Fransa, son yıllarda siyasi istikrarını tehdit eden birçok krizle karşı karşıya kalmıştır. Toplumsal hareketlilik, ekonomik sorunlar ve giderek derinleşen kutuplaşma, ülke siyasetinin geleceğini şekillendiren önemli dinamikler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda hükümet krizi yalnızca bir yönetim zafiyeti olarak değil, aynı zamanda Fransa’nın demokratik yapısındaki köklü değişimlerin habercisi olarak da görülmektedir. Parlamentoda yaşanan tıkanıklıklar, yürütme ile yasama arasındaki gerilimler ve siyasi partiler arasındaki uzlaşmazlıklar, krizin boyutlarını daha da genişletmektedir.
Tüm bu gelişmeler, Fransa’nın siyasi sistemini yeniden sorgulama ihtiyacını doğururken, halkın yönetime duyduğu güveni de sarsmaktadır. Fransa Başbakanı Michel Barnier, yalnızca üç ay görevde kaldıktan sonra aşırı sağcı ve solcu milletvekillerinin birleşerek hükümeti devirmesiyle istifa etmiştir. Böylelikle Fransa’da 60 yılı aşkın bir süredir ilk kez bir güven oylamasıyla hükümet düşürülmüştür. Barnier, anayasa gereği, parlamentonun onayı olmadan bir yasa çıkarmak için 49.3 maddesini kullanmış ve bu durum muhalefeti harekete geçirmiştir.[1]
Marine Le Pen’in liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisi, sol kanatla birleşerek hükümeti düşürmüştür. Barnier’in istifası, Fransa’yı siyasi bir krize sürüklemiş ve Cumhurbaşkanı Macron’un liderliğini zayıflatmıştır.[2] Şu an için Macron’un erken seçim yapması ya da geçici bir hükümet ataması seçenekleri bulunmaktadır. Ancak mevcut parlamento yapısı göz önüne alındığında, yeni bir hükümetin uzun süre ayakta kalması zor görünmektedir. Bu durum, Fransa’nın ekonomik istikrarını tehdit ederken Avrupa’daki liderlik pozisyonunu da zayıflatabilir.
Ayrıca, bütçe krizi halkın yaşam koşullarını olumsuz etkileyebilir. Macron’un bu krize hızlı ve etkili bir çözüm bulması, siyasi geleceği için kritik bir adım olacaktır. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen hafta sağcı ve solcu siyasetçilerin birleşerek hükümete karşı güven oylaması yapmalarını “düzensizliği seçmek” olarak nitelendirmiştir.[3] Bu olay, Fransa’yı siyasi bir krize sürüklemiş ve 2025 bütçesiz bırakmıştır.
Aşırı sağcı Marine Le Pen’in liderliğindeki RN partisi, hükümetin sosyal güvenlik bütçesiyle ilgili taleplerinin karşılanmaması üzerine Barnier hükümetine karşı çıkarken, bütçe önerisini reddetmiştir. Le Pen, bu adımın Fransız halkını korumak adına alındığını savunmuş ve “Bu bütçeyi sansürleyerek, iş dünyasını iş gücü maliyetlerinin artışına, ‘Fransa’da Üretilen’ vergi koyulmasına ve çıraklık yardımlarındaki kesintilere karşı koruduk” demiştir.[4] RN’nin aşırı sağ politikalarını daha fazla destek alacak şekilde genişletme amacı güttüğü belirtilmektedir.
Ancak Macron’un hükümetinin zayıflaması, Le Pen için kısa vadede avantajlı olsa da onun popülist seçmenini kaybetmesine yol açabilir. Ayrıca, 2027 başkanlık seçimlerinde zafer kazanma hedefine ulaşmak için imajını yenilemeye çalışan Le Pen, kısa vadeli politik istikrarsızlıktan fayda sağlamak isteyebilir. Ancak Macron’un halk desteğini kaybetmesi ve Le Pen’in Fransız ekonomisini olumsuz etkileyebileceği korkuları, onu daha ılımlı seçmenlerden uzaklaştırabilir.
Bu siyasi kriz, Le Pen’in aşırı sağ politikalara olan desteğini artırmak için fırsatlar yaratabilirken, Macron’un ve diğer merkezci partilerin izlediği politikalar, sağduyulu seçmenlerin istikrara olan ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ancak, bu süreç aynı zamanda Fransız halkı için daha fazla belirsizliğe yol açabilir ve ülkedeki ekonomik durumun kötüleşmesine neden olabilir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Başbakan Michel Barnier’nin görevden alınmasının ardından hem yeni bir başbakan atamayı hem de ülkenin istikrarını sağlamayı hedeflemektedir.
Macron, mevcut siyasi ittifakları genişleterek bir hükümet çoğunluğu sağlamayı düşünürken, aşırı sağcı Le Pen ve aşırı solcu Mélenchon’un partilerini bu görüşmelere dahil etmemiştir. Hükümet, 2025 bütçesi için yeni bir başbakan atandıktan sonra çalışma hazırlıklarına devam edecektir. Macron’un siyasi istikrarı sağlama çabaları, Fransa’daki ekonomik ve politik belirsizliği artırabilir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ulusal Birlik partisinin desteğine dayanarak yeni bir başbakan atamayı reddetmiştir.[5]
Michel Barnier’nin hükümetinin devrilmesiyle yaşanan krizi takiben, Macron, tüm siyasi partilerle Elysée’de bir toplantı yaparak, hükümetin Le Pen’in partisinin desteğine bağımlı olmaması gerektiğini vurgulamıştır. Macron’un hedefi, yeni başbakanın kısa sürede görevden alınmaması için bir uzlaşma sağlamak ve merkez-sol partilerle bir anlaşma yapmaktır. Fransa Başbakanı Michel Barnier’nin hükümetinin, 1962’den sonra ilk kez bir güvenoyu oylamasıyla düşmesi, büyük bir siyasi kriz yaratmıştır. Barnier, 2025 sosyal güvenlik bütçesini parlamentonun onayı olmadan geçirmek için Anayasa’nın 49.3. maddesini kullanınca, solcu ve aşırı sağcı partilerden gelen tepkiler sonucu güvenoyu kaybetmiştir.[6]
Başkan Macron, parçalanmış bir Ulusal Meclis’ten yeni bir başbakan atamak zorundadır ve isimler arasında Savunma Bakanı Sébastien Lecornu ve Lucie Castets gibi adaylar öne çıkmaktadır.[7] Bazı uzmanlar, Macron’un durumu yönetebilmesi için milletvekillerinin daha uzlaşıcı bir aday önerilerine olanak tanıması gerektiğini savunmaktadır. Macron’un bu dönemde vereceği kararlar büyük önem taşımaktadır. Eğer 20 Aralık 2025 tarihine kadar bütçe onaylanmazsa hükümet, Anayasa’yı kullanarak bütçeyi kararnameyle geçirebilecektir.[8]
Sonuç olarak siyasi istikrarsızlık, Fransa’nın ekonomik durumu üzerinde de olumsuz etki yaratabilir. Ülke, AB tarafından büyüyen açıkları nedeniyle eleştirilmekte ve Fransa’nın mali durumu, Macron’un alacağı kararlarla şekillenecektir. Bu durum, yalnızca yönetim zafiyetini değil, aynı zamanda ülkenin demokratik yapısındaki köklü değişimlerin habercisidir. Fransa’daki siyasi kriz, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un hükümetin istikrarını sağlamak için daha geniş bir siyasi uzlaşma arayışına girmesiyle derinleşmektedir. Macron, yeni başbakan atamadan önce, hükümetin aşırı sağ Ulusal Birlik partisinin desteğine bağımlı olmaması gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, merkez-sol partilerle bir anlaşma sağlamak için çeşitli seçenekler değerlendirilmektedir. Fakat sol ana partilerin başbakanlık için kendi adaylarını ileri sürmesi ve Macron’un bunları reddetmesi, çözümü zorlaştırmaktadır. Fransa’nın geleceği, bu siyasi tıkanıklığın aşılmasına ve hükümetin sürekliliğinin sağlanmasına bağlı olarak şekillenecektir.
[1] “Why did France’s government collapse and what happens next?”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2024/dec/05/what-happens-next-now-france-government-has-fallen-explainer, (Erişim Tarihi: 12.12.2024).
[2] Priyanka Shankar, “Will the French political crisis help Marine Le Pen’s far-right RN party?”, Aljazeera, https://www.aljazeera.com/news/2024/12/10/will-the-french-political-crisis-help-marine-le-pens-far-right (Erişim Tarihi: 12.12.2024).
[3] Sylvie Corbet, “Macron seeks political deal to name a new prime minister and restore France’s stability”, AP News, https://apnews.com/article/france-new-prime-minister-macron-barnier-lepen-26d09486d37c741a7c048f09e65f0ca3, (Erişim Tarihi: 12.12.2024).
[4] Aynı yer.
[5] Victor Goury-Laffont, “Macron working to strip far right of influence on next French government”, Politico, https://www.politico.eu/article/france-emmanuel-macron-new-pm-national-rally-michel-barnier/, (Erişim Tarihi: 12.12.2024).
[6] Aynı yer.
[7] Sophia Khatsenkova, “France’s government has collapsed. What happens next?”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2024/12/04/frances-government-has-collapsed-what-happens-next (Erişim Tarihi: 12.12.2024).
[8] Aynı yer.