wants-control-2025-03-28/, (Erişim Tarihi: 06.04.2025).
[2] Aynı Yer.
[3] Aynı Yer.
[4] Aynı Yer.
[5] Aynı Yer.
[6] Aynı Yer.