Avrupa, bilhassa Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından ciddi bir enerji krizi yaşamaktadır. Söz konusu kriz, birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesinde enflasyonun yükselmesine neden olarak yaşam maliyetlerini arttırmıştır. Bunun yanı sıra yaşanan enerji krizi, AB’nin enerji ve iklim politikalarının uygulanmasına yönelik alınan kararların ertelenmesine sebebiyet vermiştir. Öyle ki; AB, yoğun bir şekilde mücadele ettiği enerji krizi hasebiyle iklim değişikliğine ilişkin politikalarını sorgular hale gelmiştir. Nitekim birlik, iklim değişikliğiyle mücadelede fosil yakıtlara dayalı enerji sistemi yerine güneş ve rüzgâr gibi sürdürülebilir/yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi hızlandırmayı planlıyordu. Son yıllarda bu konudaki çalışmalar da hızlandırılmıştı. Bu kapsamda Paris İklim Anlaşması’nın uygulanması kapsamında emisyon artışının önlenmesine yönelik uygulamaların hayata geçirilmesi hedeflenmekteydi.
Hatırlanacağı üzere AB Komisyonu, 11 Aralık 2019 tarihinde kabul ettiği Avrupa Yeşil Mutabakatı vesilesiyle başta CO2 olmak üzere sera gazı emisyonlarının 2030 senesine kadar %55 oranında düşürülmesi ve 2050 yılı için “karbon nötr”; yani sıfır emisyonlu bir Avrupa oluşturmayı taahhüt etmişlerdi.[1]
Bu bağlamda AB, 2020 yılının Eylül ayında açıkladığı “Fit-for-55” paketiyle 2030 yılındaki %55 emisyonun düşürülmesi hedefine ulaşmak için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması ve iklim ve enerji politikalarının gözden geçirilmesine yönelik farklı alanlarda reformların yapılması planlanmıştı.[2] Lakin Ukrayna’daki savaş sebebiyle derinleşen enerji krizi, AB’nin iklim değişikliğiyle mücadelesini olumsuz etkilemiş ve devletlerin fosil yakıt, nükleer enerji gibi yenilenemez enerji kaynaklarını en azından bir süre daha kullanma gerekliliğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla AB, bir yandan enerji kriziyle ve diğer yandan da iklim değişikliğiyle aynı anda mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu durum, AB’yi enerji ve iklim değişikliği konusunda dar bir alana sıkıştırmış gibi görünmektedir.
“Yeşil Dönüşüm” Enerji Krizine Çözüm mü?
Enerji krizi için çözüm arayışlarına giren Batılı ülkeler, çeşitli önemler almaya başlamışlardır. Bu kapsamda vatandaşlara enerji tasarrufu çağrılarında bulunan hükümetler, aynı zamanda enerji maliyetlerini düşürmek için yenilenebilir enerji kaynaklarını bir alternatif olarak değerlendirmeye almışlardır. Nitekim AB Komisyonu Ursula von der Leyen, enerji krizine yönelik acil tedbirler kapsamında alınacak önlemlere ilişkin yapılan görüşmelerde, yenilenebilir enerji altyapısına yatırım yapılması gerektiğini vurgulamayı sürdürmektedir.[3] Dolayısıyla AB’nin enerji krizine yönelik yenilenebilir enerji altyapısına yönelik yatırımları hızlandırmak için çeşitli girişimlerde bulunduğu gözlemlenmektedir.
Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın 17 Ağustos 2022 tarihinde imzaladığı Enflasyonu Düşüme Yasası’nda, enerji fiyatlarının düşürülmesinde yenilenebilir enerjinin önemine vurgu yapıldığı görülmektedir. Zira bu yasa kapsamında enerji güvenliği ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik yatırımlar için 369 milyar dolarlık kaynak ayrılmış, yapılacak yatırımlarla, enerji faturalarının yılda 500 ile 1000 dolar arasında düşürülmesi ve karbon emisyonunun 2030 yılına kadar yüzde 40 oranında azaltılması hedeflenmektedir.[4]
Tüm bu çabalara rağmen Avrupa’nın enerji krizini hafifletmek için yenilenebilir enerjinden yararlanması ve aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede hedeflenen planların uygulanmasının güç olduğu belirtilmektedir. Bunun en büyük nedeni, yenilenebilir enerji altyapısının kapasitesinin arttırılmasının zaman alacağı şeklinde ifade edilmektedir. Dolayısıyla Avrupa’da yenilenebilir enerjinin kısa vadede etkili bir çözüm sunmayacağı düşünülmektedir.
Tahmin edileceği üzere, bazı AB ülkelerinin doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtlardan enerji ihtiyaçlarını karşılamaya devam edecekleri öngörülebilir. Örneğin Macaristan, Rus gazına en çok bağımlı ülkelerden biridir. Bu yüzden Budapeşte yönetimi, özellikle AB’nin 6. yaptırım paketi kapsamında petrol yaptırımlarına ülke karşı çıkmış ve yaptırımlardan muaf tutulmuştu. Ülkede 2019 yılında 4 milyar avro olan ithal petrol ve fosil gaz ödemelerinin 2022 senesinde 19 milyar avroya yükseldiği görülmüştür. Dolayısıyla yaşam maliyetlerinin de artmasına yol açan söz konusu durum karşısında Victor Orban Hükümeti, 2022 yılının Temmuz ayında “enerji acil durumu” ilan etmiştir. Acil durum kapsamında enerji ihracatının yasaklanması ve ülkenin tek nükleer enerji santralinin üretimini arttırmak için çalışma sürelerinin uzatılmasına karar verilmiştir. Ayrıca fosil yakıtlarda büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı olan Macaristan, 2021 senesinde Gazprom’la doğalgaz alımı için 15 yıllık anlaşma imzalamıştı.[5]
Macaristan’ın enerji ihtiyacını fosil yakıtlar üzerinden sağlamaya devam edeceği söylenebilir. Nitekim ülkede 2025 yılında kapatılması planlanan Matra Kömür Santrali’nin hizmet vermeye devam etmesi için bazı girişimlerin yapılacağı belirtilmektedir. Söz konusu santral, Avrupa’da hava kirliliğine neden olan santrallerden biri olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla hükümetin mevzubahis santrali açık tutacağını açıklama ihtimali, AB’nin iklim politikalarını doğrudan etkileyeceği için Macaristan’ı AB’yle karşı karşıya getirilebilir. Öte yandan enerji politikalarının AB’yle uyumlu olmaması halinde, AB fonlarının kesilmesi de gündeme gelebilir.[6]
Bu noktada Almanya örneğinin hatırlatılmasında yarar vardır. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, halihazırda faaliyette olan ama kapatılması planlanan üç nükleer santralin çalışma süresini uzatarak 15 Nisan 2023 tarihine kadar hizmet vereceğini duyurmuştur. Oysa Almanya, Japonya’daki Fukuşima Nükleer Santrali’nde yaşanan felaketin ardından kullanımdaki altı nükleer enerji santralinden eskiyen üçünü devre dışı bırakmış, kalan üç santrali de bu yılın sonunda kapatma kararı almıştı. Ancak Berlin yönetimi, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatını kesmesi üzerine enerji sıkıntısı yaşamamak için bu karardan vazgeçmiş ve ülkenin güneyindeki Isar 2 ve Neckarwestheim 2 nükleer enerji santrallerini rezervde bırakacağını açıklamıştı.[7]
Sonuç olarak yenilenebilir enerji kaynaklarının Avrupa’da giderek derinleşen enerji krizi için en azından kısa vadede çözüm sunmayacağı, bu nedenle fosil yakıt kullanımına devam edileceği; hatta kullanım oranlarının artacağı öne sürülebilir. Dolayısıyla gelişmeler, AB’nin iklim değişikliği politikalarını olumsuz etkileyerek 2030 ve 2050 iklim hedeflerinin uygulanmasını zorlaştırabilir.
[1] “Avrupa Yeşil Mutabakatı (The EU Green Deal) AB ve Türkiye’ye Yansımaları”, Syngenta, https://www.syngenta.com.tr/blog/mohammed-ahmed-mohammed-phd/avrupa-yesil-mutabakati-eu-green-deal-ab-ve-turkiyeye-yansimalari, (Erişim Tarihi: 26.10.2022).
[2] “The European Green Deal”, European Council for an Energy Efficient Economy, https://www.eceee.org/policy-areas/test/, (Erişim Tarihi: 26.10.2022).
[3] “AB Liderlerinin Enerji Krizi Zirvesi Başladı” Bloomberg HT, https://www.bloomberght.com/ab-liderlerinin-enerji-krizi-zirvesi-basladi-2317612, (Erişim Tarihi: 26.10.2022).
[4] “ABD Başkanı Biden, Enflasyonun Düşürülmesine Yönelik Yasayı İmzaladı”, Anadolu Ajansı https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-baskani-biden-enflasyonun-dusurulmesine-yonelik-yasayi-imzaladi-/2662756, (Erişim Tarihi: 26.10.2022).
[5] “Macaristan’da Artan Fiyatlar Nedeniyle ‘Enerji Acil Durumu’ İlan Edildi”, Euronews, https://tr.euronews.com/2022/07/14/macaristanda-artan-fiyatlar-nedeniyle-enerji-acil-durumu-ilan-edildi, (Erişim Tarihi: 26.10.2022).
[6] “Hungary Risks Billions in EU Funds if It Goes Ahead with Investments in Coal”, Euractiv, https://www.euractiv.com/section/energy/opinion/hungary-risks-billions-in-eu-funds-if-it-goes-ahead-with-investments-in-coal/, (Erişim Tarihi: 26.10.2022).
[7] “German Nuclear Scuffle: Scholz Cracks Down, Insists on Keeping All Plants”, Euractiv, https://www.euractiv.com/section/energy/news/german-nuclear-scuffle-scholz-cracks-down-insists-on-keeping-all-plants/, (Erişim Tarihi: 26.10.2022).