İskandinav ülkesi Finlandiya, sosyal refahı, eğitim kalitesi ve teknolojik gelişmişliğiyle bilinmektedir. Jeopolitik açıdan ise Avrupa Birliği’nin dış sınırını ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) kuzeydoğu kanadını temsil etmektedir. Finlandiya, son günlerde demokratik yapısını güçlendirmek ve yönetimini şekillendirmek adına düzenlenen seçimlere odaklanmıştır. Şubat ayında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, ilginç bir yarışa tanıklık edecektir.
İlk tur sonuçlarına göre, eski Başbakan Alexander Stubb ve ülkenin 2019-2023 dönemindeki üst düzey diplomatı olan eski Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto, ikinci turda kozlarını paylaşacaklardır. Stubb, 2014-2015 yıllarında başbakanlık yapmış ve muhafazakâr Ulusal Koalisyon Partisi’ni temsil etmiştir.
Yeşiller’den eski Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto çevreci bir siyasetçi olarak dikkat çekmektedir. Eski Dışişleri Bakanı Haavisto, barış müzakereciliği de yapmış bir insan hakları savunucusudur.
Merkez sağ Ulusal Koalisyon partisinden Stubb’ın %27,2 ve bağımsız liberal aday Haavisto’nun %25,8 oranında oy alarak birinci turu tamamlaması, seçim dinamiklerini belirgin bir şekilde ortaya koymuştur. Stubb, bu durumda ikinci turda da avantajlı konumda görünmektedir. Aşırı sağcı aday Jussi Halla-aho’nun %19 oy alarak üçüncü sırada kalması, özellikle uzmanlar tarafından beklenmeyen bir sonuç olarak değerlendirilmiştir.[1]
Finlandiya’nın NATO’ya katılmasından bu yana yapılacak ilk seçim, ülkede ciddi bir değişim ve belirsizlik potansiyelini beraberinde getirmektedir. Seçimlerdeki %74,9 katılım oranı, Fin halkının bu seçimlere ilgi gösterdiğini yansıtmaktadır.[2] Önceden oy kullananların rekor düzeyde katılımı, halkın bu seçimdeki önemini ve geleceğe dair belirsizlikleri anlamak için büyük bir arzuya sahip olduklarını göstermektedir.
Finlandiya’nın mevcut Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’nün ikinci altı yıllık görev süresi Mart ayında dolmaktadır. 11 Şubat 2024 tarihinde gerçekleşecek ikinci tur, iki aday arasında geçecek ve kazanan adayın başkan ilan edilebilmesi için oyların %50’sinden fazlasını alması gerekecektir. Stubb ve Haavisto, Finlandiya’nın dış politikasında, güvenlik stratejilerinde ve uluslararası ilişkilerde farklı vizyonları temsil etmektedir. Bu seçim, ülkenin gelecekteki liderini ve stratejik yönelimini belirleme açısından büyük öneme sahiptir.
Finlandiya’da cumhurbaşkanı, çoğu Avrupa ülkesinden farklı olarak dış politika ve güvenlik politikasının belirlenmesinde yürütme yetkisine sahiptir. Finlandiya Cumhurbaşkanı, özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya ve Çin gibi Avrupa Birliği dışındaki ülkelerle ilişkilerde, dış politika ve güvenlik politikasının yürütücüsüdür. Cumhurbaşkanı aynı zamanda Avrupa’nın mevcut güvenlik ortamında özellikle önemli bir görev olan Finlandiya Ordusu’nun başkomutanı olarak da hareket etmektedir.
Finlandiya’nın geçen yıl NATO’ya kabul edilmesi, 1,340 km uzunluğundaki kara sınırının tamamını paylaştığı Rusya’nın “karşı önlem” tehditlerine neden olmuştur.[3] Aralık ayında Finlandiya, Rusya’ya geçmeye çalışan göçmen sayısındaki artışa tepki olarak Rusya’yla olan sınırını kapatmış ve ülkede siber saldırılar yaşanmıştır.
Seçimin ana temaları arasında Finlandiya’nın NATO üyeliği, Rusya’ya yönelik politikalar, ABD’yle güvenlik işbirliğinin arttırılması ve Ukrayna’ya yardım konuları bulunmaktadır.[4] Bu konular, Finlandiya’nın jeopolitik konumunun yanı sıra uluslararası ilişkilerdeki rolünü de etkileyebilir. Ancak son haftalarda iç meselelere odaklanan tartışmalar, Finlandiya’daki seçim dinamiklerini değiştirmiştir. Bu durum, seçmenlerin dış politikadan ziyade iç konulara daha fazla odaklandığını göstermektedir.
Avrupa’daki siyasi liderler, Finlandiya’nın stratejik konumu nedeniyle seçimi ilgiyle izleyeceklerdir. Seçimin sonuçları, NATO güvenlik ittifakı, Kuzey-Baltık bölgesi ve Rusya’nın tehdidi için derin etkilere sahip olabilir. Seçim aynı zamanda gözlemcilere, Haziran ayındaki parlamento seçimleri öncesinde Avrupa siyasetinin yönünü tahmin edebilmelerine yardımcı olacaktır.
Buna ek olarak bu yıl Avrupa Parlamentosu seçimlerinde popülist, AB karşıtı partilerin iyi bir performans göstermesi beklenmektedir. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin raporu, popülistlerin dokuz ülkede birinci gelmeleri ve diğer dokuz ülkede ikinci veya üçüncü olmaları gerektiğini belirtmektedir.[5]
Eğer Haavisto başkanlığında bir durum oluşursa, Finlandiya’nın Çin’e yaklaşımı dengeli bir duruş sergileyebilir. Haavisto, kampanya sürecinde Finlandiya, AB ve Çin arasındaki karmaşık ilişkilerin nüanslı bir anlayışını ortaya koymuştur. İnsan hakları ve siber güvenlik konularına dikkat çekerek, bunların diplomatik gündeminin önemli bir parçasını oluşturacağını belirtmiştir.[6] Ancak Haavisto, ekonomik ilişkilerin devam edebilmesi için insan hakları endişelerinin ele alınması koşuluyla diyalogu sürdürmeye yönelik bir yaklaşım sergileyebilir. Bu durum, ekonomik bağlantılara daha temkinli ve ölçülü bir yaklaşımı beraberinde getirebilir. Kritik sektörlerde bağımlılıkları azaltmaya odaklanırken iklim değişikliği ve yeşil ekonomi gibi alanlarda işbirliğine vurgu yapabilir.
Diğer bir senaryo olarak, Stubb’un başkanlığında Finlandiya’nın Çin politikası daha etkili bir döneme girebilir. Stubb, küresel güç dinamikleri ve dünya düzenini şekillendiren teknolojik rekabet konusundaki görüşleri göz önüne alındığında önem teşkil etmektedir. Stubb, yapay zeka ve teknolojik gelişmelere insan odaklı bir yaklaşımı savunmaktadır.
Hem Haavisto hem de Stubb, ulusal çıkarları genel uluslararası dinamiklerle dengelemenin önemini anlamaktadır. Ancak farklı bakış açıları, başkanlık sonucuna bağlı olarak Finlandiya-Çin ilişkilerinin önemli ölçüde değişebileceğini göstermektedir. Gelecek Fin başkanı, Çin ve diğer büyük güçlerle ilgili olarak ortaya çıkan zorluklar ve fırsatları yönlendirmede kritik bir rol oynayacaktır.
Sonuç olarak bu seçim, ülkenin gelecekteki liderini belirleme, siyasi dinamikleri etkileme ve jeopolitik konumunu şekillendirme açısından kritik bir dönemeç olacaktır. Bu seçim, hem Finlandiya halkının geleceğine dair belirleyici bir rol oynayacak hem de ülkenin politik, ekonomik ve sosyal yönelimini şekillendirecektir. Finlandiya’nın yeni cumhurbaşkanı, ülkenin sınırındaki jeopolitik gerilimlerle başa çıkarken, NATO üyeliğinin getirdiği sorumlulukları da üstlenecektir. Her iki adayın da bu konulardaki yaklaşımları, ülkenin gelecekteki güvenlik ve dış politika stratejilerini belirlemede kritik bir rol oynayacaktır. Bu seçim, Finlandiya’nın iç ve dış politika yönelimini şekillendirmede önemli bir kilometre taşı olacak gibi görünmektedir.
[1] Miranda Byrant, “Centre-Right Party Ahead in Finnish Presidential Election”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2024/jan/28/centre-right-party-ahead-in-the-finnish-presidential-election-polls, (Erişim Tarihi: 29.01.2024).
[2] Jari Tanner, “Finland’s Presidential Election Runoff to Feature Former Prime Minister and Ex-Top Diplomat”, AP News, https://apnews.com/article/finland-president-election-stubb-haavisto-nato-2bd0d09cf0bcd7a65a8b5abdef80f829, (Erişim Tarihi: 29.01.2024).
[3] “Stubb Narrowly Wins First Round of Finland’s Presidential Election”, Aljazeera, https://www.aljazeera.com/news/2024/1/28/finns-head-to-the-polls-to-pick-new-president, (Erişim Tarihi: 29.01.2024).
[4] Aynı yer.
[5] Harriet Marsden, “How Finland’s Tightening Presidential Race Could Affect Future of Europe”, The Week, https://theweek.com/finland-presidential-race-future-of-europe-russia, (Erişim Tarihi: 30.01.2024).
[6] “The Finnish Presidential Election And The Future Of Finland-China Relations: Pekka Haavisto Vs. Alexander Stubb”, The Helsinki Times, https://www.helsinkitimes.fi/finland/finland-news/politics/24838-the-finnish-presidential-election-and-the-future-of-finland-china-relations-pekka-haavisto-vs-alexander-stubb.html, (Erişim Tarihi: 30.01.2024).