Geçmişten Günümüze ABD Tayvan’da Nasıl Bir Politika İzlemiştir?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Pasifik Okyanusu ile Güney Çin Denizi’ni birbirine bağlayan Tayvan, jeopolitik konumuyla öne çıkan bir yerdir. 1624 ve 1668 yılları arasında Hollanda tarafından sömürgeleştirilen Tayvan, bu tarihten sonra Çin’deki Qing Hanedanlığı’nın hakimiyetine girmiştir. Ancak 1894 ve 1895 yıllarında gerçekleşen Çin-Japonya Savaşı sonrasında Tayvan, Japonya tarafından yöneltilmeye başlamıştır. 1945 yılında ise 2. Dünya Savaşı’ndan mağlubiyetle ayrılan Japonya, Tayvan’dan çekilmiş ve Tayvan’ı Çin’e bırakmıştır.[1]

Tarih boyunca çeşitli ülkelerin etkisi altına giren Tayvan, Çin anakarasına bağlanmış olmasına rağmen yine de çeşitli sorunlardan kurtulamamıştır. 1927 ve 1949 yılları arasında Milliyetçi Parti (Kuomintang) ile Çin Komünist Partisi (ÇKP) bir iç savaşa girişmiştir. Bu iç savaştan ÇKP, galibiyetle ayrılarak iktidar olmuş ve Kuomintang üyeleri ise Tayvan’a kaçarak faaliyetlerini orada sürdürmeye başlamıştır. Bahsi geçen tarihten itibaren Tayvan Meselesi uluslararası toplumun gündeminden düşmemiştir.

Tayvan’ın siyasi durumu, uluslararası siyasette muğlak kalmış konulardan biridir. Günümüzdeki tartışmalar; siyasi faaliyetlerini Çin Cumhuriyeti adı altında sürdüren Tayvan’ın bağımsız bir devlet mi; yoksa Çin’in bir eyaleti mi olduğu sorusu etrafında yaşanmaktadır. Bu sorunun taraflarından biri olmasa da Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Tayvan’la ve Tayvan Sorunu’yla uzun zamandır yakından ilgilenmektedir.[2]

ABD’nin Tayvan’a olan ilgisi, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkmıştır. Bu savaştan önce Tayvan, ABD’li karar alıcıların odak noktasında yer almamıştır.[3] Hatta Kuomintang’ın Tayvan’a kaçmasına ve Çin’in Tayvan’a yönelik saldırılarına rağmen Washington yönetimi, Mao Zedung’u durdurmak veya Çin’in Tayvan politikasını engellemek için herhangi bir hamlede bulunmamıştır.[4] Ancak ABD’nin tutumu, Kore Savaşı’ndan sonra değişmiştir. Çin’in 1950 yılında Kore Savaşı’na dahil olmasıyla beraber ABD, Taipei’ye askeri ve diplomatik anlamda destek vermeye yönelmiştir.[5] 1954 yılında ise ABD ile Tayvan arasında “Karşılıklı Savunma Anlaşması” imzalanarak ABD’nin Tayvan’a olan askeri yardımları resmi bir boyuta taşınmıştır.[6]

ABD’nin Tayvan’a olan desteği, 1970’li yıllara kadar istikrarlı bir şekilde devam etmiştir. Lakin bu tarihten itibaren dönemin ABD Başkanı Richard M. Nixon ve dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger, ülkenin dış politikasını Çin’le yakın ilişkiler kurmaya özen gösteren bir hassasiyet üzerine inşa etmiştir.[7] 1949 yılından 1970’li senelere kadar Pekin yönetimini tanımayan ve Çin’le diplomatik ilişki kurmayan ABD, Vietnam Savaşı’yla birlikte bu politikasından vazgeçmiştir.[8] Nihayetinde Washington yönetimi, Taipei’yle olan diplomatik ilişkilerinden uzaklaşarak Pekin’le resmi ilişkiler kurmaya yönelmiştir. Bu politikanın bir sonucu olarak 1971 yılına kadar Birleşmiş Milletler’de Çin’i Taipei temsil ederken; bu tarihten itibaren Pekin Hükümeti’nin temsil etmesi kararlaştırılmıştır.

1970 ve 1980 yıllar arasında ABD, Tayvan’la ilişkilerini geçmişe nazaran daha düşük bir seviyede sürdürmüştür. Ayrıca Tayvan Sorunu’nun çözümü konusunda Tayvan ve Çin’i bir araya getirerek taraflar arasında diyalog kanalları oluşturmaya çalışmıştır.[9] 1980’li yıllarda ise ABD’nin yeniden Tayvan’la ilişkilerinin yoğunlaştırdığı görülmüştür. 1980 yılında dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, Tayvan’ın savunma ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini vurgulayarak ada yönetimine destek olacaklarını belirtmiştir.[10] Özellikle de 1989 senesinde Çin’de gerçekleşen Tiananmen Meydanı Olayları sonrasında ABD başta olmak üzere Batılı devletler, Çin’e karşı tepki vermiş ve birtakım yaptırımlar uygulamaya koymuştur. Dolayısıyla ABD için Çin’le ilişkilerin azalması, Tayvan’la ilişkilerin gelişmesine yol açmıştır.

21. yüzyıl itibarıyla ABD ile Tayvan arasındaki ilişkilerin güçlü bir şekilde ilerlediğini söylemek mümkündür. Bilhassa önceki ABD Başkanı Donald Trump döneminde Washington yönetiminin adaya verdiği destek, 1971 yılından bu yana en yüksek seviyeye çıkmıştır.[11] Trump’ın ardından iktidara gelen ABD Başkanı Joe Biden da benzer şekilde ABD’nin Tayvan’a verdiği desteği sürdürmektedir. Nitekim 29 Aralık 2022 tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Washington, 180 milyon dolar değerinde olan Volcano tanksavar mayın döşeme sisteminin Tayvan’a satışını onaylamıştır.[12] Akabinde Tayvan’ın ABD Büyükelçisi Hsiao Bi-khim, ABD’yle ilişkilerin derinleştiğini ve 2023 yılında daha da gelişeceğini dile getirerek taraflar arasındaki yakınlığa dikkatleri çekmiştir.[13]

ABD’nin Tayvan’a olan desteği, ilk başlarda ideolojik saiklerle ortaya çıkmıştır. Ancak daha sonra ABD’nin Tayvan politikası, jeopolitik ve hegemonik nedenlere de dayanmaya başlamıştır. Öncellikle ABD, Tayvan üzerinden Asya-Pasifik bölgesinde hegemonya kurmayı arzulamaktadır.[14] İkinci olarak süper güç konumundaki ABD ve bölgenin güçlü ülkelerinden Japonya, yükselen güç Çin’i bir tehdit olarak algılamaları sebebiyle Tayvan aracılığıyla Çin’i dengelemeye odaklanmıştır.[15] Üçüncü olarak Amerikalı jeopolitikçiler, Tayvan’ı Doğu Asya’da stratejik bir kilit noktası olarak görmekte ve Çin’e karşı askeri üstünlük sağlamak maksadıyla Tayvan’da bulunmaları gerektiğine inanmaktadır.[16] Dördüncü olarak Tayvan; Çin’in denize açılması, ekonomik gelişimini arttırması ve anakarayı koruması gibi kritik mevzularda Pekin için önem arz etmektedir ve bunun farkında olan ABD, rakibi Çin’i zayıflatmak adına Tayvan’a desteğini arttırarak sürdürmektedir.


[1] Robert D. Blackwill-Philip Zelikow, “The United States, China, and Taiwan: A Strategy to Prevent War”, Council Special Report, 90, 2021, s. 14.

[2] Kartal Batuhan Olkan, “Çin-ABD İlişkilerinde Güvenlik İkilemi: Tayvan Sorunu”, Journal of Business Innovation and Governance, 4(1), 2021, s. 31.

[3] Ryan Hass, “An American Perspective on the Role of Taiwan in US-China Relations”, Foreign Policy, 2022, s. 2.

[4] C. Fred Bergsten vd., China’s Rise: Challenges and Opportunities, Peterson Institute for International Economics, Washington 2009, s. 172.

[5] Olkan, a.g.m., s. 33.

[6] Blackwill-Zelikow, a.g.e., s. 14.

[7] Hass, a.g.m., s. 2.

[8] Olkan, a.g.m., s. 33.

[9] Blackwill-Zelikow, a.g.e., s. 15.

[10] Olkan, a.g.m., s. 34.

[11] “Donald Trump Is the Most Pro-Taiwan President in U.S. History,” Washington Post, https://www.washingtonpost.com/opinions/2020/01/14/donald-trump-is-most-pro-taiwan-president-us-history/, (Erişim Tarihi: 03.01.2023).

[12] “US Clears Sale of $180m Anti-tank Systems to Taiwan”, Aljazeera, https://www.aljazeera.com/news/2022/12/29/us-approves-sale-of-180mn-anti-tank-systems-to-taiwan, (Erişim Tarihi: 03.01.2023).

[13] “Taiwan Envoy to US Seeks Deeper Bilateral Ties in New Year”, Taiwan News, https://www.taiwannews.com.tw/en/news/4768312, (Erişim Tarihi: 03.01.2023).

[14] Olkan, a.g.m., s. 38.

[15] İshak Turan, “ABD-Çin İlişkileri Bağlamında Tayvan Sorunu”, Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(1), 2016, s. 81.

[16] Hass, a.g.m., s. 2.

Neslihan TOPCU
Neslihan TOPCU
Neslihan Topcu, 2017 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olmuş ve ardından aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Yüksek lisans derecesini elde ettiği “Çin’in Enerji Güvenliği Politikaları” başlıklı tezi, 2020 yılında kitap olarak da yayınlanmıştır. 2016 senesinde Litvanya’daki Kazimieras Simonavičius Üniversitesi’nde ve 2019 yılında da Portekiz’deki Minho Üniversitesi’nde eğitim alan Topçu, halihazırda Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. Asya Pasifik, enerji güvenliği ve devletlerin uzay politikalarıyla ilgili çalışmaları çeşitli dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış olan Topçu, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede İspanyolca bilmektedir.

Benzer İçerikler