Füzyon İnsanlığın Sonsuz Enerji Kaynağı Olabilir

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Son dönemde nükleer enerji konusunda küresel düzeyde dikkat çeken gelişmeler yaşanmaktadır. Bahse konu olan kritik gelişmeler arasında, Kaliforniya’daki Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Ateşleme Tesisi’nde (NIF) bilim adamları tarafından nükleer füzyon konusunda gerçekleştirilen deneyler öne çıkmaktadır. Yetmiş yıldır ilk defa füzyon çalışmaları sırasında lazerle verilen enerjiden daha fazla bir enerji çıktısına ulaşılmıştır. Günümüze kadar, füzyon devreye girdiğinde böylesi büyük bir boyutta enerji alınamamıştı. Bu çığır açıcı bir gelişme olabilir. Söz konusu süreç, yetmiş yıl sürmüştür. Bu konu, yıllardır takip edilmektedir. Gerek iklim değişikliğinde gerek enerji sorununun çözülmesinde gerekse de dünya dışı gezegenlere daha uzun yolculuklar yapılabilmesinde, nükleer füzyon önemli bir rol alacaktır.

Esasen füzyonda ticari bir sıçrama, ancak 2070’li yıllarda beklenmekteydi. Son deneylerden anlaşılan o ki; teknolojik ilerleme ve patlama nedeniyle belki de 2030’lu yıllarda ilk deneme reaktörlerini görmek mümkün olabilir. Bu konuda Ruslar ve Amerikalılar, uzun yıllardır yoğun çalışmalar yapmaktadır. Ruslar, “Tokamak” adında bir makine üzerine çalışmaktadır. Amerikalılar ise “Z Makinesi” üzerine çalışma yapmaktadır. Ayrıca İngilizler ve Japonlar da ciddi bütçeler ayırdıkları çalışmalarda bulunmaktadır.

2010’lu yılların başlarında dünyanın en büyük silah şirketlerinden Amerikan Lockheed Martin şirketi, 100 MW’lık bir nükleer füzyon makinesi geliştirdiğini dünyaya görsel malzemeyle duyurmuştur. Makineyi bir askeri kamyonun arkasına yerleştirip, sadece 10 dakikalığına bütün dünyaya göstermek amacıyla çalıştırıp kapatmıştır. ABD Savunma Bakanlığı’nın da bunun arkasında olduğunu unutmamak gerekmektedir.

Nükleer füzyonda döteryum veya trityum kullanılmaktadır. Döteryum, ağır bir hidrojen türüdür. Trityum da dünyanın yüzeye en yakın yerinde bulunabilen lityumdan üretilen bir maddedir. Dolayısıyla Afganistan’da lityum çıkacak söylentileri hatırlandığında, ABD tarafından lityum madenine sahip olan Afganistan gibi ülkelerin neye karşılık Taliban gibi gericilere bırakıldığı ya da dünyanın en büyük inşaat şirketi Bechtel’in neden Utah’taki dünyanın en büyük lityum madeni projesi için şirket tarihinin en büyük bütçesini ayırdığı da anlamlandırılabilir.

Nükleer füzyonda ciddi bir ivmelenme olduğu açıktır. Nükleer füzyonla enerji üretimi başarıldıktan sonra dünya genelinde başka bir enerji kaynağı üzerine konuşmaya gerek kalmayacaktır.

Sadece laboratuvar potansiyelini paylaşmak gerekirse; nükleer füzyon konusunda başarılı olunursa, döteryumu deniz suyundan almak mümkün olacaktır. Bunun da ana kaynağı 5.5 milyar ton civarında okyanus suyu olacaktır. Okyanuslardan yararlanılarak tüm insanlık için bedava elektrik üretilebilecektir. Aynı zamanda lityum rezervleri de devreye girince, lityumdan da trityum formu kullanılarak elektrik üretmek mümkün hale gelecektir. Ancak ağırlıklı olarak okyanus sularından yararlanılacaktır.

Peki füzyonun elektrik üretim potansiyeli nedir? Bugünkü nüfusu sabit tutarsak dünyanın yaklaşık 1.5-2 milyon yıl boyunca başka bir kaynaktan elektrik üretmesine gerek kalmayacaktır. Yani 1.5-2 milyon yıl boyunca insanlık hiç elektriksiz kalmayacaktır. Aynı zamanda herhangi bir sera gazı emisyonu yapmadığı ve radyasyonlu bir katı atık veya başka zararlı atık çıkartmadığı için de diğer nükleer enerji türlerinden daha faydalı bir hale gelmiş olacaktır.

Bu gelişmeleri yakından takip etmek ve bunun bir parçası olmak mühimdir. Füzyon, her anlamda geleceğin enerji kaynağıdır. Bu sebeple tüm dünya ülkelerinin de okyanusların ortak sahibi olarak bunun dışında kalmaması gerekmektedir.

Füzyon, mevcut durumda çok ciddi bir aşamaya geçmiştir. Doğalgazla bir geçiş dönemi yaşayıp; geçiş yakıtı olarak doğalgazı kullanarak, yenilenebilir enerjinin desteğiyle dünyayı olabildiğince az kirletmek ve sonrasında da doğalgazın insanları nükleer füzyona ulaştırmasını beklemek gerekmektedir. Aslında insanlığın kaderini değiştirebilecek bir aşamada bulunulmaktadır. Sadece küçük bir portföy çanta büyüklüğündeki nükleer yakıtla denizaltılar ve gemiler hiç yakıt takviyesi yapmadan 8-10 ay yol alabileceklerdir. Uçakların ve uzay araçlarının menzili de artacaktır. Yine okyanusların altında daha bir çok yer, canlı türü ve fosil yakıt rezervleri keşfedilebilir, belki Mariana çukuruna bile inilebilecektir.

Hem okyanusların altı hem de gökyüzünün üstü; yani hem güneş sistemi hem de diğer galaksilere yolculuk düşüncesi bile nükleer füzyonun açacağı perspektiften fazlasıyla etkilenecektir. Kuşkusuz galaksi yolculukarı için insan yapısının da değişmesi ve insan ömrünün de 150 yıla çıkarılması gerekmektedir; ancak önemli olan araçların uzak seyahat yapabilecek ve kendini tetikleyerek yakıt ihtiyacını azaltabilecek küçük nükleer füzyon reaktörlerinden yararlanabilecek olmasıdır.

Bu çok önemli bir aşamadır. Dolayısıyla ülkelerin bunun dışında kalmamak için ilgili global ajanslara üye olmaya, hemen ve bir an önce nükleer enerjiye geçmeye öncelik vermesi gerekmektedir. Böylece nükleer enerjiye sahip olarak nükleer çalışmalarda ortak çalışmalar yapma konusunda da daha güvende hissetmek mümkün olabilir.

21. yüzyıl, yine savaşlarla anılmış olsa da insanlık füzyon enerjisiyle kendine yeni bir yol açtığında; petrol, doğalgaz, fosil yakıtlar üzerinden savaş senaryosu 22. yüzyılda yaşanmayabilir. Kısacası insanlığın kaderi füzyon enerjisiyle değişebilir. Elbette füzyon enerjisi, barışçıl amaçlarla enerji üretmek, uzayı keşfetmek, okyanusları keşfetmek için kullanılırsa pozitif sonuç gerçekleşebilir. Peki füzyon enerjisi herkesle paylaşılabilecek bir enerji türü müdür?

Buna bu işe yatırım yapanlar karar verecektir. Büyük bir ihtimalle “bu kadar büyük petrol, doğalgaz; yani fosil yakıtlar elimizde kalmasın, mevut teknolojileriyle birlikte üçüncü dünya ülkelerine satalım ve biz başka boyuta geçelim” diyeceklerdir. Yine dünyanın geri kalanına 20. yüzyılın ve 21. yüzyılın başlarındaki teknolojilerin içine az miktarda yenilenebilir enerji teknolojileri de koyarak satış yapacak ve azgelişmiş ülkeleri en az yüzyıl füzyonun nimetlerinden uzak tutarak eski düzenin IOS sürümüyle oyalayacaklardır.

Füzyonu geliştirenler yepyeni bir metaverse veya diijital sanayileşme süreci kurgulayıp “Endüstri 5-6” gibi bir üst kalkınma seviyesi tanımlayabilirler. Dünyanın geri kalanı için çok daha tehdit edici bir helyum bombası da yapılabilir. Çünkü ana ürünlerden biri helyumdur ve bir füzyon kaynaklı bombanın dünyayı ne kadar tahrip edebileceğini kestirmek mümkün olmayabilir.

Bazı bilim adamları, füzyonla yapılmış atom bombalarının veya helyum bombalarının, örneğin filmlerde konu edinilen, meteorların dünyaya çarpması veya gezegenlerin dünyaya çarpması senaryolarını engelleyebilecek bir silah yapımında kullanılabileceğini de söylemektedir. Hatta bazı fütürologlar, Tesla’nın hiç kimseyle paylaşılmayan büyük lazer topu projesinin bir füzyon projesine dönüşebileceğini ve bununla çok güçlü bir ölüm makinesi yapılabileceğini öne sürmektedir.

Bilimde ulaşılan bu seviyeyle enerjide barış yakalandığında; yani tüm insanlık için bol, erişilebilir ve bedava elektrik sağlanması, enerji kaynakları için bitmeyen savaşlar yaşanmaması, bu sayede sömürü düzenin de bitmesi beklenmelidir. Oysa, mevcut sömürünün bir şekilde devam edebilmesi ve birilerinin üst sıraya yazılabilmesi için “füzyon enerjisinin hemen hızlı şekilde paylaşılmaması gerekir” şeklinde değerlendirmeler yapanlar da vardır. Dünyada barış isteyen bir ülke, eğer füzyon enerjisini bulur ve bütün dünyayla bu teknolojiyi paylaşırsa, insanlığın tüm paradigmaları sonsuza kadar olumlu yönde değişir. Niyet kötü ise dünyanın sonu da gelebilir!

Aklımıza pek çok soru takılmaktadır: Füzyon barışçıl amaçlarla kullanılabilir mi? ABD veya Rusya bunu bulursa dünyanın geri kalanıyla koşulsuz ve hemen paylaşabilir mi? Füzyon teknolojisi olmayan hangi ülkeler, nasıl yararlanabilir? Geriye kalan ülkeler, köleci düzenin bir parçası gibi sömürülmek mi istenilecek; yoksa insanlığın kalkınma düzeyi topyekûn artsın, kalıcı barış gelsin mi denilecek?

Füzyon, bu büyük devletlerin ellerinde tahrip edici bir araca dönüşebilir mi? Nükleer başlıklı füzeler hala bir tehditken; füzyonun getirebileceği cehennem projeleri hesaba katılmalıdır. “Ne kadar güçlü silahlara sahip olursan, barışı garantilersin.” şeklinde özetlenebilecek bir felsefe varolsa da hangi tehlikeli ele düşeceği belli olmayan bir silahla, dünyanın yok olması mümkündür.  Ancak füzyonun barış dönemi getirmesi durumunda, jeopolitik riskler ortadan kalkabilir. İnsanlar üretime konsantre olup enerji için savaş projelerinin piyonu olmaktan kurtulabilir. Çünkü mevzubahis elektriğin üretimi, modern hayata geçiş, elektriğin sıfır maliyetle neredeyse bütün insanlıkla paylaşıldığı, okyanustan alınan suyla yapıldığı bir elektrik sistemi bütün ekonomileri rahatlatacaktır.

Ülkeler savaş harcamalarını kesip eğitime ve bilime yoğunlaştıkça, insanlık en sonunda kendisini ilkel duygulardan arındıracak ve tamamen dünyanın keşfedilmemiş yerlerini, kendi galaksimizi ve diğer galaksileri keşfetmeye daha çok kaynak ayıracaktır. Füzyon, bizi evrene götürecektir!

Dr. Cenk PALA
Dr. Cenk PALA
Dr. Cenk Pala, Avrasya doğalgaz boru hattı işinde engin endüstri deneyimi ile hem Türkiye enerji güvenliği hem de Güney Enerji Koridoru tartışmalarında her bakımdan önde gelen bir isimdir. Kariyerine 1990-1997 yılları arasında Gazi Üniversitesi'nde Ekonomi Tarihi ve petrol & enerji ekonomisi alanlarında akademisyen olarak başlayan Pala, 1997 yılında Türkiye'nin BOTAŞ Petrol A.Ş. bünyesine katılmış, 2001 yılı itibari ile şirkette Strateji ve İş Geliştirme Başkanı olarak atanmıştır. BTC Ham Petrol P/L Projesi, Türkiye-Yunanistan (ITG) Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Türkiye-Yunanistan- dahil olmak üzere çeşitli boru hattı projelerinin ön fizibilite, fizibilite, pazarlama, finans, hukuk çalışmaları ve lobi faaliyetlerini yürütmüştür. Dr. Cenk Pala, ayrıca Brüksel'deki Enerji Şartı'nın "Endüstri Danışma Paneli"nde BOTAŞ'ı temsil etmiştir. Dr. Pala, Mart 2008 ile Haziran 2013 arasında Alman gaz şirketi E.ON Ruhrgas AG'de Genel Müdür ve şirketin Ankara merkezli Türkiye iştirakinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak çaloşmıştır. 2011 yılı itibarıyla hissedarlar tarafından Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) Türkiye Temsilcisi olarak atanmış ve Haziran 2016'ya kadar görev yapmıştır. Pala, Gazprom iştiraki South Stream Transport BV'ye TürkAkım Projesi Devlet İşleri Koordinatörü olarak Ocak 2017'de katıldı ve Eylül 2018'e kadar Gazprom'da kaldı. 1 Ekim 2018 itibariyle Dr. Pala, EQUINOR Turkey BV'ye Ülke Müdür Yardımcısı olarak katıldı. Ana sorumluluğu, EQUINOR'un Trakya yukarı havza faaliyeti ve Türkiye'deki olası yenilenebilir enerji yatırımları kapsamında paydaş yönetimi ve dış ilişkilerin koordinasyonudur. Halihazırda ERSAN Petrol Rafinerisi'nin (TR'de sadece karada özel rafineri yatırımı) potansiyel ortaklar, yatırımcılar ve finans kuruluşları ile yaptığı görüşmeleri koordine etmektedir. Enerji sektörü üzerine uluslararası konferanslarda üretken bir konuşmacıdır ve aynı zamanda akademisyen enerji ekonomisi, petrol tarihi, petrol krizleri ve yedi kız kardeş, bölgesel ve küresel boru hattı siyaseti, küresel petrol ve gaz sektörü üzerine çok sayıda eser yayınlamıştır. Dr. Pala, Gazi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden lisans ve yüksek lisans derecesine ve Hacettepe Üniversitesi’nden doktora derecesine sahiptir. Evli ve iki çocuk sahibi Pala, İngilizce bilmektedir.

Benzer İçerikler